O kadar sıkılarak okudum ki hiç dikkat etmemişim buna. İyi yakalamışsınız
Sanırım “Çeviri Kitaplar Sorunsalı” adlı bir başlık vardı, ben o başlığa bu tür çevirilerden duyduğum rahatsızlığı yazmıştım bir ara. Birkaç itiraz gelmişti. Siz tam da benim rahatsızlık duyduğum çeviri tarzını yakalamışsınız inşallah nedir yahu. Bu tarz saçma şeyleri ben de yakalıyorum bazen; vallahi diyen İngiliz dedektif mi ararsınız vs…
Oysa yapılması gereken karakterin ne dediğini, o kültüre uygun bir şekilde vermek.
Ben pek rahatsız olmuyorum açıkçası. Olmasa daha iyi elbette ama çok da dert değil.
Bir de bu ekran görüntüsü aldığım baskı, eski bir baskı (Kaynak Yayınları). Pegasus Yayınları ise olması gerektiği gibi, yani “Umarım” olarak çevirmiş.
Ben de hiç dikkat etmedim.
Marguerite Yourcenar’ın Bir Ölüm Bağışlamak adlı eserini okudum. Yine başlığına vurularak alıp okuduğum bir kitap. Le Coup de grâce. Yaşamın dayanılmaz olduğu noktada gelen öldürücü darbe. Ölümün bir hediye gibi sunulduğu belki de tek an.
Rus Devrimi sırasında kışlaya çevrilen bir şatoda yaşanan karanlık, trajik bir aşk hikayesi okuyoruz. Karakter odaklı ve anlatıcının yaşanan olaylara dair içsel sorgulamalarıyla ilerleyen bir anlatım var. Yer yer boğucu olsa da Yourcenar’ın belirsiz anlatıcı tercihi ve okurken sürekli anlatıcının hislerini çözümleme isteği kitabı etkileyici hale getiriyor. Vurucu bir sonu var kitabın. Hatta tüm hikaye ve karakterler Shakespeare trajedilerinde gördüğümüz gibi. Eric, aşkı kabullenemeyişinden ve ona sahip olamayışından ötürü Sophie’ye yani o aşka/acıya sebep olan kişiye yöneltiyor tüm nefretini. Ona da kızamıyoruz çünkü zor zamanlar. Savaşın yitirdiği şeyleri iyi betimliyor Yourcenar.
Neredeyse tek mekanda, tek bir aşk hikayesi üzerinden ilerleyen bunu yaparken de insan ruhunun karanlık taraflarına dokunan bir kitap. Birinci tekil şahıs ve güvenilmez anlatıcı. Böyle şeyler ilginizi çekiyorsa bir şans verin. Yourcenar’a başlangıç için de iyi bir kitap olabilir zira benim ilk Yourcenar kitabımdı ve sevdiğimi söyleyebilirim. 90 küsür sayfaydı fakat yoğunluğundan ötürü hızlı okuyamadım. İş yolculuklarında kısa eserlere devam.
Ben önemli olduğunu düşünüyorum. Çünkü o karakterin öyle demeyeceğini biliyorum. Sonra ortalık Allah Allah deyip düşmana saldıran stormtrooperlardan vs geçilmez. Neyse bu konunun yeri burası olmadığı için kısa kesiyorum.
Mars Yıllıkları’nı ben de bu ay okudum. Dünyaya geri dönme sebepleri savaş esnasında zor durumda kalmış sevdiklerini ve akrabalarını kurtarmak. En azından ben yazılanlardan bunu anladım. Ayrıca Usher II öyküsünde Poe’nun öykülerini ustalıkla kullanması müthiş yaratıcıydı.
Momo’nun methini burada sıkça okuduktan sonra geçtiğimiz aylarda kitabı almıştım. Zihnen yoğun bir kitap okumaya hazır hissetmeyince, artık zamanı geldiğini düşünerek başladım ve 2-3 gün içinde bitti.
Çocuk kitabı dilinde anlatılmış ama alt metinleri ve mesajları olan bir kitap gibi geldi bana Momo. Okurken, çok soğuk bir kış günü sobanın dibine oturmuşuz da, ninemiz sallanan koltuğundan bize sanki masal anlatıyor gibi hissettim. Öyle bir sıcaklığı vardı Momo’nun. Çok derinlemesine yazmak istemiyorum açıkçası, zamanında @Agape yine bu konuda çok güzel yorumlarda bulunmuş. Ayrıca Barış Özcan da videosunu çekmiş (azıcık spoiler içeriyor).
