Hangi Kitabı Okuyorsunuz? (Detaylı İnceleme)

resim
Her Yerden Çok Uzakta - Ursula K. Le Guin

Orijinal adı: Very Far Away from Anywhere Else

Tanıtım metni:

Hep mi biliriz farklı olduğumuzu, yoksa sonradan mı öğreniriz? Hep mi umutsuzuzdur, yoksa her bir denemeden sonra yeniden mi kırılır umudumuz? Ait olmak çağımızın ilacı olmasına rağmen neden bizim üzerimizde etkisini göstermez? Bir biz miyiz sınırlardan bıkan, beklentilerden usanan, yarışlardan hazzetmeyen? Neden hep tüketmeliyiz, neden hep daha çok tüketmeliyiz? Neden marka koleksiyonumuzun her harfi tastamam olmalı?

Ya biz her şeyden, hepsinden daha uzaktaysak bunların? Bir tepenin üzerinde, oturduğumuz kayadan sarkıttığımız ayaklarımızın altındaki manzarayı seyrediyor; mevsimlerden en soğuğunda ıssız denizin beyaz köpüklerini çiğniyor, dalgalarını dinliyor, kendi yaktığımız ateşte ısınıyorsak; derin bir ormanda, biz ormanın içinden geçerken, orman da bizim içimizden geçiyorsa ve bunların hepsi son model bir arabaya binmekten daha çok keyif veriyorsa bize, var mıdır bize de yaşamak için bir yer, bu yeryüzü kabuğu üzerinde?

17 yaşında, içedönük bir kişiliği olan Owen Thomas Griffiths adında bir karakterimiz var ve yaşadığı çatışmalarını, kaygılarını, üzüntülerini onun ağzından okuyoruz. Arkadaşlarıyla, toplumla uyum sağlayabilmesi, yalnız kalmaması için olmadığı biriymiş gibi davranmaya çalışması; gelecekte ne olmak istediğinden pek emin olmayan; en sonunda kendisini garipsemeyen, anlaşabileceği, iletişim kurabileceği, Owen’in aksine gelecek için kendisine bir yol çizmiş, besteci olmak için çabalayan 18 yaşındaki Natalie Field ile tanışmasını, zamanla bu ikilinin dost olmasını ve birbirlerini nasıl etkilediklerinin hikayesini okuyoruz.

Kitap, Ursula’nın diğer eserlerine kıyasla 94 sayfa. Bir oturuşta bitirilebilecek kitaplardan. Owen ve Natalie’nin birbirleriyle olan diyaloglarını çok beğendim. Yer yer kendimle bağlantı kurduğum durumlarla karşılaştım.

Kitaptan sevdiğim bir kısmı da şuraya alıntılayıp kaçayım:

“Neden insanlar sporda ya da politikada başarı kazanmış birini kahraman ilan ederken, düşünmeyi iyi beceren birini hor görüp ona öfke duyuyorlardı? Ancak düşüncelerini doğrudan doğruya para veya güce çevirdikleri takdirde insanların nazarında bir kahraman oluyorlardı.”

16 Beğeni

Evet ağlattı…

Soluk soluğa yaşanan kavgaları, insanın içine işleyen hüzünlü aşkları, dağların gizli geçitlerindeki saklanma kabiliyetinden kentteki kalemşorluk yeteneğine uzanan kahramanlıkları, reform ve devrim tartışmaları, baba-oğul çatışmaları, yeraltı çalışmaları, silahlı komploları, karanlık zindanları, hayal kırıklıkları, yılgınlıkları ve en karanlık anda yeniden çakıveren devrimci umut kıvılcımlarıyla anlatılan, “bizim hikâyemiz”!
Kitap, özellikle ruhban sınıfın ikiyüzlülüğünün ve dinin çıkarlara alet edilmesinin çok güzel bir eleştirisini sunuyor. Kitabın oldukça sürükleyici ve akıcı bir kurgusu var. Neler olacağını çoğu zaman tahmin etseniz de sıkılmadan okuyorsunuz. Özellikle toplumcu gerçekçi eserlerden hoşlananlara, zor okumalar arasında dinlenmek için ya da okuma durgunluğu yaşandığı dönemler için tavsiye ederim…

