Forum Arkadaşlarınla Bir Maceraya Çık

Yeni bölüm ne zaman gelir acaba sayın macera-yazar ? Haftalık mı aylık mı bunlar ? :innocent:

3 Beğeni

@Ufuk’un içi çömelmiş. Ben demiyorum, öyle diyorlar diyenler. :sweat_smile:

Biz de inanmak istiyoruz. :buyucu:

Tamamen ruh hallik bir durum. Sabah kalktığımda öyküye devam etme güdüsü ile uyandım. Biraz oturup geçsin diye bekledim. Malum üşengeç insanım ama geçmeyince bir baktım yazmaya başlamışım.

9 Beğeni

Bu yazmanız için benliklerinize (özellikle de dikkatle dinlediğinize) dörtnala haberciler gönderip size baskıda bulunmalarını sağlamak gerektiğini mi ifade ediyor (sanırım buna inanamak istemiyoruz) :grin:

Aynısından bana da lazım, olursa eğer buraya karalamak isterim bir şeyler

5 Beğeni

O zaman yılda bir bölüm diyerek konuyu kapatalım. :smiley:

5 Beğeni

Ahaha :smiley: nefessiz okudum, çok heyecanlı yerde bitti ama :rofl:

Çok iyisin Terry Agapchett :smiley:

8 Beğeni

İsimleri çarpıtış şekillerini seviyorum :slight_smile: Hepsine buna uygun bir karakter yüklemen de çok hoş gerçekten. İnsan okurken gülümsemeden edemiyor. Sen daha çok Perry Tratchett okumalısın bence. Eline sağlık :slight_smile:

Not: Kokona virüs ve Son.ok.Kona’ya ayrı bir gülmüş olabilirim :sweat_smile:

8 Beğeni

Tam olaya dahil olacağım, bölüm bitti. Pusuda beklemeye devam edeyim madem. Sonuçta ismim gereği işim bu ve boş vakitlerimde de aynı şeyi yapmayı severim. Pusuver’dim bekliyorum.

4 Beğeni

Öksürce ve imla hataları… Bir gün başına bela olacak bu çocuğun.

Bu arada ben daha çok bitmeyecek öykü tadı alıyorum nedense :sweat_smile:

5 Beğeni

Hayırlı tezkereler :slightly_smiling_face: Şafak kaç?

3 Beğeni

970 bölüm var daha :grin:

3 Beğeni

22 gün kaldı uzatmazlarsa :sweat_smile: @Arqonquin öksürce hakkında hayırlısı

6 Beğeni

Bitirmişsin sayılır pek birşey kalmamış :slightly_smiling_face:

4 Beğeni

Hayırlı tezkereler şimdiden

4 Beğeni

Kendimi corona virüsü gibi hissettim. @alper’i falan yenseydim şöyle bir değişik şeyler yapsaydım :joy:

6 Beğeni

Bitmeyecek Öykü de var elbette. Küçük göndermeleri de artık benimle aynı şeyleri okuyanlar yakalayacak. :buyucu:

Ekleme: O değil de o kadar çok kişi oldu ki kimler vardı unutuyorum. :smiley:

5 Beğeni

Yeni bir maceraya çıkarsanız bana da haber verin, unutmayın beni de :grin:

5 Beğeni

Bu da sabah kıyağı olsun size.

Diğerlerine ek olarak @Buyici hikayeye bir noktadan iliştirilmiştir.

HİÇLİĞİN BEKÇİSİ

-BÖLÜM 3-

Cadı kafasını taş duvarlara vursa daha iyiydi. Yani, kendisi böyle düşünüyordu. Böyle düşünmesine sebep olan da hiç şüphesiz yolun kenarında bulduğu bir kayanın üstüne bezginlikle oturmasıydı. Elleri şapkasının kenarını tutarken iyice aşağıya çekerek göz ucuyla kafilenin keşmekeşini izliyordu. Bir yandan da içindeki benlikleriyle konuşmayı sürdürüyordu.

“Hep diğer yolu seçmen gerekiyordu.”

“Biliyorum da bana ne faydası var şimdi bunun?” dedi Agabe.

“Aldın mı deliyi başına! Şimdi geliyorum derse noter bozuntusu vik vik edecek.”

“Sahi bunu neden yola attıydın sen?”

“Çok konuşuyordu…” dedi cadı.

“Hâlâ çok konuşuyor.”

