Hangi Kitabı Okuyorsunuz? (Detaylı İnceleme)

  1. ve 3. ciltler de harika diyeyim de beklentiyi yükselteyim.
1 Beğeni

Sana tavsiyem zaman çarkını okurken yer ve karakterler için not al. Çünkü yüzlerce karakter ve mekan var. Bir zaman sonra çorba olmasın diye not almalısın. Ben seriyi bitirdim. Tadına doyulmuyor bu eserin.

Zaman Çarkı serisinin duayenleri ile birlikte diyalog halindeyim. 1. kitaptan beri detaylıca not alarak okuyorum. :smiley: Tek sorunum şu, hızlı not alacağım diye çoğu yeri doktor gibi yazmışım. Temize geçerken biraz zorlanacak gibiyim. :sweat_smile:

Ansiklopediyi takip ederseniz not almaya hiç gerek kalmaz.

1 Beğeni

Sizin paylaştığınız bir link vardı ben de forumu uzaktan takip ettiğim zamanlarda onu görmüştüm. Henüz 2. kitaptayım gerçi çok fazla ihtiyaç duymadım ama işe yarayacak mutlaka. İleri kitaplara geçtiğimde hayat kurtaracak. :smiley:

Evet aynen öyle, hayat kurtarıyor. Ben sizin yerinizde olsam şimdi gider ilk kitabın özetini okurdum ve ne çok detay kaçırmışım ağzım açık kalakalırdım. :slight_smile:

1 Beğeni

Ben not almayı seviyorum, yazarken daha çok aklımda kalıyor. Belki ileride not almaktan sıkılırsam özetlere bakarım.

1 Beğeni

Kazuo Ishiguro - Beni Asla Bırakma

Geçenlerde Goodreads - Fantastik ve Bilim Kurgu Top 100 Listesinde görünce merak etmiştim ve sonunda okudum. Akıcı olduğu için kolay okunan bir metin. Tasvirleri yormuyor, kitap su gibi akıyor. Fakat çok hızlı olursanız metnin aralarına serpiştirilmiş bazı cümleleri atlayabilirsiniz. Bu da kitabın neden “bilimkurgu” listesinde olduğunu anlamanızı imkansız kılabilir. Evet kitabın bilimkurgusuna dair cümleleri ilk 150 sayfa için 10 kısa cümleyi geçmiyor. Kitapta da dedikleri gibi “Bize hem anlatılıyor hem de anlatılmıyor.”. Bu yüzden konusunu anlatmam keyif kaçırabilir. Sadece hikayeyi olayın içindeki kişinin çocukluğundan itibaren yaşadıklarını hatıralar olarak anlatmasından öğrendiğimizi söyleyebilirim. Çocukluğundan anlatmaya başladığı için ilk başta çocukların günlük yaşantısından basit olaylar anlatılıyor. Bu yüzden ilk bölümü okurken hem sıkıldım hem de merak ettim. Kitap kısa olduğu için sabrettim ve kitabı bitirdikten sonra okuduklarım yerine oturdu. Yine de dünyaya dair bütün sorularınıza cevap bulamıyorsunuz. Keşke dünya hakkında, olayların nasıl başladığı, nasıl yapıldığı, kimlerin yapabildiği gibi gibi sorulara cevap alabilseydim. Sonuç olarak kitabı bitirdikten sonra üzerine düşünülecek, tartışılacak, tuhaf anlatım biçimine sahip distopyaydı.

12 Beğeni

Bir yandan Marco Polo biyografisini okurken bir yandan Kara Elf 2. kitabına başladım. Normalde büyünün rengi kitabını okuyacaktım ama dağınık bir kitaplığa sahip olduğumdan (dağınıktan kastım kitaplarımı 2 veya 3 e böldüm bir kısmı babaannemlerde bir kısmı evde bir kısmı da kutunun içerisinde kitaplığın arka taraflarında) kitabı bulamadım. Eğer bulursam ona başlayacağım Drizzt’ten sonra, olmadı yeniden sipariş çekeceğim.

