Hangi Kitabı Okuyorsunuz? (Detaylı İnceleme)

Bunu da çok ilginç buluyorum. Defalarca psikoloğa gitmiş biri olarak hangisinin yaklaşımı iş ahlakına uydundu diye düşünüyorum ama bir sonuca varamıyorum. On insan aynı rahatsızlığa sahip olsa da hepsinin bu hastalığı yenme ve tedaviye vereceği tepki başka olur. Kişinin yaklaşım biçimine göre doktorun yönlendirmesi lazım. Bu da bence oldukça zor bir durum.

1 Beğeni

Evet bu belirsizlikler için meslek yasası oluşturmaya çalışılıyor ama bakalım ne ile sonuçlanacak. Bunun yanında da Psikoloji’nin kendi içerisinde tartışmaları da var.

1 Beğeni

Bu kitap diziden dolayı meşhur oldu galiba. Şu Trt’de devamlı temizlik yapanlar var ya o diziydi sanıyorum.

Bu hızlı özetleri okuyunca aklıma Bizim Show geldi :slight_smile:

1 Beğeni

Adsız2

ÖTEKİ - THOMAS TRYON

Kitabı çok beğendim. Psikolojik gerilimin sonuna kadar hakkını veriyor. Kesinlikle alıp okumanızı tavsiye ederim. Okurken devamlı şaşıracaksınız onu söyleyeyim. Konusu; Niles ve Holland Perry ismindeki birbirine zıt karakterdeki ikiz kardeşin cinayetlerle örülü, gizemli, dramlı hikayesini anlatıyor. Daha fazla anlatmam kendiniz alıp okuyun :smiley: Çünkü bu kitabı pek spoilersız anlatmam mümkün değil. O yüzden bir ilki yapıp puan verdim.

Puanım 10/10

22 Beğeni

large_Qaraqan_A_qapaq_Esas

"A" - Qaraqan (Elxan Zeynallı)

Kitabı az önce bitirdim. Arkadaşlarımın tavsiyesi ve ısrarı üzerine okumaya başlamıştım. Öncelerde kitaba karşı çok önyargılıydım, ama sonra yanıldığımı farkettim. Kitap, bir grup gencin yaşadıkları hayattan bıkıp, kendi küçük devletlerini yaratmaya çalışması ile ilgili. Aslında biraz “Akame ga Kil!” mangasını/animesini anımsattı bana. Güzel bir kitap olmasına karşın, sonunda ne olduğu, yani aslında ana karakterin başına ne geldiği tam olarak anlatılmıyor maalesef. Zannımca, yazar yaşanmış olayların sonucunu, kitabın belirli kısımlarında verdiği bazı ipuçlardan yola çıkarak kendi fikirlerimiz yardımı ile anlamamızı istemiş. Bu da, dedektiv romanlarındaki katili bulmaya benziyor. :female_detective:

Kısaca söylemek gerekirse kitabı, bir kaç anlaşılmazlık dışında çok beğendim. Puanım: 9/10 :slightly_smiling_face:

Ölümlə Görüş (Ölümle Randevu) - Agatha Christie

Agatha Christie’nin okuduğum ikinci kitabıydı. Diğer kitabı ile kıyaslandığında,sanki biraz daha karışıkmış gibi geldi bana. Özlelikle de katilin kim olduğu konusunda kafam karıştı biraz. Ama yine de çok beğendim.

Kitapta kendi ailesini başkalarıyla iletişim kurmaktan mahrum bırakan, onları hep eve hapseden, ama, günün birinde ailesiyle birlikte geziye çıkarak Petra’ya giden sadist kadının katilini, Hercule Poirot’un bir gün içinde bulmaya çalışması anlatılıyor.

Kesinlikle okumanızı tavsiye ederim. Puanım da: 8/10 :slightly_smiling_face:

14 Beğeni


Kısa Bir Cehennem Ziyareti
Kara Çınar dizisinden okuduğum ilk kitap oldu. Kitabın konusu kısaca şöyle; başkahramanımız Soren Johansson ölür ve kendini cehennemde bulur. Ancak cehennem tasviri biraz farklı. Sonsuz kitaplar ile dolu bir cehennemdedir ve tüm harf ve kelime kombinasyonlardan oluşan, anlamlı anlamsız yazılabilecek bütün kitaplar arasından kendi hayat hikayesini anlatan kitabı bulabilir ise cehennemden çıkabileceği söylenir. Kitabın baş kısmında olan diyaloglar aklıma The Good Place dizisini getirdi. İblis ile olan diyalog, ofis camında yeni gelenlerin işi ciddiye alması için acı çeken insanların sahnelenmesi:D Bir şekilde kitabı gülerek mi okuyacağım acaba dedim. Ancak ilerleyen sayfalar çok karanlık ve boğucu bir noktaya geldi. Cehennemin tekdüzeliği, sıradanlığı ve hapsedilmişlik hissi o kadar güzel tasvir edilmiş ki bayıldım. Bir de karakterin cehennemdeki kusurları sorguladığı bölümde acaba kişiye özel tasarlanmış bir cehennem mi diye düşünmeden edemedim..
Çok kısa olduğu için ne yazsam bilemiyorum ancak 100 sayfa civarında bir kitabın bu kadar etkileyici ve vurucu olması çok başarılı. Açmam ile bitirmem bir oldu ve bitirince derin bir nefes aldım içimdeki daralmışlıktan kurtulmak için. Okumayı düşünenlere kesinlikle tavsiye ederim.

