Kayıp Metal - Sissoylu 7. Kitap
Çıkar çıkmaz okumayı ümit etmiştim Kayıp Metal’i, birkaç ay rötarlı da olsa kısa sürede yine dünyasına çekip götürdü beni. Sanderson okumayı özlemişim. Zaten seriyi bu kitaba kadar okuduysanız yazarın tarzına hakimsiniz demektir; yine güldürmüş, heyecanlandırmış, ara ara duygulandırmış ve bir çırpıda okunabilen epik bir macera sunmuş ortaya. Bunları yaparken ne okuyucuyu çok zorlamış, ne de fazla basit kalmış. Kısacası yazarı tanıyan, bilen, seven bir okura üç aşağı beş yukarı bekleyebileceği bir macerayı sunmuş. Ben Sanderson’ı şu ana kadar Elantris ve Sissoylu ile tanıdığımdan beklediğimi almaya devam ediyorum, bakalım ileride Cosmere’e tüm kitapları ile daldığımda görüşlerim değişecek mi .
Kitapta konu bakımından yazılabilecek çoğu şey seriye dair ciddi spoiler tehlikesi, o yüzden yüzeysel bir kısa yorum ile Kayıp Metal’in Sissoylu 2. çağına güzel bir kapanış yaptığını söyleyebilirim. Çağın başı ile tanıyıp sevmeye başladığımız her karaktere yerinde bir kapanış da yapıyor, ilk çağ ile bağlantılar da kuruyor. Teknolojik gelişim çerçevesinde Scadrial’ı evrimleştirmeye devam ederken Cosmere evreni ile bağlantılarını da kuruyor bu kitap.
Bu arada Kayıp Metal, Sissoylu serisinin en Cosmere kitabı kesinlikle. Önceki 6 kitapta hiç görmediğimiz detayları, bilmediğimiz bağlantıların temellerini Kayıp Metal atmış oldu. Fırtına Işığı Arşivini okumaya başladığımda muhtemelen bu detaylar daha güzel oturacaktır ama bu haliyle de dikkatli bir okura hiçbir sorun getirmiyor açıkçası.
Kayıp Metal’in benim gözümde puan kırdıran iki negatif yönü oldu. İlki ana olay örgüsünün biraz fazla film senaryosu tadında ilerlemesi diyebilirim, ki bu Sanderson tarzı için aslında normal ama bu sefer sanırsam ki hikaye kendi içinde derinleşemeyince daha fazla hissettirdi. İkincisi Scadrial teknolojik gelişimlerinin aşırı bir hızda olması. Tabi epik fantastik dünyada buna bu kadar takılmamak lazım, kendi içinde bilim+allomansi gibi bir yapının teknolojide gelişime çok daha hızlı ön ayak olması ile falan açıklamaya çalışabiliriz belki ama sonuçta yazar bunu kitapta bu şekil yedirmeye çalışmayınca ben okur olarak neden kendimi buna zorlayayım diye düşünüyorum. Sanderson’ın ana amacının bir hard science fiction gibi ince detaya girerek bunu işlemek olmadığını bildiğimden çok da takılmamaya çalıştım bilimsel gelişimlere, yine de her köşeden bir teknolojik yenilik fırladıkça çok da kolay olmadı .
Her zamanki dozajında eğlencesi ve mizahı, yerinde aksiyonu, giriş-gelişme-sonuç temellerinde yine kusursuz bir işleyişe sahip olması ve duygusal dokunuşlu kapanışı ile Kayıp Metal’de Sanderson yine hayal kırıklığına uğratmamış, kendini severek okutmuş oldu. Ama 2. çağı kapatırken Çağların Kahramanı seviyesindeki epiklikte über süper final bekleyenler varsa da oralara pek yaklaşamadığını söylemek gerek.