Hangi Kitabı Okuyorsunuz? (Detaylı İnceleme)

9786254491726

Spoiler vermeden serinin son kitabını değerlendirmek yetersiz ve zor olacak.

Her şeyden önce aslan değil, Elderling payını yazara bırakacağım. Miura, LordGrimdark ve Martin alınmasın; Hobb hanım sertlik konusunda üçüne de yakın bir yazar. Kendimce bir şeyler karalıyordum fakat Farseer’daki olağanüstü romancılığıyla karşılaştığımdan beri kendimi bu hobiye layık görmüyorum. İlk kitapta bu kadar etkilenmemiştim ama ikinci kitabı okuduğumdan itibaren kendimi yetersiz hissettim. Robin Hobb beni aşağıladı. Hayranlığımın aksine nefret ediyor olabilirim. Belki derin bir kıskançlık duyuyorum, bilmiyorum. Uzunca bir süre yazmaya yelteneceğimi sanmıyorum. Zaten yoğunluğum yüzünden yazmaya vakit ayırmak istemiyordum ve şimdi Robin Hobb suratıma iki tokat çalıp bir kenara savurdu.

Kısacası yazar romancılığının üstüne koyduğunu her devam kitabında bize göstermiş.

Romancılık konusunda Ursula’dan sonra ilk defa bir kadını bu kadar güçlü buldum.

İlk kitapta kendisini bazı yerlerde amatör bulduğumu belirtmiştim; ama ikinci kitaptan itibaren sazını, gitarını, lavtasını ne varsa almış eline. Lakin üçüncü kitap, ikinciye göre daha kusurluydu. Bunu farklı bir tarz denemeye çalışmış diye söylemiyorum, denememiş zaten, sadece bir şeyler olmamış.

Martin, Tolkien, Rothfuss; hiçbiri Hobb’un duygu yoğunluğunu yansıtabilecek kaleme sahip değil. Kusura bakmasınlar. Kusura bakacaklarını da sanmıyorum. Malazan yazarının Hobb hayranlığını net bir şekilde anlıyorum. Malazan’ı okumadım, umarım yakında kavuşacağız; bence yazarının bu seriye hayranlığının sebebi, Hobb’un duygu aktarımını ustaca başarmasından kaynaklanıyor.

Evet. İyi yönlerini konuşmadık. Yanlış anlaşılmasın. Ben sadece yazarı övdüm. Genel olarak seriyi sevdim. Son kitap nezdinde hayal kırıklığına uğradığımı söylemeliyim. Hayal kırıklığı diyorum çünkü seriyi inanılmaz takdir ettiğimi daha önceki iki kitabı değerlendirdiğimde görenler olmuştur.

İlk iki kitaba karşın çok ağırdı. Bunun kalınlıkla da bir alakası yok; mesela ikinci kitap da kalındı fakat akıcı dilinin yanında bir de olay örgüsünün keşmekeşliği ve saray içindeki siyasi çatışma su gibi akmıştı. Sonuncuyu okumak öyle olmadı. Daha derin, daha trajedik, kısacası sonuncu kitap oldukça ağırdı. Zaten ikinci kitabın finalinde dalağı, kaburgayı, yüreği bıraktık. Sonuncu kitapta ise sürekli keder, sürekli bir başı gökyüzüne kaldıramama hissiyatı bizi tüketti. Ama bunun kitabın akmamasıyla bir alakası yok. Akıcı olmama konusunda ise yazarı suçlamak istemiyorum. Tam bir biyografi havası vermek için yaptığı aşikar olsa da okuyucuyu düşünmeliydi. Bir yandan ise böyle bir anlatım kullanmasaydı hikaye ne kadar geçerdi diye düşünüyorum. Bana göre nasıl uygun görülüyorsa öyle yazılması makbuldür ancak okuyucunu da hikayenin içinde tutman önemli. Ben sırf uzatmak için yazdığını düşünmüyorum. Bilinçsizce yapılmış gibi duruyor. Reddit ve farklı mecralarda üçüncü kitabın şişirme bölümleri olduğuyla ilgili yorumlar okumuştum. Bilinçli bir şişirme yok, ama şişirme bölümleri var mıydı derseniz, var. Akış için gerekliydi belki, ama orası da olmasaymış dediğim yerler var mıydı? Vardı. İşin kötü yanı tek tük değildi. Ritmi bozan yerler çok oldu. Sorun şu ki gerekli olan yerleri de diğer olmasaymış dediğim yerlerden ötürü boğdu. Ayrıca son kitabın başlangıcından bir sabırsızlık, bir bekleyiş yaratıldı. Ortada belirsizliğin verdiği sürükleyicilik yok. Verity’i bul. Süreç uzadıkça yordu. İnsanları yoran şeyin de bu olduğunu düşünüyorum. Hatta en kötü tarafı da bu. Birazcık örtülü bir dil kullansaydı daha iyi olurmuş. Yani hikayenin yönü inanılmaz belli edildi. Tüm tahminlerimin bu kadar kolay tuttuğu başka kitap yoktur. Burrich mevzusunu bile Starling’in hikayenin ortalarında damlatmasından önce tahmin etmiştim. Akmama durumunun bir diğer sebebi de üçüncü kitabın tahmin edilebilir olmasından kaynaklıydı.

