Fıkralar

Burada paylaşılmaya uygun ve sevdiğiniz fıkraları paylaşabilirsiniz.

Ben Bektaşi fıkralarını çok severim. Her biri bağnazlığa, softalığa ve yobazlığa bir yergi olan bu fıkralardan birini paylaşarak konuyu açıyorum.

Fakir bir bektaşinin misafirleri gelecekmiş fakat misafirlerine ikram edecek bir şeyi olmadığı için zengin yahudi komşusunun keçisini çalıp ikram etmiş misafirlerine. Keçiyi çalarken yahudi komşusu görmüş şikayet edecek olmuş fakat kadının da müslüman olduğunu bildiği için bektaşiyi koruyacağını düşünüp ‘‘ben en iyisi hakkımı ahirette arayayım’’ diye vazgeçmiş şikayetinden.

Gün olup devran dönmüş yahudi ölmüş ve Allah’ın huzuruna çıkıp keçisini çaldığı için şikayetçi olmuş. Allah bektaşiyi huzuruna çağırıp sormuş: ‘‘sen bu adamın keçisini çalmışsın’’

bektaşi: ‘‘hayır efendim ben çalmadım’’ demiş.

Allah: ‘‘Adam seni çalarken görmüş’’

bektaşi: ‘‘efendim aynı mahkemede hem davacı hem şahit olunmaz’’ demiş.

Allah:’‘ee ben de gördüm’’

bektaşi:’‘efendim aynı mahkemede hem yargıç hem de şahit olunmaz’’ demiş. Allah bektaşiye hak verip: ‘‘keçiyi buraya çağırıp ona soralım’’ demesinin üzerine

bektaşi:’‘ya keçi burdaysa o zaman verin bu adama keçisini bitsin bu dava!’’ der.

Bir tane de mühendis kardeşlerim için paylaşayım hazır gelmişken. :Dd

Büyük bir şirketin üst düzey yöneticilerinden biri bir gün New york üzerinde balonla dolaşmaya çıkar. Aksilik bu ya pusulasını aşağıya düşürür ve kaybolur. İnmek için uygun bir yer ararken bir gökdelenin tepesinde sigara içen bir adam görür ve alçalır. “pardon. Ben neredeyim acaba?” diye sorar. "yerden 500 feet yükseklikte bir balonun içindesiniz"der adam. Yönetici sinirlenir: “sen mühendissin değil mi?” diye sorar. “Evet.” der adam. “Nereden bildin?” “Çünkü başım belada ve sana bir soru soruyorum. Verdigin cevap 100% doğru fakat hiç bir işime yaramıyor.”
“Sen de yöneticisin degil mi?” “evet sen nereden bildin?” “Çünkü yerden 500 feet yükseklikte bir balonun içinde kaybolmuşsun. Pusulan yok, berbat durumdasın fakat bu şimdi benim suçum oldu.”

12 Beğeni

Öğretmen sınıfta ders anlatırken çocuklara sormuş: -Anneniz sizi çarşıya yolladı, bir kilo patates iki kilo domates, bir paket tuz, yardım kilo da beyaz peynir al, dedi. Patatesin, domatesin, tuzun peynirin fiyatlarını biliyorsunuz, daha önceki derste bu üniteyi işlemiştik. Şimdi hesaplayın bakalım, bakkala ne kadar vermemiz gerekiyor? Bütün talebeler oturmuş hesabını yapmış, toplamış, defterlerine bir güzel yazmışlar. Ama çocuğun biri hiçbir şey yazmadan öyle oturuyormuş, öğretmen merak etmiş: -Oğlum sen niye yazmıyorsun? -Lüzum yok öğretmenim… -O ne biçim laf! Ne demek lüzum yok! Çocuk gülümsemiş: -Öğretmenim benim babam bakkaldır, biz böyle şeylere para vermeyiz. :slight_smile:

Kayserili bir genç yeni işe başlamış. 1 aylık çalışma sürecinin sonunda ilk maaşını almak için bankamatiğe gittiğinde anlaştıkları maaşın 300 TL üzerinde bir ücret yatırıldığını görmüş. Hiç sesini çıkartmadan, sevinerek maaşı çekmiş. Aradan bir ay daha geçmiş. Tekrar maaşını çekmeye gitmiş, bakmış bu seferde 150 TL eksik yatmış. Hemen muhasebeye gidip itiraz etmiş. “Neden maaşım eksik yattı” diye. Bunun üzerine muhasebeci “Neden geçen ay 300 TL fazla para yatırdığımızda itiraz etmediniz de, şimdi eksik yatınca itiraz ediyorsunuz” demiş. Adam sakince cevap vermiş: “Prensibimdir ilk hatayı her zaman affederim.”

Temel ile Dursun borç para yüzünden mahkemelik olmuşlar. Hakim Temele sormuş: -“Oğlum, nedir konu anlat bakalım! -“Haçum pey. Pen ha bu Tursuna geçen sene 100 lira verdum penim paramu bi türlü vermez da.” Hakim Dursuna dönmüş: -“Siz ne diyorsunuz bu iddiaya?” -Kim? Ha o adammu bağa para vermuş? Valla pen oni tanımayrum bile, Haçum bey.” Bunu duyan Temel iyice şaşırmıştır. Dursuna dönerek: -“Tursun, ha sen şimdu peni tanımaymusun?” Dursun: -“I-ıh,” Temel: -“Haçan, sen peni tanımaysan pen seni hiç tanumayrum da.”

7 Beğeni

Fıkrasına gülünmeyen adam geldi okurken aklıma.

1 Beğeni

Aklıma fıkralarla ilgili bu video geldi. Güldüremeyeni vururum :smiley:

5 Beğeni

Kesinlikle ve kesinlikle Türkiye olmayan bir ülkenin meclis genel kurul salonunun giriş kapısının tamiri yapılacakmış.

Konuyla ilgili bürokrat, iki ayrı firmadan marangoz davet ederek kapıyı göstermiş ve fiyat istemiş.
Birinci marangoz:
“500’e olur bu iş” demiş. “200 malzeme, 200 işçilik, 100 kâr.”

Bürokrat ikinci marangoza dönmüş:
-Siz aynı işi kaça yaparsınız?
+2,500
-Nasıl olur bu kadar fiyat farkı?
+1000 bana, 1000 size, 500 de bu arkadaşa veririz kapıyı yapar.

İhale ikinci marangoza verilmiş.

13 Beğeni

Cumhuriyet’in ilânından sonra da bir resepsiyon verilir tüm dünya ülkelerinin elçileri ve ateşeleri de davet edilir. Davet güzel bir şekilde devam etmektedir fakat Ateşesi olan binbaşının bakışları Mustafa Kemal’in gözünden kaçmaz bütün davet boyunca kendisine dik dik bakmıştır ve bakmaya devam etmektedir ne olduğunu öğrenmek için yaverini gönderir, yaver Mustafa Kemal’e şöyle der:
Paşam kendisine neden ters bir tavır takındığını sordum, o da bana Mustafa Kemal’in çanakkale’de babasını öldürdüğünü söyledi…bunun üzerine Mustafa Kemal şöyle der: GİT SOR BAKALIM BABASININ ÇANAKKALE’DE NE İŞİ VARMIŞ?

5 Beğeni

Bir matematikçi, bir fizikçi ve bir mühendisin önüne küçük turuncu zıplayan birer top koyup onlara bu topların hacimlerini ölçmelerini istemişler. Matematikçi düşünmüş; bir mezura yardımıyla küçük turuncu zıplayan topun yarıçapını bulmuş, oradan hacim formülünden hacmini hesaplamış. Fizikçi düşünmüş; sonuna kadar dolu bir bardak su istemiş ve içine küçük turuncu zıplayan topu atmış. Taşan suyun ağırlığını tartmış ve ardından hacmini bulmuş. Mühendis küçük turuncu zıplayan topa bakmış ve “bana küçük turuncu zıplayan top kataloğunu verir misiniz?” demiş.

