Hangi Kitabı Okuyorsunuz? (Yüzeysel İnceleme)

Benim için TİP değerlendirme dışı hocam zaten, tipik popülist, orta sınıf partisi TİP.

2 Beğeni

Çok teşekkürler üstat.

1 Beğeni

Tana French – İz Sürücü

Kitap özetle Amerikalı olan ve polislikten emekli olarak İrlanda’da küçük bir köye yerleşen Cal Hooper’ın köyde kaybolan bir gencin başına geleni bulmaya çalışmasını konu ediyor.

Düşük tempolu bir kitap, özellikle kitabın ilk 100 sayfasında konuyu ilerleten neredeyse hiçbir şey olmuyor, kalan kısmı da çok hareketli değil, bu açıdan özellikle aksiyon arayan okuyuculara sıkıcı gelebilir. Ben bu düşük tempodan rahatsız olmadım, çünkü yazar kitapta özellikle köy hayatı ortamını, oralardaki yaşam şartlarını ve insan ilişkilerini çok başarılı bir şekilde aktarmış, böylece kitabın içine çok daha fazla girebildim ve kitabı keyifle okudum.

Kitabın sonu bu tür polisiye kitaplarında genelde rastladığımızdan biraz farklı şekilde olmuş, bu da hoşuma giden noktalardan bir tanesi oldu. Benzer tarz sonlar bana hep aynı kitabı okuduğum hissini veriyor, bir süre sonra kitaplardan aldığım zevk de azalıyor. İnsanların genel yaklaşımı bu şekilde değil, alışılandan farklı yönlere giden kitaplar genelde yadırganıyor ve kitabın popülerliği bundan etkileniyor. Buna rağmen farklı şeyler deneme cesareti gösteren yazarların sayısı artar umarım.

Yazar Cal Hooper’ın ana karakter olduğu bir kitap daha yazmış, Türkçeye çevrilip çevrilmeyeceğini bilmiyorum. Ama yazarın ayrıca daha önce yazdığı Dublin cinayetleri diye bir serisi daha var ve Olimpos Yayınları bunları çevireceğini duyurdu. Umarım kitapların satışı iyi olur da tüm serinin çevrildiğini görürüz.

Tess Gerritsen – Dinle Beni

Tess Gerritsen’in Rizzoli & Isles serisinden Dinle Beni isimli kitabı birkaç koldan yürüyen, sonunda hikayenin birleştiği, yer yer twist’lerin olduğu oldukça sürükleyici bir kitap. Sayfa sayısı da fazla olmadığı için tek oturuşta bile bitirilebilir. Sevdiğim bir yazarın sevdiğim serisinden olan bu kitabı da keyifle okudum.

15 Beğeni

1984 kadar sağlam yazılmış bir distopya. En önemli farkı, iktidarı destekleyen bir ana karakterin gözünden anlatılması. Uzun süredir bu kadar derin cümleleri bir bilimkurgu romanında okumamıştım. Sanki eskiden, televizyon ve internetten önce, insanlar daha karmaşık düşüncelere sahipmiş gibi geliyor. Günümüzde yazarlar daha çok görselliğe önem vererek metnin felsefi derinliğini boşluyorlar gibi hissediyorum.

23 Beğeni

Elimdeki polisiye serilerden birer ikişer aldıklarımı “tamam ya da devam” kararı vermek için gözden geçirdim bugün, zira çoğu artık basılmıyor veya yeni evlerindeki fiyatlarla el yakıyorlar. Diğer yandan, 20-25 liralık eski kitaplar da 90-120 tl arası kargolarla geliyor sahaflardan. Dolayısıyla, her biri farklı zevklere hitap eden kalemlerin hangileri kendi kütüphaneme uygun, seçmek zamanı gelmişti. Şaşırtan tek bir sonuç dışında sürpriz olmadı, eleme oranının düşüklüğü de seçerken harcadığım zamanın boşa gitmeyişiyle sevindirdi.

2325493323254640

Lawrence Block - Bernie Rhodenbarr Serisi

  • Umduğunu Değil, Bulduğunu Yiyen Hırsız
  • Kipling’den Alıntı Yapmayı Seven Hırsız

İlk elime aldığım, serinin ilk kitabı "Umduğunu değil, bulduğunu yiyen hırsız"dı. Girizgah sonrası hırsızı eve giren polislerin ağzından tanımamız ve akabinde tanıtımda bahsedilen mevzunun patlak vermesi, kitabın elden bırakılmayacak tempoda gideceğinin işaretiydi. Ebat ve yazıtipi de okuma rahatlığı sağlıyor -ki, serinin 3. kitabı olan “Kipling” de pişman etmedi. Bu serinin 12 ana kitabının 10 tanesi dilimize çevrilmiş, son ikisi yok. Sayı olarak çok olmalarıyla beraber, en azından ikinci kitabı alarak 1-2-3 olarak barındırmak ilk etapta makul görünüyor.