12 Beğeni

1.Yenidendoğan Ejderi bitirdim. Sınav haftama denk geldiği için uzun sürede okumuş oldum. Sonu güzel bitti, Mat’in bölümleri beni çok güldürüyor. Onun kitap boyunca yolculuğunu çok sevdim. Çok güzel ilerliyor. Başka ne diyebilirm ki…
2. Odd ve Ayaz devleri. Aşşırı tatlı ve tanıdık gelen bir hikaye okumuşum gibi. Çok sevdim. Neil Gaimana aşık olmamla ilgisi yok. :smiley: Ayrıca sonu da beni tatmin etti. Odd karakteri Mat gibi geldi hatta bana çok fazla gülümsediği için sanırım.
image

15 Beğeni

0000000420120-1

Bir konsolos kızını baskıcı veya tutucu yetiştirmek yerine, kitaplardan öğrendiği ve kendi hayatını pişmanlık duymadan yaşamasına vesile olan yolla, kendi hayatını kendi yaşaması gerektiğini öğreterek yetiştirmiş. Ama konsolosun eşi tutturmuş “bir kız mensup olduğu sınıfın icaplarına göre büyütülmeli yoksa başına kötü şeylerin gelmesi mukadderattır.”

İnsanın başına kötü şeylerin gelmesiyse sınıfa icap etmemekten değil, sınıfın içinde kendinden olmayana kötülük etme arzusundan kaynaklandığı hikayede ahlak bekçiliği yapanların ahlaksızlığı ile anlatıyor.

Bu zalimliğe maruz kalıp, zalimliğe katlanamayan, karnına yediği yumruk ile onunla baş edemeyeceğini de anlayan birinin hayatını parça parça bize aktarmış bu defa Sait Faik.

13 Beğeni

Xalid Hüseyni’nin “Çərpələng uçuran” kitabı.Bu kitabın Türkçesi de varmış:

Halit Hüseyni’nin “Uçurtma avcısı” kitabı yani.Şimdi “Çərpələng uçuran” yani “Uçurtma avcısı” kitabı hakkında olan vikipedini sizlerle paylaşacağım. :slightly_smiling_face:

Konu;

Kitapta, Kabil’in Vezir Ekber Han bölgesinden bir Peştun olan Emir isimli çocuğun hikâyesi anlatılmaktadır. Emir, çocukluk arkadaşı ve süt kardeşi Hasan’a ihanet edişini unutamamaktadır. Hikâye Afganistan’da krallığın çöküşü, Sovyet işgali, ülkeden Pakistan’a ve Amerika’ya toplu göç ediş ve Taliban yönetimi gibi kargaşalı bir ortamda kurgulanmıştır.

Karakterler;

Emir: Hikâyeyi anlatan baş karakterdir. Söylediğine göre 1963 yılında Kabil’de doğan Emir annesini doğarken kaybetmiştir. Emir, babasından biraz olsun sevgi ve ilgi görebilme isteği ona pişman olacağı davranışlar yaptırmaktadır; bu davranışlardan zarar gören, en yakın dostu olduğunu itiraf edemediği Hasan’dır. Hikâye boyunca Emir’in monarşik Afganistan’dan ABD’ye geçişi, uyumu, hizmetkarın oğlu Hasan ile çocukken aralarında geçenler ve bunun Emir üzerindeki sosyal, psikolojik ve etnik etkileri detaylı bir biçimde anlatılmaktadır.

Hasan: Baş karakter Emir’in çocukluk arkadaşı ve hizmetkarın oğludur. Emir’i gördüğü dönem boyunca ona hep sadık ve bağlı kalmıştır. Hazara olduğu için tıpkı diğer Hazaralar gibi hor görülür ve dışlanırdı. Yine bu sebepten dolayı kaynaklanan bir olayda Emir, Hasan’ı korumadığı ve onun hayatının en büyük darbesini yemesine göz yumduğu ve daha sonra ona yaptığı kötülüklerden dolayı, kendini affetmemiştir. Kitabın ilerleyen bölümlerinde Hasan ve Emir arasındaki trajik gerçek ortaya çıkmıştır. Bu olay ve sonrasında yaşananlar Emir’in kendisini biraz da olsa affetmesine olanak sağlamıştır.

Assef: Kitabın içindeki sadist ve pedofil tecavüzcü karakterdir. Emir’in oturduğu mahallede çocukluğunu geçirmiş olan Assef, Alman bir anne ile Peştun bir babanın çocuğudur. Gençken Hasan’a ve diğer çocuklara yaptığı kötülükler, yetişkinken de Taliban yetkilisi olarak yaptığı zulümler Assef’i kitabın en gaddar karakteri yapmıştır.