Yazarı M. Ende’in şöyle bir yorumu var kitapla ilgili:
Hikayelerimi içimdeki çocuğa ve buna benzeyen herkese anlatıyorum. Benim kitaplarım 8 yaşından 80 yaşına kadar olan tüm çocuklar içindir.
Her şey üstünüze üstünüze geliyor gibi hissediyorsanız, içinizden yapacak hiçbir şey gelmiyorsa, işte o zaman Momo okumanızın zamanı gelmiş demektir. Sözlerimi, kitapta beni en çok etkileyen yeri buraya aktararak bitirmek istiyorum:
“Haklısınız” diye konuştu duman adam. “Çünkü Bayan Daria kötürüm bacakları yüzünden ömür boyu bir tekerlekli koltukta yaşamak zorunda. Buna rağmen her gün ona uğrayıp bir çiçek götürüyor ve yarım saat yanında kalıyorsunuz. Neden?”
Gözlerine yaşlar dolmak üzere olan Bay Fusi, “Her zaman öyle seviniyor ki…” dedi.
Anime ve manga konusunda ilginiz varsa “Tezuka’dan Miyazaki’ye Anime ve Manga” isimli kitabı önerebilirim. Çeşitli makaleler toplanıp derlenmiş. Aynı zamanda makalelerin kaynakçıları da belirtilmiş o kaynakçalara da yönelebilirsiniz. Keyif alarak okudum. Tavsiye ederim.
Link:
Bir de Es Yayınları’ndan çıkan Anime (Akira’dan Howl’un Hareketli Şatosu’na) kitabı vardı. Yazar Susan J. Napier, öne çıkan anime yapımlarını mercek altına alırken Japon toplumundaki sabit ve değişkenlere göre irdelemelerde bulunuyordu.
KİTAP YORUMU | Sürgün R.A. Salvatore
+Tür: Fantastik,Macera-Aksiyon
-Konu: Bir Kara Elf’in ailesinden ayrılıp maceralara atılması.
Kitap Hakkındaki Görüşlerim:
Eser, Kara Elf Drizzt’in evini terk ettikten yaklaşık 10 yıl sonrasında, karanlıkaltı’nın boş mağaralarında tek başına yaratıkları kesmesi ile başlıyor. Ardından Drizzt’in yalnız başına karşılaştığı sorunları, Drizzt’in sahip olduğu psikolojiyi okuyoruz. Derken bir gün bir grup svirfneblin keşfetmesiyle olaylar zinciri başlıyor. Az çok konuyu açıklamaya çalıştım ancak spoiler vermeden bu kadar açıklayabildim. Kitap hakkında ise 1. kitaptan sonra kaliteyi düşürmediğini düşünüyorum aksine üstüne eklediğini düşünüyorum. Daha önce çok duyduğum paralı asker lideri(jarlx tam hatırlamıyorum) ve mind flayerler Ile de de bu kitapta karşılaştım.Bu arada evrene bayıldığımı itiraf edemeden geçmek istemiyorum. Daha fazla uzatmak istemiyorum. Çeviri hakkında ise ben İthaki baskısını okumadım ama öyle aman aman bir çeviri sorunu ile de karşılaşmadım. Yani demem o ki sahaflarda vs eski baskısını daha ucuza bulursanız alabilirsiniz.
-Kimlere tavsiye ederim: Yüksek Fantezi D&D sevenlere aksiyon odaklı serileri sevenlere ve hızlı okunabilecek bir şeyler arayanlara tavsiye ederim.
+Kimlere tavsiye etmem: Aksiyon odaklı serileri sevmeyenlere seride ana karakter kadar kötü karakterinde kaliteli olmasını isteyenlere malesef tavsiye edemem. İlk iki kitabı okumama rağmen Drizzt’e karşı durabilecek adam akıllı kötü adam göremedim. (evrenden bahsetmiyorum Drizzt kadar sağlam yazılmış kötü karakter göremedim, gerçi henüz 2. kitaptayım ileride daha iyi şeylerde görebilirim.)
Kitaba Puanım: 8,5 – 10
İleride sanırım 5.kitap gümüş damarlarında daha sonraki kitaplarda da çokça görülecek bir kötü karakter çıkıyor.Okuyunca karar verebilirsin Drizzt kadar iyi olup olmadığına.
