Ülkemiz işgalciler tarafından demografik suikaste maruz kalırken ve ülke resmen sessizce işgal edilirken bazı mültecitapar arkadaşların hâlen “ ” modunda takılmalarına dayanamıyorum ve de katlanamıyorum.
Ben de aynı şekilde. Ve bu ırk, din, hümanizm meselesi de değil. Ülkemiz işgal altında. Ülkemiz işgal altında. Yazık günah.
Ben kendilerine bir hayat kurup çalışanlarla aynı çatı altında çalıştım biraz küçüktüm daha ama sırf daha küçük olduğum için 6 çocuklu 2 eşli (biri hamileydi ben çalışırken) birinin beni taciz etmesini asla düzgün karşılayamayacağım. Ve etrafındakiler sırf onu aynı dinden olduğu için bu yaptıklarını görmezden geldikleri (yüzüme karşı güldükleri) için düzgün karşılamayacağım. O 2 eşi ve 6 çocuğu olan herif yıkık dökük bir gece konduda yaşıyordu o çocuklar ne şartlarda süründü görmediniz adamın altın zincirlerle gezip gönül eğlendirdiğini de görmediniz etrafındaki insanlara bakın bu çocuğa elledim bi bok olmadı hehehe diye arkanızdan konuşmasını ama bir olay çıkmasın diye sindirilmeni de görmediniz. Ben o günleri birinci elden gördüm etrafımda bıçaklananlar hatta ölenler oldu. Benim suçum ırkçılıksa beni burdan banlasınlar ben kimsenin bir daha böyle bir şey yaşamaması için dünyanın yanmasına bile razıyım. Sizin öyle düşünmeniz onların öyle olmadığı anlamına gelmiyor, o insanların çocuk, kadın, adam, hayvan demeden neler neler yaptığını değiştirmiyor. Ben her şeyi birinci elden gördüm saatlerce ağladım saatlerce sadece o yüzü görmemek için ne yapacığımı planladım. Rakamlar insanlar istediğini söylesin sizin saçma duyarlarınıza karnım tok ben artık kimsenin kendi ülkesinde acı çekmesini istemiyorum. Zamanında işverenlerin daha ucuz çalışıyor diye aldığı suriyelilerden dolayı intihar edenleri de biliyorum. Kocası yeni eş aldığı için kendi bedenini satmak zorunda kalan suriyeli kadınların acısını da görüyorum. Bu bizim savaşımız değil, bu onların savaşmak istedikleri bir savaşta değil, o zaman niye ben bunun acısını çekiyorum? Neden benim gibi başkaları bunun acısını çekiyor? Asıl siz bunun cevabını verin. Benim yaşadıklarımı kimse yaşamasın ama umarım gözlerinizi biraz açar ve gerçekleri görürsünüz.
Başınıza gelenler için üzgünüm.
Silahsız bir şekilde ısırmak suretiyle yer falan sayın bakanımızı o yüzden TOMA’yı da çağıralım.
Benim için üzülmenize gerek yok çünkü ben bunları bir şekilde atlatıp hayatıma devam edebiliyorum ama sığınmacılardan dolayı benden daha korkunç durumlara maruz kalan Türk vatandaşlarının bu durumdan muzdarip olması beni daha çok yaralıyor gerçekten.
Atatürk’ün bu kafada olduğunu düşünsenize, “yhaa ne olmuş tüm anadolu işgal edildiyse. Amasya, Eskişehir civarlarında yaşar gideriz. Hem İngiliz ve Yunan kardeşle iyi geçinip vize alabilirsek İstanbul ve İzmir’e gezmeye gideriz arada. ”
Birkaç seneye herkes ırkçı da olacak gibi. Şu an hâlâ “ırkçı değilim ama” söylemleriyle cevap veriyor herkes. Fakat bu iş çığırından çıkarsa ırkçı bir millet olacağız gibi.
Nihal Atsız satışlarında bir patlama yaşayabiliriz
Ağır aksak da olsa işleyen bir cumhuriyetimiz vardı, 2017’de onu da defettik ya en çok ona yanarım. Uğraşıp duruyoruz böyle. Ne kitaba ne de hatibine inanmam ama o kitapta yazan çok güzel bir cümle var “Başınıza gelen musibetler yapıp ettiklerinizdendir” diye. Başımıza gelenlerin en önemli sebebi bu bence. Akledememiş bir millet ve ona bahşedilmiş demokrasisi. Yazık. Sonumuz hayrola.