Baba: Emir’in babasıdır. Çevresi tarafından güçlü, yardımsever ve nüfuzlu biri olarak bilinir. Emir’e yeteri kadar ilgi ve sevgi göstermemektedir. Geçmişte hizmetkarı Ali’nin eşinden gayrimeşru bir oğlu, Hasan olmuştur. Ancak bu gerçeği yalnızca Hasan’ın annesi, Baba ve Baba’nın arkadaşı Rahim Han bilmektedir. Bu gerçeği Emir, Rahim Han’dan 38 yaşındayken Peşaver,Pakistan’da öğrenmiştir. Hasan ise hiçbir zaman öğrenememiştir.

Ali: Baba’nın hizmetkarıdır. Hazara’dır, bu sebeple diğer etnik kökene mensup kişiler tarafından hor görülmektedir. Ali, kısırdır ve oğlu Hasan’ın Baba’nın karısıyla yaşadığı ilişki sonrası dünyaya geldiğini bilmektedir; ancak Hasan’ı kendi oğlu gibi sevmektedir. Ali, oğlu Hasan’la birlikte Emir yüzünden yaşanan bazı olaylardan sonra Baba’nın evini terk etmiştir. Daha sonra Hazaracat’ta mayına basıp ölmüştür.

Rahim Han: Baba’nın en yakın arkadaşı ve iş ortağıdır. Emir’e Baba hakkındaki gerçeği o söylemiştir. Zaman zaman Emir’in duygu dünyasına hitap etmiştir.

Süreyya: Emir’in eşidir. Babası Afganistan ordusunda önemli biri olan General Taheri’dir.

Sohrab: Hasan’ın oğludur. İsmini, Hasan’ın çok sevdiği bir Fars destanı kahramanından almıştır. Babası ve annesi Şii Hazara oldukları için militanları tarafından kurşunlanıp öldürülünce derme çatma bir yetimhaneye konulur. Bu yetimhanedeki çocuklar Taliban üyelerinin cinsel ihtiyaçlarını karşılamak için kullanılmaktadır ve Sohrab bu şekilde Taliban’ın eline düşer, militanların sistematik olarak tecavüzüne uğrar. Daha sonra Emir onu Assef’in elinden kurtararak kendi yanına alır.

Ferit: Emir’e zorlu yolculuğunda yardımcılık yapan fakir ve 5 çocuk babası Afgan

Ben kitabı beğendim.Herkese de tavsiye ederim bu kitabı. :slightly_smiling_face:

17 Beğeni

Su an Resimli Adam’ı okuyorum hikayeler ilgi çekici tavsiye ederim

9 Beğeni

Jules Verne’den Buzullar Arasında Bir Kışı az önce tek oturuşta bitirdim. Ağır kitapların arasında dinlenerek okunacak bir kitap. Öyküyü çok sevdim. Klasik Jules Verne diyelim :slight_smile:

11 Beğeni


Buluşlarım - Nikola Tesla / Bir Dahinin Özyaşam Öyküsü

Orijinal adı: My Inventions

Tanıtım metni:

İsmi genellikle Thomas Edison’la girdiği bilimsel mücadeleyle birlikte anılsa da Nikola Tesla, belki de gelmiş geçmiş en önemli mucitlerden biridir. Amerikalı mucit Edwin Armstrong, “Dünya, Nikola Tesla gibi birinin bir kez daha gelmesi için çok uzun bir süre beklemelidir,” der ve haklıdır da. Dönen manyetik alan, kablosuz enerji aktarımı, uzaktan kumandalı model tekne, Tesla bobini ve transformatörün mucidi −pek bilinmese de− Tesla’dır. Buluşlarım: Bir Dâhinin Özyaşam öyküsü, Tesla’nın kendi yaşamını anlattığı ve zamanın ötesinde bir zihne sahip olduğunu kanıtladığı muhteşem bir eser.

