Thomas Hardy’i, Tess romanıyla tanıdım. Tess tamamen trajik bir roman karakteri. Aslında roman, konu olarak biraz yeşilçam filmlerine benziyor. Bölümlere ayrılmış romanda, kadın karakterin başına gelen feci olayla hayatının farklı yönlere gidişi işleniyor.
Tess, Viktorya devri toplumunun kırsal kesiminden geliyor. Başına gelenlerden sonra içinde bulunduğu toplumla arasında aşılması güç bir uçurum oluşuyor. Aslında bir kurban olsa da işlemediği bir günahın tek suçlusu olarak damgalanıyor. İşin esas acı yanı, bizzat Tess’in kendisinin de böyle düşünmesi oluyor. Kendi değerini yitirdiğine inanıyor…
Angel, Tess, Alec karakterleri sevginin - buna sevgi denirse eğer- üç farklı boyutunu işliyorlar ama her biri kusurlu…Erkek karakterlerin, kadın karakterde baskı kurar gibi davranışlar sergilemesinden hoşlanmadım. Tess’in ise sevgilisini suçsuz, tapınılası bir varlık olarak görmesinden ve ona adeta yokluğunda bile yapışmasından rahatsız oldum. Romanın sonunu ise beğenmedim ama okuduğuma pişman olmadım…
Romanın anlatımı güçlü, doğanın betimlemeleri, çeşitli şairlerden alıntılarla bezeli bir içeriği vardı. Biraz şiirsel, fazlasıyla trajik, duygular bazı bölümlerde güçlü şekilde işlenmişti…
Hadrian kendi isteklerinin ve umutlarının peşinden herkesi sürüklemeye devam ediyor. Aslında karakter kendisiyle çok sık şekilde çatışıyor. Ben öyle değilim sadece bunu elde etmek için öyle davranmam lazımdı şeklinde cümleleri çok sık söylüyor
Hadrian kayıp vermeye devam ediyor hem kendi ideallerinden hem de çevresinden. Bu kitapla beraber tamamen anladım ki onun çevresindeki hiçbir kişi güvende değil. Bunun hasarları gerçekten kalıcı oluyor.
İlk kitaba göre çok daha aksiyonluydu. Bazı yerlerde çatışma olmasa bile ortamda yaşanan psikolojik savaş beni çok fena gerdi ki hop oturup hop kalktım. Başları yine bi nebze durgun olmasına rağmen sonrasında çok iyi açılıyor.
İnsan dışı varlıkları hep kendimizden iyi görürüz yani bi nevi bize medeniyeti ve daha iyi teknolojileri getirecek olanlar olasak. Ya böyle değilse? Ya uzaylılara çok fazla kendimizden özellik yüklüyorsak? Bu tür sorgulamalar gerçekten beni aşırı şekilde mest etti. Şu sözü de bırakmak isterim buraya “In my flaggellatory arrogance I could not conceive of evils other than our own- darker and stranger- nor could we conceive that what was evil to us was natural to others.”
Bu kitapla beraber bi bölümü bırakmış gibi olduk. İlk macera bitti ve hasalar alındı. Sırada ne olacak çok merak ediyorum.
Kitabın yazım biçimiyle inceleme yazmak çok keyifli olsa gerek. Okuması da çok keyifli, ellerinize sağlık. Bu kitabı okumak için öncesinde kırk fırın bilinç akışı okumak gerek sanırım. Henüz cesaret edebileceğim bir eylem değil.
Gerçek şu ki teşekkür ederim, gerçek şu ki bilinç akışıyla alakası olmayan insanlar da okumuş ve beğenmiş bu kitabı, gerçek şu ki siz de çok rahat okuyabilirsiniz, gerçek şu ki eminim