Lady Anne Susuyor - Saki
Bildiğiniz üzere Babil Kitaplığı çeşitli yazarların kısa öykülerinden oluşan Jorge Luis Borges’in hazırladığı bir seçki. Şu ana dek seçkiden sanırım dört ya da beş tanesini okudum ve hepsinden fevkalade memnun kaldım.
Saki’nin hayat hikayesini detayına kadar yazmak isterdim ama bu pek mümkün değil fakat detaylı bir biyografi için Notos’un İnsanlar, hayvanlar ve yırtıcı hayvanlar kitabını alabilirsiniz. Yaklaşık yedi sayfalık bir biyografi var ve gerçekten yazarın bu öykülere nasıl ulaştığını kanıtlıyor. Teyzeleriyle yaşamak zorunda bırakıldığı ve sürekli baskıcı bir şekilde yetiştirildiği için neredeyse tek dostları hayvanlarmış. Bu sebeple öykülerinde hayvanlara oldukça yer vermiş. Diğer yandan I. Dünya Savaşı çıktığında gönüllü olarak askere yazıldı. Onun sakin, içe kapanık ve insanları alaya alan bakış açısının ardında gizli bir ölüm isteği olabileceğine değinmişler. Bu sebeple de savaşa gönüllü katıldığını söylüyorlar. 1916 yılının 14 Kasım’ında Hector Hugh “Saki” Munro’nun vaziyet aldığı siperde, yanındakine “Söndür şu uğursuz sigarayı!” diye haykırdığı duyuldu. Aradan bir saniye geçmeden başına aldığı kurşunla yere yığıldı…
Toplamda on iki öyküden oluşan kitap -kimse kusura bakmasın- harika! Burada kendisine bir parça hayran olduğumu itiraf etmem gerekir. Okudukça hayranlığım artmaya başladı. Her öyküde hem güldüm hem de acınası yaşamları okudukça ibret aldım. O günlerden bu günlere hiçbir şeyin değişmediğini ve bu tip insanlardan Saki’nin sivri diliyle intikam aldığını düşünmeden edemedim. Hani bazı kitaplarda nefret ettiğiniz, tiksindiğiniz insanlar vardır ya işte Saki bunlardan bir bir dalga geçe geçe intikam alıyor. Onları hep küçük düşürüyor ve insanların ne kadar basit olduğunu gözler önüne seriyor. Bu öyküleri okudukça öyküdeki karakterleri hayatınızdaki bazı insanlara benzetiyorsunuz ve kendinizdeki o basit, avam noktalarınızı keşfedip hayatta ne kadar da anlamsız şeyler için efor kaybettiğinizi anlıyorsunuz. Hem ders veren hem de etrafınızda sizi sürekli çileden çıkaran insanlar gibi olanların hak ettiğini alması bakımından ferahlatıyor. Hayvanların bazıları küstah, bazıları düz hayvan bile olsa çocuklar için başka değerleri var. Çocukların ve hayvanların yetişkinlerden daha yetişkin olduklarını anlatmış Saki.
Özellikle; Lady Anne Susuyor, Gabriel-Ernest, Tobermory, Derisi ve Gerisi, Açık Pencere, Siredni Vaştar, Araya Girenler adlı öyküleri kesinlikle okumalısınız. Zaten bu öyküleri okuduktan sonra daha fazlasını okumak isteyeceksiniz.
Öyküler:
- Lady Anne Susuyor
- Masalcı Amca
- Tavan Arası
- Gabriel- Ernest
- Tobermory
- Derisi ve Gerisi
- Dinlenmeme Kürü
- Mowsle Borton’da Huzur
- Bıldırcın Yemi
- Açık Pencere
- Siredni Vaştar
- Araya Girenler
Arka Kapak Yazısı:
“Thackeray, Kipling ve diğer birçok İngiliz aydın gibi Hector Hugh Munro da Doğu’da dünyaya geldi. Munro soyadını köklü bir İskoç ailesinden, Farsçada kadeh sunan anlamına gelen Saki takma adını ise Rubailer’den almıştır.
Munro’nun yapıtları, yalnızca varlıkları bile çevresindeki insanların hayatını zehir etmeye yeterli, yaşı geçkin, iğrenç, kendi istekleri doğrultusunda hareket eden insanlar ve dostlukları bir tür büyü olan hayvanlarla doludur.
Saki bir tür alçakgönüllülükle acımasız ve acıklı öykülerine önemsiz bir hava verir. Bu incelik, hafiflik ve vurgu eksikliği Wilde’ın tadına doyum olmaz komedilerini anımsatıyor.”
Ölümlü Ölümsüz - Mary Shelley
İçimdeki bunalımı atmak için ince bir şey ararken gözüme takılınca “Nasılsa otuz altı sayfa yirmi dakikada biter,” diyerek okumaya başladım. Maria Brzozwska’nın resimleriyle süslenmiş bir kitap. Açıkçası ben resimleri pek fazla beğenmedim. Benim sevdiğim bir tarz olmadığı için olabilir. Ayrıca sert kapak olduğunu da belirtmek isterim. Bu kadar ince bir kitap için neden sert kapak tercih edilmiş pek anlayamadım. Olmasa da olurmuş… Hikayeye gelince bir aşk hikayesi aslında. Sevdiği kadını mutlu etmek için bir simyacının yanında işe giren ve yaşadığı duygusal bunalımdan ötürü yanlış bir karar alarak bir sebepten -bunu söylemeyeyim- ölümsüzleşiyor. Daha çok genç yaşamaya devam ediyor. Yani ne desem bilemiyorum aslında. Çok da harika değildi. Bir çırpıda okunuyor doğru ama çok da iyi diyemem. Beni Mathilda’daki gibi etkilemedi. Hatta Mathilda’nın yanından bile geçemez.
Takdir sizin.