Fakat kısa süre içerisinde zaaflarımı ele geçirdim ve daha önce hiç yaşamadığım bir keyfi yaşadım; dilediğimi yapmayı… Zaman içerisinde bu güçlü zihinsel egzersiz benim için alışkanlık haline geldi. İlk başlarda dileklerim sönüktü fakat kademeli olarak arzu ile arzuyu gerçekleştirmek için gerekli irade özdeşleşti. Yıllarca süren bu disiplin pratiğinden sonra kendimi kontrol etmekte öyle uzmanlaştım ki bazı güçlü insanları mahveden ihtiraslar benim için adeta oyuncak gibiydi.

Tesla’nın kendi hayatını anlattığı 99 sayfalık bir kitap. 3. tekil şahıs anlatımı yerine kendi ağzından okuyoruz kendisini. Bu anlatım bizi kendisine yaklaştırıyor, samimi bir arkadaşıymışız gibi sanki bizi karşısına oturtmuş hayat hikayesini anlatıyor sohbet eder gibi.

Kitap 6 bölümden oluşuyor:

  1. İlk Yıllar

Çocukluğunu, ailesini, çevresini, çocukken fark etmiş olduğu rahatsızlığın kendisini zamanla nasıl değiştirdiğini anlatıyor.

  1. İlk Mucitlik Denemelerim

Başına gelen talihsiz olayları ve neredeyse ölümle sonuçlanabilecek bu olaylardan rahatsızlığı sayesinde nasıl kıl payı kurtulduğunu, ilk icadını ve sonrasında tasarladığı şeyleri anlatıyor.

  1. Daha Sonraki Çalışmalarım

Okul hayatını, fizik öğretmeninin sayesinde elektriğe merakının başlaması, doğayı gözlemlemesiyle aklına gelen fikirleri hayata geçirmesini anlatıyor.

  1. Tesla Bobini ve Transformatörün Keşfi

İş hayatını, fikirleri ve projelerinden ötürü gittikçe tanınmasını, ülkelere olan seyahatlerini, motor yapma isteğini, Tesla Elektrik Şirketi’nin nasıl oluştuğunu ve sonrasında gelişen olayları anlatıyor.

  1. Güçlü Verici

Bobinini sürekli geliştirme denemelerini, yeni laboratuvarına geçiş aşamasıyla birlikte geliştirdiği kablosuz elektrik iletimi ve bununla ilgili ayrıntılı bilgileri veriyor.

  1. Teleotomatik Sanatı

Annesinin kendisini nasıl etkilediğiyle ilgili düşüncelerini, güçlü verici fikrinin kendisi ve insanlık için nasıl önemli olduğunu, uzaktan kontrol edilebilen otomatik bir mekanizma fikrinin ortaya çıkışı ve geliştirilmesi aşamalarını, gelecek ile ilgili öngörülerini anlatıyor.

Bazı bölümlerde Tesla kendisini öyle bir anlatıyor ki kendisine inanmak bir hayli zorlaşıyor. İlginç özellikleri varmış kendisinin; şaşırıyorsunuz. Gelecek ile ilgili düşünceleri, ileri görüşlülüğü muazzam.

“En çalışkan insanlar arasında gösteriliyorum. Eğer düşünce işgücüne denk ise, belki gerçekten de öyleyim. Çünkü uyumadığım tüm saatleri düşünerek geçiriyorum. Eğer iş, belli bir zaman dilimi içerisinde gerçekleştirilen ve katı bir kurala göre değerlendirilen belirli bir performans olarak görülüyorsa, o halde ben aylakların önde gideniyim. Baskı altında yapılan her iş, yaşam enerjisinin feda edilmesi demektir. Ben hiçbir zaman böyle bir bedel ödemedim.”

14 Beğeni


John Wyndham - Triffidlerin Günü
Kayıp rıhtım tavsiyesi ile öğrendiğim bir yazar John Wyndham. Dilini çok beğendim. Gereksiz yoruculuğu yok ve sade. Elimde Krizalitler kitabı da mevcut, bir ara onu da okuyacağım.

Kitap gayet akıcıydı. Başlarda, konu hakkında hafif spoiler yediğim için, biraz yavaş ilerledi. Bildiğim yerlerin geçmesini bekledim biraz. Ama bir süre sonra su gibi aktı. Konusunu çok da söylemek istemiyorum, bence hiç araştırmadan, gönül rahatlığıyla direkt başlayın. Konusundan ziyade, arka planda yaptığı ‘insanlık’ eleştirisi bence oldukça başarılıydı. Özellikle sonlarında oldukça sinir edici gerçekleri gözler önüne seriyor insanlıkla ilgili. Bilim kurgu seviyorsanız, hiç düşünmeyin ve bu yazarla tanışın. Çok beğendim ve kesinlikle tavsiye ederim. Herkese keyifli okumalar dilerim.

