Hangi Kitabı Okuyorsunuz? (Detaylı İnceleme)

KENT (CLIFFORD D. SIMAK)

KONUSU

Ateşler gürleyip rüzgar kuzeyden estiğinde Köpekler’in anlattığı öykülerdir bunlar. Böyle zamanlarda her aile ocağın başında toplanır, enikler sessizce oturur, dinler ve öykü bittiğinde birçok soru sorarlar.
“İnsan nedir?” derler.
Ya da “Kent nedir?”
Belki de “Savaş nedir?” diye sorarlar.
Çok, çok uzak bir gelecekte, insanlık artık yalnızca bir söylenceden ibarettir ve Köpekler arasında bir gerçekten çok efsaneye benzeyen sekiz öykü halinde, babadan eniğe anlatılır… ya da en azından Köpeklerin düşündüğü budur.
Simak, Dünyamızın uzak geleceğinin bu efsanesini bize taşırken, bir de Hugo Ödülü almayı ihmal etmiyor.

DÜŞÜNCELERİM

Kitap, Köpek düşünürleri tarafından köpeklere hitap ederek yazılmış. Mitolojilerindeki İnsan, Kent ve Savaş gibi kavramları ve ne derece gerçek olduklarını anlamaya çalışıyorlar. 8 öykü var ve hepsinin öncesinde köpek filozoflar bu metnin ne anlama gelebileceğini tartışıyorlar. Öyküler ise nesiller boyunca Webster ailesini takip ediyor, kademe kademe insanların ve köpeklerin bu duruma nasıl geldiğini anlatıyor.

Kent: Atomik enerji, topraksız tarım ve inşaattaki gelişmeler ile tüm tarım alanları yerleşmeye açılmış ve insanlar kentleri terk etmiş. Bunun doğurduğu sonuçları görüyoruz. Robotların getirdiği işsizlik kaygısı ve tarım turizmi gibi tanıdığımız fikirler de var. Başlangıç öyküleri şöyle:

Toplanma Yeri: Birkaç yüzyıl sonra, insanların birbirinden uzak yaşadığı, hizmetçilerin robot olduğu ve her etkileşimin kablolarla yapıldığı bir dünyada, bazı insanlarda gelişen evden ayrılma korkusunu anlatıyor. Daha bilgisayar veya internet yokken bunu öngörmesi ilginç.

Firar: Jüpiter’e hakim olmak isteyen insanlar, gezegen koşullarına uygun bir vücut geliştirirler ve zihinlerini ona aktarmaya çalışırlar. Fakat her deneme başarısız olur, Jüpiter’e gidenlerden bir daha haber alınmaz. Artık başkalarını ölüme göndermek istemeyen proje şefi, en sonunda kendi gönüllü olur.

Bunlardan sonraki öyküler ise insan medeniyetinin sonunu ve köpek medeniyetinin başlangıcını anlatan asıl etli kısım. Merak eden okuyup öğrensin.

Kısacası çok beğendim. Binlerce yılı kapsayan epik hikayesi ve sıra dışı fikirleriyle hafızama kazındı. Birkaç güne İthaki’den yeni baskısı çıkıyor.

16 Beğeni

images (11)

SJack önerisi ile Ben, Robot kitabını okudum. Filmini aşırı sevmiştim, en az 3-4 kez izlemişimdir. Ancak SJack filminden çok farklı olduğunu söyleyince okumak istedim ve fark ettim ki 3 robot yasası hariç filme dair hiçbir şey yok kitapta :slight_smile:

Kitap küçük küçük öykülerden oluşuyor. Çok derinlikli öyküler değiller açıkçası. En azından beni çok etkiledi diyemem. Sıkılmadan okudum ama itiraf etmek gerekirse zevklerime göre bir tık düşük kaldı. Kitaba notum 7.5/10

19 Beğeni

Asimov evrenini düşündüğümüzde, etkileyiciliği ortaya çıkıyor kitabın. Robot serisinde, vakıf serisinin 4. Kitabında sonradan etkiliyor ben, Robot. O yönüyle çok değerli bir kitap. Derinlik konusunda da aynı şey geçerli.

6 Beğeni

Demir Ökçe kitabını tavsiye eder misin? Nasıldı? Coşkulu kitaptan kastın nedir?

4 Beğeni

Her kese merhaba. Ben Azerbaycanlı olduğum için azerice olan kitap okuyorum.

