Hangi Kitabı Okuyorsunuz? (Detaylı İnceleme)

İnsanın, sevdiği bir kitap hakkında sevdiği bir yazarın yazdığı makaleyi okuması ayrı bir keyif.

Sözünü ettiğim kitap Patrick Ness’in “Canavarın Çağrısı” adlı yapıtı. Yazar ise Aşkın Güngör…

Makaleyi zevkle okudum… Canavarın Çağrısı’nı ve Aşkın Güngör’ün kitaplarını okumuş olanların da beğeneceğine eminim…

http://lb.iletisim.tudem.com/eu/v/cq/?i=e368b5d59a66b50f5756907d0290a32b625de0824efffcef65a03f71c379309573df061b77718386afdcd9a3bd6e9ded975d13b4da2f2660c028fae12cecb228427edc803381ae949ccc5ae8ac67f59bf00a87cd3ecb0e355de1004a3e35fbbc641ce355eb2dbbf7c653ad01e17800f89859bc2d2927849afc4756213dbccd83049c22cf9e6a16f6

Müthiş bir post apokaliptik yerli bilimkurgu eseri okuyorum arkadaşlar. Çok şiddetli tavsiye ediyorum. Serinin ilk romanı Kayıp Rota da harikaydı Kitabı kitapyurdundan aldım şansıma bir de yazar imzalı geldi. Sanırım hala devam ediyor yazar imzalı satış.

7 Beğeni

James Bond - Casino Royale okumaya başladım.

Çok güzel kitap. Okuyun mutlaka ne denir ki… Oblomovluk hepimizin içinde biraz var neticede.

12 Beğeni

İşte İnsan - Michael Moorcock

Güzel düşünce, ancak basit kurgu. Kitap, zaman yolculuğuyla Hz. İsa zamanına dönen Karl Glogauer’ın hikayesini anlatıyor. Ama sadece Karl Glogauer’ın zaman yolculuğu hikayesini değil aynı zamanda oraya gelene kadar ki günümüzdeki hayatından zaman zaman sıkıcı kesitleri okuyoruz. Tarihin karanlık bir kesmine gidişi ve yaşananlar ne kadar sürükleyici ise, karakterin günümüzdeki geçmişi o kadar durağan ve bayıcı.
Basit kurgu diyorum çünkü ana karakterimiz kitap okuma kulübündeki arkadaşının zamanda yolculuk makinesi yaptığını öğrenince zamanda yolculuk yapmayı kabul ediyor ve böyle bir yolculuğa çıkıyor. Yazar biraz uğraşsaymış keşke.
Onun dışında dili gayet basit ve akıcı. Çerezlik bir kitap diyebilirim.

Şehvetiye Tarikatı - İsmail Saymaz

İsmail Saymaz, konuları genelde mahkeme dosyalarına dayanarak kitaplaştırıyor ve okuyucuya çok güzel sıkmadan özetliyor. Nitekim bu kitapta dini kullanarak insanlara cinsel istismarda bulunan müslüman kılıklıları anlatıyor. Okurken ben şok ben iptal. Burada detaylandırmak istemiyorum ama nasıl bir azgınlıksa nefes alması yeterli diyerek herkese istismarda bulunan hocalar var! En acısı da insanların böyle kutsandıklarını düşünmeleri ve buna inanmaları. Ayrıca bu hocalar hakkında istismar ettikleri insanların nerdeyse %99’u şikayetçi bile olmamış! Hapishanede olmasına karşın hocalarını hala bekleyen müritler var.Bu insanlar da aramızda!
Türkiye’nin vermesi gereken en büyük savaşı cehaletledir. Buna cesaret eden tek lider Atatürk’tü. Atatürk’ten sonra ise devlet maalesef gözünü yumdu. Bu kitapla birlikte bunu çok daha iyi anlıyorsunuz.

11 Beğeni

Fantastes. Biraz yavan bir kitap gibi gelse de, Tolkien ve Lewis’in ilham aldığı bir yazarın kitabını sonuna kadar okumak istiyorum.

kult-kapak

Sanırım en son Sin kitabını okumuştum Orkun Uçar’ın. Yazarın bazı kitaplarda okurlarını çok beklettiği gerçek olan şu günlerde Kült’ü okuyayım dedim.

200 sayfa olan ve nereden baksanız iki oturumda bitirilebilecek bir kitap. Orkun Uçar okuyanlar yazarın anlatımını tahmin edecektir. Olaylar su gibi aktı gitti. Ama bir Asi, Sin ya da Zifir gibi değildi benim için. :slight_smile: Öykünün içine bağımsız başka bir öykü koyması yazarın sevdiğim bir yönü. Bilimkurgu-Polisiye tarzındaki bu ara öyküsü bana az da olsa Asimov’un Robot Serisini hatırlattı.