21 Beğeni

Monte Cristo Kontu 1. Cildi okudum. Şu an 2.yi okuyorum. Araya Çehov - Martı ve Zaman Çarkı 7’yi koymama rağmen aşırı heyecanlıyım. Çok akıcı ilerliyor. Karaktere bağlanıyorsunuz o yüzden ona yapılanlar bana yapılmış gibi hissediyorum :smiley: Kitabı okumanızı tavsiye ederim.

17 Beğeni

Kitabı beğendiğimi söyleyebilirim. Kalın bir kitap değil. 215 sayfa. 1922 yılında Kral Faruk döneminde geçiyor. Mısır’ da üniversiteyi bitiren fakir bir aile çocuğu olan ve kısa yoldan zengin olma peşinde koşan Mahcub açlık ve sefalet çektikten sonra memur olma fırsatını yakalıyor ama tabii bunun büyük bir bedeli oluyor.

9 Beğeni


Wardstone Günlükleri 2: Hayaletin Laneti
Ahhh kalbim! Biraz önce bitirdim ve çok beğendim. Birinci kitapla arasında bayağı fark vardı bu kitapta işler derinleşti. İkinci kitapta böyleyse sonrası nasıl olur acaba diye umutlandım iyice. Hemen diğer kitaba geçmek istiyorum ama araya başka kitap sıkıştıracağım galiba.

Daha ikinci kitapta Zehir gibi çok güçlü bir varlıkla karşılaştılar, sonrasında nasıl güçlü düşmanları olacak kim bilir.
Hayaleti bu kitapta daha çok sevdim. Tom ile aralarındaki ilişki daha gelişmişti.
Alice konusunda hayalet gibi ben de çok tereddütlüyüm. Tom ölmüşken nasıl geri döndü acaba?
Tom da Alice de küçükler, hikaye uzun, nasıl gelişecekler, değişip büyüyecekler okuyup bir çırpıda öğrenmek istiyorum

12 Beğeni

Zaman çarkı 12.cildi okudum ve suç ve cezayı dinleyerek bitirdim.

İlk olarak Suç ve Cezayı çok beğendim. Özellikle dinleyerek bambaska bir tat bıraktı. Çünkü okuyup sıkılıp, başka şeylerle uğraşıp yarım bırakabilirdim ama dinleyerek gayet keyifli bir şekilde bitirdim. Üzerine söyleyecek pek birşeyim yok aslında ama kesinlikle lise çağındaki gençlerin zorla okutturulması gereken kitaplardan olduğunu düşünüyorum.
Robert Jordan - Zaman Çarkı 12 - Fırtına Toplanıyor

Zaman Çarkı 12.cilde gelirsek eğer, çok iyi başladı, ortalarda yine biraz sıktı ama son çeyrekte baya keyif aldım. BSnin bu seriyi devam ettirmesi kesinlikle bu seri için en hayırlı şey olmuş. RJnin sıkıcı ve heyecansız anlatımı, tam aksi bir tarzı olan BSnin elinde daha tatminkar olmuş. Benim gözümde tabiki. Seri bitmeye başlarken gerçekten son savaş harici bütün yan hikayeler bana çok anlamsız ve sıkıcı gelmeye başladı. Çoğu okurun ortak fikri olan seri 7 8 kitapta bitmeliydi fikri bende de etkili oldu. Özellikle 8.ciltten sonraki yan karakter hikayeleri ana hikayenin çok gölgesinde kaldı. Çoğunu okurken hiç merak etmeden okudum desem yeridir. Yani bir yanda Rand ve Son Savaş beklentisi diğer yandan yan karakterlerin hikayeleri. Gerçekten çoğu gereksizdi. Ayrıca bu ciltle beraber çok kritik bilgilerle serinin öncesindeki bazı olaylarda aydınlandı. Şimdi 13.cilte başladım ve beni Son Savaş kadar heyecanla bekleten Matin hikayesini sabırsızlıkla bekliyorum.

