Hangi Kitabı Okuyorsunuz? (Detaylı İnceleme)

Bu Riyria benim de merak ettiğim, okuma listemde olan kitaplardan biri. Tüm seri bittikten sonraki düşüncenizi merak ediyorum :slight_smile:

3 Beğeni

İthaki bu yazarın ilk önce İlk İmparatorluğun Efsaneleri serisi ile başladı. 2 kitabı da çıkardılar şimdilik. Ben yazarı çok beğendim. Sizin bahsettiğiniz seri İlk İmparatorluğun Efsaneleri ile bağlantılı mı acaba? Bağlantılı ise kaç kitap sonra bu kitabı görürüz? Ayrıca İthaki’nin bu seriden başlaması hakkında fikriniz nedir? İyi mi kötü mü oldu?

1 Beğeni

Bugün başladım 115’teyim. Hançer Yolu beklenmedik bittiği için bu kitabı merak ediyordum. Güzel başladı, heyecanlıyım. :smiley:

11 Beğeni

Böyle bir yorum var, ne kadar doğru bilmiyorum ama İthaki’nin seriye Ryria’dan başlamaması bundan dolayı olabilir.

3 Beğeni

resim

Son yazdığımdan beri okuduğum 3 kitap… içlerinden en severek okuduğum Katip Bartleby oldu.

Kitaplara kısaca değineyim. Kafka’nın Akbaba isimli kitabı kısa öykülerden oluşuyor. Öykülerin konusu olan her karakter toplumca ötekileştirilmiş olanlar ve hikayeler onların içinde bulundukları durumları anlatıyor. Borges kitabın önsözünde Kafka’yı öne çıkaran yönünün anlatı şekli kadar yarattığı atmosfer ve durum olduğunu belirtmiş. Kafkaesk de işte o atmosferin ta kendisi olsa gerek.

Katip Bartleby için ne söylesem bilmiyorum çok kısa olduğu için ben de çok kısa bireyin yalnızlığı ve toplumun yabancılaşması konu edilmiş diyebilirim. Yazar bu kitabı Moby Dick’ten hemen sonra yazmış ve iki kitapta olayların geçtiği ortamların zenginlik anlamında birbirine taban tabana zıt olması hoşuma giden bir bilgi olmuştu. Kitabı bu seriden okumayı düşünenlere önsözde spoiler olduğunu söyleyim.

Son olarak E.T.A Hoffman ile beni tanıştıran forumdaki arkadaşlara teşekkür ederim. Bu çok yönlü yazara hayran oldum. Kitap iki öyküden oluşuyor diğer öykü Issız Ev. Ben Kumadam’ı özellikle çok sevdim, sürprizli sonu bunu sağladı diyebilirim. Tekrar okuyacağım bir yazar.
Öyküden esinlenildiğini okuduğum Enter Sandman: sizinle de paylaşmak istedim. Herkese iyi okumalar :metal:t2:

17 Beğeni

ANDY WEIR Marslıyı okudum. Biraz daha eğlenceli bir dil kullanılabilirdi.

3 Beğeni

Yeni gelen arkadaşlarımıza ufak bir hatırlatma yapmakta fayda var: Başlığın adı bunu ima etse de burada yalnızca okuduğumuz kitabı paylaşmıyor, kitap hakkında kısa ya da uzun bir analiz yapıyoruz. Böylelikle o kitabı okumak isteyenlerin aklında bir fikir oluşuyor. Sadece kitap fotoğrafı attığınızda ya da isim yazdığınızda başlık instagram hesabına dönmüş oluyor fakat bizi ilgilendiren kısım ne okuduğunuz değil, okuduklarınız hakkındaki yorumlarınız :slight_smile:

Öyleyse ben de başlığın amacından sapmış olmayayım ve bir kitap paylaşayım.

Robert Louis Stevenson/Define Adası

images (3)

Stevenson’ın dil ve anlatımı çok başarılı, bilen bilir. Bu kitap da hem anlatım, hem konu-kurgu olarak beni çok tatmin etti. Roman adının hakkını veriyor, İş Bankası da kapakla kitabın hakkını vermiş :slight_smile:

Roman tam bir denizcilik romanı, bu sebeple bazı yerler denizcilik terimlerine gömülmüş durumda. Palamarlar, serenler, bordalar ve daha pek çoğu bilmeyen ya da ilgisini çekmeyenler için bir süre sonra dikkati epey dağıtıyor. Ki ben Jules Verne ve Edgar Allan Poe’dan bu alana epey aşinayım, ona rağmen bazı bölümlerde sıkıldım. Fakat terimlerin Define Adası gibi bir kitabın etkisini arttırdığı da bir gerçek.