5 Beğeni

arka kapağı bile okumadan "Gökteki Bütün Kuşlar"a(All the Birds In the Sky) başladım ve daha ilk bölümden şaşırtmaya başladı… Aynı hissiyatı yaşamak isteyenler için(ki tavsiye ederim yaşamanızı) ilk 35 sayfadan bahsederken bulanık yazacağım…

kitap hakkında tek bildiğim şey 2016 Nebula ödülü(bilimkurgu) almış olmasıydı. Bilimkurgu ödüllü bir kitapta ilk tanıştığımız karakterin önce kuşla sonra kediyle konuşması karakter kadar beni de şaşırttı, yani fantastik bir masal gibi başladı. Sonrasındaysa kendi kendine zaman makinesi yapan bir çocuk girdi kitaba… Ama zaman makinesi sadece kişiyi 2 saniye ileriye götürüyor(ahanda bilimkurgu)… Burada zaten kitaba bayıldım, fantastik ve bilimkurgu bir arada diyordum ki 4. bölümde bir de olabilecek en absürt şekilde bir suikastçi girdi… Yani 35 sayfada insanı bu kadar şaşırtabilirdi, umarım bu gidişini bozmaz kitap :smiley:

5 Beğeni

Demir Ökçe daha fazla siyasi mesajı olan, karakteri de sendika mücadelsindeki bir devrimci, aynı zamanda öykü devrim sürecinde geçtiği için daha heyecanlıydı. Ana karakter Ernst Everhard da donanımlı, atak bir devrimci portresi çiziyor, herkesi katlayıp cebine koyuyordu…

Martin Eden, Demir Ökçe’de sunulan fikrin hemen hemen tam tersi olmasına rağmen ana karakter Eden, benzer bir coşku ve inanca sahipti. Mahalle delikanlılığından saygın bir edebiyatçıya giden yolda, kendinizi Eden ile özdeşleştirebiliyor, duygularını paylaşabiliyorsunuz. Kendim de biraz hayalci olduğumdan, iki karakterin de kararlılığını sevdim.

Demir Ökçe mi yoksa Martin Eden mı derseniz, burun farkıyla Eden derim :slight_smile:

7 Beğeni

Снимок

8 Beğeni

Düşünüyorum da on bin yıl öncesiyle şimdiki insan arasında ahlak olarak büyük bir fark var. Ve şimdiki insanların daha ahlâklı olduğunu söyleyeceğimi düşünüyorsanız yanılıyorsunuz. On bin yıl önce en azından insanlar kötülüklerini haklı gösterecek yasalar icat etmemiş, onları oylamamış, insanları maaşa mecbur etmemiş ve maaş mecburiyetiyle elini kirletmemek icin cellatlar yaratmamıştı. Şimdiki insani daha ahlâksız kılan da budur. Yaşandığını bildiği ve seçimlerimiyle mesul olduğu kötülüklerin günahkarı değilmiş gibi davranan insanlar.

Doğrusu bana sorarsanız ahlâksızlığın varacağı son yer riyakarlıktır. Elleri insanların boğazında onlara hayatı dar ederken aslında onları yaşattıklarını, onlara daha güzel bir hayat sunduklarını söyleyen cellatlarla dolu etrafımız. Öldürmekten, yok etmekten, işkence etmekten sapıkça zevk alıp aynı zamanda bu igrenç kişilikleri kendine yakıştıramayıp bunları yüce bir amaç toplum huzuru için elzem bir görev gibi bahanelerle giyilebilir kişilikler haline getiren cellatlarla dolu etrafımız.

Jack London riyakarlığın bu halinin Amerikan hapishanelerindeki yansımalarını yermek için işkencelerin en zorlarıyla yüzleşmek zorunda kalan bir mahkum üzerinden bir hikaye anlatıyor. Beden sonu gelmez acılarla yüzleşmek zorunda kaldığında zihin hayatta kalmak için normalde akla bile gelmeyecek yollar bulabilir. Bedenin sıkıştığı hücrelerden, deli gömleklerinden ve acıdan kurtulmak için Darrell Standing bedenini öldürerek tükenmez ruhunu serbest bırakır ve geçmişteki diğer hayatlarında gezinmeye başlar. İdama ve ölüme mahkum biri aslında ölecek olanın bedeni olduğuna ruhunun asla tükenmeyeceğine ve geçmişteki sayısız yaşamı olduğu gibi gelecekte de sayısız yaşamı olacağına inanmaya başlıyor. Ve bu inanç; öleceği güne kadar ona eziyet eden işkencecilerin yüzüne gülmesini ve onları işkencenin zevkinden mahrum bırakmasını sağlıyor. En sonunda onu astılar ama öldürebildiler mi bilmiyorum. Çünkü asılana dek birçok kez öldüğünü gördüm. Ona kalırsa zaten "Ölüm diye bir şey yok. Yaşam ruhtur ve ruh da ölmez.”