Ann Druyan - Kozmos’u okuyorum.
Ann Druyan Carl Sagan’ın eşi olan, 1980 yılında yayınlanan Cosmos belgeselinde de Sagan ile çalışmış bir bilim insanı. Malum, Carl Sagan’ın Cosmos’u teknoloji ve keşifler yönünden güncelliğini yitirdiğinden, Ann Druyan “Cosmos” ismine yeni bir belgesel ve kitap ile güncellik kazandırmak istemiş.
Kitap ilk olarak Şubat 2020’de basılmış ve sadece 2 ay sonra Nisan 2020’de Türkiye’de ilk baskısını yapmış. Haliyle piyasadaki en güncel popüler bilim kitaplarından biri. Basımı da hayli kaliteli.
O kitap tükenmişti o yüzden alamadım. Denk gelirsem bir yerde almaya çalışacağım.
Az çok tahmin edebiliyorum dediğiniz karakteri ama okuyup göreceğim.
Zaman Çarkı Alacakaranlık Kavşağı’nda kornişlerin kırmızı renkte olduğunu üç sayfa boyunca okuduğumda ben;
- kitabı da kısa bir sürede bitirdim. Genel olarak fırtına öncesi sessizlik tadında bir kitaptı. Serideki en zayıf kitap bu olacak büyük ihtimal.
Diğer kitaplardaki gibi sonunda patlamalı,şimşekli bir savaş olmayınca iyice sönük kalmış kitap.
Ama yinede okurken eğlendiğim, heyecanlandığım zamanlar oldu.11. kitap Robert Jordan’ın seride yazdığı son kitaba geçiyorum artık bakalım biraz burukluk var. Umarım bazı şeyler sonuca ulaşmaya başlar yavaş yavaş.
Kitabın son 250 - 300 sayfası kaldı. Yazarın hayal gücü bayağı güçlü. Hikayeleri oldukça akıcıydı ve bazı hikayeler gerçekten ürpertti. Nadiren anlamadığım ya da yazarın iyi anlatamadığı hikayeler de vardı ama genel olarak oldukça beğendiğimi söyleyebilirim. Benim için çok sorun değil ancak arka kapakta Stephen King’in kitapla ilgili yazısı gümüş renk kabartmalı yazı biraz silikleşip siyahlaşmış. Alan arkadaşlarda böyle bir sorun oldu mu bilmiyorum ama alacak arkadaşları bu konuda uyarayım.
Cevabınız için teşekkürler. Galiba fazla post-apokaliptik düşünüyorum. Poe’nun tek hikayesini bildiğim halde orangutan detayı çok hoşuma gitmişti.
Gümüş renkli kabartma yazısının silikleşmesi, '‘gizli ırk’'ın işi olabilir hocam. Bu da kitabın değerini benim açımdan arttırır.
Daha önce PKD’nin öykü kitabından birkaç öykü okumuştum ancak ilk kez bir romanıyla tanışıyorum. Belki yazarla tanışmak için doğru kitabı seçmemiş olabilirim, şimdilik kitap tamamen bitmediği için kesin bir şey söyleyemiyorum. Genel olarak hoş, yormayan bir kitap olduğunu düşünüyorum. Ancak çeviride büyük sıkıntı var, hatta kitaba hiçbir düzeltme yapılmadığını düşünüyorum. Zira size bir sayfadaki deli saçması olayı aktarmak istiyorum, harfi harfine bu şekilde geçiyor, şaka değil;
Mutfak vantilatörü altındaki ocak aşırı ısınmadan dolayı buhara bulanmıştı.
(Yanlış çeviri: “Cook steaming away in the overheated, underventilated kitchen”
şöyle olmalı sanırım yaklaşık olarak: “Yemek kokusu/buharı aşırı sıcak, havalandırılmayan mutfağı kaplıyordu.”
Yani düzenlemede yanlış çeviri görülüp bildirilmek üzere taslağa bu şekilde not düşülmüş anladığım kadarıyla ve o not olduğu gibi basılmış. Gerçekten kitabı basmadan önce bir gözden geçirmek bu kadar mı zor? Bu zamana kadar böyle saçma sapan bir durumla karşılaşmamıştım, okurken insanı aşırı rahatsız ediyor. Umarım kitabı bitirmeme engel olmaz, bir daha da Altıkırkbeş Yayınları’ndan asla kitap almayı düşünmüyorum.