Fırtınaışığı Arşivi

Jasnah :heart_eyes: O kadar üzülüyorum ki son kitaplardan biri olacak olmasına. Sekiz, dokuz veya onuncu kitaplardan biri onun. Taln’ı da aynı şekilde son kitaplardan birinde ana karakter olarak göreceğiz. Hoid, Elantrianlar, Pareleri Tutanlar (Shard Holders ne diye çevrilir bilmiyorum.) falan hakkında en çok bilgi Mistborn Secret History ve Arcanum Unbounded’da var. Umarım yakında görürüz dilimizde. Cosmere hakkında da en son konuşulan bir yıldız kümesi olduğuydu, yani öyle devasa bir evrenden ziyade 50-100 arası yıldızdan oluşan bir küme. (Kaynak) Zaten yazar bu gezegenler arası yolculuğu veya Parlayan Sözler’de biraz görmüştük sanırım Oathgate denilen (Çevirisini bulamadım şimdi.) yolculuk aracını da kendi tanımıyla “soft magic” olarak bırakmak istemiyor, doğru düzgün temellere oturacak büyük ihtimalle bu yolculuk muhabbetleri.

Sürpriz Yumurta (Easter Egg) şeklinde adlandırılan farklı kitaplardan karakterleri görmek harika oluyor gerçekten. Karakterlerin konuşma şekli veya kullandıkları terimler (Mesela Roshar’da küreler para birimiyken Scadrial’da madeni paralar (coin) kullanılıyor.) sayesinde tanıyabiliyorsunuz o dünyanın yabancısı olan karakterleri.

Mesela Warbreaker renkleri epey kullanan, kültürüne ve büyü sistemine renkler işlemiş bir dünyada geçiyor. Roshar’da da aynı şekilde renkleri kullanarak benzetme yapan karakterler bulabilirsiniz :wink:.

Hoid’in nasıl bulunması gereken yere gittiğini Oathbringer’da söylüyor aslında, yine de epey üstü kapalı, açıklanmıyor pek. Çevrilse de artık doya doya herkesle konuşsak. Uzatmamak için bitmesini hevesle beklediğim şu Jasnah çizimini sizinle paylaşıp gidiyorum.
Not: Çizerin profili, harika işler yapıyor.

3 Beğeni

Jasnah :heart_eyes: Taş gibi hatun ama çok ilgi çekici. Taş gibi derken, duygusal doğru düzgün tepki vermiyor olaylara, o anlamda. :joy: :joy: :joy: :joy: Warbreaker’ı ben çok merak ediyorum ya, biraz daha çıkarmazsalar paraya kıyıp Graphic Audio’dan dramatize versiyonunu satın alacağım. Ve Tabii Oathbringer hepimizin merak konusu, gerçi geçen ciddi bir spoiler yedim ama bakalım…

1 Beğeni

inanmıyorum !!! abi geçen gün Hoid in her kitapta çıktığını duyunca sissoylu da nerede olabilir diye düşündüm ve aklıma ilk muhbir geldi. Kendimi çok zeki hissediyorum

1 Beğeni

Az önce Youtube’da gezerken şöyle bir şeye rastgeldim.


Bence oldukça etkileyici, siz ne dersiniz?

3 Beğeni

Tam olarak hangi Sanderson konusuna yazayım bilemedim, o nedenle olayın yaşandığı esere yazayım dedim.

Akılçelen Soru Hattı’nda görüyorum, Can Sevinç çevirileri övülüp yayınevine bu çevirmenle devam sinyalleri veriliyor. Arkadaşlar, beğenilerinize saygım sonsuz. Bazı tabirleri Türlçeleştirmede başarılı olduğunu ben de kabul ediyorum, fakat bu tek başına Can Sevinç’in başarısı mı? Ondan hiç emin değilim işte.

Kralların Yolu’nda bir çeviri skandalı mevcut:

Kitapta “Szeth-son-son-Vallano” tabirini "“Vallano oğlu oğlu Szeth” diye çevirerek Türkçeyi kullanamadığına şahit olmuştum. Siz hiç böyle bir Türkçe tabir gördünüz mü? “Oğlunun oğlu” demez miyiz biz bu dilde mesela? Sissoylu çevirisinde de editörü tarafından epey bir toparlandığını biliyorum. Sonra son kitapta nasıl bir çöküş olduğunu gördük.

Ben şu an Sanderson kitaplarında adını gördükçe o kitapları Türkçesinden okumamaya karar verdim. Ancak editörü iyiyse bakıyorum.