Kült, yer yer bana istediğimi vermemiş olsa da kitabın finali bunu telafi etti diyebilirim. Her şey oldu bittiye getirilmiş dediğiniz anda Orkun Uçar’ın daima bir sürprizi vardır size. :slight_smile:

5 Beğeni

DAVID HUNTER DİZİSİNİN İLK İKİ KİTABI: “ÖLÜMÜN KİMYASI” ile "KEMİKLERİN ŞİFRESİ"

Davidhun1 Davidhun2

Kitap: Ölümün Kimyası
Özgün Ad: The Chemistry of the Dead
Yazar: Simon Beckett
Yayın: Yabancı Yayınları
Baskı: 2019 Şubat, 1. basım
Çeviri: Nur Küçük
Sayfa: 344

David Hunter dizinin ilk kitabı. Güzel bir serüven; David Hunter adlı eski bir adli antropoloğun bir seri katilin yakalanması sürecine katılması üzerine kurulu. Ancak kitap yazım hataları, cümle bozuklukları ile dolu. Künye bilgilerinde düzeltiyi, son okumayı kimin yaptığı belirtilmemiş. Bundan düzeltinin yapılmadığı ya da en azından gereken özenin gösterilmediği sonucuna varıyoruz.

Giriş Bölümü: Karsı ve küçük kızının ölümünden sonra adlî antropologluk görevini bırakan David Hunter, Londra’dan ayrılıp Norfolk’taki Manham köyüne yerleşir ve burada, kötürüm olan Dr. Henry Maitland’ın yanında pratisyen hekim olarak çalışmaya başlar. Aradan üç yıl geçer ve Hunter’ın da tanıdığı Sally Palmer adında Manham’lı bir kadın yazarın köyün yakınlarında cesedi bulunur. Hunter’ın eski adlî antropolog olduğunu öğrenen Komiser Mackenzie, ondan kendilerine yardımcı olmasını ister. Fakat Hunter karısı ve kızının cesetlerini gördükten sonra bu mesleği yapmak istememektedir. Yine de polislere yardım etmeye karar verir…


Kitap: Kemiklerin Şifresi
Özgün Ad: Written in Bone
Yazar: Simon Beckett
Yayın: Yabancı Yayınları
Baskı: 2019 Şubat, 1. basım
Çeviri: Nur Küçük
Sayfa: 360

Dizinin ikinci kitabında yazım yanlışı, tümce bozukluğu yok. Yalnızca birkaç yazım yanlışı var; yok denecek kadar az yani… Bu ikinci kitapta düzeltiyi yapanın adı verilmiş. Demek ki kitap basımdan önce elden geçirilince iyi şeyler oluyor…

Giriş Bölümü: İngiltere’nin epey uzağında, İskoçya’nın kuzeybatı kıyılarının millerce açığında bulunan Runa adasında, emekli polis müfettişi Andrew Brody, eski bir kulübede yanmış bir ceset bulur. Adli antropologluğa geri dönmüş olan David Hunter son görevinin ardından Londra’ya, kız arkadaşı Jenny Hammond’un yanına dönmek üzereyken telefonu çalar. Ahizenin öteki ucundaki Başkomiser Dedektif Graham Wallace durumu araştırması için Runa’ya gitmesini ister. Hunter istemeyerek de olsa kabul eder. Yanında polis olarak Çavuş Neil Fraser ile genç memur Duncan McKinney vardır. Adaya vardıklarında -Çavuş Fraser’ın karşı çıkmasına rağmen- incelemelerine, bir süreden beri Runa adasında yaşayan emekli polis Andrew Brody de katılır…


Ben iki kitabı çok beğendim. Pek polisiye kitap okumuşluğum olmasa da bu türden hoşlananlara öneririm.

13 Beğeni

GEÇMİŞ GÜNLERİN HİKÂYESİ - GELECEK GÜNLERİN HİKÂYESİ

Gecmis Gelecek

Kitap: Geçmiş Günlerin Hikâyesi
Özgün Ad: A Story of the Stone Age
Yazar: H. G. Wells
Yayın: Laputa Kitap
Baskı: 2019 Şubat, 1. basım
Çeviri: Göksel Murat Eriş
Sayfa: 80

