başka yayınevinde basımı yok ki diye ithakiden aldım yoksa almazdım.İthaki de faust da var ama faustu hasan ali yücel klasiklerinden bekliyorum
Faust icin Doğu Bati yayınları öneriliyor ama İş HAY’dan çıkmasını ben de isterdim. Hatta şimdiye basmamış olmalarına şaşırıyorum, Can gibi diğer klasik basan bilindik yayınevleri için de aynısı geçerli.
C. Dickens’ın Oliver Twist i bitti. Çok güzeldi, yazarın tarzı çok hoşuma gitti. Diğer kitaplarını da okumayı düşünüyorum.
Sırada ; Robert Jordan Yenidopan Ejder var.
Harry Potter kitabını okuyorum. (4 . kitabı-Harry Potter ve Ateş Kadehi )
Stanislaw Lem’in okuduğum altıncı kitabı oldu.İnanılmaz beğendim. Ijon Tichy tarafından anlatılan ayrı ayrı uzay yolculukları mizahi ve eleştirel bir dille yazılmış.Özellikle on birinci ve yirmi birinci yolculuk çok iyiydi. Yazar din, yaratılış ve insanlık gibi konuları eleştirmiș.
Kısacık bir kitap. Bașbuğ’un düşünce yapısını etkileyen yazarlar olaylar ve dil alanındaki düşünceleri anlatılmış. Atatürk’ün etkilendiği yazarlardan biri olan H. G Wells’in adı da bir başlıkta geçiyor. Güzeldi
Yerdeniz kitabına başladım, yaklaşık 150 sayfa okumuşum. Uzun zamandır ertelediğim bir kitaptı. Şimdilik tekdüze ilerliyor umarım ilerleyen sayfalarda açılır. Sürprizbozan görmemek için goodreads yorumlarını falan da okumadım.
Kitap bir hayli hacimli olduğu için epub olarak okuyorum. Tatile denk gelmese iyiydi de neyse artık bir şekilde bitecek
Bir ayı aşkındır okuduğum kitabı dün bitirdim. @Okuryorum daha önce yorumumu merak ettiğini söylemişti. Ben de bir iki şey yazmak istiyordum zaten. Spoiler vermeyeceğim ama karakterlerden bahsedeceğim.
Bir daha karşıma Heathcliff kadar kitabın içine girip parçalamak istediğim bir karakter çıkar mı emin değilim. Karakterle hiçbir şekilde bütünleşemedim. Aşık olduğun kadın için her şeyi yap ama o sabilerin suç günahı ne(mahalle ablası modum) be adam?!
Kitabın anlatım şekli beni ilk başta endişelendirmişti. Kitaptaki olaylarla alakasız bir karakter tüm olayları, olayları bilen(yaşayan) birinden dinliyor. İlk başta sürekli geçmiş-şimdi arasında kalacağız diye korktum. O tarz kitaplarda tempoya alışmam zor oluyor çünkü. Ama öyle olmadı. Olaylar bölünmedi. Gayet iyi yerleşti kafamda. Bu kadar yavaş okumamın sebebi benden kaynaklı. Hem pek kitap okuyasım yoktu hem de sürekli ‘finalde ne olacak’ heyecanı içindeydim. Bu heyecan beni perçimlemeliydi aslında ama tam tersi oldu. ‘Sıkıldım artık bitsin’ kafasıyla okuyamadım. Ne demek istediğimi anlatabilmişimdir umarım .
Genç Cathy en sevdiğim karakter oldu. Anasını sevemedim ne yazık ki. Zaten çoğu karakterle pek bir bağ kuramadım. Cathy’nin halası mesela…Bana o kadar uzaktı ki.
Yazarın betimlemeleri çok içtendi. Bölge tamamen canlandı hayalimde. Benim iklimim değil ama yine de yaşamak için çok kötü bir yer de değil. Tabi başınızda Heathcliff gibi sinir bir yaratık yoksa!
Tavsiye ederim. Herkes okusun. Kitabın okuduğum tek çevirisi bu. Karşılaştırma yapamayacağım. Ama artık yazım yanlışları falan bezdirdi beni bu yayınevinde. Koridor ya da Can yayınlarından birini seçip tekrar alacağım kitabı.
BÜYÜNÜN RENGİ - BİR DİSKDÜNYA ROMANI - I - TERRY PRATCHETT
Özgün Adı: The Color of Magic
Çevirmen: Niran Elçi
Diskdünya evrenine geç olsa da giriş yaptım. Kitabı okumaya başlamadan önce yazar hakkında bilgi verilen kısımda “kitabı raflardan en çok araklanan yazarlar listesinde başı çekiyor” yazılmış.