Yazarın hayranları olarak bunları bilin istedim :slight_smile:

ccc Sanderson ccc

4 Beğeni

Her satırına katılıyorum.Yalnız değilsiniz düşüncenizde belirtmek istedim. :krs:

1 Beğeni

Ağzınıza sağlık Hazal hanım. Yani önceki mesajlarımda da belirttiğim üzere Vallano-oğlu-oğlu-Szeth gibi bir garabet Türkçe’de yok, olamaz. İlkokul birinci sınıf bir çocuk bile böyle bir kullanımda bulunmaz, bu ne saçmalık diyecek kadar Türkçe bilir.

1 Beğeni

Oğlu oğlu kısmına katılıyorum ama çevirisi bence güzel. Sadece terimlerden bahsetmiyorum genel olarak hem çevirisi güzel hem de Türkçe cümleleri güzel. Genelde çeviri kitaplarda nasıl desem metalik robotik bir tat vardır. Cümleler yarı devrik olur. Çevirmen kafasında mükemmel çevirse bile onu cümlelere dökmekte zorlanır. Can Sevinç bence bu konuda iyi. Kralların yolunu orijinal dilinde okumaya çalıştığımda ve dönüp çeviriye baktığımda onunkine benzer şekillerde çevirdiğimi fark ettim.

Sissoylunun son kitabının çevirisini Utku Tönel diye biri yapmış. Daha doğrusu yapamamış. Editör filan da yok. Kitap hızlı çıksın diye bir kez bile okumadan yayınlamışlar. Baksalardı görürlerdi. Kelime, cümle hataları yok bildiğin cümlenin ortasında bırak satır atlamayı paragraf atlayıp devam ediyor. Yani ciddi ciddi yazarken bazen eli enter tuşuna filan basmış (30 defa filan olmuş bu) satır paragraf atlamış. Yani bırakın editörü veya redüksiyonu ilk basılan kitabı biri eline alıp şöyle sayfalarını okumadan bakın OKUMADAN karıştırsaymış bile görüp baskıyı durdurup düzeltebilirmiş.

Yani oğlu oğlu çok büyük bir hata değil gözden kaçmış olabilir. Diğer Türk çevirmenlere ve çevirilere baktığımızda genel anlamda ben Can Sevinç’in çevirisini oldukça başarılı buluyorum. Bu gözler 12 kitap boyunca Muhafız diye çevrilen terimin aynı çevirmenin çevirdiği 13. kitapta Koruyucu olduğunu gördü.

Oğlunun oğlu nazar boncuğu olsun.

2 Beğeni

Bu noktada editörlerinin iyi olduğunu düşünüyorum. Birkaç ham çeviri cümlesini de görme şansım olmuştu. Ben kendisini çeviri tadı açısından sevemedim bir türlü. Öte yandan nice faciaya okurlar olarak maruz kalıyor olsak da “oğlu oğlu” nazarımda küçük bir hata değil. Çünkü Türkçe bir kavram değil. Dilimizde düşündüğümüzde bir manası yok.

Devrik cümlelerin çokluğu da aynı oranda can sıkıcıydı. İngilizce düşünülüp, İngilizce açısından Türkçeye dökülmüş gibi.

Bu noktada çevirmenin her şeyden önce kendi dilini iyi bilmesi gerekir. Ona hakimse o kadar zorlanmaz. Doğru kelimeyi bulmak için sancılar çeker, bazı cümlelerde saç baş yolar, ama bunu genelleyemeyiz.

Doğrudur, orada onu da Can Sevinç gibi yorumlamıştım. Kendisine o kadar da haksızlık etmeyeyim. Teşekkürler :slight_smile:

O konuda sadece acı acı gülüyorum :slight_smile: Üzerine aynı isimler üzerinden ekleyebileceklerim var. Haklısınız.

Neden böyle dediğinizi anlıyorum, fakat kimi gündem olmamış başarılı isimlere haksızlık oluyor bu. Mesela bu forumda pek de anmadığımız Arif Cem Ünver gibi yetkin, ama ünsüz isimlere :slight_smile:

Hemfikir olamadık, ama ben neden böyle düşündüğünüzü anladım. Yıllarca beklediğimiz bir yazarın ve kitaplarının çok daha yetkin isimlerin elinden okumak istiyorum. Benim derdim de bu. Çok mu :slight_smile: ?