“Üstelik bir de kendisini sultan sanıyor.”

“Hımpf…”

“Aman, sen zaten hiç rahatını bozma! Anca devril yat!” diye kızdı cadı.

“Bence mırıldanmalısın.”

“Ne diye mırıldanacakmışım?”

“Bilirsin işte, marifetini kullan.”

“Hım…” Cadı düşünüyordu. O kadar derin düşünüyordu ki içindeki benliklerini bile duymaz oldu. Şapkası heyecanla titredi ve dimdik oldu.

Cadı kendi içinde derin düşüncelere dalmış hinlik peşinde koşarken Cankutnoter en büyük savaşını veriyordu. Aynı anda bir sürü şey olup bitiyordu ve yetişmek için harıl harıl yazıyordu.

Bu sırada diğer köşede Merdo, Alpler ve Üfük kendi arasında konuşmaktaydı.

“Öff, nereden çıktı bu saçmalık?” dedi Üfük. “Sahi Alpler, sen şu ‘Nasıl daha doğru vıraklanır?’ kitabını almış mıydın?”

“Aldım ama evde yokum diye geri gitmiş…”

“Peki ya ‘Sinekler İmparatorluğu’nu okudun mu?”

“Önce okudum, sonra yedim.”

“Lezzetli miydi bari?” diye lafa karıştı Merdo.

“Eh, işte. Gerçeği kadar değil.”

“Öff, siz onu bunu bırakın da bu cadıyı ne yapacağız?”

“Ben diyorum ki Hiçlik’e gelince itiverelim gitsin.” dedi Merdo haince gülümseyerek.

“Beni o işlere bulaştırmayın. Sonra ceremesini ben çekiyorum. Perdeli ellerle yaşamak çok meşakkatli; sayfaları çeviremiyorum!”

“Kimittiye gider, neden olmasın ki?” diye onayladı Üfük.

“680 yıl yaşamış. Hem de Hiçlik’ten çıktı diyorlar. Siz de böyle kurtulacağınızı mı sanıyorsunuz? Bana hiç bakmayın. Karşıma dikilirse her şeyi söylerim.” dedi ve Alpler uzaklaştı.

Merdo ve Üfük birbirine bakarak gülüştüler. Onların bu haince planlarını bilen tek kişi ise Cankutnoter’di fakat buna kafa yoramayacak kadar meşguldü.

Diğer tarafta dedikodu kazanı kaynıyordu. Üstelik bu Kazan olmadan kaynayan bir kazandı ve Kazan tüm bunları bilse hepsine yapacağını bilirdi fakat o henüz yuvarlana yuvarlana yolda zıvanadan çıkmıştı.

“İleride bir kasaba var.” dedi Sektör.

“Kalabalık mı? Ben kalabalık sevmem.” dedi Gezek bir şeyin farkına yeni yeni varırmış gibi etrafına bakınırken.

“Kozalakları toplayın! Sincapları hazırlayın! Kasabayı ele geçirelim!” diye bağırdı Münzevisultan elindeki yamuk sopayı ileri doğru savurarak koşmaya başladı. Gerçi buna tam olarak bir koşma denemezdi. Üç adım ileri gittikten sonra nedendir bilinmez iki adım geri geliyordu. Bir de kendisinden başka kimsenin anlamadığı tuhaf bir marş söylemeye başlamıştı; nettin dedem, nettim babam. Tep kazanı, vur illeti. Sorguların pek yok aman. Sermiştiler rüyaya çan.

Münzevisultan biraz uzaklaştıktan sonra “Derler ki bu adam eskiden çok mülayim birisiymiş. Az konuşur, az yer, az uyurmuş fakat bir gün Kuyucu denilen bir herif evine gelip bu topraklar benim demiş. Aha, bu da tapusu diye göstermiş. İkisi arasında öyle bir husumet başlamış ki öfkeden deliye dönüp cadının evinin yolunu tutmuş.” diye anlatmaya başladı Gezek.

“Sonra n’olmuş?” diye sordu Sektör. Zaten birisinin de bu soruyu sorması lazımdı zira ondan başka Gezek’i dinleyen kimse kalmamıştı.

