Hangi Kitabı Okuyorsunuz? (Detaylı İnceleme)

Godot’yu Beklerken

Kayıp Rıhtım Öykü Seçkisi’nde okuduğum şuradaki öykü sayesinde adını duyduğum ve @mega07 'nin açıklaması üzerine aklımdan bir türlü çıkmayan şu eseri, yılın son kitabı olarak okuyup, bitirdim.

Kitabın baskısı tükenmiş olmakla beraber malum sitelerde ikinci el olarak bulabilirsiniz.

Samuel Beckett’in 1948 yılında Fransızca olarak yazdığı iki perdelik bir tiyatro metni. Gogo ve Didi’nin bir ağacın yanında Godot isimli kişiyi beklemelerini konu alıyor. Bu bekleyişin ardında ise oldukça derin mesajlar mevcut. Herkesin kesinlikle okuması gerektiğini düşünüyorum. Hem kişi hem de kitlesel psikolojiye güzel bir pencereden bakmış.

Gogo(Estragon) hep gitmek isteyen ama Didi’nin (Vladimir) onu tutarak sürekli gidemeyecek olmasından bahsederek, nedenini de “Godot’yu bekliyoruz,” olarak sürekli hatırlatmasını ve bu bağlamda insanlığın, kitlelerin, kişilerin boşa ve amaçsızca harcanan vaktini farklı bir dille anlatıyor. İnternette araştırdığınızda tiyatronun Türkçe alt yazılı videoları var. Okuduktan sonra izlemek veya okumadan izlemek isterseniz bulabilirsiniz.

Eğer beni tanıyanlardan birisi bu kitabı okusaydı beni kesinlikle Gogo ile bağdaştırırdı. Kendimden, yaşadığım çevreden ve toplumdan çok fazla iz buldum bu kısacık eserde. Aslına bakarsanız üstüne çok fazla konuşulabilir ama ben burada keseceğim. Kendinizi bir boşlukta, bir bekleyişte hissediyorsanız, sürekli bir şey olsa da şunu yapsam diye durup duruyorsanız, bu kitabı mutlaka okumalısınız.

Alıntılar:

‘‘Sıkıntıdan patlayacağız, inkar edemeyiz bunu. Güzel. Peki. Bir değişiklik oluverince ne yapıyoruz? Fırsatı kaçırıyoruz. Hadi işe koyulalım. Birazdan her şey bitecek ve biz yeniden yalnız kalacağız, hiçliğin orta yerinde.’’

Yaşlanacak zamanımız var. Hava çığlıklarımızla dolu. Ama alışkanlık büyük bir uyuşturucu.

Estragon: Şimdi n’apıyoruz?
Vladimir: Bilmiyorum.
Estragon: Hadi gidelim.
Vladimir: Gidemeyiz.
Estragon: Niçin?
Vladimir: Godot’u bekliyoruz.
Estragon: [Umutsuzca.] Ha!

Arka Kapak Yazısı:

Godot’yu Beklerken 1948 yılında Fransızca olarak yazıldı ve 1953’te Paris’de sahneye kondu. Zamanla ülke çapında ün kazandı. 1954 yılında Beckett tarafından bazı değişikliklerle İngilizceye çevrildi ve başka ülkelerde de sahnelenmeye başladı. Avangard olarak nitelenmesine karşın hızla klasikleşti.Oyunun varoluş sancıları çeken kahramanları, yolları kesiştiğinde birbirleriyle iletişim kurmaya çalışırlar. Her gün yinelenen bu ritüelde bellek işlevinin yerine getiremeyince de gerçekliğin kesinliğinden uzaklaşmaya başlarlar.Kimilerine göre tüm zamanların en iyisi olan bu oyun, 21. yüzyılda da kafamızda soru işaretleri bırakmaya devam ediyor.

12 Beğeni