Ruhşen Doğan Nar’ın en yeni kitabı Hıyar Hapı Meselesi daha önceki kitaplarından birkaç farkla ayrılıyor. Eserin kurgudan uzak günümüz gerçeğine çok daha yakın olması en önemli fark. Ben özellikle yazarın bilimkurgudaki mizahi kalemini daha çok beğeniyorum. Hoş, genel okuma zevkim de bu yönde ya. O nedenle kitaba başlarken hem bilimkurgusal hem de absürt bir sürpriz son beklentisi vardı doğal olarak. Fakat kitap bitince beklentimin tam tersi ile yüzleşince üzüldüm. Üzüldüm demem okurları etkilemesin. Yazarın bilinçaltı ve reklam gibi unsurları aile içi drama ile tekrar dile getirmesi bu alanda gezinen okurlara hitap ediyor.
Son olarak esas konudan uzaklaştıran kısımlar -fazla değil- hariç, yazarın kendi hayatından da çokça şey kattığını hissettiğim kitap dikkatleri önemli bir noktaya çekmesi nedeniyle fazla beklentiye girmeden okunabilir.
Öncelikle kendi öykümün yorumunu başkalarına bırakıyorum. Kalan diğer öykülere gelirsek 11 öyküden sadece 3 öykü çok sivrilmiş. Ayrıca fikir olarak da @acimatriyarka’nın öyküsünü de beğendim diyebilirim. Umarım gelecekte sessizlik için abonelik ücreti ödemeyiz.
Favori öyküm Emre Bozkuş’un Kıyameti Yaratmak adlı öyküsü oldu. Daha sonra Nazlı Çapar’ın Üst Gerçeklik öyküsü hem fikir olarak hem de işleyiş olarak iyiydi. Çeviri öykü de bahsettiğim 3 öyküden biriydi. Kalan öyküler ise bir ikisi hariç ortalamaydı.
Kısacası bir iki yazar hariç çoğumuzun çok çalışması gerek öykü konusunda. Bir şeyler fikir olarak aklımıza geliyor ama onu kağıda dökmede çok zayıfız. En büyük eksiğimiz ise diyaloglarda hala emekliyor oluşumuz.
180’er sayfadan ikişer macera içeren 11 (bizde 10) kitaplık serinin dördünü almış, fumetti okumalarında en sona bırakmıştım. İkisini bitirdim ve seriyi tamamlamamaya karar verdim.
Martin Mystere ile aynı mantıkla gidiyor aslında, yine tarihsel gerçekliğe uygun bilgilerle bezenmiş, bu sefer işleyişte bağımsız bir örgüt çatısı altında ünlü isimleri konuk görüyoruz:
Oscar Wilde, Sigmund Freud, Edgar Allan Poe, Giuseppe Verdi, Svengali, Garibaldi…
180 sayfa olmamış olsalardı daha akıcı bulduğumu söyleyebilirdim ama şu halde “kalıbının adamı” gibi görünemiyorlar gözüme. Neyse ki vampirli maceraları son ikiye sakladım. Epey de pahalıydı bunlar, öyle ucuza da gitmiyor haspalar. Neyse. Meraklısına, bir de Le Storie serisi var, orada da 3 Silahşörler ve Fransız İhtilali konulu iki maceraya göz attım, yine seçili Mystere ve Dog hikayeleri kıyasta baskın geldi. Ha, hiç o topa girmeyecekseniz bunlar alınabilir, bir sahafta 7 cilt yedi yüz liraydı mesela, ama dediğim gibi, biri tükendi mi hemen karaborsada birkaç bin tl’lere yükseltiyorlar, o yüzden çok sarmamak gerek. Tadımlık alın, bulunsun.
Sarıyüz’ü okudum. Baştan söyleyeyim öyle üstünde yazan “21. yüzyılın en önemli romanlarından biri” değil tabi ki.
Ama eğlenceli ve çok akıcıydı. Değindiği internet linçleri konusunu ve sjw eleştirilerini falan sevdim.
Ana konu zaten merakla okutuyor.
Neyse güzeldi yani kitap okuyamadığım bir dönemde o tıkanıklığı açtı. Yazarın okuduğum ilk kitabıydı ve en kısa zamanda Babil’i de okumayı planlıyorum.
Serinin bitmesine tek kitap kaldı ama okuduğum diğer kitaplara nazaran içlerinde en iyisi bu diyebilirim. Heyecan ve merak son ana kadar sürdü. Sonda ters köşe oldum. Güzel bitti. Bir sonraki kitap serilerin son kitabı olacak. Serileri karışık okuduk ama olsun. Nihayetinde bitti sayılır.
Yine araya attık bir arkadaşı. Başlangıç biraz Soruşturma gibi başladı. Stefan ile benzer düşüncelere sabibiz. İnsanın kendi düşüncelerini kitapta okuması garip oluyor.
Gönül artık yeni bir Lem istiyor. Bu kitap Fiyasko olur, Hayali Büyüklük olur, Mükemmel Boşluk olur, Ölümlü Makineler olur, Siberya olur.
Nedir bu İslam?
Nedir bu Kur’an?
Kimdir bu Muhammed?
Nedir bu şeriat?
Peki ya çelişkiler?
Son olarak din satan din adamlarına ne demeli?
Tüm bu sorulara kendi silahlarını onlara çevirerek cevap veriyor İlhan Arsel. Şeriatın ne kadar saçma bir şey olduğunu, onu toplumlar üzerinde kullanan din adamlarının ne kadar sahtekâr olduğunu gösteriyor İlhan Arsel. Tabii sadece bunu yapmakla kalmıyor; Kur’an’daki çelişkileri, Muhammedin kendi dönemi için kullandığı siyaseti de anlatıyor. Şeriat denilen kokuşmuş şeyin içinde insan aklına hakaret eden ama insanlarımız tarafından gerçek sanılan saçma şeylere de sayfa sayfa değiniyor İlhan Arsel.
Okuyalım ve okutalım ki etrafımızdaki kötülüklerin farkına varalım. Eserin tek sorunu ise bazen çok fazla tekrara düşmesi görünebilir ama yazar bunu yaparak konuya tamamen hakim olmanızı sağlıyor. Yani iki sayfa okuyup unutamıyorsunuz doğal olarak.