Hangi Kitabı Okuyorsunuz? (Detaylı İnceleme)

Müfit Özdeş - Son Tiryaki’ yi bitirdim. Ne yorum yapabilirim diye düşünüyorum aklıma bir şey gelmiyor. Çok güzeldi diyemiyorum, kötü de diyemiyorum ama birazcık abarttığımız kadar yokmuş diyebiliyorum. Güzel sayılabilecek öyküler var. En çok Yeraltı İnsanları’ nı beğendim. En azından ‘‘hoş bir kitap’’ demek yeterli bence.

2 Beğeni

Okuduğum ilk Jack London.
Konusu astral seyahat yapan bir mahkum.

Beyaz Diş, Vahşetin Cağrısı, Demir Ökçe gibi meşhur eserlerine bir göz gerdirip bırakmıştım, bu kitapta değil. Bu kitap başka.

Daha ilk paragrafta nedensiz heyecana kaptırdı beni. Devamlı çok büyük bir şey olacakmış gibi hissettiren satırlarına bayıldım. Korku veya gerilim türlerine ait öğeler yok ama çok gerildim, çok heyecanlandım.
Bayıldım
Herkese okuması için tavsiye etmekten başka yapabileceğim yok.
Bir eleştiri yapmam gerekecekse de yirmi birinci bölüm olmasa da olurdu
belki…
Paşa London bilir deyip bitirmek gerek.

15 Beğeni

Şu an Ahmet Nurullah Özdağ’ ın Türklerin Savaş Sanatı kitabına başladım.

4 Beğeni

Dragon Age: Origins oyununun öncesini anlatan The Stolen Throne’u okuyorum. Kitabın dörtte birini bitirdim ve oldukça güzel gidiyor. İngilizcesi gayet basit, olaylar sürünmeden hızlıca akıp geçiyor. Zaten oyunlarda Orlais’den nefret ederdim kitabı okudukça nefretim katlanarak artıyor. Oyunlara başlama niyetinde olanlara kitabı öneririm landsmeet’de vereceğiniz kararları etkileyebilir. Bundan sonra da The Calling’i okuma niyetindeyim. Keşke kitaplar ülkemizde de çevrilse de rahat rahat elimize alıp okuyabilsek.

7 Beğeni

Ne yazık ki oyun kitapları sadece oyunun popüler olduğu zamanda çok satıyormuş, sonrasında satış çok olmayacağı için de çevirilmiyor.

Dragon Age’in çizgi romanları da var, okumanı tavsiye ederim güzeller.

1 Beğeni

Yerdeniz Büyücüsü’nü okuyorum 50’nci sayfadayım, 50 sayfadır ya ben ne okuyorum böyle diyorum kendime. Bir gizem dolu, niye herkes ne yapacağını doğuştan biliyormuş gibi davranıyor? Ged hoop büyü yapıyor hooop Gandalf geliyor :d hooop hiç görmediği Roke Adası’nı biliyor, müdürün önünde diz çöküyor hoop cübbe giyip okula giriyor. Yok okula girmeyi dene belki olur diyor bekçi, sinir oldum biraz. Çok garip bir kitap, dili sade ama kendini okutmuyor şimdilik. Aklıma Harry Potter geldi okurken, YB’den esinlenip yazılmış sanırsam. Büyücü olduğunu bilmeyen bir çocuk, keşfedilmesiyle büyücülük okulan gider ve büyük biri olur. Ancak o ilk cümlesinden itibaren nasıl okuttu kendini. Hep böyle mi devam ediyor acaba seri? Kısacık kitabı bir bitiremedim kaç gündür elimde.

7 Beğeni

Etkilemek gibi olmasın ama Yerdeniz’i ben de tamamen aynı sebeplerle 100. Sayfada bırakmıştım :frowning: Benden başka herkes çok beğeniyor, ilk sizi gördüm kendim gibi.