“Cadının evine giden yola girer girmez midesi bulanmaya, başı dönmeye ve kelimeleri karışmaya başlamış. Eve varana kadar sinirleri bozulmuş. Kapının önüne geldiğinde artık ne diyeceğini hatırlamaz olmuş ama yine de kapıyı çalma içgüdüsüne engel olamamış. Kapı saatlerce açılmayınca öfkede kudurmuş. Pencereleri kurcalamış, evin etrafını defalarca dolanmış ama kapıyı açan olmamış. Meğer bu sırada cadı iksir hazırlamak için ot toplamaya çıkmış. Neyse, cadı eve yaklaşır yaklaşmaz Münzevisultan başlamış bağırmaya. ‘Sabahtan beri ağaç oldum. Sen biçim cadısın?’ deyince Agabe’nin gözü fırıl fırıl dönmüş. Süpürgeyle kafasına ‘çat!’ diye vurup yola kışkışlamış. O günden beri yolda yaşadığından delirmiş.”

Gezek’in lafı bitince Sektör irkildi. “Ehem, hım…” diyebildi önce “O zaman Kediciğercisi Hanı’ndan bahsetmesem iyi olur.”

“Cadılara indirim yapmıyor diye duydum.” dedi Gezek.

“Bugüne dek yapmıyordu. Eğer oraya gidersek bugünden sonra ne olur, bilemem.”

“Bence hepsini kediye çevirir.”

Sektörün gözleri daha da irileşti. Birkaç adım Gezek’ten uzaklaştı. Zaten bu işi kimsenin almamasından belliydi. Parası iyi olan işi neden kimse almasın ki, diye düşündü. Eğer sapasağlam bu işi atlatırsam kedi sahipleneceğim . Bu Sektör’ün ilk adağıydı. Yolculuk bitene kadar o kadar çok adak adayacaktı ki aldığı tüm paranın bu adaklara gideceğinden haberi yoktu.

Herkes kendi halinde takılırken cadı çoktan yerinden kalmış yolun kenarından börtü böcek toplamaya koyulmuştu. Bir tutam karahindiba, iki tutam sarı çimen, bir çimdik ötelenmiş toprak, üç santim sarmaşık filizi diye diye eteğine doluşturuyordu. Tüm malzemeleri topladığına emin olduğunda sisin içinde sinsi sinsi yürüyerek elindeki sopayla konuşan Münzevisultan’a iyiden iyiye yaklaştı. Süpürgesinin sapını Münzevisultan’nın alnına “çat” diye vuruverdi. Tam bu sırada ağzı açılan adamın gırtlağına eteğindekileri bir çırpıda tıktı.

Eğer bağırabilseydi Müzevisultan şöyle feryat ederdi:

“Tez kendisi burula!”

Muhtemelen herkes ne dediğini anlayacaktı ama yaşadığı şok ve acı tam da dili bozuk kullandığı bir ana denk geldiği için büyük bir şanssızlık yaşayacaktı. Neyse ki Agabe vardı. Ağzını bağladığı için herkes “Mıı mııığğ mııı, ımmmh!” gibi sesler duyar duymaz sisin içinde o tarafa yöneldi. Kafiledeki bazı kişiler bunu hiç tasvip etmeseler de sessiz kalmayı tercih ettiler. Yöntem konusunda hepsinin kafasında bazı şüpheler olsa da ortama yayılan sessizlik herkeste tekinsiz bir huzur yaratmıştı.

Yolun biraz gerisinde…

“… uzun lafın kısası bence haksızlık yapılıyor.” dedi Bay Karamsar kendinden emin bir şekilde. Gözlerini açtığında kendini silinmeye yüz tutmuş sis tabakasına bakarken bulmasaydı elbette çok daha iyi olurdu ama herkesin onu geride bıraktığı gerçeğiyle de yüzleşebilirdi.

“Herkes nereye gitti?” diye seslice düşündü. Eli çenesinde, gözleri sisin derinliklerine dalmıştı. “Beni bırakıp gitmiş olmalılar,” dedi keskin çıkarım kabiliyetini kullanarak. Diğerlerini bilemeyiz ama bu sefer kesinlikle haklıydı ve eğer yanında birileri olsa mutlaka ona hak verirlerdi.

O olduğu yerde düşünedururken bir şey var gücüyle ona çarpıp geçti. Çarpmanın etkisiyle ayakları yerden kesilen Bay Karamsar havada ters takla atıp burun üstü yere yapıştı. Eğer canı çok yanmasaydı ve gözlerinden yaş gelmeseydi bunun nasıl olduğunu oturup düşünürdü. Gerçi ne kadar düşünürse düşünsün en sonunda karamsarlığına katılmaktan başka yapacak bir şeyi yoktu.