Wells’ten bir Taş Çağı yorumu…

Giriş Bölümü: Öykü, Taş Çağı’nda geçiyor… İnsanlar ilkel durumdadır; çıplak yaşamakta, yetersiz sayıda sözcükle anlaşmaya çalışmaktadır. Kabilenin en yaşlısı ve Şefi Uya, kadını olmasına karşın Eudena adlı genç bir kadına göz koyar ama Eudena, erkeği genç Ugh-lomi ile kabileden kaçar. İki genç, uzaklarda bir başlarına yaşamaya başlar. Öykünün devamında Ugh-lomi ilk baltayı icat eder, bir ata binmeyi becerir (ama evcilleştirme yoktur), ilk baltayla bir mağara ayısını, kabile şefi Uya ile Wau adlı kabile bireyini, kabilenin yakaladıkları Eudena’yı yesin diye sundukları bir arslanı öldürür. Ugh-lomi, Eudena ile birlikte kabileden birçok erkeği öldürdükten sonra onların yeni şefi olur…


Kitap: Gelecek Günlerin Hikâyesi
Özgün Ad: A Story Of The Days To Come
Yazar: H. G. Wells
Yayın: Laputa Kitap
Baskı: 2018 Haziran, 1. basım
Çeviri: Pınar Dinçkurt
Sayfa: 112

Wells, 19. yüzyılın sonlarında yayınlanan (1897) bu yapıtında kendi bakış açısıyla, kendi zamanından öteleri, 22. yüzyılı düşlüyor…

Giriş Bölümü: Zengin Bay Mwres on sekiz yaşındaki kızı Elizabeth’i, Bindon adındaki orta yaşlı zengin ve nüfuzlu bir adamla evlendirmek ister. Ancak Elizabeth, Denton adlı bir sahne oyuncusunu sevmektedir. Elizbeth ile Denton basılı kitap okumayı seven (artık sesli kitaplar yaygınlık kazanmıştır), eski zamanlara, özellikle de Victoria dönemine meraklı, çağın yoğun nüfuslu devasa Londra’sı yerine kırsala ve kırsalın eski dönemlerine ilgi duyan iki gençtir. Sonunda evlenip kırsala kaçarlar. Ama artık kırsallar ıssızdır. Orada yaşayamayınca yeniden Londra’ya dönerler. Bir süre kendilerini idare eden paraları tükenince 22. yüzyılın köleci kapitalist sistemi ve yaşamın olanca güçlüğü üstlerine çöker…


İki kitabı da beğendim. Ancak birbirinin devamı değiller, ilgileri yok. Wells severlere, bilimkurgunun erken dönemlerinde üretilmiş yapıtlara ilgi duyanlara öneririm…

6 Beğeni

David Hunter serisinin 4 kitabını da geçen yıl almıştım ama henüz başlayamadım. Beğenmene sevindim.

1 Beğeni

Simon Beckett’ın sitesinde dizinin iki kitabı daha belirtilmiş. Dolayısıyla toplam altı kitaplık bir seri olarak gözüküyor… Bakalım, son iki kitap ülkemizde de yayınlanacak mı?

https://www.simonbeckett.com/books/

1 Beğeni

Umarım yayınlanır. Beckett’ın bir de Kapan adlı bir kitabı var, onu da almıştım. Ama Hunter serisine dahil değil bu kitap.

1 Beğeni

DUNE (DUNE #1)

KONUSU

Modern edebiyatın en epik mesih anlatılarından biri sayılan Dune, genç Paul Atreides’in hikâyesini anlatır. Atreides’in ailesi, evrendeki en önemli ve en değerli madde olan melanj ‘baharatının’ tek kaynağı olarak bilinen Arrakis gezegeninin kontrolünü kabul etmiştir. İmpatorluğun güçleri Arrakis’in kontrolü için birbirlerinin boğazına sarılırken, politika, din, ekoloji, teknoloji ve insani duyguların çok katmanlı, karmaşık etkileşiminden benzersiz bir hikâye doğacaktır.

DÜŞÜNCELERİM

Durgun bölümleri olsa da özellikle son 100 sayfası çok heyecanlıydı. Bir an “acaba nasıl bir son olacak” diye endişelenmedim değil ama Muad’dib umduğum gibi bir lider çıktı. Dünyası da yazıldığı yıla göre oldukça güzel. Robert Jordan da beğenmiş olacak ki bu kadar esinlenmiş. Fremen, Bene Gesserit ve kehanetler Zaman Çarkı okurlarına tanıdık gelecektir.

Kötü adam olarak Baron’u çok beğendim. Kilosu ve malum zevkleri klişe olsa da becerikli olması yetti. Hawat yaptıklarıyla bilinçli olarak mı yardım etti yoksa tesadüf müydü açıklanmasa da ama aklım bilinçliye yatıyor.

Tek başına yetecek bir sondu ama tabi ki devamını merak ediyorum.