4 Beğeni

Serinin sonuna kadar aynı şekile devam ediyor. Muhtemelen okuyucuyu hikayenin içine tam sokmayarak, kitapta verilmek istenen ana fikrin duygulardan uzak bir akıl yürütmeyle anlaşılması amaçlanmış.
Araya farklı kitaplar sıkıştırılarak okunursa muhtemelen rahatsız olmazsınız.

2 Beğeni

Aynen bu şekilde yazılmış. Araya iki tane bilimkurgu kitabı ve Hasan Ali Yücel dizisinden bir kitap sıkıştırdım anca okuyabiliyorum.

2 Beğeni

Kapaktan spoiler yedik iyi mi :smiley:

1 Beğeni

Ben de yarım bıraktım. Aynen dediğiniz gibi hoop ordan oraya ne oldu? Kimse sanki doğru düzgün karar almıyor. Karakterler olay akışını yönlendireceğine olması istenen olay karakteeri yönlendiriyor, konuşturuyor.

Bir de bütün fantastik büyücü okullarına girişte kayıt yaptırır yaptırmaz yemeğe mi başlıyorlar?
Kralkatili de öyleydi Harry Potter da.
Bizim okullarımızda sosyalleşme, arkadaş bulma gibi olaylar hep tenefüste ya sırada ya öğretmen masasının yanı başında olurdu. Yemekhaneye gelene kadar herkes birbirinin adını memleketini bilmiş olur üstüne bir de bununla ilgili şaka yaparlardı.

3 Beğeni

Yaratılan fantastik evrende ki büyücü okulunu Türkiye yemekhaneleri ile karşılaştırmasak mı? :sweat_smile:

5 Beğeni

Yerdeniz bana da aynı sebeplerden dolayı çok basit ve sıkıcı geldi. Sadece hikayenin ana noktaları düşünülmüş, geri kalanı hiç doldurulmamış. Hani bugün bilinmeyen bir yazar böyle bir kitap yazsa beğenilmemesine geçtim, basacak yayınevi bulamaz. Yetmişlerde yazılmış olması modern fantastik edebiyatın ne kadar ilerlediğini gösterir diyeceğim ama diğer tarafta da LOTR var.

1 Beğeni

Çok güzel bir kitap. Sade, anlaşılır bir dili var. Konuları 2 sayfa şeklinde özetleyerek anlatıyor. Psikoloji nedir? , Ruhsal Bozukluklar, İyileştirici Terapiler ve Gerçek Dünyada Psikoloji şeklinde alt başlıklar var. Ben severek okuyorum. Siz de psikolojiyle ilgiliyseniz mutlaka okumalısınız bence :blush:

14 Beğeni

Ölüm Kapısı Serisi’nin ilk kitabı olan Ejder Kanadı’nı okuyorum. Ejder Kanadı aynı yazarlar tarafından yazılmasına ve daha popüler olan Ejderhamızrağı Serisi’ne göre (sadece ilk kitabını okudum) gerek yazım kalitesi, gerek kurgu olarak belirgin biçimde daha başarılı.

3 Beğeni

İthaki Karanlık Kitaplık serisinin 17 numarası olan Şe7t4n kitabını okudum.

Yazarın daha önce bu seriden çıkan diğer kitabı İtfaiyeci kitabını baş karakterin saçmalıkları nedeniyle bırakmıştım. Bu kitabı da çok uzun süre önce alıp okumaya başlamıştım. Araya bazı durumlar girdi derken bitirmek bu zamana kısmetmiş. Başlarda diğer kitapta olduğu gibi yine sıkıldım fakat 300. sayfaya gelince işin rengi değişti. Bir baktım 200 küsür sayfa okuyuvermişim bir günde. Kitabın editörlüğü biraz kötüydü. Yazım hataları vardı. Son zamanlardaki dağılan kitap sorununu bu kitapta yaşamadım.