Sonuç olarak çok keyif aldığım, sevdiğim bir kitap oldu. Stevenson sanırım en sevdiğim yazarlar arasına girdi :slight_smile:

27 Beğeni

Ben Kirke’i okuyorum. Son düzlüğe girdim sanırım, 80 sayfam kaldı. Son sayfalarda ultra güzel şeyler olmazsa üzülerek söyleyeceğim ki büyük beklentiyle başladığım kitabı hayal kırıklığıyla bitireceğim. Olay örgüsü, karakterler, mekanlar beni hiç çekmedi. Tempo da neredeyse hiç yükselmedi desem yeridir. 10 gündür bitirmeye çalışıyorum ama ilerlemiyor kitap.
Şimdilik 1.5/5

9 Beğeni

Ben de okudum. Çok meraklı idi. Çok akıcı idi. Merakla okuyordum. Hem denizcilik hem de korku var. İkisi bi arada. Bu kitabı okumayı tavsiye ediyorum.
Ben Sahib Ballantre’i de okudum. Çok meraklı idi. Ama akıcı değildi. Kardeşlerin kavga etmesi çok heyecan vericiydi.

2 Beğeni

Bende o kitabın ithaki nin instagram fanlari ve bookstagramları tarafından aşırı şişirilmiş bir ürün olduğunu düşünüyorum.Çoğu kişi sizin gibi hayal kırıklığı yaşıyor.

6 Beğeni

Joseph Campbell & Bill Moyers Mitolojinin Gücü kitabını bitirdim.

Kitap aslında Joseph Campbell ile Bill Moyers’ın 1985 yılında hazırladığı bir TV Programı için yaptıkları söyleşinin metine dökülmüş hali. Tabi birebir olarak metine çevrilmemiş, Campbell ve Moyers’ın bilgisi dahilinde bazı kısımlara eklemeler ve genişletmeler de yapılmış. Örnek vermek gerekirse, TV programında Campbell, “…’nın hikayesinden de bildiğimiz gibi…” diyerek konuşmasına devam ederken, kitaba bu bahsi geçen kısa hikaye de eklenmiş. Dolayısı ile kitap daha doyurucu, daha anlamlı ve daha kapsamlı bir kaynak haline gelmiş.

Campbell ve Moyers bu söyleşide mitolojiyi farklı dönemlerin sosyal, kültürel, toplumsal, teknolojik ve özellikle inanç temaları üzerinden değerlendiriyor. Söyleşi daha çok röportaj şeklinde Moyer’ın Campbell’a sorduğu sorular üzerinden ilerliyor. Moyers, mitoloji ile ilgili olan bir kişinin Campbell’a sormak istediği çoğu soruyu dile getirmiş. Kızılderili mitlerinden budizme, homeros destanlarından hristiyanlığa kadar geniş bir yelpaze üzerinde, Campbell’ın bilgi birikimini ve entelektüel kalitesini okuyarak deneyimleme fırsatı buluyoruz.

Türkiye’deki baskının kapağında yazan “Kutsal Kitaplardan Holywood Filmlerine Mitoloji ve Hikayeler” yazısı ve elinde ışın kılıcı tutan yunan tanrısı heykeli malesef bu kitabı tanımlamak için yapılabilecek en sığ ve basit seçimlerden biri olmuş. Campbell ve Moyers bu söyleşinin bir kısmını George Lucas’ın çalışma yeri olan Skywalker Çiftliğinde yaptıkları için Star Wars’ın mitoloji ile bağdaşan taraflarına da değinmişler fakat bu sadece birkaç sayfadan ibaret. Pazarlama kaygıları uğruna bu kitabın böyle bir kapak ile yayınlanması üzücü olmuş. Herşeye rağmen Medicat, doğru bir çeviri ve hayli bir düzgün editörlük çalışması ile bu kitabı Türk okurlar ile buluşturduğu için büyük teşekkürü hak ediyor.