8 Beğeni

İki kadın sessizce oturuyorlarmış.

3 Beğeni

En İyi Bira
Birgün Carlsberg, Miller, Tuborg ve Efes Pilsen’in başkanları barda içmeye gitmiş. Garson gelince teker teker söylemişler;

  • Ben bi Carlsberg alayım.

  • Ben bi büyük Miller istiyorum.

  • Ben Tuborg içeceğim.

Sıra Efes Pilsen’in başkanına gelince;

  • Ben bir kola alayım. demiş. Garson gidince yanındakiler sormuş, “Yahu sen niye Efes Pilsen istemedin” diye;

  • Kimse bira içmiyordu, ben de size uyayım dedim. demiş.

5 Beğeni

Zeki Değilim

Dönemin Şogun’u, bir gün başkent Kyoto’yu ziyaret ediyormuş. Kinkakuci tapınağını gezerken, tesadüfen İkkyû* ile karşılaşmış. Şogun, adını ve methini çok duyduğu İkkû’ya şöyle demiş:

-“Demek, şu zeki rahip sensin!”

İkkyû, bu övgüden dolayı mahcup olmuş bir hâlde başını öne eğmiş ve şöyle cevap vermiş:

-“Hayır efendim! Ben zeki falan değilim! Sadece etrafımda çok sayıda ahmak olduğu için zekiymiş gibi görünüyorum!”

Geleneksel Japon Mizahı - Dr. Okan Haluk Akbay - Sayfa 53

*İkkyû, geleneksel Japon mizahı içerisinde önemli bir figürdür. 1394-1481 yılları arasında yaşamış Zen rahibi ve şair İkkyû Sôcum’a atfedilen çeşitli anekdotlar;sonraki dönemlerde nükteli ve ders verici hikayeler olarak anlatılmaya başlanmış ve böylelikle mizahi bir karakter olarak İkkyû doğmuştur.

"Toplu" mezar!

Günü birinde tüccar David Ehrlich uzunca bir iş gezisinden döndüğünde, sık sık tartıştığı, ancak sürekli iş ilişkisinde olduğu toptancı Samuel Kohn’un vefat ettiğini öğrenir. Uzun yıllardır tanıdığı bu iş arkadaşını mezarı başında anmak üzere, gömüldüğü yere gider. Orada gördüğü mezar taşının üzerinde alt alta şunlar yazmaktadır:

SAMUEL KOHN
İYİ BİR İNSAN
DÜRÜST BİR TÜCCAR

Bunları gören David Ehrlich, “Vah zavallı arkadaşım Samuel,” diye mırıldanır kendi kendine, “Seni iki yabancı kişiyle aynı mezara gömmüşler…”

Aşkenaz Mizahında Gezintiler: Savunmanın Son Çaresi Gülmek… - Robert Schild - Sayfa 164

11 Beğeni

Rivayete göre bir muhabir Müslüm Gürses’e “Medyada Hakan Taşıyan için arabesk’in yeni peygamberi” diyorlar bu konuda ne düşünüyorsunuz diye sormuş.Bu soruya kısa ve net bir cevap verir:“BEN ÖYLE BİR PEYGAMBER GÖNDERDİĞİMİ HATIRLAMIYORUM…”


Kulaklarının büyüklüğü ile ünlü Galileo’ya biri:

  • Efendim kulaklarınız bir insan için biraz büyük değil mi?
    diye talihsiz bir soru sorar ve cevabını alır.
  • “DOĞRU… BENİM KULAKLARIM BİR İNSAN İÇİN BİRAZ BÜYÜK AMA, SENİNKİLER BİR EŞEK İÇİN KÜÇÜK SAYILMAZ MI?”