3 Beğeni

Not almak bana çok angarya geldiği için demiştim. Seviyorsanız sorun yok pek tabi. :+1:

:joy::joy::joy:
Gerçektende okuma hızını baltalıyor. Ama not almadan kim kimdi diye işin içinden çıkamazsın. Yazarın yarattığı evren devasa.

1_org_thumb
sıfır çemberi
Weinbaum’dan daha önce bir mars destanı kitabını okumuş ve çok sevmiştim. Bu kitapta da yine benzer anlatımla harika öyküler bir arada. Toplam sekiz öykü var, üçü Van Manderpootz öyküsü (ikisi bir mars destanı’nda vardı, birisi farklı), 5’i farklı türde öyküler (kusursuz adaptasyon öyküsü vir mars destanı kitabında da mevcuttu). Yine çok keyif aldım Weinbaum’ dan. Çok genç yaşta ölmüş ve çok kısa süre yazabilmiş. Keşke daha fazla yaşasa ve eser verseymiş. Çağdaşlarının, hatta kendisinden sonraki çoğu yazarın ilerisinde gerçekten. Bu kitabını özellikle bir mars destanı’nın tadı damağında kalanlara tavsiye ederim.


çakırcalı efe
Henüz tam bitirmedim. Yaşar Kemal her kitabında aynı tadı tutturmayı bilen bir yazar. Normalde rahat okurum kitaplarını ama bu defa biraz zorlanıyorum. Nedeni genel olarak eşkıyalığı sevmemiş olmam ve kitapta bazı kafama yatmayan yerlerin olması. Sonunda da bu yerleri toparlayacak gibi durmuyor ama az kaldı, bakalım.


büyünün rengi
Forumdan arkadaşlarla beraber okuduğumuz ilk serimizin ilk kitabı. Çok sevdim, burada çok yorumlamayacağım ama bu seriye devam ederim ben. Çok tatlı karakterler ve çok eğlenceli bir anlatım. İlk kitap eleme kitabı olarak geçiyormuş, ben eleğin üzerinde kalanlardan oldum.


karanlığın sol eli
Ursula en sevdiğim yazarlar arasında çok çok yukarıda. Mümkünse tüm kitaplarını ilerleyen zamanda bitirmek istiyorum. Bu okuduğum 13 ya da 14’üncü kitabı. Her kitabını ayrı keyifle okuyorum, en son rüzgargülü kitabını okumuştum ve bir kez daha anladım ki, Ursula le Guin romanlarda daha başarılı. Karanlığın sol eli’ni henüz bitirmedim, yarıları geçtim ve çok keyifli devam ediyor. Ursula için bilim yönü hep ikinci hatta üçüncü plandadır. Anlatmak istediği şeyleri anlatma yöntemi aslında bilimkurgu ama apayrı bir tat kattığı da kesin. Bambaşka dünyalarda insanlığı irdelemeye, toplumsal rolleri eleştirmeye ve insanlığın yüzüne tokat atmaya devam ediyor Le Guin. Bu defa bir kış gezegenindeyiz ve o gezegeni ekumene davet ediyoruz. Bir adet kralımız, bir adet vezir ya da kralın eli türevi bir karakterimiz ve bir elçimiz var; yolumuzda daha önce gelmiş araştırmacıların notları klavuzumuz, arka planda ise toplumsal cinsiyet, cinsiyetçilik, savaşların nedenleri vs. irdeleniyor. Klasiik Ursula anlatımı da cabası.

Herkese keyifli okumalar dilerim.