Kendi halinde takılan, sihirbaz olmasını beceremeyen sihirbaz Rincewind, başka bir imparatorluktan, gezme, ilginç şeyler görme ve bir sürü kahramanla tanışma beklentisiyle gemiyle Morpork şehrine gelen bela mıknatısı turist İkiçiçek’le karşılaşıyor ve bütün hikaye bundan sonra başlıyor. Sürekli aksiyon ve heyecan var. Sandık var (sandığa bayıldım), konuşan kılıç var, var da var… Dümdüz okusam hayatta aklıma gelmeyecek göndermeler var fakat atıf yapılan yerler dipnotlarla açıklanmış, çok da iyi olmuş.
Bazı ifadeler, duygular ve diyalogların çok iyi aktarıldığını düşünüyorum. Neden bunu belirtme ihtiyacı hissettim peki?
Okurken “ya bunlar imla hatası mı?”, “bu ünlem ( ! ) işaretinin burada ne işi var?” gibi düşüncelere kapıldığım yerler oldu ama mevzu öyle değilmiş aslında. Durumu anladıktan sonra yapılan bu tarz harf ve işaret oyunları, kelime bozuklukları çok hoşuma gitti.
Can yayınlarının kampanyasına hangi marquez kitapları dahil ve yeni kapakları dahil mi.Can yayınlarının kampanyasından hangi kitaplar sizce kesinlikle alınmalı.Bugün d&r a gitmeden sorayım dedim
Bu kanalı biliyordum ama bu videolarını izlememiştim. Kapak fotoğrafından belli karanlığı . Bir daha karşıma çıkmasın böylesi. Yazar karakterin uyuzluğunu resmen içime akıttı.
üç cisim problemi
Harika bir bilim kurguyu bitirmiş bulunmaktayım. Modern bilim kurgu çok okumamış olsam da, okuduklarım içerisinde en başarılısıydı. Hatta toplamda okuduğum en iyi bilim kurgu kitapları arasında yerini aldı. Normalde sene sonuna doğru pkumaya karar verdiğim Karanlık orman’ı daha erken planlarıma dahil etmeme neden oldu.
Kitaba başlamadan önce ‘zor bir kitap’ olduğuna dair yorumlar görmüştüm ve açıkçası biraz çekiniyordum. Ama başladıktan sonra hiç de öyle olmadığını gördüm. Hard sci-fi türündeki bu kitabın, merak duygusunu yüksek tutan, tarihi olaylara göndermeler ve anlatılarla giriş yapan (Çin tarihi), karakter gelişimleri ve süprizleri ile güzel bir okuma deneyimi sunan bir kitap olduğunu söyleyebilirim. Okuma akıcılığını ve merak duygusunu yüksek tutmayı başarıyor kitap. Ama, burada kocaman bir ama var, ithaki yayınlarına ne desem az bu şaheserle alakalı. Bu kitabın çevirisi (aslında çeviri gayet akıcı ama çok hata var) ve redaksiyonu (tabi yapıldıysa) beni resmen üzdü. Yani bir türlü eklere karar verememe, eksik ya da fazla harfler, de da eki hataları vs saymakla bitmez. Yani böylesine güzel bir kitaba, bu kadar az özen göstermeleri çok üzücü. Ayrıca arka kapak yazısı gene süpriz bozan içermekte bol miktarda. Hiç yorum vs okumadan kitaba giriş yapmanızı, her zaman ki gibi, tavsiye ederim.
Kısacası çok başarılı bir giriş kitabı. Olaylar aktarılmış, giriş yapılmış, heyecan ve merak dozu korunmuş. Serinin ikinci kitabını da bir an önce okumak istiyordum ama ağustos ya da eylül ayına saklamaya karar verdim. Sonbaharda da ithaki sözünü tutarsa (umarım) 3. kitap çıkacak ve biz yine pamuk gibi olacağız Herkese keyifli okumalar dilerim.
@SJack okumadıysanız mutlaka okuyun. Sizin seveceğinize kesinlikle eminim.
Yorumunuzu gördükten sonra sepete attım kitabı.
Şer Saat, On İki Gezici Öykü ve Labirentindeki General sanırım.
Yani böyle övünce benim de başlayasım geldi seriye. Ama önce başladığım kitapları bitirmem gerek.