23339999

Lilian Jackson Braun - Cat Who? Serisi

  • Kanepe Atıştıran Kedi


Donna Leon - Brunetti Serisi

  • Medcezir

Daha sonra yine mizahı ön planda olan “Cat Who?” serisine yöneldim. Burada da elimde 2. kitap vardı, 29 romanlık serinin bizde ilk beşi yayınlanmıştı, ilk dördünün en iyileri olduğu söylendiği için 1-3-4 almaya değer mi diye beşte bir kadarını okudum, ancak ısınamadım. Çok hafif kaldı. Konuşan kedi mevzusu için de fazlasıyla muadil vardı elimde. İlk elediğim seri bu oldu.

Medcezir ise, Ayrıntı’dan Ayrıksı’ya geçerek etiket yükselten, sonuncusu geçen yaz 33. kitap olarak çıkan Brunetti serisinin (Su Baskınında Ölüm) en iyilerinden sayılan beşinci kitabı. Burada da ilki en zayıfı bulunmakla birlikte ilk beş ila 9. kitaplar öne çıkıyor, hatta tanıtım yazısında “su bastığı” da söylenen Venedik güzellemelerini seri boyunca göreceğimiz umuduyla başladığım kitabı 70. sayfada bıraktım. Ki 240 sayfa falandı. Diğer kitaplara isim babalığı da yapacak “yüksek mevkilerdeki dostlar” gibi tabirlerin altı dolmadan, vurucu cümlelerle akıp gidemeden, hayal kırıklığıyla seriyi terk eyledim. Benim için absürd olansa bu kitabı sahaftan başka kitaplara karşı takas ile almamdı.

2074940523340746

Fred Vargas a.k.a. Frédérique Audoin-Rouzeau - Komiser Adamsberg Serisi

  • Mavi Çemberli Adam
  • Neptün Rüzgarları Altında

Zıpkın gibi bir tanışmayla başlıyor serinin ilk kitabı “Mavi Çemberli Adam”, gözünü kaybeden adamla bacağında köpekbalığı yarası taşıyan kadının olmasa da olur bıkkınlığındaki kara mizah sohbeti, giriş için ilgi çekici bir seçim.

12 kitaplık seriden 1-2-4-6 ve sonrasında 10 ila 11 ülkemizde basılmışken (3 çizgi roman, 5 ingilizce yayınlanmamış) ben 1 ve 6. kitapları edinmiştim; 6 numaralı “Neptün”, Brunetti sonrasındaki en uzun okumam oldu (sanıyorum beşte bir) fakat o da polis merkezinde yaşanan iç çatışmayla hakkını vererek yazara şapka çıkarttı. Önce 2 ve 4’ü, sonrasında kalanları edinmeyi planlıyorum.

Ellis Peters - Cadfael Birader Serisi

  • Fazladan Bir Ceset

3538401649247653


Lindsey Davis - Marcus Didius Falco Serisi

  • Gümüş Domuzların Esrarı
  • Tunç Gölgeler

Antik Roma’da geçen ilk farklı seri, Cadfael (3/19 basıldı; Derek Jacobi ile TV’ye yüzünü verdi) ve Marcus Didius Falco (3/20 kendisi, 3/15 kızı Flavia Albia basıldı) sıradaydı; yine iki kadının, Ellis Peters ve Lindsey Davis’in elinden çıkıp tamamlanmış olan bu seriler gayet akıcıydı. Özellikle Falco direkt ilk sayfadan bile kopup giderek şu havuzun en hızlı girişini yaptı. Yazarın halen hayatta olduğunu fakat yukarıda andığım ikincil seriye devam ettiğini hatırlatayım. Cadfael’de ise aslında güncel baskılar bulunmasına rağmen, ben çevirmeni de farklı olan ortanca kitabı tercih etmiştim, diğer ikisinin bende karakter referansını kaybetmiş mütercimine karşılık. Falco’nun 3. kitabını ekleyip bu kısmı geçeceğim sanırım; belki Prevost’un Da Vinci’li Roma’da Yedi Cinayet’ini yanlarına eklerim. Ellis Peters demişken, Antik Mısır serisiyle Elizabeth Peters’i de pdf olarak okumuş fakat beğenememiştim, yine de serinin (Amelia Peabody) denk gelemediğim ilk kitabı Kumsaldaki Timsah bir köşede alınmayı bekliyor; o seri de 18 kitap ve yanılmıyorsam 5 kitaplık Altın serisinden sonra, başka bir yerden Tutankhamon’un mezarının açıldığı final kitabı basıldı.

