Hangi Kitabı Okuyorsunuz? (Yüzeysel İnceleme)

Platon - Devlet bitti.

‘‘Bir devlette başa geçenler, başa geçmeyi en az isteyenler oldu mu, dirliğin de, düzenin de en iyisi olarak var demektir. Baştakilerin böyle olmadığı yerdeyse, ne dirlik vardır ne de düzen.’’ demiş Eflatun abimiz yüzlerce yıl önce. Daha ne desin?
Felsefi terimlere boğulmadan rahatça okunabilecek bir kitap. Bu kadar rahat okunacağını hiç düşünmüyordum okumadan önce. Metinler böyle olunca insanın içinde hemen bir felsefe hevesi doğuyor. :slight_smile:

:star: :star: :star: :star:

11 Beğeni

Ördekler, Newburyport - Lucy Ellmann

“Ördekler, Newburyport”u yarıladım ve bu mükemmel roman hakkında ‘ara yorum’ yazdım. :writing_hand:t2:Yazımı kısa tutmak isterken kendimi tutamadım, çünkü bayılıyorum bu kitaba. :face_holding_back_tears::yellow_heart: Bitirdiğimde uzuuuuuuunnn bir inceleme kaleme almak istiyorum. :hatching_chick:

Yorumum:

https://www.instagram.com/p/DKMZUWAIW6i/?igsh=YzE0dmVtcnhnZmx5

10 Beğeni

Sarı Yüz - R. F. Kuang

Okuması çok keyifli. Özellikle kitapların yayımlanma sürecine dair merakınız varsa. Derler ya “Sayfa-çevirten” cinsten. Bolca klişe var. İyi kullanılmışlar. Sonunu daha vurucu bekliyordum. Sevdim.

Not: Kitap tuhaf bir his bırakıyor. Kendini gerçekleştiren kehanet gibi bir his.

27 Beğeni

Richard Dawkins’ten yine güzel, anlaşılır ve okuması çok zevkli bir kitap. Eser uçma konusunu evrim ile beraber anlatıyor ve bu anlatıma da şahane görseller renk katıyor. Bilimle ilgilenen ve evrim komusuna merakı olanlara öneririm. Darwin’in Türlerin Kökeni adlı eserinde incelediği kuş sınıfını Dawkins, örneklerle çok daha basit bir şekilde herkese hitap ederek yazıya döküyor.

8/10

17 Beğeni


İlk Victor Hugo kitabımdı. Mutlaka okunması tavsiye ediyorum günümüzdeki bazı olaylarla çok benzerlik içeriyor :slight_smile:

12 Beğeni

image

İlk başlarda okurken pek beklentim yoktu. Nüfus sorununun yanında dedektifimiz bir cinayetle ilgileniyor. Okur olarak da katili biliyoruz. Ama kitap bunun üzerinden değil de nüfus sorununun getirdiği büyük sorunlar üzerinden yoluna devam ediyor. Bilimkurgusal olarak ‘distopya’ kelimesinden başka bir şey yazamayız. Yine de yazarın anlatımı kitabı yarım bırakma fikrini kitabı bitirene kadar engelledi. Yazarın seçtiği konunun içini hayli hayli de doldurduğunu belirtmem gerekiyor.

7/10

26 Beğeni

Geçen hafta Puslu Kıtalar Atlası tarzı bir şeyler ararken yolum Sinek Isırıklarının Müellifine (Barış Bıçakçı) düştü. Daha önce şiirlerinden tanıyordum adamı ama bu romanı başka bir şeymiş. Sanki Ankara’nın gri duvarlarına sinmiş bir melankoliyle, gündelik hayatın içinde görünmeyen detayları söküp çıkarmış.

Olay çok büyük değil, bir grup adam bir film senaryosu yazmaya çalışıyor ama mesele zaten olayda değil. Aralarındaki diyaloglar, geçmişle kurdukları o ince bağ, taşra zekâsı, hafif alaycılık, ama bir yandan da samimi bir yalnızlık var kitapta. Yer yer duraksatıyor, “bunu ben mi düşündüm, yoksa o mu yazdı?” diye sorduruyor.

Eğer çoksatanlardan sıkıldıysan ama edebi kasmadan da edebiyat yapılabilir mi diyorsan bak derim. Alttan alta vuran bir hüznü var ama arabesk değil, yani yerinde. Düşük nabızlı, yüksek etkili.

12 Beğeni

Efsuncu Baba’ya başladım. 7 sayfa okudum sadece, böyle okuyorum ben. Amaç atomik ilerleme.

Neyse! Bir iki sayfa sonra şunu dedim: “Ay ben buna gülerim.” :sweat_smile:

Agop ile Kirkor manyak şeyler :crazy_face:

8 Beğeni

İskender Pala - Şah ve Sultan bitti.