12 Beğeni

Zaman Çarkı-Dünyanın Gözü
0000000144457-1
Serinin kitap fiyatlarına bakınca her kitabı en azından 2 haftaya yayma çalışıyorum.Yavaş yavaş okusam bile hiç hayal kırıklığına uğramadım.Gayet güzel ilerliyor.

9 Beğeni

Yarım bırakmıştım aylar önce.
Bugün bitireyim dedim.

Edit :imla

14 Beğeni

Karanlığın Sol Eli’ni okudum. Hainli döngüsüden okuduğum dördüncü kitap oldu. Hikaye Gethen/Kış adında yaşam koşulları oldukça ağır olan, insanların cinsiyetsiz olup belli dönemlerde (kemmer) hormonlara göre erkek veya kadın olduğu bir dünyada geçiyor. Bir gün bir çocuğun annesi olan biri, başka bir zaman bir çocuğun babası olabiliyor. Gethen’i gezegenler birliği Ekumen’e katılmasını sağlamak amacıyla gönderilen Terra’lı elçi Genri Ai’nin gözünden yaşananlara şahit oluyoruz.
Evrene hakim olmama rağmen dünyayı kavramam biraz uzun sürdü. Başlarda kavramlara alışmak ve biraz sabretmek gerekiyor. Sonra ise oldukça akıcı hale geliyor. Özellikle kitabın son kısmındaki yolcululuğu okumak keyifliydi. Betimlemeler çok ama sıkıcı değil. Kitabın en önemli özelliği ise cinsiyet ve toplum üzerine derin düşüncelere daldırmasıydı.

21 Beğeni

Uzun bir süredir rafta duran, Demir Ökçe’nin o coşkulu havasından sonra kendimi bir türlü hazır hissetmediğim Martin Eden’a nihayet bir hafta önce, pazartesi akşamı başladım. Sona doğru adım adım yaklaşıyorum. Maalesef kitap hakkında yazılanlara bakarken dev bir “spoiler” yedim. Ama akış, anlatım, konu, anafikir, hepsi harika… Şimdiden kişisel klasiklerim arasındaki yerini aldı…

20 Beğeni

Yediğiniz spoiler’ı tahmin ediyorum, çünkü ben de okumadan önce aynı duruma düşmüştüm. Hem de Jack London’la ilgili bir yazı okurken. O yüzden burada Jack London okuyacaklara tavsiyem olsun; çok bilinen bir isim olduğu için, kesinlikle yazarın kitapları hakkında bir şeyler okumayın, izlemeyin, çok fazla spoiler var piyasada.

4 Beğeni

images (2)
pedro paramo
Juan Rulfo Latin Amerika’nın önde gelen yazarlarından ve Gabriel Garcia Marquez’i de ciddi manada etkilemiş bir yazar. Marquez’in Macondo’su Rulfo’nun Comala’sından esinlenmeymiş örneğin. Hatta bir arkadaşı Marquez’e “sen de kitap mı yazıyorsun?” deyip, bu kitabı göstermiş. Aslında Can Yayınları, Yapı Kredi Yayınları ve Doğan Kitap gibi üç büyük yayınevi yazarın kitaplarını basmasına karşın, ülkemizde tanınmayan bir yazar. Don Quijote ve Yüzyıllık Yalnızlık ile beraber İspanyol edebiyatının en önde gelen 3 eserinden birisi olarak kabul ediliyor Pedro Paramo. Eserin güzelliği anlatımından kaynaklı. Çizgisel bir zaman akışı yerine, geçmiş ve şimdiki zaman arasında gidip gelen bir anlatıma sahip ve ara ara ana karakter ağzından, ara ara 3. tekil şahıs bakış açısından anlatılan bir bir kitap. Gabriel Garcia Marquez kitabı alıp normal anlatıma çevirince bütün büyüsünü kaybettiğini söylemiş ki, bence de öyledir. Büyülü gerçekliğin ilk temsilcisi olarak kabul ediliyor. Hikayesi bira Sadık Hidayet hikayelerini andırdı bana. Zaten kör baykuş’la beraber okuduğum en ilginç kitaplardan oldu. Farklı bir kitap okumak isteyenler kesinlikle bu kitabı okusunlar. Tüm bunlara karşın akıcı bir kitap. Ara ara ne oluyor dedirtse de sonunda hikayr bütün olarak oturuyor. Bu arada Pedro Paramo karakteri bana Sadık Hidayet’in hacı ağa karakterini de hatırlatmadı değil. Tüm bunlar düşünülünce, okunması gereken bir eser olduğunu söyleyebiliriz.

images (3)
kum kitabı
Yine çok enteresan bir kitabı bitirmiş bulunmaktayım. Borges’in otobiyografik öğeler barındıran, fantastik, rüya, büyülü gerçeklik karışık eseri. Bazı hikayeleri anlamak gerçekten çok zor olsa da, garip bir şekilde keyif veriyor hikayeleri. Genel hatlarıyla beğendim ama tam anladım mı, emin değilim. Tekrar okumalık bir kitap.