Abraham Lincoln’un olduğu ortamda şöyle bir soru sorulur:

  • Bir köpeğin kuyruğuna ayak dersek köpeğin kaç ayağı olur?
    Lincoln cevaplar:
  • “YİNE DÖRT OLUR… ÇÜNKÜ KUYRUĞA AYAK DEMEKLE ONU AYAK YAPAMAZSINIZ…”

CNN muhabiri ikiz kuleler olayından sonra Dünya Ticaret Merkezini ziyaret eden Muhammed Ali Clay’e sorar.

  • Sayın Muhammed Ali, bu dehşetin meydana gelmesine sebep olan teröristlerle aynı dine mensup olarak neler hissediyorsunuz?
    Muhammed Ali cevap verir…
  • “SİZ HİTLER İLE AYNI DİNİ PAYLAŞAN BİRİSİ OLARAK NELER HİSSEDİYORSANIZ AYNISI…”

Winston Churchill eve sarhoş bir halde gelir. Bunu gören hizmetçisi dayanamamış ve Churchill’e “Siz körkütük sarhoşsunuz…!” demiş ver cevabını almış.
“SİZ DE ÇOK ÇİRKİNSİNİZ. AMA BEN SABAHA AYILMIŞ OLACAĞIM…”

7 Beğeni

Güldürmekten ziyade kıssadan hisse tadında bir fıkra:

İki balık koyu bir sohbete dalmış. Sohbetleri uzaya uzaya başka yerlerde ne türden balıklar yaşadığına kadar sürmüş. Balıklardan biri heyecanla söze başlamış:

“Uzak yerlerdeki balıkları boş ver şimdi. Suyun dışında da yaşayabilen yaratıklar varmış. Bu işe ne diyorsun?”

Diğer balık büyük bir şaşkınlık içerisinde karşılık vermiş:

“Su da ne?”

9 Beğeni

Ufak tefek işlerle günlerini geçiren sahtekârlıklar kalabalık caddeleri arşınlarken gözüne birini kestirir. Vakit kaybetmeden kurbanına yaklaşır ve “Dostum! Görmeyeli nasılsın?” diyerek kucaklar onu. Sahtekâr karşısındakine fırsat vermeden sorular yöneltir, arada bir kendinden bahseder. Sahtekârın anında sonuç verir, karşısındaki adam, sahtekârın anlattıklarına kendini ikna etmeye çalışan yüz ifadesiyle dinlemiştir. Biraz daha ayak üstü sohbet ettikten sonra, sahtekâr kurbanını lokantada yemek yemeğe davet eder. Kurbanı da ayıp olmasın bari tavırlarıyla daveti kabul eder. İkili bir güzel yiyip içip havadan sudan şeyler üzerine sohbet ederler. Yemeğin bitimine yakın kurban, sahtekârdan tuvalete gitmek için müsaade isteyerek masadan ayrılır. Sahtekâr o süre zarfında masada bir başına geri kalan yemeğin tadını çıkarır. Arkasından gelen ayak sesleriyle başını arkasına çevirdiğinde çok sevgili dostu yerine, elinde hesap defteri bulunan garsonu görür. Garson kibar biçimde sahtekâra hesabı uzatır. Sahtekâr bozuntuya vermeden hesaba göz gezdirir ve garsona, ödeme için dostunu bekleyeceğini söyler. Garson kibarlığını elden bırakmadan, arkadaşının biraz önce lokantadan ayrıldığını ve hesabı ödeme işini kendisine bıraktığını belirtir. İçine hüzün çöken sahtekârın dudaklarından şu sözler dökülür: “Kahretsin, ben de onu dostum sanıyordum.”