208673852

Colin Dexter - Başkomiser Morse Serisi

  • Valerie Taylor’a Ne Oldu?

İçlerinde en güncel seri bu sanırım, üçüncüsü de yeni çıkmışken, Inspector Morse ve prequeli Endeavour ile ekranlarımızdan aşina olduğumuz karakterin Colin Dexter imzalı serisine ikinci kitabıyla giriş yaptım. Bu seri de 12 kitapla tamamlandı, yani devam ederse 9 kitap daha çıkacak. Önce 1-3’ü alıp sonrasında ne çıkarsa tamamlamayı düşünüyorum.

Tüm bunlar ışığında, “mizah” kısmına önyargılı yaklaştığım düşüncesiyle Edmund Crispin’in daha önce elediğim "Kaybolan Oyuncak Dükkanı"nı da edinilecekler listeme geri yazdım.

9 Beğeni


Babil dillerin kökeni, birbirleriyle bağlantıları ve çeviri açısından çok iyi hazırlanmış bir kitap okurken kendimi gerçekten çeviri konusunda akademik eğitim alıyormuş gibi hissettim. Bu konuda benim için tek sorun sayısalcı biri olarak biraz bağlanmakta zorlanmam oldu. Bu yüzden kitabın ilk yarısı benim için yer yer sıkıcıydı. İkinci yarıda tempo arttı.
Kitap fantastik türünde geçiyor ve aslında çok güzel işlenebilecek bir fantastik öğeye sahip ama bana göre geri planda kalmış, ben gümüş işlemeciliği konusunun daha ön planda olmasını isterdim açıkcası.
Yazarın dili, konusu, karakterler genel olarak güzeldi ama belki ben büyük beklentiyle başladığımdan benim için ortalama kaldı. 4/5 :star:

14 Beğeni

Hangi kitabı okuyamıyorum ? diye sorsanız daha doğru olur :frowning:
Roberto Bolano nun meşhur 2666’sı nı okumaya çalıyorum.Ölümünden hemen önce son yazdığı , normalde 5 kitap olarak düşündüğü,fakat varisleri tarafından tek kitap altında topladığı,Benno von Archimboldi adlı Alman bir yazar ın etrafında dönen (sanırım) olayları anlatan tuğla ötesi bir kitap.
Yetemedigim bir kitap oldu maalesef.Hiç akıcı bir kitap değilmiş 17 günde ancak 320 sayfa okuyabilmişim tam bir fecaat.Basit ama yorucu bir anlatımı var daldan dala atlıyoruz ordan başka bir ağaca…konu bütünlüğü yok yada çok az.Kitap gercekden sizden çok şey istiyor,odaklanmanızı,yorucu anlatımına rağmen herşeyi hatırlamanızı istiyor.karşılığında da çok bir şey vaadetmiyor.
Ama dediğim gibi bu benim yetememe durumu ile de alakalı olabilir :slight_smile: öyle yada böyle bitirmeye kararlıyım.

7 Beğeni


Stepançikovo Köyü’nü okudum.

Kitapta pek Dostoyevski tadı alamadım. Karakterler yeterince derin değil, neyi neden yaptıkları pek anlaşılmıyor. Konusu da romandan ziyade komedya olmaya daha müsait. Sanki Dostoyevski komedya olarak bastıramamış da sonradan romana çevirmiş gibi duruyor.

3 Beğeni

Strugatskilerin "Ölüme Yazgılı Şehir"ini okudum. Yazarların diğer kitapları gibi; bilimkurgu yönü kendini hissettiren ama daha çok sosyal, politik alt metne odaklanmış bir kitaptı.

Kitabı genel olarak sevdim ama bilimkurgu yönünün sönük kalması pek hoşuma gitmedi. Kitabın biraz erken bitmesi de hoşnutsuzluğumun bir diğer kaynağı.

Strugatskilerin herhangi bir kitabını okuyup sevmiş olanlara tavsiye ederim. Geri kalanlara da herhangi bir Strugatski kitabı okumalararını öneririm.

Puanım 7/10

Not: Gözüme birkaç tane yazım hatası çarptı, İthaki pek düzgün bir iş çıkaramamış.