Yani?
Kimsenin ırkçı değilsin demesine ihtiyacım yok. Anlattığımı ıskalayıp oldukça sığ bir noktaya saplanmışsınız.
Bir yolunu bulsak bu mültecilerin tamamını bir gecede göndersek, emin olun yine bahsettiğiniz sorunlar çözülmeyecek. Yine sokakta samuray kılıcıyla birileri doğranacak, yine üç beş lira var diye üniversite öğrencileri trenden atılacak yine kaybolmuş çocuk haberleri dinleyeceği -Allah hepimizi kötülüklerden korusun- Çünkü sorunun temeli bu değil, bu sonuç.
Çok basit bir soru, mültecileri şu an Türkiye dışında yaşamayı tercih edeceğiniz herhangi bir ülkeye gönderseniz bunları yapabilirler mi? İşte bu soruyu dürüst bir biçimde cevapladığınızda, nedenleri üzerine düşünme aşamasına geçebiliriz.
Her ne kadar konuya bakış açılarımız aynı olmasa da bence de bir plan doğrultusunda gönderilmeliler, sosyal hayatı tehlikeye düşürenlerden, kanunlara adapte olamayanlardan başlayarak peyderpey gönderilebilirler. Gönderildiklerinde yukarıda saydıklarınızın özneleri değişerek devam etmeyeceğini, biteceğini düşünüyorsanız “yapay” tanımınızı merak etmekteyim.
Hatalı bir çıkarım bu. Ayrıca düzenlemenin alıntılanan kısmı zenginden daha çok vergi alınması ile ilgili değil mi?
Dolaylı vergi bizde çok, doğrudan vergiler arttırılmalı; az gelirliden az, çok gelirliden çok vergi alınması gerekli denildiğinde ne anlıyorduk? Emrah Safa Gürkan geçenlerde -yanlış hatırlamıyorsam- “ama patronu da düşünmek lazım diyen dünyada sadece biz varız” gibi bir şey demişti. Gerçektende patronu savunan çok oluyor bu memlekette.
Futbolcudan alınmayan, taksi plakası sahibinden alınmayan vergi bizden alınıyor, bunu sorgulayacağına çok gelirliden alınan vergi eleştiriliyor. En tepedeki kişilerden hesap soramayan, müdüre, başkana söyleyemeyen en alttaki garibana “senin maaşın benim vergilerimle ödeniyor” diyerek basıyor azarı.
Muhalefetin de bu konuda bir söylemi yok ne yazıkki, eleştirilerin tamamı yüzeysel. İnşallah bir gün anayasamızın 73. maddesi hakkıyla uygulanabilir.
En azından sokağa çıktığımda bunları yapabilecek atıyorum 60 tane manyakla karşılaşacaksam bu sayı nerden baksan 30’a düşer. Hay Allah bir kadın olarak kesin olmasa da öldürülüp tacize uğramama ihtimalim arttı, inanabiliyor musunuz?
Kendi suçlularımız yetmiyormuş gibi.
Hiç olmasa daha iyi değil mi?
Evet???
Ben bu soruyu düzgünce cevaplayabiliyorum herkes sorunun ne olduğunu biliyor bu yüzen kimse bu insanları istemiyor.