Kitap kurgu olarak çok güzel düşünülmüş. Ama 630 sayfa yerine 450’lerde bitseydi daha güzel olabilirdi. Bazı gereksiz yerler vardı. Sonu beni fazla tatmin etmedi ama beğendiğim bir eser oldu. Baba King’in eserlerini çok okuyan arkadaşlar oğlunun kitabını da çok beğenerek okuyacaklardır. Ben fazla S. King okumadığım için ilk başlarda zorlandım. Yine de okuyun derim. Puanım 8.5/10.

Not: İthaki Karanlık Kitaplık serisinden okuduğum son kitap oldu. Seriye devam etmeme kararı aldım. Ekonomik neden ve tür olarak polisiye kitaplarına geçeceğim için bırakıyorum. Bu seriden şu ana kadar elime geçen 18 kitaptan Melezler, Dokudünya ve İtfaiyeci kitapları hariç hepsini beğenerek okumuştum. Belki ileride beğeneceğim eser/eserler olursa alabilirim.

10 Beğeni

Odysseia bitti. İlyada’nın hemen peşine okumak istemiştim ama 3 yıl sonra anca okuyabildim. Kitap, Troya Savaşı’ndan ancak 10 yıl sonra vatanına dönebilen Odysseus’un bu 10 yılda başından geçenleri ve ülkesi İthake’ye döndükten sonra düşmanlarından intikam alma çabasını konu alıyor. Odysseus karakterini İlyada’da sevmediğimden dolayı bu kitabı beğenmeyeceğimi düşünüyordum ama aksine kitabı çok beğendim. Kitabın yazım tekniği bazı yerlerde İlyada’nın bile önüne geçtiği için sevmediğim ana kararkterli bir kitabı çok sevdim. İlyada’yı daha çok seviyorum ama iki kitabı kalite olarak birbirine denk buldum.

İlyada ve Odysseia okullarda zorunlu olarak okutulmasını en çok istediğim eserlerin başında geliyor. Kitapların yazarı Homeros’un Anadolu kökenli birisi olduğundan dolayı bu eserler bizim kültürel mirasımız ama Milli Tarih Anlayışı’mızda ülkemizin Pagan ve Hristiyan dönemleri yok sayıldığı, görmezden gelindiği için bu iki esere Yunanlılar tek başlarına sahip çıkıyorlar.

10 Beğeni

Fablehaven3

Kitap: Fablehaven - Gölge Salgını
Özgün Ad: Fablehaven - Grip of the Shadow Plague
Yazar: Brandon Mull
Yayın: Pegasus Yayıncılık
Baskı: 2013 Nisan, 1. basım, İstanbul
Çeviri: Yelda Rasenfos
Sayfa: 496
Özgün Basım: 2008 Nisan, ABD

Fablehaven dizisinin üçüncü kitabını da bitirdim. Bu kitap da önceki ikisi gibi beğenimi kazandı…

Kardeşi Seth ile birlikte serüvenin iki ana karakterinden biri olan on dört yaşındaki Kendra Sorenson, Akşam Yıldızı Cemiyeti’ne karşı uğraş veren Şafak Şövalyeleri’ne kabul edilir ve kendisine bir görev verilir. Kendra bir takımla birlikte Fablehaven gibi gizli bir arazi olan ve Arizona’daki Navaho topraklarında bulunan Kayıp Tepe’ye gidecek, oradaki gizli nesneyi -perilerin ilk kitapta kendisine vermiş olduğu gücü kullanarak- şarj edecektir. Kardeşi Seth ise büyükbaba ve büyükannesiyle birlikte Fablehaven’da kalır. Ancak Favlehaven’da çıkan salgın nedeniyle ışık yaratıkları karanlık yaratıklara dönüşmekte, insanlar gölge olmaktadır…