Sonuç olarak benim son dönemde okuduğum ve bir birey olarak kendime en çok katkı yaptığını düşündüğüm, dolayısı ile “iyi ki okumuşum” dediğim bir kitap oldu. Karşılaştırmalı mitoloji konusuna ilgi duyan herkese önerebilirim.

Sıradaki kitap Steven L. Peck - Kısa Bir Cehennem Ziyareti :slight_smile:

16 Beğeni

Yurt dışında da çok beğenildi, ödüller aldı. İthaki’nin suçu değil yani.

2 Beğeni

images (1)
aden
Aden daha önce okuduğum bir kitaptı, iletişim yayınlarından okumuştum. Hafta sonu kitap okumak gibi bir düşüncem yoktu (tamamen dinlenmeye ayırmıştım bu hafta sonunu), bu yüzden de alfa baskısına bir göz atıp, değerlendirmek, yorumlamak ve iki baskıyı karşılaştırmak istedim. Ama bir baktım ki kitabı tekrar okumuşum :slight_smile:

İletişim baskısıyla aynı çevirmen sanırım (soyadı değişmiş sanırım). Bundan dolayı çeviri dili ve akıcılığı aynı (kullanılan kelimeler de aynı sanırım, iletişim’den okuyalı baya zaman oluyor ama açıp onu da kontrol ettim). Yani ne çok akıcı ne de çok durağan ve anlaşılmaz. Bana kötü gelmedi çeviri (tabi bu konuda uzman değilim). Fakat alfa basımında kelime hataları, harf hataları gibi durumlar dikkat çekiciyken, iletişim baskısında böyle bir durum yoktu. Alfa baskısının puntoları daha okunur olması ile öne çıkıyor. Ayrıca kitap kapağı olarak da bence alfa daha başarılı. Bunun dışında yazı akmasından şikayet edilmişti, bende öyle bir durum olmadı, belki baskı ile alakalı bir sıkıntıdır, bilemeyeceğim.

Madem giriş yaptım ve okumuş bulundum, kitaptan da bahsedeyim. Kitap Lem tarzını bilenler için tam bir Lem kitabı. Detaylar, yoğun tasvirler, gizem perdesi, felsefi arka plan. Ben Lem’den 4 kitap okudum ve her birisi birbirinden güzeldi. Aden bana göre yenilmez ve solaris karışımı bir kitap. Stanislaw Lem’in süper bir espiri anlayışı var. Direkt güldürü amaçlı değil ama aralara o kadar güzel yerleştiriyor ki, okuma keyfinizi arttırıyor gerçekten. Bilimsel temel hiçbir zaman Stanislaw Lem için en önde gelen şey değildir, daha ziyade konu ve arka plan anlatısıyla ilgilenir. Yine de Lem, gönderme yaptığı bilim unsurlarını açıklamayı seven bir yazar. Yine kitaba dönersek, gizem ve merak sonuna kadar sürüyor ve sizi içerisine çekiyor. Tabii Lem tarzına ya da bilim kurguya alışık olmayanlar için kitap sıkıcı ve anlaşılmaz gelebilir ama Lem’den en azından bir kitap okuyup sevmişseni, bu kitap hoşunuza gidecektir. Kitap tasvirler üzerinde fazlasıyla duruyor ve kafanızda kurmanızı istiyor. Ama aynı zamanda bazen hayal gücünü fazla zorluyor ve tam kuramıyorsunuz. Arada da ne olduğunu anlamak için bir kez daha aynı yeri okumanız gerekiyor(ikinci kez okumama rağmen bende bile oldu bu durum). Solaris ve yenilmez’le beraber bence tüm bilim kurgu severlerin okuması gereken kitaplarından yazarın.