Bitirdiğim bir diğer eser Steinbeck’den bitmeyen kavga idi. Bitirince daha iyi yorumlarım demiştim ve çok da beğenmediğimi söylemem lazım. Tabi ki kitap kötü değil, sadece ben kendimi bulamadım. Açıkçası kitaptaki işçilerden birisi olsa ana karakter, kendimi bulabilir, empati yapabilirdim ama bu karakterlere ve dolayısıyla kitaba giremedim. Ama anlatım olarak klasik bir Steinbeck anlatımı, bence Steinbeck seviyorsanız, siz de bir şans verin. Herkese keyifli okumalar dilerim.

19 Beğeni

KENT (CLIFFORD D. SIMAK)

KONUSU

Ateşler gürleyip rüzgar kuzeyden estiğinde Köpekler’in anlattığı öykülerdir bunlar. Böyle zamanlarda her aile ocağın başında toplanır, enikler sessizce oturur, dinler ve öykü bittiğinde birçok soru sorarlar.
“İnsan nedir?” derler.
Ya da “Kent nedir?”
Belki de “Savaş nedir?” diye sorarlar.
Çok, çok uzak bir gelecekte, insanlık artık yalnızca bir söylenceden ibarettir ve Köpekler arasında bir gerçekten çok efsaneye benzeyen sekiz öykü halinde, babadan eniğe anlatılır… ya da en azından Köpeklerin düşündüğü budur.
Simak, Dünyamızın uzak geleceğinin bu efsanesini bize taşırken, bir de Hugo Ödülü almayı ihmal etmiyor.

DÜŞÜNCELERİM

Kitap, Köpek düşünürleri tarafından köpeklere hitap ederek yazılmış. Mitolojilerindeki İnsan, Kent ve Savaş gibi kavramları ve ne derece gerçek olduklarını anlamaya çalışıyorlar. 8 öykü var ve hepsinin öncesinde köpek filozoflar bu metnin ne anlama gelebileceğini tartışıyorlar. Öyküler ise nesiller boyunca Webster ailesini takip ediyor, kademe kademe insanların ve köpeklerin bu duruma nasıl geldiğini anlatıyor.

Kent: Atomik enerji, topraksız tarım ve inşaattaki gelişmeler ile tüm tarım alanları yerleşmeye açılmış ve insanlar kentleri terk etmiş. Bunun doğurduğu sonuçları görüyoruz. Robotların getirdiği işsizlik kaygısı ve tarım turizmi gibi tanıdığımız fikirler de var. Başlangıç öyküleri şöyle:

Toplanma Yeri: Birkaç yüzyıl sonra, insanların birbirinden uzak yaşadığı, hizmetçilerin robot olduğu ve her etkileşimin kablolarla yapıldığı bir dünyada, bazı insanlarda gelişen evden ayrılma korkusunu anlatıyor. Daha bilgisayar veya internet yokken bunu öngörmesi ilginç.

Firar: Jüpiter’e hakim olmak isteyen insanlar, gezegen koşullarına uygun bir vücut geliştirirler ve zihinlerini ona aktarmaya çalışırlar. Fakat her deneme başarısız olur, Jüpiter’e gidenlerden bir daha haber alınmaz. Artık başkalarını ölüme göndermek istemeyen proje şefi, en sonunda kendi gönüllü olur.

Bunlardan sonraki öyküler ise insan medeniyetinin sonunu ve köpek medeniyetinin başlangıcını anlatan asıl etli kısım. Merak eden okuyup öğrensin.

Kısacası çok beğendim. Binlerce yılı kapsayan epik hikayesi ve sıra dışı fikirleriyle hafızama kazındı. Birkaç güne İthaki’den yeni baskısı çıkıyor.

16 Beğeni