H. G. Wells - Zaman Makinesi
Forumun Kitap Kulübü için seçtiği kitabı ikinci kez okudum. Ve hayatımda da ikinci kez okuduğum ilk kitap oldu. Bununla birlikte bazı eserleri ikinci kez okumanın da planlarını yapmaya başladım bile.
1895 yılında yayımlanan romanda olaylar zaman yolcusunun evine topladığı arkadaşlarına yaşadığı deneyimi anlatmasıyla başlar. H. G. Wells’de romandaki yerini alarak Zaman Yolcusu’nun hikayesini bize aktarır.
Fazla uzatıp dallandırmayalım. Kendisinden sonraki sayısız yazarı etkileyen Zaman Makinesi için düşündüklerimi Kayıp Rıhtım Kitap Kulübü için saklıyorum.
ZACHARIUS USTA – JULES VERNE
Özgün Adı: Maître Zacharius
Çeviren: Alev Özgüner
Ünlü saatçi Zacharius, kızı Gérande, çırağı Aubert ve hizmetçisi Scholastique ile birlikte Cenevre’deki evlerinde yaşamaktadırlar ve bu evin bir bölümünü Zacharius, atölyesi olarak kullanmaktadır. Zacharius’un yaptığı saatlerin kusursuzluğu dilden dile yayıldığı için meşhur olmuştur. Herkes onu tanımakta ve yapması için kendisinden saat istemektedirler. Fakat bir gün müşterilerinden birisi Zacharius’un kapısını çalar ve saatinin artık çalışmadığını söyler. Bununla birlikte olaylar zinciri de başlamış olur.
Jules Verne bu kısacık kitabında, insanı derin düşüncelere sevk eden konuları işlemeye çalışmış. Bilim ve dinin çatışması… Kibrin insanı nasıl sonuçlara götürebileceği… Ölüm korkusuyla insanın ölümsüzlük arayışı… Kısa, yoğun ve müthiş bir kitaptı. Jules Verne okuyunca kendimi lezzetli bir yemek yemiş gibi hissediyorum.
Kitabın henüz başlarındayım, Alper Atalan’ı ilk kez okuyorum. Hoş ve akıcı bir dili var, öyküleri de oldukça kısa ve doyurucu, kitabın arka kapağında olayları vakanüvis gibi anlatıyor diyor, gerçekten öyle.
Ölüm, hikâyeleri bitirdiğini zanneder. Hikâyelerin onunla birlikte değil onun içinde bittiğini bir türlü anlayamaz.
Marifetler ile Le Guin’in üç kitaptan oluşan Batı Sahili Yıllıkları serisine başladım. Marifetler için genç yetişkin türünde fantastik bir eser tanımlaması tam yerinde olacaktır. Büyüme çağındaki baş karakterin kendisiyle, ailesiyle ve toplumunda egemen olan güç algısıyla mücadelesini işliyor Le Guin. Marifetlerin şekillendirdiği ve sınıf farklarını yarattığı bir toplumda, kendi marifetinin yıkıcılığından çekindiği için onu kullanmak istemeyen, marifetini yani toplum içerisindeki kabulünü reddeden Orrec’in hikayesini anlatıyor.
Baktığımda, Le Guin’in eserlerinin çoğu karanlık bir dünyada geçiyor diyebilirim. Elde edilen gücün ya da yapılan büyünün illaki bir bedeli oluyor ve yıkıcı bir güçle kurulan toplum da insanların korkularından, umutsuzluklarından besleniyor. Burada da marifetler, toplumu ve insanların ilişkilerini şekillendiren temel öge. Toprak sahipleri marifetleriyle topraklarını koruyor ve gücün saf kalması için güçlü olan kişiler arasında evlilikler planlanıyor. Nereden baksan, güvensizliğe ve marifetin büyüklüğüne dayalı bir toplum ve Orrec böyle bir ortamda kendini bulmaya çalışan bir çocuk.
Her zamanki gibi Ursula’nın anlatımı ve yarattığı evrenin dinamikleri hikayeyi ilgi çekici hale getiriyor fakat sürükleyicilik adına pek bir şey beklememek gerekir. Evreni sarsan, diyarı titreten olaylar olmuyor elbette, olacağını umduğunuz olsa ne heyecanlı olur dediğiniz etkileşimleri bile göremiyorsunuz. Bunun yerine fantastik bir evrende bir çocuğun büyüme sancılarını okuyorsunuz. Başta dediğim gibi, genç yetişkin türünde bir eser ve bu türün bence en iyi örneklerinden biri. Keşke bu türde yazılan her eser, anlatmak istediği konunun klişe olması bir yana, edebi anlamda bu kadar yeterli olabilse.