3 Beğeni

Evet sanırım hem fikir olamadık ama bu biraz da tercih meselesi olduğu için sanırım. Aslında açıkçası çeviri ve dil konularına çok hakim değilim. İngilizce okurken 3 kelimeyi çeviriyorsam 4 kelimeyi de anlamdan olaydan çıkarıyorum. :slight_smile: Bu yüzden belki sizin tercihiniz daha doğrudur ve BS’yi en iyi çevirmenden okumak ise anlaşılabilir bir şey. Ben de isterdim en iyi çevirmenden okumayı. :slight_smile:

Diğerleri kişisel fikirler olsa da şu kısım ile ilgili bir şey söylemek isterim. Ben düşünürken resimler ve bağlamlarla düşünen bir insanım. Kafamda oluştururum önce, hatta bunu güzel yaptığıma inanırım. Ancak onu kurallı ve sıkışık bir kaba koymaya çalıştığımda işin rengi değişiyor. Eskiden yazdıklarımın çok güzel olduğunu zannederdim sonra yapılan yorumlardan cümlelerimin hep devrik olduğunu fark ettim. Şimdi önce yazıyor sonra devrik cümleleri düzeltiyorum tek tek. Hatta bazen cümlenin devrik olup olmadığını anlayamayıp farklı şekillerde kurup bulmaya çalışıyorum. Ancak başkasının devrik cümlesini 2 kilometreden fark ederim. :slight_smile: Bu da temelde çoğu insanın bağlamlarla düşündüğünü gösteriyor sanki. Yani cümle veya kelime kafada bir resim veya bir anlam oluşturuyorsa başka şeyleri görmek zor oluyor. Çeviri ile ilgili de böyle bir sıkıntı var. Çevirmenın kafasında bir sahne oluyor, kendi anlıyor bunu anlatıyor ama anlatamıyor. Kendi baktığında zaten bildiği bir şey olduğu için beyni otomatikman tamamlıyor ve bu cümle oldu deyip geçiyor. Benim fikrim bu şekilde ama tamamen sallamış da olabilirim. Bazen böyle konuşuyorum, yıllar sonra dönüp baktığımda tamamen saçmaladığımı görüyorum. Kaderden kaçılmaz.

1 Beğeni

Heh, orada editör devreye giriyor :smiley: Fırtınaışığı’nda editöre de çok kırgınım. Çünkü mesela devrik diye belirttiğim kısımlar ham çeviri örnekleriydi. Editörlük görmemişti. Yoksa dıştan bakan kişi olan editörün gözünden illa ki kaçmazdı :slight_smile:

Belirttiğiniz duruma katılıyorum, böyle olabilir gerçekten. Bunu çoğumuz yaşıyoruz. O yüzden dışarıdan bakacak birine ihtiyaç var. Buradan da taşı bir kez daha editöre atıyorum :smiley:

Ama son Sanderson kitapları daha düzgün çıkmaya başladı. Eralp Ersoy’un çevirdiği Alcatraz mesela. Hem çeviri, hem de editörlük açısından tatmin edici.

Neyse, Fırtınaışığı’ndan uzaklaşmadan bitireyim. Yukarıdaki paragraf bir ek bilgi olarak kalsın.

Yaşasın farklı fikirler :krs: Yoksa neyi tartışacağız :slight_smile: ?

1 Beğeni

Aslında bu çeviri konusu Sissoylu başlığında tartışılıyor. @Firtinakiran. Bu konuda açıkçası ben de ayynı şeyi düşünmüyorum.
Ben de çeviri konusunda bir uzman olmamakla beraber Can Sevinç’in türkçesini beğenmediğimi üzülerek belirtmek zorundayım. Çeviriye verilen emeğe saygım sonsuz ancak bazı cümlelerde bir oturmamışlık belli oluyor, türkçeleştirilmekten ziyade direkt ingilizceden alınmış gibi. Terimlerin çevrilmemesi zaten başlı başına bir karışıklık yaratıyor o ayrı mesele.
Alcatraz gibi gençlik serileri tamam da Fırtınaışığı ya da Sissoylu gibi kitaplara asıl gereken önemin verilmesi lazım aslında, şahsen ben bu kitaplarını bekliyorum Sanderson’ın. Umarım gelecek kitaplarda daha iyi işler çıkarırlar.

Oathbringer’ı fuarda sordum. En az bir yılı var dediler :scream:

3 Beğeni

YA sen neden bizim umudumuzu kırıyosun hangi abiye sordun kel gözlüklüyemi ? adamdır bu arada o

Tebrik ediyorum bir taşla iki kuş vurmuşsunuz.

1 Beğeni

Kahkaha attım ahahahahah

1 Beğeni

dalga amaçlı söylemedim ki adam öyleydi zaten :smiley:

Herşey bi yana da 2.kitaba bi özet çıkarsa süper olur.Baya oldu okuyalı ben herşey çarpık.

Ben de dalga olduğunu düşünmedim de işte ne bileyim.