Herkese keyifli okumalar dilerim. :slight_smile:

32 Beğeni


Kızların Suskunluğunu bitirdim ama biraz zorlanarak okudum ve biraz sıkıldım. Kitabı bıraktığımda tekrar elime almak istemedim :(( Bu kitapta Briseis’in gözünden görüyoruz Troya savaşını. Anlatım akıcı ve o zamanlarda olan tüm vahşilikler kaya gibi sert yüzümüze çarpıyor aslında ama yine de çok etkilenemedim maalesef. Belki de fazla dramatize edildiği için ( E tabi edilecek neler neler olmuş diye cevap veriyorum kendime) belki de anlatılacak şeyler az bir süredeki şeyler olduğu için sıktı.(her ne kadar 10 yıl sürse de Troya savaşı) Akhilleus’un Şarkısında daha geniş bir zaman dilimi ve daha türlü maceralar olduğu içindir belki onu daha çok sevdim ve kitabın sonundaki bu yazı beni utandırdı :((

O insanlar, düşünülemeyecek kadar uzak o geleceklerin insanları, bizim için neler düşünür? Bir şeyi biliyorum: Fetihlerin ve köleliğin zalim gerçeklerini istemezler. Erkeklerin ve oğlan çocukların katledildiğini, kadınlarla kızların köle alındığını duymak istemezler. Hayır bambaşka, daha yumuşak bir şeyi tercih edecekler. Bir aşk hikayesini belki? Sevgililerin kim olduğunu anlamayı başarmalarını umuyorum yalnızca.

Çok övülen bu klasiğe başladım. 120 sayfa okudum ama 10 sayfa gibiydi. :smiley: Çok heyecanlı ve akıcı bir kitap. Resmen modumu yükseltti ve mutlu olmamı sağladı. Oysa Dantes o haldeyken nasıl mutlu olurum kendime inanmıyorum:(( Sanırım bir kitaba bağlanmayı özlemişim. Herkese şimdiden şiddetle tavsiye ederim. :smiley:

28 Beğeni

Okumayı en çok istediğim iki klasikten birisi (diğeri de karamazov kardeşler). Tabii bir de kısa versiyonunu okuduğum (maalesef yıllar önce yapmıştım o hatayı) sefiller’in uzun versiyonunu okumak istiyorum. Kalan büyük klasiklerin çoğunu okudum zaten. Ama önceliğim benim de monte cristo kontu’nda :slight_smile: Kitap bittikten sonra da yorumlarınızı bekliyorum.

8 Beğeni

Ben de klasiklere Dostoyevski - Budala ile başlayıp onlara küsmüştüm :smiley: Çok ağır gelmişti. Çok uzun süre okumadım. Sonra Öteki’yi okudum hem ince olduğundan hem de daha merak ettirici bir konusu olduğundan bitirebilmiştim. Benim de söylediğiniz iki kitap artı Oblomov listemdeydi. Hiç riske girmeyip Monte’yle başladım. Çok güzel ilerliyor. Konuşmalar çok akıcı. Karakterlerle bağ kurabiliyorsunuz. Daha başındayım ama fikrim değişmeyecek bence. :smiley: Bitirince de yazarım tabi.

6 Beğeni

%1.000.000 değişmez :smile:

Benimde listemde devamlı erteledim ama bu sefer alacağım. Kararlıyım :smiling_imp:

5 Beğeni

Ben de nerdeyse 3 yıldır ben tam bir oblomovum diye geziyorum ancak okumadım hala. :smiley: Neyse ki amazon sayesinde aldım darısı başınıza… :))

@Okuryorum Teşekkürler gerçekten yükseldim neyse ki elimde zirve derecesinde sevdiğim bir kitap var da yarım bırakıp oblomova başlamayacağım. :smiley: Rus edebiyatı gerçekten de benim için yanlış zaman yanlış yer oldu hep. Bilimkurgu klasiklerinden ‘Pazartesi Cumartesiden başlar’ da öyle olmuştu. :((

5 Beğeni

@J.S ve @dieter Oblomov’u da o zaman ben size şiddetle tavsiye ederim. En sevdiğim eserler listemde en başlardadır. Dostoyevski konusunda söyleyebileceklerimi aslında genel olarak rus klasiklerine bağlayabiliriz. Okumak bazen zahmetli olabiliyor. Kafanızı kitaba veremeyeceğiniz bir dönemse zaten, tam işkence olabiliyor. Ama yine de okumak gerektiğini düşünüyorum rus klasiklerini de. Dostoyevski konusunda belki de sürgün öncesi dönemden stepançikovo köyü, kumarbaz, beyaz geceler ve ezilenler gibi daha akıcı ve karamsar olmayan kitaplarına şans verebilirsiniz. :slight_smile:

7 Beğeni