İskender Pala’ nın elimde, çok önceden aldığım iki romanı vardı. Babil’ de Ölüm İstanbul’ da Aşk romanını pek beğenmemiş ve kalan bu kitabını da muhtemelen okumam kategorisine koymuştum. Yine de okudum. Okunmadan durmasın dedim. Peki beğendim mi? Hayır.

Aşk romanı olarak tarihi kurgusundan azade şekilde okunsa belki bir dereceye kadar kabul edilebilir ama işin içine tarih girince olaylar değişiyor. Tarihi gerçekler konusunda net bilgim yok ama belli ki bazı şeyler değiştirilmiş ya da değişik anlatılmış. Olaylar Şah İsmail ile Yavuz Sultan Selim devrinde geçiyor. Alevi sünni karmaşası. Malum. Fakat abimiz bunu biraz kendi tarafına yontarak anlatıyor. Orası bariz şekilde belli. İçeride nesnel olmaya çabalıyor ya da öyleymiş görüntüsü çizmeye çalışıyor ama olmuyor. Taraflı davrandığı belli. Tarihi gerçeklere hakim değilim ama geriye çekilip baktığınızda iki taraf da öldürmüş lakin abimiz bu tarafı biraz kayırmış. Niyet okumak gibi olmasın ama İ. P. abimiz şunu demeye çalışmış gibi geldi, sünni tarafında olduğu için. ‘‘Bugüne kadar sürekli Yavuz şu kadar öldürdü, bu kadar öldürdü dediniz. Şah İsmail de bir o kadar öldürdü. Ona niye bir şey demiyorsunuz.’’ Ancak bunu bazı gerçekleri değiştirerek yapıyor. Neyse… Orası gerçekleri değiştirenle Allah arasında.

Roman Osmanlı Türkçesinin verdiği güzel anlatımın ve güzel cümlelerin desteğiyle akıcı olmayı başarıyor ama yine de bir olmamışlık hissi var. Sayfalar hızlıca aksa da bu his yerinde duruyor. İskender Pala bir divan edebiyatı uzmanı. Bana divan edebiyatını sevdiren kişi. Divan edebiyatıyla ilgili üç beş kitabını da almıştım. Bu romanı okuyunca ‘‘abi sen roman yazmasan mı acaba? Divan edebiyatı iyi gidiyordu. Şiirler, aşk, meşk, aşık, maşuk vb. güzel oluyordu.’’ derken sonra başka romanlar da yazdığını hatırladım. Sanırım İskender Pala romanıyla alakam bitti.

Kitaptan aklımda kalan ve beğendiğim sadece iki şey var:

Sanma şâhım herkesi sen sâdıkâne yâr olur
Herkesi sen dost mu sandın belki ol ağyâr olur
Sâdıkâne belki ol bu âlemde dildâr olur
Yâr olur ağyâr olur dildâr olur serdâr olur. [Selimi]

Eya gönül kuşu derler behar imiş, mene ne
Bisat-ı ıyş aceb ruzigar imiş, mene ne

Deyirler oldu deli Leyli zülfüne Mecnun
Deminde ol dahi bir bikarar imiş, mene ne

Ahuttı yaşamu devran, baturdu kanuma el
Rakib elindeki dest-i nigar imiş, mene ne

Bu baht-ı bed ki menim var, Hatai ol şuhu
Gam ehline diyeler gamküsar imiş, mene ne. [Hatai]

7 Beğeni

41g1KFwsNbL.SY445_SX342

Alacakaranlık İtirafları

Serinin en iyi iki polisiyesinden biri olan Şeytanın Çırağı’na güvenerek aldığım Hamao’nun bu ikinci kitabı, barındırdığı üç öyküye karşın, öncülünün etkisini yaratamıyor. Bunda suçların çözüm aşamasında hiçbir sürpriz barındırmayışı kadar, çeviri dilinin yavanlığı ve sık kullanılan “ne…ne…” bağlacı başta olmak üzere, anlatım bozukluklarının payı çok. Şu halde bana hitap etmedi. Yazarın zekasına hayran kalayım diye başına oturduğum kitaptan, karısının, çocuğunun ölümünün hayalini kuran Japonlar hasebiyle, Nanking, Birim 731 gibi kirli sicil sayfalarını düşünerek kalktım.

3 Beğeni

image

Bir gazeteciye yakışır şekilde yazılmış sistemin nasıl çalıştığını kolayca öğreten harika bir kitap. Murat Ağırel ‘gazetecilik’ kimliğini önüne koyarak bu kirli çarkın arasında ezilmememiz için bizleri karşısına alıyor. En baştan diyor ki; kimlerin ne yaptığını tahmin edebiliyorum ama somut bir delil olmadığı için onları bu kitaba dahil edemiyorum.