Yolun çok daha gerisinde…

Son.ok.Kona midesi ağzında cadının evinden destek alarak ayağa kalktı. Bir şey diyecek gibi oldu ama ağzının daha acil meşguliyetleri olduğu için öğürmekle yetindi. Kafasındaki son ok maalesef ki artık son konduğu yerde değildi. Neyse ki Son.ok.Kona bunun henüz farkında değildi. Yalpalayarak yola doğru bir adım attı. Her adımda koku gittikçe hafiflerken midesindeki keşmekeş bir türlü dinmiyordu. Buruşmuş ellerini burnuna siper ederek yürümeye devam etti.

“Bönsiz bo mocera yaşonomöz!” dedi boğuk boğuk. Diksiyonuna her zaman dikkat etmeye çalışan birisi için büyük talihsizlikti. Azimle adımlarını atmaya devam ederken yanında tıngır mıngır yuvarlanan bir şey fark etti. Gözlerini kıpıştırdı. Eğer konuşabilseydi Kazan’a herkesin nereye gittiğini soracaktı ama ağzını açar açmaz midesi daha önce davrandı. Biraz olsun kendine geldikten sonra yanındaki Kazan’ın çılgınlar gibi fokurdadığını görünce sonunda asli görevini yapmaya karar veren dudakları tek bir kelime etti; “Eyvah!”

Yolun çok çok daha gerisinde…

MagicalKronze geldiği ilk andan beri oturduğu sandalyede hâlâ oturmaktaydı. Başı ellerinin arasında gözünü masaya dikmiş kendi kendine konuşuyordu.

“Şu evden bir çıkabilsem,” diyordu “cadıya gidip ona derdimi anlatabilirdim.”

İşte bu nokta, kelimelerin kifayetsiz kaldığı noktaydı…

Yolun hak getirdiği yerde…

Üstünde pijaması, elinde kahvesiyle Sit keyifle gözlüğünü düzeltti. Önündeki ekranda oynayan görüntü keyiften dört köşe olmasına yetmiş de artmıştı. MagicalKronze sonunda karalar bağlamıştı. Oh olsundu! Şimdi MagicalKronze ayıklasındı pirincin taşını! Kahvesinden bir yudum daha keyifle hüpürdetmişti ki yanı başındaki posta kutusu tıkırdadı ve içeri bir zarf düştü. Zarfı almakla almamak hatta az sonra açmakla açmamak arasındaki bir diğer ince çizgide aynı anda duruyordu. Bunun nasıl olduğunu pek anlayan yoktu ama o yine de iki ince çizgide aynı anda durmayı başarıyordu. Ekranı istemeyerek kapattı ve zarfı eline aldı.

Yolun bittiği yerde…

Pusuver, sarsıntının açtığı yarığa bakmaktaydı ama görmüyordu. Oysa azıcık sağa doğru yarılsaydı çok da güzel pusulabilecek bir yer olabilirdi ama olmamıştı. Tam da ihtiyacı olan şey neredeyse hiç çaba harcamadan onun olabilirdi ama olmamıştı. İki huysuzun eninde sonunda geleceğini biliyordu ama hâlâ gelmemişlerdi. Yeterince gecikirlerse ikisini uyuz edebilirdi ama henüz etmemişti. Etrafa dikkatlice bakınıp bir şeyler düşünmeye çalıştı ama düşünemedi…

Pusuver olan ve olmayan şeyler arasında gidip gelmekteydi. Belki de henüz gelmemişti…

19 Beğeni

Hahaha :rofl: Sabah sürprizi ki ne sabah sürprizi. Bu kadar çabuk beklemiyordum devamını. Bay Karamsar’ın lafını bitirdiği kısma da çık güldüm. Gözümde canlandı o an âdeta :slight_smile: Klavyeniz zeval görmesin efendim :slight_smile:

7 Beğeni

Okuyamadığım kitapları yiyorum, okuduklarımdan da ismi lezzetli olanları da yediğim oluyor ama kesinlikle ekmekle yiyorum, ekmeksiz yediğimde doymuyorum.

9 Beğeni

Gönül koyacaktım da neyse.:smirk: Çocuk uyusun detaylı bir okuyayım. Assolist gibi en son girdim olaya.:grin:

5 Beğeni