Mesela Fitz’in durmadan yakalanıp kurtulması inanılmaz sıktı. Başında muhafızlara yakalandığında da akışı, örgüyü bozacak bir şey olmayacağı belliydi. Bu yakalanıp kurtulma kısımları inanılmaz boğucu ve gereksiz geldi bana. Bolt’un tayfasını indirdiği kısım gerekliydi, ama bu kadar uzatılmasına gerek var mıydı bilmiyorum.

Seriyi yeni okuyacak arkadaşlar için söylüyorum: Ana temayı geçtim, yan temada bile Fitz’in ‘‘suikastçı’’ kimliğinin adamakıllı İşlenmediğini anlayabilirsiniz. Üzerinde 1 sayfa bile durulmayan suikastlar var. Dünyasının diğer serilere nazaran daha az yaratıcı olması ve az aksiyon barındırması fantastik alanda
görmeye alışık olmadığımız şeyler. Açıkçası ben tarz olarak da karakterlerin üzerine düşen bir okurum. Dünya yaratım kısmı beni etkileyen unsurlardan tabii, yine de pek takıldığım konular değil, kendi adıma konuşmak gerekirse.

Artık Farseer serisine bulaşmayı düşünmüyorum. Devamı gelse bile emin değilim. Çok sancılıydı. Çok acı çektik. İtiraf etmeliyim ki mutsuzluğa eğilimli biri olarak ben bile kitaptan kaçmak istedim. Berserk okumak çok sancılıydı; okuyucu Guts’ı hissettiğinde parçalanıyordu. Burada da Fitz’le aynı İrfan bağlantısını yaşadım.

Daha fazla yazmak istemiyorum. Çünkü üçlemenin son kitabını okumuş oldum. Söylenmesi gereken,
dilimizin ucunu yakan birçok duyguların dökülmesi gerek. Bunu burada yapmayacağım. Yoğun düşüncelerimi burada paylaşmayacağım. Hacimli bir seri olduğu için okurken karakterle özdeşleşme durumu oldu. Zaten öyle hissetmeseydim seriyi niye okumaya devam ettim değil mi? Bu süreç açıkçası çok yorucuydu. Özenle yontulmuş bir kadim heykel bile kederden çatlardı.

Bu seriyi fantastik severlerden önce klasikle kafayı bozmuş okurlara öneriyorum; seriyi seveceğinize eminim, çünkü bir klasikte bulabileceğiniz birçok şey var. Bunlar sahiden çok iyi aktarılıyor. Özellikle ikinci kitapla yazarın kalemi inanılmaz yükseliyor.

Farseer fanı olamadım belki, ama Robin Hobb hayranı olduğumu söylemeliyim. Tıpkı Yerdeniz serisini sevemeyip Ursula hayranı olmam gibi bir durum.

Fitz için de bir feryat, bir isyan bırakayım.

Kurtlar sofrasından çıkamazsan ona yanarız dedik.

Çıkamadın.

Yandık.

Zalımların tahtlarını yıkamazsan ona yanarız dedik.

Yıktın.

Biz yine yandık.

20 Beğeni