14 Beğeni

Bilim kurgu, polisiye derken biraz yoruldum ve kafa dağıtmak için sabah bu kitaba başladım. Yüz sayfa civarında okumuşum, gayet güzel gidiyor. Epub olarak okuduğum için de çok konforlu.

7 Beğeni

Gurur ve Önyargı yı 200 sayfa sonrası bıraktım, konusu çok ilgimi çekmedi.
Sissoylu 5 Matem Bantları na başladım

11 Beğeni

Çok teşekkür ederim.

2 Beğeni

0000000667288-1

Maymunlar Gezegeni filmleri de tıpkı Ben, Robot filmi gibi bayıldığım filmlerdendir. Eski yapımlar (60lar-70ler) da dahil olmak üzere çekilen her filmi keyifle izledim. 2001 yapımı olan ve Mark Whalberg’ün oynadığı “Planet of the Apes” filminin figürleri ise, birileri tarafından yürütülene kadar uzunca bir süre kitaplığımda yer aldı. “Rise of the Planet of the Apes” ise sanırım seride en sevdiğim film olmaya devam edecek :slight_smile:

Filmlerine bayıldığım Maymunlar Gezegeni kitabını, yine SJack tavsiyesi ile, dün sabah başlayıp akşama kadar okuyup bitirdim. Uzun zamandır gün içerisinde bitirebildiğim bir kitap olmamıştı. Bu açıdan çok mutluyum diyebilirim. Kitap, beklendiği üzere filmlerden biraz farklı. Okurken sanki yeni bir film izliyor gibi keyifle okudum. Ayrıca okuma sırasında zihnimde sürekli filmlerden görüntüler vardı. Bu açıdan da okuma keyfim arttı.

Maymunlar Gezegeni, özel bir uzay gemisi ile çok uzakta yer alan bir yıldızın yörüngesindeki bir gezegene seyahat eden 3 kişinin hikayesini anlatıyor. Kitaba notum 8.5/10, herkese tavsiye ederim.

Kitabın konusu ise şöyle:

Çok da uzak olmayan bir gelecekte üç uzay gezgini; verimli ormanları, yaşanabilir iklimi ve temiz havasıyla Dünya’ya fazlasıyla benzeyen bir gezegene iniş yapar. Bu gezegen her yönüyle kusursuz gözükse de aslında hiçbir şey göründüğü gibi değildir. Gerçek, çok geçmeden açığa çıkar: Bu gezegende insanlar vahşiyken, uygar maymunlar onların efendileridir. Henüz maceranın başında yol arkadaşlarından kopup tek başına mücadele etmek zorunda kalan Ulysse Mérou, bu cennet görünümlü cehennemden kurtulmanın yollarını tek başına bulmak zorundadır. Ulysse, insanlığın kurtarıcısı olmayı başarabilecek mi? Yoksa bu lanetli geleceğin son tanığı mı olacak?

Bununla birlikte, kitabın yazarı olan Pierre Boulle, yine çok sevdiğim filmlerden birisi olan Kwai Köprüsü’nün (The Bridge on the River Kwai) de yazarı. Birbirinden çok alakasız ama çok sevdiğim iki filmn yazarının aynı olduğunu fark edince çok şaşırmıştım :slight_smile:

Kwai Köprüsü filmini belki izlememişseniz bile şu melodiyi duymuş olma ihtimaliniz yüksek:

27 Beğeni

Her kese merhaba. Ben türk halklarının ünlü kitapı olan Dede Korkutu okuyorum.

22 Beğeni

Vallahi enfes kitaptır, iyi okumalar. Sizde kitabı öz dili ile mi basıyorlar yoksa bizdeki gibi günümüz Türkçesi’ne çeviriyorlar?

3 Beğeni

Teşekkür ederim. Bazen türkçe de oluyor

1 Beğeni

Ambrose Bierce - Böyle Şeyler Olabilir Mi? Yazarın 24 hikayesini içeren, kimisi doğa üstü , kimi hayalet öyküleri. Bazı hikayeleri oldukça kısa olmakla beraber , etkileyici içer

ikler var.

6 Beğeni

Kwai Köprüsü güzel filmdir. Ben de 2-3 kez izlemişimdir. Keza Maymunlar Cehennemi filmleri de öyle. Kitabını ben de geçen hafta aldım ancak henüz okumadım. Elimdeki kitap biter bitmez başlamayı düşünüyorum.

1 Beğeni

Ben ilk çıktığında almış bir hevesle başlamıştım. İnternette bir inceleme yazisina denk geldim ve öyle bir sürprizkaçıranla karşılaştım ki okumanın tüm zevki kaçtı.

1 Beğeni

İşte tam da bu yüzden kitapla ilgili inceleme, yorum vs okumamaya çalışıyorum.

1 Beğeni