11 Beğeni

Adsız2

KAPILAR KİTABI - GARETH BROWN

Kitabı bitirdim. Değişik ama güzel bir kitap, beğendim. Konusu; Kitapevinde çalışan Cassie adlı kızın bir kitabı bulmasıyla başlıyor. Bu kitap kapılar kitabı. Bununla istediği her yere gidebiliyor, sadece o kitap elinizde olsun ve istediğiniz bir kapıyı hayal edin, sonra hop oradasınız. Ama bu kitap yok sadece özel kitap olarak, daha pek çok farklı güçlere sahip kitaplar var ve onları ele geçirmek isteyen kitap avcıları ve onlardan da beter güçlü bütün kitaplara sahip olmak isteyen Kadın diye bir kadın var. Cassie ve arkadaşları bu insanlarla baş etmek zorunda kalıyor ve ölüm kalım savaşı veriyorlar. Bir noktadan sonra kitap çok hızlı gidiyor ve oradan oraya, oradan buraya derken bir bakmışsınız kitap bitmiş. Kitap oldukça akıcıydı ama dikkat de isteyen bir kitap olduğunu söyleyeyim.

Puanım: 9/10

@yates232

11 Beğeni

Tam bu sabah sana yazacaktım bununla ilgili, dedim bitirmemiştir, bekliyeyim :slight_smile:
Teşekkürler :slight_smile:

2 Beğeni


Kült Gotik roman Drakula’yı okudum. 2 yıldır kitap okuma konusunda çok geriye gitmiştim. Hayatımın yeni döneminde, kitap okuma isteğimi ve heyecanımı tekrar kazanma adına Drakula benim için güzel bir durak oldu. Hâlihazırda sinemada yaptığı işlerle sevdiğim yönetmen Robert Eggers’in Nosferatu uyarlamasından hareketle Drakula’ya başlamıştım. Korku ve fantastik türünün edebiyatta, sinemada temel yapı taşlarından biri olan bu klasikten çok etkilendim. Kitabın sürükleyici diliyle birlikte atmosferine bayıldım. Kitap, okuma ve araştırma heyecanımı hemen farklı eserlere yöneltti bile…

14 Beğeni

İki kitabı okumaya çalışıyorum, Nietzche “Böyle buyurdu zerdüşt” ve Simone Weil “Yerçekimi ve inayet”, Zerdüşt’ü zor bir kitap sanıyordum, şu ana kadar bildiklerimin tam tersini anlattığı için biraz dengesizlik oluşturuyor bende, ama iyi bir dengesizlik bu, düşünmeye iten bir kitap, bazı kısımlar hoşuma gitmiyor, ama gitmesi için yazılan bir kitap değil zaten sanırım.

Simone Weil’in kitabını yer yer okuyorum, ilgimi çekeceğini düşündüğüm başlıklardan başladım. Byung-chul Han bir röportajında Simone Weil’in reenkarnasyonu olduğunu düşündüğünü söylüyor (düşüncelerini kendine çok yakın bulduğunu ifade etmek için). Bitirdikten sonra belki daha kapsamlı bir şeyler yazarım, önce anlamam gerekiyor :sweat_smile:

Keşke biraz daha hızlansam, daha iyi okuyabilsem. Bu arada doğu-batı’nın tüm kitaplarını alasım var, baskı ve çeviri olarak çok iyiler.

6 Beğeni

Şu an Dune ve Altıncı Koğuşu aynı anda okuyorum.Dune’a Aralık ayında başladım.Çok sürükleyici.Yazar hikayeyi anlatırken kitaptaki karakterleri çok iyi kullanmış.Olaylar arasındaki bağlantılar çok iyi.Altıncı Koğuş Anton Çehov’dan okuduğum ikinci kitap.Çehov sevdiğim bir yazar ve diğer kitaplarınıda mutlaka okuyacağım.

3 Beğeni

Kadim Kanunlar serisinin ikinci kitabı olan Astıktan Sonra’yı bitirdim ve ilk kitaptan daha çok beğendim. Kitapta üç ana bölüm farklı karakterler üzerinden işlendi. Üçünü de heyecanla okudum.
Bence bu kitabın yıldızı Sand dan Gloktaydı en beğendiğim bölümler onun olduğu bölümlerdi. Ayrıca ilk kitapta klasik zengin şımarık biri olarak gördüğümüz Jezalı açıkcası çok umursamamıştım ama bu kitapta yaşadıklarından sonra olgunlaşmasını görmek güzeldi karakteri daha çok sevdim.
Kitap tam ara bir noktada merakta bırakarak bitti 3. kitabı da yakın zamanda okumayı düşünüyorum. 5/5 :star:

15 Beğeni


Silo’yu okudum.
Dizisinin 2. sezon finalini izledikten sonra alıp okudum. Bu kitapta olan olaylar dizide 2 sezon boyunca işlenmiş ama kitap ve dizi bire bir gitmiyor, özellikle kitabın yarısından sonra kitap ve dizi genel olarak aynı olaylar olmasına rağmen birbirinden ayrışıyorlar.