26 Beğeni

Karanlık Kitaplık serisinden Dracula’yı okuyorum. Kitap şimdilik eh işte. Bakalım ileride ne olacak…

5 Beğeni

Aynı anda birkaç kitap okuyor musunuz? :smiley:

1 Beğeni

Evet, mümkün olduğunca aynı anda birkaç kitap okumayı tercih ediyorum. Genelde büyük bir eser yanına farklı türden kitaplar ve arada okumalık hikaye kitabı şeklinde olur okumalarım ama bazen de burada olduğu gibi farklı türden kısa kitaplarla, o an canım hangisini istiyorsa onu okumak şeklinde de oluyor. Tabii bir kitabı çok sevmişsem ondan ayrılamıyorum ama çoğu zaman aynı tarz gitmek zorlayabiliyor. O tarz durumlar için aynı anda farklı türden kitaplar okumayı tavsiye ederim herkese. Karışır falan diye hiç korkmayın, beyin o konuda devreye giriyor ve hangisine devam ediyorsanız anında adapte oluyorsunuz. Özellikle uzun kitapları okurken yanına hikaye kitapları vs eklemek çok faydalı oluyor.

5 Beğeni

Anladım. :blush:
Bir kez yapacağım. :blush:

1 Beğeni

Göktürkler de bitti, çok sevdiğimi söyleyemem yazar türklüğü türkleri övmekten konuya bir türlü giremedi, gaz ve propaganda havasında sanki meydanda halka bağıra bağira anlatir gibi kitap yazmiş.Yazarın külliyatinda sevmediğim nadir kitaplardandı. Sirada Centilmen piç serisinin 2. kitabı var, ilk 50 sayfayı okudum bile ilk kitabini çok beğenmiştim bu kitapta iyi bir giriş yaptı bakalım…Bu kitaba başlamadan Fablehaven denedim merak etmiştim hiç benlik değilmiş yarıda bıraktım bana biraz narnia havası verdi ki hoşlandiğim bir seri değildir.

11 Beğeni

Ransom Riggs/Ruhlar Kütüphanesi

Bayan Peregrine’in Tuhaf Çocukları Serisi’nin üçüncü kitabı. Hem bu kitap özelinde, hem de serinin şu ana kadarki seyri hakkında yorum yapacağım.

Özellikle serinin bu kitabında çocuk kitabı okuyor hissini üzerimden atmakta zaman zaman zorlandım. Kitap kesinlikle hem kurgu, hem dil bakımından basit denemez, ama yine de böyle bir havası var. Serüven bazı yerlerde yükselişe geçip okuru tatmin edecek şekilde anlatılırken bazı yerlerde çok hızlı gelişiyor. En can alıcı bölümlerde çok daha fazla detay okumayı isterdim ama eksik kalmış. Bana kalırsa bunun en önemli sebebi birinci tekille yazılmış olması. Bu tarz bir fantastik/macera romanı üçüncü tekille çok daha etkileyici olurdu. Bu haliyle baş karakter Jacob Portman’ın anıları gibi olmuş ama aslında bu havayı da tam olarak verememiş.

Bundan sonrası Ruhlar Kütüphanesi hakkında sürprizbozan içeriyor. Ymbryne’ler tuhaf dünyasının anaerkil düzenini temsil eden güçlü karakterlermiş gibi bir anlatım var kitapta. Ama hortlaklar tarafından çok kolay kaçırılıp alıkonuluyorlar ve özellikle bu kitapta çok aciz bir görüntü veriyorlar. İki çocuk pek çok ymbryne’yi bence çok basit bir biçimde kurtarıyor. Ymbryne’ler de bu kurtarışa engel olmak isteyen hortlakları kuş formuna geçerek yalnızca gagalıyorlar. Yani koskoca ymbryne’lerin, tuhaf dünyasını ayakta tutan güçlü kadın figürlerin tek yapabildiği kanat savurmak ve hortlakların tek bir hareketiyle duvara yapışıp yere düşmek. Bu acizlik yazarın çizmeye çalıştığı anaerkil düzenin ne kadar çürük ve yetersiz olduğunu gösteriyor bana kalırsa. Bayan Peregrine ve arkadaşlarının sıradan okul müdürlerinden tek farkı kuşa dönüşebilmeleri gibi oluyor. Çocuklar tarafından kurtarılmaları da çocuk kitabı hissini biraz daha güçlendiriyor.