Kitsel sığınmacı-göçmen artık ne kadar süslü sözcükler söyleyeceksiniz söyleyen bu insanları eğitmek entegre etmek imkansız. Kendi ülkelerine her biri en hızlı şekilde gittiği sürece o kadar iyi olacak ülkem için. Bahsettiğim sorunlar zaten mültecilerin oluşturduğu sorunlar yıllardır yaşadığım apartmana taşınan yıllardır yaşadığım semtte mahalleri işgal edip bizi sokmayan insanları sırf Türk olduğu için bıçaklayan insanları biraz daha süsleyin ve onlar yokken zaten tecavüz gasp yok mu yaaaa yapmaya çalışamayın bizim kendi suçlusu ile zar zor başa çıkan ülkemiz sınırının süzgeç gibi olması ve bir istanbul gibi şehirlere geldikleri andan itibaren özellikle kadınları taciz eden videolar atmaları tabii ki sizin şirinleştirme çalışmanızdan daha “yapay” gelebilir sonuçta kendi oluşturduğunuz gerçeklikte yapay sorunlar bunlar oluyor. ^^
Hocam tamam suriyeliler gitmesin ama bu şekilde de başı boş yaşamasınlar ülkemizde. Benim dilimi, kanunumu öğrenip hayatında uygulasın. Çekirge sürüsü gibi çoğalmak yerine kendilerini biraz geliştirsinler. Onlara bunu zorla da olsa yaptırmalıyız, şimdilik sorun yok gibi ama ellerine en ufak güç geçince örgütlenip iç işlerimizi karıştırmayacakları ne malum. Şeriat istemeyecekleri ne belli. Bu şekilde dil öğrenme zorunluluğu ve başka zorunluluklar olmadan kafalarına göre yaşayabilecekleri sürece ülkeleri düzelse bile gitmezler. Merak ediyorum bizim Medeni hukuka uyup tek kişiyle mi evlenebiliyorlar yoksa bu konuda da bize tanınmayan özgürlük bu korkaklara mı tanınmış. Mesela neden tek çocuk zorunluluğu getirilmedi bu insanlara? Bunları siz de talep ediyorsanız ne ala.
Not: Tek eşli sistemi eleştiri gibi olmasın.
Yıllardır işin içindeyim ama şu açıklamayı bir türlü çözemedim. Bu spekulatif hareket nasıl oluyor acaba? Danaları kesip kesmedik mi diyor üreticiler ya da kesip stokluyorlar mı depolarda? Soğan patates değilki bu bozulmadan stoklasınlar. Oldu olacak depo falan basın. Sorunun esas kaynağı süte zamanında yeterli zam yapılmadı, destek de sağlanmadı. İnekler kesime gidince yeni nesil danalar da yetişmedi ve şu an piyasada harıl harıl kesimlik dana aranıyor.
Bırakın spekülatifi, fiyatlar bu gidişle daha da artacak ESK ve Tarım Bakanlığı biraz daha seyirci kalmaya devam ederse.
Soruyu suç oranı düşük ülkeler arasında diye soracaktım ama dalgınlıkla bu şekilde sormam daha iyi olmuş. Verdiğiniz örnek güzel oldu.
Her ne kadar içinden çıkardığı markalara hayranlıkla baksanız da, uzaklardan çok güzel görünse de İsveç bir suç ülkesi. Bir türlü yenemediler bunu. Etnik çeteler, milliyetçi çeteler, motorlu çeteler, FFL, Tumba, Original, ismi ezberden yazılamayacak uzunlukta sessiz harflerin yanyana geldiği çeteler vs. hep vardı. Bülent Asanoğlu, Denho Acar gibi Türkler de var bunların kurucuları arasında.
Bir yanda İkea, Electrolux, Kanken, Volvo, iskandinav minimalisliği ile, alım güçleri ile vitrine çıkmış İsveç, diğer yanda sokaklardaki çete savaşları.
Demekki ülkenin suç dinamikleri neyse ona göre şekilleniyor yeni gelenler de. Entegrasyonun başarısızlığı buradan kaynaklanıyor. Önceki başbakanları da bundan bahsetmiş zaten.
Bu arada şirinleştirme gibi çabam yok, o sizin gerçekleri kabul edememenizden kaynaklı uydurduğunuz bir bahane, on iki parmakla ilgili bir durum olduğunu düşünüyorum.
Evet. En başından beri göçmenlerle ilgili planlarımız, kanunlarımız olabilmeliydi. Elimizde de güzel bir şans vardı. Geri kabul anlaşmalarında programlarımızdan bahsedip, kanunlarımızı gösterip bunların maliyetini AB’den talep edebilirdik…
Ben daha ötesini söylüyorum; bu ülkenin kendi suçluları için de caydırıcı olabilmeyi başarabilmesi gerekiyor. En temelden bir dönüşümle halletmeliyiz bu olayı.
Ottawa anlaşması bu günler içinmiş. Ne yazıkki önümüzdeki yıllarda göçler daha da artacak. Mültecilik bütün dünya için bir sorun haline gelecek. Bizim de bunun için çok geç kalmadan bir şeyler yapmamız gerekiyor.