Kitapta post apokaliptik bir romana göre çok fazla karakter yer alıyor ama çok fazla olay olduğu için birkaç karakter dışında karakterleri yakından tanıyamıyoruz, umarım diğer kitaplarda karakterler genişletilir. Özellikle Solo’yu daha iyi tanımak istiyorum. Kitapta iki kitaba yetecek kadar aksiyon olduğu için sürekli olaydan olaya atlıyoruz bu yüzden de okuması son derece kolay bir kitaptı. Okurken bir an bile sıkılmadım.

12 Beğeni

image

Yıllar önce raflarda İsmail Saymaz’ın kitaplarını görünce popülist bir yazar olduğunu düşünüp uzak durmuştum. Hâlâ da biraz öyle olduğunu düşünsem de ülkemiz için çok önemli konuları anlaşılır bir dille, kanıtlara dayanarak anlatmasını takdir ettim. Birçok yerde “Yurdumun insanı bu kadar saf olamaz!” deyip kaynakları kontrol etme ihtiyacı hissettim.
Maalesef çoğu doğruydu.

İki kitap da mutluluk vaadiyle cahil insanların kandırılmasını anlatıyor. Bu insanlar arasında okumuş, iyi mevkilere gelmiş iş adamları, siyasetçiler ve sanatçılar bile var. Konuşmalarından alıntıları okurken kanım dondu, çünkü ben de samimi olduğum konularda insanları ikna etmek için aynı kelime kalıplarını ve örnekleri kullanıyorum. Doğruyu yanlıştan ayırt etmek o kadar zor ki…
İlgimi en çok çeken ise zar zor biriktirdikleri paraları nasıl olup da bu kadar kolay başkalarını emanet edebilmeleri. Saymaz’ı okuyana kadar münevver bir birey olmanın üniversite eğitimi ve meslek hayatında kazanılan sosyal tecrübelerle mümkün olduğuna inanırdım. Fakat şimdi görüyorum ki bunlara sahip olanlar bile dolandırıcıların ağına düşebiliyor. Bütün fikir sistemimi gözden geçirmek zorunda bıraktı bu okuma.

Yazar hakkında tek eleştirim, kitapalrın sonucunu kendi ideolojisinin haklı olduğunu belirtmeye bağlaması. Nedir ideolojisi? Sosyalizm ve dine şüpheli yaklaşma… Herkesin düşüncesine saygı duyarım ama bunların konuyla ilgisi neredeyse yok. Aklıma gelen tek çözüm, küçük yaşlardan itibaren çocuklara temkinli ve sorgulayıcı olmayı aile,okul ve medya mecralarında öğretmek.

Not: Çocukken Akasya Durağı ve Arka Sokaklar gibi dizilerde o kadar çok dolandırıcı tiplemesi gördüm ki artık dürüst insanlara bile inanamayan korkak biri oldum. O dizileri kaliteleri yüzünden eleştirsem de şuan yayınlanan yapımlardan daha çok eğittiler beni.

4 Beğeni

Muhtemelen din ve savunucularının sorgulayıcılığı engellediğinden kaynaklanıyor bu durum. Bir de dindar kesime dinci bir izlenim verirsen ve inşallahla maşallah tarzı konuşursan kandırman çok daha kolay.

1 Beğeni

Yaşadıkları gezegene sürgün edilmiş Alterralılar ile yerlileri olan Tevarlıların ortak düşmanı Gaallere karşı mücadelesini anlatan bir kitaptı. Birbirlerine karşı önyargılı, yapı olarak tamamen farklı olan iki toplumun nasıl ortak bir yerde buluşabileceği güzel anlatılmıştı. Konusu bakımından potansiyeli yüksek ama çok kısa olduğu için bir şeyler eksik kaldı benim için. 4/5 :star:

14 Beğeni


Miso Çorbasında - Ryu Murakami

Çok iyi başladı. Müthiş bir gizemle devam etti. Dehşet saçtı. Kan, revan. Sonra tatmin etmekten uzak bir sonla bitti. Kitabın etrafında dönen vaveylayı anlamadım.

12 Beğeni