Benim için bir diğer sorun da kitabın Harry Potter’a benzemesi oldu. Abartıyor olabilirim, sonuçta her kitap başkasından etkilenebilir. Fakat herkesin bilmediği ve giremediği gizli bir okul, o okula -öğrenci olarak olmasa da- giren bir çocuk, Ölümyiyenler’in büyücü soyunun kutsallığına inanması ve kendilerini Muggle’lardan gizlemeyi reddedip açığa çıkmayı istemesi gibi tuhaflara hükmetmeyi düşleyen ve onlara altın çağını yaşatmayı vadeden hortlaklar, çocuğun tıpkı Çataldil bilen Harry gibi Gölgedil’i bilmesi ve gölgelere hükmetmesi, Dumbledore gibi öğrencileri tarafından akıl almaz bir saygı ve sevgiyle sarmalanan bir müdürün olması gibi benzerlikler bu kitapta iyice gözüme battı.

O kadar saydım eleştirdim, peki hiç mi güzel tarafı yoktu kitabın? Öncelikle dili sade ama güçlü, ayrıca herkesin beceremediği bir tarz olan mizahi anlatımı da oldukça başarılı bir şekilde icra ediyor -öyle ki gerçek anlamda kahkaha attığım yerler oldu-. Fotoğraflar olduğu için okumak kolay ve keyifli. Hikaye de benim için malum benzerlikler ve birtakım klişeler haricinde güzel.

Ama dördüncü kitabı hemen okumak istiyor muyum? Hayır, şimdi n’olcak dedirten bir kitap olmadı benim için. Yine de tavsiye edebileceğim bir kitap. Özellikle benim gibi kılı kırk yaran, her ayrıntıya dikkat eden ve zor beğenen biri değilseniz muhtemelen benden daha çok seveceksiniz.

10 Beğeni

Mars Yıllıkları
Kent gibi bu kitabı da okuma sıramda öne aldım. Mars Yıllıkları, isimlerinde tarihler olan hikayelerden oluşuyor. Kitabı okurken zaman zaman güldüm, düşündüm ve bazen de korktum. Hikayeler tekdüze değil. Rad Bradbury Simak’ın Kent’te yaptığı gibi insanlığa eleştiri de getiriyor. Ayrıca yazar Usher II isimli hikayede kitapların yakılmasıyla Fahrenheit 451’ e göz kırpmış. Hangi kitabı önce yazdığını bilmiyorum. Okurken çok güldüğüm bir tasviri buraya yazmak isterim. Sessiz Kasabalar isimli hikayeden: …kucağında açık bir kremalı çikolata kutusu vardı. Kutuyu sımsıkı kavrayan parmakları solgun ve tombuldu. Walter ışığa adım atınca kadının yüzünün yuvarlak ve kocaman olduğunu gördü, gözleriyse ekmek hamurunun ortasına saplanmış iki devasa yumurta gibiydi. Bacakları ağaç gövdesi kadar kalındı. Kadın hantal bir aya sürümeyle ilerliyordu. Defalarca üst üste boyanmış saçı alacalı bir kahverengiydi, bir kuş yuvasını andırıyordu. Kadında dudak namına bir şey yoktu ve bu eksiğini kalemle yağlı, bir zevkle açılıp, bir telaşla kapanan koskoca bir ağız çizerek gidermişti. Son olarak kafama takılan bir şey de dünyada atom bombaları patladıktan sonra neden herkes geri dönüyor? Atom bombalarının patladığı bir yere insanlar niye geri dönsün?

13 Beğeni

Momo’daki Hora Usta Müslüman imiş. :joy:

10 Beğeni