Hangi Kitabı Okuyorsunuz? (Detaylı İnceleme)

Buddhaçarita -Buddha’nın Yaşamı-
0001994878001-1

Foruma yazdığım ilk incelemem hayırlı olsun :smiley:

Yoğun emek ürünü eser… Tam 10 sene çeviri için uğraşılmış. Buda’nın doğumu aydınlanması ve ölmesi ekseninde üçe bölebilirim kitabı. 28 ana başlık altında beyit şeklinde yazılmış eser ve sonunda da budizm terimlerinin yer aldığı bir sözlükte mevcut.

Buda, zengin bir krallıkta doğar ve bu doğuş sanki bir peygamberin doğuşu gibi olağanüstü şekilde ve alametler çerçevesinde gerçekleşir. Kehanet o ki dünyaya ışığı getirecek ve insanları o ışık altında güderek öğretisini dört bir yana yayıp insanlığı ihya edecektir.

Krallıkta dışarı çıkması babası tarafından nefse hoş gelen türlü zevklerle çevrelenecek olsa da olmak için doğduğu kişi olma misyonunu kazanacaktır. Dışarıda şahit olduğu üç şey onun hayatının belli bir bölümünü huzursuz geçirmesini sağlayacaktır. Bunlar doğum-yaşlılık ve ölüm korkusudur. Dünyanın bu elem ve acı veren yönünü hem kendi benliğinden hem de insanlığa karşı yüklendiği ulvi misyonla diğerlerinden yani diğer insanlardan da uzaklaştırmanın yolunu bulacaktır.

Nitekim krallıktan bir gece vakti kaçar ve bir bikshu yani dilenci olarak yaşamaya başlar. Öncelikle çilecilerin olduğu bir ormana gidip onlardan bu elem ve acı veren şeylerden nasıl kaçacağını öğrenmek ister ama umduğunu bulamayarak onları reddeder. Sonra başka bir bilgeye gider ve o da onu tatmin etmez. Tabiki bu her reddediş ve uzun yol onun kendini bulması içinde bir rehber vazifesi görür. Yavaş yavaş aydınlanma yolunda ilerlemektedir(seyri süluk tezahürleri vs.).

Kitabın 14. bölümü ‘Aydınlanma’ başlığıdır ve asıl mevzu burada başlar.
Dünyanın temel dinamiğinin doğum, yaşlılık ve ölüm olduğunu ve bunların hangi nedenlerle ortaya çıktığını bir bir açıklayarak aydınlanmanın zirvelerinde doğru tırmanır.
“Yaşlılık ve ölüme neden olan varlık gerçekte neyin nesidir?” sorusuyla başlar ve yanıtlarını kendi verir. Yaşlılık ve ölümün, doğumun olduğu yerde var olabileceğini söyler.

Aslında her insan yaşlanmak ve ölmek üzere doğmaz mı zaten…

Bu sefer doğumun nedenine eğilir ve bunun da eylemlerin gücüne bağlı olduğunu farkeder. Nedensizliği reddederek her şeyin bir nedeninin olduğunu ve bir eylemler silsilesine tâbi olduğunu vurgular.

Sonrasında varoluşun kökenine inerek bunu sorgular ve bunun da benlik duygusu olduğunu aslında ‘nefs’ diyebileceğimiz mevzunun varoluşa neden olduğunu söyler. Nefsin arzu duyacağı her şey (cinsel zevk, tamahkârlık, cimrilik vs.) burada topludur.

Bu sefer de benlik duygusunun nedenini sorgular ve bunun da ‘susuzluk’ olduğunu vurgular. Aslında kastettiği şey yine nefsin dizgin tutmaz istekleridir.
Bu sefer de susuzluğun kökenine iner ve bununda 'hissetmek’le vücuda geldiğini görür yani 5 hasseye değinir.

Ve tabiki burada kalmaz, hissetmenin kökenini de inmek isteyerek bunun da 'temas’la gerçekleştiğini söyler. Temasının nedenini de bulmak ister ve bu bilgiyi de elde eder. Ellerimiz, tenimiz, burnumuz, kulağımız vs. hepsi bu hissi bulmak için bir araç niteliğindedir diyebiliriz.
Bu organların da bir nedeni vardı elbette. Onun da ‘ad ve biçimle’ olacağını söyler. Önceden öğrenilmiş yahut daha doğrusu ilk insana öğretilen adlar ve biçimlerin kökeninin tezahürü… Bakara 31’de ilgili ayet mevcut. Bu konuyu fazla irdelemeden geçeceğim yoksa maksattan sapabiliriz.

Ad ve biçimlerinin nedeninin ise ‘bilinç’ olduğunu dile getirir. Bilincin oluşumunun da ad ve biçim temelinde olduğunu yani iki kavramının birbirinin hem nedeni hem de sonucu olduğunu çerçeveler.

Çerçeveye resmi oturtarak bir bütünlük elde etmek istediğimiz de ise karşımıza çıkan şey şu:

Dünya hayatı bu eksene bağımlı olduğu için içinde yaşayan biz canlı yahut cansız varlıklar bu döngüye tâbiyizdir. Bu döngü yüzünden de elem ve acılara gark oluruz. Sürekli doğarak yaşlanarak ve ölerek ve aynı şeyleri tekrar ederek bu ıstırabımızı devam ettiririz. Bunu kırmak ve iç oluşumuzu gerçekleştirmek adına da dünya zevklerinin hitap ettiği nefse uymamalı ve onu ehlileştirmeliyiz. Nefs bizim denetimimizde olmalı. Nefs tarafından güdülmemeliyiz. Aslında bütün bir kitap ve Buda’nın vermek istediği öğreti bundan ibaret. Ancak bu şekilde bir aşkınlık seviyesine çıkar ve kurtuluşa ereriz. Anlatılmak istenen bu.
Tabi baktığımız zaman tasavvufa olan benzerlik akla gelecektir ilk başta ama burada nisbet noktası önemlidir. Nisbetiniz Allah’a mı yoksa kendi aşkınlığınıza güvenip Buda gibi nehrin üzerinden kayıksız yürüyüp geçerek istidraç nevinden sahte kerametlerle tatminlik mi hissetmek. Uzatmayalım…
Kitabın yekûnu, 14. bölüm olan ‘Aydınlanma’ adlı bölümdedir diyebilirim. Bu bölümde meselenin aslı hasıl oluyor.

Aslında kitapla alakalı çok not aldım ama buraya hepsini yazmak inanın zor.

Okumanızı tavsiye ederim. Hem akıcı olması hasebiyle hem de işin derinliğine tam olarak nüfuz edemesinizde en azından kıyısından köşesinden dokunalım kavlinden sizin zihin dünyanızı geliştirecektir :+1:

16 Beğeni