15 Beğeni

Kitap: Nyarlathotep
Özgün Ad: Nyarlathotep
Yazar: Howard Phillips Lovecraft
Yayın: Can Yayınları
Baskı: 2020 Şubat, 1. basım
Çeviri: Betül Kadıoğlu
Sayfa: 56

Nyarlat


Öyküler:

  • Korkunç Yaşlı Adam
  • Evdeki Resim
  • Nyarlathotep
  • Hafıza
  • Mahzende
  • Yüzyılı Sonlandıran Dövüş (Bir Zaman Makinesinde Bulunan Elyazması)

Özetler:

  • Korkunç Yaşlı Adam: Üç hırsız, Kingston’daki evinde masa üzerine yerleştirdiği şişelerle konuşan yaşlı ve çelimsiz eski bir kaptanı soymaya karar verir…
  • Evdeki Resim: Bir adam New England’da, fırtınalı ve yağmurlu bir havada sığınmak için eski bir evin kapısını çalar. Açan olmayınca içeri girer. Evde bir masanın üstünde deri kaplı, tuhaf resimler içeren tuhaf bir kitaba rastlar. O sırada evin pejmürde kılıklı yaşlı sahibi içeri girer. Uyuduğundan dolayı kapıyı işitmediğini söyleyen yaşlı adam ile konuğu, masanın üstündeki tuhaf kitap hakkında konuşmaya başlarlar. Kitap Latince yazılmıştır ve yaşlı adam da Latince bilmemektedir. Konuğundan kitabı kendisine okumasını ister…
  • Nyarlathotep: Yirmi yedi yüzyıl öncesinin Mısır’ından gelen Nyarlathotep üzerine tuhaf, karışık ve çok kısa bir öykü…
  • Hafıza: Lovecraft’tan yine belirsizliklerle dolu, insanoğlunun yok oluşundan sonraki bir dönemde (ya da insanların terk ettiği eski bir kentte; burası belirsiz) bir cin ile bir iblisinin konuşmasının yer aldığı bir buçuk sayfalık kısa anlatı…
  • Mahzende: Peck vadisindeki köyün cenaze levazımatçısı George Birch, mezarlığa gömülmek için bekleyen cesetlerin yer aldığı tabutları almak için geldiği mahzende, kapı sürgüsünün kırılması sonucu mahsur kalır…
  • Yüzyılı Sonlandıran Dövüş: Lovecraft’ın yazar arkadaşlarını tiye alan, şaka için yazdığı, bilindik tarzından uzak öyküsü…

Kısa öykülerden oluşan elli altı sayfalık kitap, Lovecraft’ı hiç okumamış olanlar ya da değişik bir çeviriden okumak isteyenler için iyi bir seçenek olabilir…

13 Beğeni

İtiraf etmeliyim ki Mezarlık Kitabı son zamanlarda okuduğum en iyi romandı. Neil Gaiman’ın şahane anlatımı ve Bod’un macerası beni çok etkiledi.

Eminim ki kitabı eline alıp ilk bölüme başlayan birçok kişi kendini hikayenin içinde bulacaktır. Silas, Bod, Bay ve Bayan Owens ve daha birçok karakterle mükemmel bir hikaye okumayan şanslı okurlarını bekliyor.

17 Beğeni

Okumayı çok istediğim bir seri.
Tekrardan basılması çok iyi oldu.

1 Beğeni

image

Daha yeni başladım.Ayfer Tunç ile tanışma kitabım olacak :hugs:

3 Beğeni

Benim de çok sevdiğim bir roman olmuştu. Kitap hakkında söyleyebileceğim tek olumsuz nokta ölüler tarafından çocuğa verilen “Nobody” lakabının çevrilmemesi oldu. Sonuçta bu bir özel ad değil, bir sıfat. “Kimse”, “Hiçkimse” demek zor geliyor sanırım… Tabi bunun yazarla bir ilgisi yok…

1 Beğeni

Bence iyi yapmışlar. Şayet ‘Hiçkimse’ gibi bir çeviri kullanılmış olsaydı bu benim okumamda biraz tökezlememe neden olurdu.

2 Beğeni

Bu da dilimize hiç gerek olmadığı halde, karşılığı bulunduğu halde yeni bir “yabancı” sözcük eklenmesine neden olur…

Dilimizde bulunan “gereksiz” yabancı sözcüklerin ana nedeni de bu…

Bu yüzden “pars” sözcüğü yerine “panter” ve "leopar"ı kullanır olduk; “betik” sözcüğünü unuttuk, yerine “kitap” sözcüğü geçti, artık “gözgü” sözcüğünü hatırlayan yok çünkü yerine “ayna” sözcüğü geçti… vs vs vs…

Bu yitirilen, unutulan sözcüklerin ortadan kalkma nedeni, zaten Türkçe’si var olan sözcüklerin yerine yabancı kökenlilerini kullanma çabası oldu…

Bütün bunların yanında okumanızı neden tökezletsin ki? Hiçkimse sözcüğünün anlamını benden daha iyi bildiğinize eminim…

1 Beğeni