Fakat verdiği örneklerle ve basılı delillerle o tahminleri bize el altından gösteriyor Murat Ağırel. Kitaptaki yasadışı bahis sitelerinin kazançları her seferinde vay be dedirtiyor. Ve bir de ülkedeki adaletin satın alınabileceğini hepimizin gördüğü örnek! kişilerle kanıtlıyor Kirli Çark.

9/10

9 Beğeni

519xxYqFVGL.SY445_SX342

Panorama Adasının Tuhaf Hikayesi

Öykücülüğü daha iyi herhalde Rampo’nun. Onun da romanını sevemedim. Kuru anlatı, amatörlere yaraşır olay örgüsü, polisiye rafımda tekrar yarıya indirdi Japon edebiyatını. Beğendiğiniz yazarların diğer başka kitaplarında hüsrana uğramak ayrı bir tatsızlık. Umudum 3/3 bayıldığım Perutz’un diğer iki kitabında. Önüme başka eser düşmezse tabii ki.

1 Beğeni

Brandon Sanderson Parlayan Sözler 2 bitti…

Kısaca söylemek gerekirse bu adam beni acayip yoruyor. Başlangıçlar bir yüksek sonra birden emekleme hızına geçiş sonra hafif yürüme gösterir gibi yapıp yerlerde süründürmesi ve en son da uzay seviyesinde bir bitiş. BS kitabı okumak net 90dk halı saha maçına denk kalori yaktirir söyliyeyim.
Kitaba gelecek olursak 4 kitap sonunda artık bazı şeyler in ortaya çıkması bu kitabı diğerlerinden tabiki de ayırıyor.
Ben asıl 4 kitaptır harap ovalara sıkışan bu olaylar zincirinin bitişi ile hikaye nerelere evrilecek onu merak ediyorum

9 Beğeni

Hep Shallan yüzünden bu süründürmeler. :joy:

1 Beğeni

Sorma valla soyadını tam hakediyor :smiley::smiley:

1 Beğeni

Jasnah’nın yerine Shallan mı olmalıydı acaba? :joy:

1 Beğeni

Yazarın portföyünü uzun zamandır takip ediyorum ve özellikle bu serinin konusu oldukça ilgimi çekmişti. Orijinal dilinde okumaya başlamadan önce Türkçe çevirisini denemek istedim. Ne yazık ki Türkçe çevirisi beklentimin çok altında kaldı. Yaklaşık 300-350 sayfa okumama rağmen bir türlü akmadı; metne giremedim, duyguyu ve atmosferi hissedemedim. Karakter diyalogları doğallıktan ve kitabın türünden baya uzak. Anlatım yer yer mekanikleşiyor. Betimlemelerde kullanılan anlatım dili kötü. Çevirideki kopukluklar, bazı bariz yazım hataları ve dilin doğallıktan uzak yapısı, kurgunun gücünü gölgede bırakmış. Bu nedenle seriye orijinal dilinde devam etmeye karar verdim. Keşke başka bir yayınevi tarafından özenli bir çeviriyle okurla buluşsaydı. Yazarın en merak ettiğim ve yakın dönemde çıkacak olan diğer kitabı: Çoğunluğun İradesini iyi bir çeviri olmazsa muhtemelen almayacağım. Orijinal dilinden devam.

13 Beğeni

Son zamanlarda herkesin dilinde olan Sarmal Eğrisi’ni, sosyal medyada ve arkadaş sohbetlerinde sıkça duyduğum için merak edip aldım. Açıkçası, bu kadar konuşulmasının hakkını veren bir kitap olduğunu düşünüyorum. Okuduğum en iyi romanlardan biri, hatta belki de en iyisi diyebilirim. Muammer Eroğlu, bilim-kurgu, tarih ve felsefeyi öyle ustaca harmanlamış ki, hikâye hem sürükleyici hem de düşündürücü bir deneyim sunuyor.

