Hangi evrendesiniz? Ne yapıyorsunuz?

İkinci İç Savaş öncesinde ne olur ne olmaz diye bilincimi sunucuya kaydetmistim. Captain Marvel tarafindan komaya sokulmusum fakat bu da yetmezmis gibi daha komadan cikamadan Victor diye bir meynenetsizin biri gelip zirhimi gasp etti, ortamlarda namimla caka satiyor. Sinirliyim.

Ulan kendi zirhin var, benimkini niye çalıyorsun?

Akbaba’nın evde cinayet büro ekibiyle Hayalet’in arkadaşının freeshop’tan getirdiği nevaleleri gömüyoruz.(Tabii ben de turp gibiyim.)

Atımın üstünde yavaş ritimlerle Eskişehir’e gidiyoruz. Köpek dostum yerleri koklaya koklaya bana eşlik ediyor. İsmi, Aegon. Molalarda kuru ekmek, peynir ve elma yiyebiliyoruz. Yarısını Aegon’la paylaşıyorum. Sıklıkla atımın eyer çantasından kitap çıkarıyor ve mümkünse bir ağaca yaslanıp kitap okumaya çalışıyorum. Şu anlık başımıza bir bela gelmedi. Oldtown’da hiç gelmez. (ASOIAF)

Havalar soğumaya başlayınca kış gelmeden Kaer Morhen’a geldim. Buraya geleli üç gün oldu.

Geldiğimde Eskel buradaydı, Lambert 'den Keira ile gittiğinden bu yana haber alamadım, Eskel’e sordum o da bilmiyormuş ama Geralt ile Oxenfurt 'un batı kapısında karşılaşmışlar.

Geralt Eskel 'e yaralarını baktırmak istiyorsa Shani’nin muayenesine uğramasını söylemiş. Kış geçirmek için Ciri ile birlikte Kaer Morhen dönmeyeceklerini Vesemir için Ciri’nin hala kendini suçladığını ve kalenin ona iyi gelmeyeceğini Yenefer’in Vengerberg da onları beklediğini söylemiş.

Avlu da Leto ile karşılaştım, Emreis 'in öfkesinden kaçtığı için hala buralarda gezindiğini düşünüyorum. Geralt dokunmayın istediği kadar kalsın dediği için görmezden geliyoruz Leto’yu, o bizden biz ondan uzak duruyoruz.

Kışı burada geçirip bahar da Toussaint düklüğüne gideceğim. Eskel’in Geralt dan öğrendiklerini göre büyüleyici doğal güzelliği ve enfes şarapları olan düklükte Witcherlara çok ihtiyaç oluyormuş.

2 Beğeni

The Boys evreninde, sıradan bir insanım. Çocukluğum sup’lara özenmekle ve elbet bir gün "tanrı lütfu"nun bana da geleceği günü beklemekle geçmiş. Zamanla bu günün asla gelmeyeceğini anlamış ve zamanla hayata olan inancımı kaybetmişim. Bu arada deli bir Homelander fanatiğiyim.

Günlerden bir gün, kader beni en sevdiğim, en olmak istediğim adamla karşılaştırıyor. Homelander bir süper kötü’yü öldürmek için Ankara’ya gelmiş. Ben de tesadüfen oradan geçiyorum.

Yarım yamalak İngilizcemle “Hey! Hey man, i’m your big fan, even biggest fan! Can you wait a second?” diyorum. Homelander başta gülümsüyor. Ben o an sevinçten uçacak gibi oluyorum, kaybettiğim yaşama sevincim bile geliyor. Yanına gidip elimi uzattığımda ise suratı birden kaskatı kesiliyor ve kulağıma eğilip:

“Get the fck out here piece of sht.” diyor.