4 Beğeni

Çekoslovakyalının biri, üç dileğini yerine getirmesi karşılığında cini serbest bırakmaya söz verir. Çekoslovakyalının üç dileği de aynıdır: Geri püskürtülmeleri koşulu ile, Çinlilerin üç defa Çekoslovakya’yı işgal etme girişiminde bulunması. ‘Tamam, dileğini gerçekleştireceğim,’ der cin, ‘ama aynı şeyi niye üç kere istediğini anlayamadım.’ Çekoslovakyalı, ‘Sovyetler Birliğinin üzerinden altı kere geçmeleri için,’ diye yanıt verir…

4 Beğeni

Ben buna güldüm ama iyi ettim kötü mü ettim bilmiyorum. Ama okuyup okuyup gülüyorum.

1 Beğeni

Önemli olan gülebilmek boşver gerisini, :smile:

1 Beğeni

1
Bir gün çocuk babasının yanına gelir ve karnesini gösterir. Babası karneye bakar ve der:
-Bu da ne oğlum? Utanmıyor musun da bunu bana gösteriyorsun? Beden eğitimi ve müzik dışında tüm derslerden düşük not almışsın.
Oğlu ise gülür ve der:
-Baba bu benim değil senin karnen. Kutuların arasından buldum. :rofl: :rofl:
2
Bir gün baba çocuklarından su ister. Büyük oğlu yorgunum der, ortancası işim var der. Küçük oğlu ise: “Baba sana bu şerefsizlerden hayır gelmez. Kalk kendi suyunu kendin iç, bana da bir bardak getir” der. :joy: :joy:
3
Delinin bir uyurken yatakdan düşer. Kalkıp yeniden uyur. 10 dakika sonra tekrar düşer ve der: “İyi ki az önce kalkmışım yoksa üzerime düşecektim”. :joy: :rofl:

4 Beğeni

:sweat_smile:
images (12)

2 Beğeni

Güzel konuymuş niye kimse yazmaz ki buraya?

Sobanın Sırrı

Bir gün bir antropolog, bir fizikçi, bir matematikçi, bir kimyacı bir de jeologdan oluşan grup bir bölgede araştırma yapmak için açık araziye çıkmışlar. Sonra bir anda yağmur başlamış ve bunlar ıslanıp hasta olmamak için yakınlarda bulunan bir dağ evine giderler. Evin sahibi onları odada oturtur ve sıcak birşeyler getirmek için evin mutfağına gider. Odada oturan grubun ilgisi bir anda sobaya çevrilir. Çünkü adamın sobası yerden yarım metre yüksekte ve altında da taşlar dizilidir. Hepsi bunu tartışmaya başlamışlar.

Fizikçi : ‘‘Köylünün sobayı yarım metre yükseğe kurmasının nedeni Konveksiyon sayesinde odanın daha çabuk ısınmasını sağlamaktır.’’ der.

Kimyacı : ‘‘Köylü, Aktivasyon enerjisini varsayarak sobayı daha çabuk yakmak için yarım metre yükseğe kurmuş.’’ der.

Jeolog : ‘‘Köylü, bu bölgenin fay hattına yakınlığını bildiğinden bir deprem esnasında sobanın yere değil de taşların üzerine devrilmesini ve dolayısıyla yangını önlemeyi amaçladığını’’ söyler.

Matematikçi : ‘‘Köylü odayı daha verimli ısıtmak için sobayı geometrik açıdan odanın tam ortasına kurmayı amaçlamış.’’ der.

Antropolog : ‘‘Bu köylü eski dönemlerdeki ateşe tapmak dinine bağlı olduğundan ateşe saygı mahiyetinde bu sobayı yarım metre yukarda tutmuş.’’ der.

Bu esnada köylü içeri girer. Hepsi birden sobayı neden yarım metre yukarıda kurduğunu sorarlar. Köylü gayet saf bir şekilde şöyle cevap verir :

– Boru Yetmedi :slight_smile:

11 Beğeni

Bazı okumuş kesimin halktan ne kadar uzakta olduğunu gösteren harika bir fıkra.

3 Beğeni