Birinci Kitap
İkinci Kitap
Dördüncü Kitap

11 Beğeni

Bu kitabı aslında çok daha önce alıp okumak istemiştim. Eşimin babalar günü hediyesi olarak elime geçti. Kitap 2018 yılında yayımlanmış 10. Baskıyı görmüş (benim okuduğum 10.baskı) öncelikle yazım yanlışı olarak sadece 1 yerde yanlışlık gördüm o kadar. Onun dışından hikayeye bakarsak zaten şifreler komplo teorileri vb. şeyler hep ilgimi çekmiştir. Kitabı 3 gün gibi bir sürede okudum bitirdim. Akıcı bolca bilgi terim var ama sıkmıyor. Tavsiyemdir yerli kurgu olarak çok hoşuma gitti.Bu arada sayfa sayısı 604. Ufacık hikayeden de parça paylaşayım.

Not: Kitapyurdunundan alınmıştır.

Gizemli bir tablo… Yeryüzünün efendilerine rağmen kurulmuş bir ülke… Ve bu ülkenin kaderi üzerinde oynanan büyük oyun…

İşadamı Hakan Turan’ın hayatı, manevi kız kardeşi Melek’in kaçırılması ile bir gecede altüst olur. Kız kardeşinin izini süren Hakan, kendini paranın kadim efendileri arasındaki bir savaşın ve yıllar önce gerçekleşmiş cinayetlerle kurgulanmış bir bilmecenin tam ortasında bulur. Tüm ülkeyi kaosa sürükleyen bu sırrın anahtarı Osman Hamdi Bey’in gizemli bir tablosundadır. Mihrap ismiyle de bilinen Tekvin’de…

Biz, Yeni Dünya Düzeni’ni yeraltının derinliklerinde karanlık bir mağara gibi tasarladık. Bu mağaranın bir ucunda, içeri ışık süzülen bir boşluk var. İnsanların sırtlarını ışığa çevirdik. Onları kollarından, boyunları ve bacaklarından zincirlerle bağladık. Öyle ki sadece karşılarındaki karanlık mağara duvarını görüyorlar. Işıkla aralarından bir sürü nesne geçiyor ve ışık bu nesneleri mağaranın duvarına gölge olarak yansıtıyor. İnsanlar, nesneleri değil, sadece onların duvara yansıyan gölgelerini görebiliyorlar.

8 Beğeni

Paul Auster - New York Üçlemesi

316900_85544_1564304079

Üçlemeye genel olarak baktığım zaman kitap bir üçleme olmaktan çok uzak, tek ortak noktaları dedektiflik hikayesi olmaları ve New York’da geçiyor olması. Üçüncü kitapta da zorlama bir atıf var diğer kitaplara o kadar. Birbirinden bağımsız kitaplar olarak okunabilir. Metis’in kitap kapakları için seçtiği fotoğraflarında kitap ile iç bir alakası yok rastgele seçilmiş resimler gibi.

Paul Auster’dan okuduğum ilk kitaplar, ince oldukları için tercih ettim. Yazarın yazım tarzı çok hoşuma gitti, çok akıcı yazıyor ve hızlı bir şekilde okutturuyor kendini. Cam Kent ve Kilitli Oda’nın yazım tarzları aynı ama Hayaletler kitabı sanki başka bir yazar tarafından yazılmış gibi, farklı bir anlatın tarzı seçmiş.Hikaye anlatımı güzel ancak hikayeler yarım kalmış gibi hep. Okuduğum üç kitapta da hikaye bir gizem ile başlıyor, kitabın sonlarına doğru çözülecek zannetiğimizde de bu gizem çözülmeden ya havada kalıyor ya da öylesine bir geçiştirme ile bitiyor. 4 3 2 1 kitabı en iyi eseri diye duydum ama 1100 sayfalık kitapta bu şekilde değildir diye ümit ediyorum.

Yazarın diğer kitaplarını okuyanlar varsa görüşlerini merak ettim. @Agape Sen galiba okumuştun yazarın bir kaç kitabını.

12 Beğeni