Kitap, 18 yaşındaki Mertcan’ın iç dünyasındaki çalkantılarla başlıyor. Modern çağın yalnızlığı, özgüvensizlik ve sosyal medya çağının gençler üzerindeki baskısını çok gerçekçi bir şekilde yansıtıyor. Mertcan’ın odasına hapsolmuş hayatı, hepimizin bir şekilde tanık olduğu ya da yaşadığı bir gerçeklik gibi. Ama hikâye burada kalmıyor; yapay zeka Sirby’nin devreye girmesiyle işler bambaşka bir boyuta taşınıyor. Mertcan’ın 17. yüzyıl Osmanlısına, IV. Murad dönemine ışınlanması, bilim-kurgu ve tarihi bir araya getiren cesur bir hamle. Bu geçiş, sadece bir zaman yolculuğu değil; aynı zamanda Mertcan’ın kendi korkularıyla, geçmişiyle ve kimliğiyle yüzleşmesinin bir metaforu gibi işliyor. Sipahi Selim Paşa’nın efsanevi hikâyeleri ve Mertcan’ın babasıyla olan karmaşık ilişkisi, felsefi derinlik katıyor. Kitap, “İnsan kendi kurtarıcısıdır” gibi mesajlarla, bireyin içsel dönüşümüne dair güçlü bir sorgulama sunuyor.

Yazarın, dini alıntılarla hikâyeyi zenginleştirmesi de dikkat çekici. Tevrat, İncil ve Kur’an’dan alıntılar, evrensel bir insanlık arayışını vurguluyor ve Mertcan’ın yolculuğuna manevi bir boyut katıyor. Tarihi sahneler, özellikle Bağdat Kuşatması ve serdengeçti bölümleri, o kadar canlı ki kendinizi o anın kaosunda hissediyorsunuz. Bilim-kurgu unsurlarıysa, özellikle Sirby’nin “tehlikeli” yapay zeka olarak tasviri, günümüz teknolojisine dair merak uyandırıcı bir eleştiri getiriyor.

Kitabın en çok konuşulan yeniliklerinden biri, QR kodla karakterlerle sohbet edebilme özelliği. Bu, edebiyat dünyası için gerçekten ilginç bir inovasyon. Mertcan, Sirby ve IV. Murad’la konuşabilmek fikri kulağa çok havalı geliyor, ama açıkçası beni pek sarmadı. Belki de hikâyenin içine o kadar dalmıştım ki, dışarı çıkıp bir yapay zekayla muhabbet etmek istemedim. Yine de bu özelliğin, özellikle genç okurları çekmek için akıllıca bir hamle olduğunu düşünüyorum.

Samimi bir şekilde söylemek gerekirse, Sarmal Eğrisi beni şaşırttı. Hem modern dünyanın yalnızlığına hem de tarihin epik ruhuna dokunan, aynı zamanda insanı kendi iç dünyasıyla yüzleştiren bir roman.

6 Beğeni


Okumayı yeni bitirdim. King bu kez beklentimin altında kaldı. Holly Gibney’de ısrarcı olarak herhangi bir polisiye seri halinde kitaplar yazmaya başladı. Bu kitapta bir seri katil (aslında seri katil de değil, rastgele cinayetler işleyen katil), bir “kürtaj karşıtı yobaz” ısrarlı takipçi (stalker, Türkçeleştiremedim), bu takipçinin peşinde olduğu feminist bir aktiviste korumalık yapan Holly Gibney, iç içe geçmiş olay örgüsü ve ufacık gerilim var. Nerde ustanın eski gerilim dolu kitapları, nerde son yıllarda yazdıkları. Sanırım yaşlanmaya başlıyor :disappointed:. Tamam, bir macera-polisiye eseri olarak bakılırsa güzel, sürükleyici ama beklediğim gerilim kitabı değil. Holly de benzer yapıdaydı, onda biraz daha klostrofobi, yamyamlık öğeleri üzerinden gerilim vardı ama Never Flinch maalesef bana hitap etmedi.

3 Beğeni

Kitap ilk başlarda farklı bir topluluğu bizlere tanıtıyor. Bu insan topluluğu koridorlarda yaşıyorlar ve hayatlarındaki tek ilginçlik ise keşfedilmemiş kapalı odalarda buldukları garip aletler ya da başka şeyler. Sayfalar ilerlerken bu topluluğa daha hakim oluyoruz ama sonrasında Devler ve Hariciler gibi başka insan toplulukları da olduğunu öğreniyoruz.

Her neyse. Her 6 saatin bir gün ettiği bu yerde bir grup insan hiç gidilmeyen yerlere gitme kararı alırlar ve hikayemiz de bu noktadan sonra seviye atlayarak okuru kendisine bağlamayı başarır. Grubun rahibi olan Marapper’ın öğretilere dair anlattıklarıyla ve diğer üyelerin merakları bir olunca birçok gizlenmiş şey yavaş yavaş açığa çıkmaya başlar.

Genel olarak yer yer beğendiğim bir eserdi. Kitap sonlara doğru ne zaman her şey açıklığa kavuşacak diye sordursa da gerekeni yapıp iyiymiş dedirtti bana. Aşırı beklentiye girilmeden okunabilir.

7/10

11 Beğeni