24 Beğeni


Kitabın Konusu: John Smith paten kaymayı seven sıradan bir çocuktur. Bir gün paten sahasında geçirdiği küçük bir kaza hafif bir beyin sarsıntısına neden olur. John bu olayın üzerinde durmaz ve olağan yaşamına devam eder. Ama artık hiçbir şey eskisi gibi değildir. Farkında olmadığı bazı değişiklikler olmuş, önsezileri ve bazı duyuları gelişmiştir.
Kitap Hakkında Kısa Yorumum: King, daha fazla çıtayı ne kadar yükseltebilir diye düşündüğüm an çıtayı daha da yükselten bir yazar. Şu ana kadar okuduğum kitaplarının hepsini beğendim. Bu kitabı en iyi kitaplarından olabilir (gerçi King’den şu ana kadar 5 kitap falan okudum ama). Her neyse içerisinde dram, bilimkurgu, korku ögeleri içeren muazzam bir kitap herkese tavsiye ederim.

20 Beğeni

Bu kitap benim de favorilerimden biridir. Lise 3’te okumuştum. Sonunda ağladığım birkaç kitaptan da biridir ayrıca.

1 Beğeni


A.C. Clarke - Çocukluğun Sonu

Forumda birçok kişinin okuyup çok beğendiği ve benimde sürekli ertelediğim bir kitaptı. Bu haftasonu okudum. Bir nefeste bitti diyebilirim. Başlarda merak uyandırıcı ve naif ilerlese de ortalarından sonra artık iyice kitaptaki olayları sizde kafanıza takip düşünmeye başlıyorsunuz. Çok etkilendiğimi söyleyebilirim. Mutlaka herkesin okuyup bitirmesi gereken bir kitap.

Hatta daha ilerisi şöyle olur, mutlaka müfredata alınıp lise öğrencilerine okutulması gerekli olan bir kitap.

30 Beğeni

Amal El Mohtar, Max Gladstone - Ve İşte Zaman Savaşını Böyle Kaybedersin

goodreads

İthaki kapsül serisinin ilk üyesi güzel bir kitaptı. Biraz kafa karıştırıcı olsa da kendinizi kaptırmanız halinde akıcı bir anlatımı var. Zaman ve mekandan adeta bağımsız iki ajanın birbirleriyle mücadelesi ya da ondan ziyade tuhaf yollarla birbirlerine ulaştırdıkları mektuplar sayesinde aralarında gelişen ilişkiyi okuyoruz.

Kitap kısa olunca bu kadar ağır ve riskli bir konunun seçilmiş olması bir miktar hatalı olmuş aslında. Normalde zaman yolculuğu kavramı çok detaylı irdelenen bir konu olduğundan kitabın daha başında cup diye olayın ortasına düşmek gerçekten garip oldu. Kitabın yarısına kadar gözünüzde Bir şeyleri canlandırma konusunda sorun yaşıyorsunuz.

Kitap bittiğinde ise birçok şeyi anladığınız gibi bir o kadarının da cevabını bulamıyorsunuz. Özetle konu iddialı, kitap konuyu kaldıramayacak kadar kısa bana göre.

Yine de keyifli bir okuma deneyimiydi. Tek eksiği de buydu açıkçası. Bunun dışında karakterleri olsun, mekanlar ve zamanda seçilen olaylar olsun, çok başarılıydı.

20 Beğeni

Gerçekleşmesi %98’in üzerinde bir olasılığa sahip bir geleceğe doğru ilerlerken bile insan gerilir mi? Geriliyor. İnsana yürüme şansı bırakılmış tek bir yol varken kafası karışabilir mi? Karışıyor.

Roma imparatorluğu gibi bir imparatorluk 12 bin yıl sonra evrenin çok çok uzaklarında, başka yıldızların etrafında bu defa galaktik boyutlarda var olurken, daha gelişmiş bir teknoloji ve bilim ortamına rağmen geçmişteki siyasi, dini, askeri ve ticari eylemler kendini tekrar eder mi? Tarih tekerrürden ibarettir. Peki, neden? 12 bin yıl bile insanların ders alması için yeterli bir süre olmadığı için olabilir mi?

Kendi döngüsü içine hapsolmuş bu insanlığa bir çıkış kapısı bırakan şanlı biliminsanı, psikotarihçi Hari Seldon’nın (kapaktaki bey) sayfa sayfa ortaya çıkan gelecek planlarını okuyoruz bu kitapta.

İnsanlar bu kadar öngörülebilirken gelecekelrini tahmin etmek çok da zor olmadı diye alay ediyordur insanlıkla eminim.

29 Beğeni


Ay Polisi ve Golyat - Tom Gauld

Tom Gauld’a ilk olarak instagram keşfette karikatürlerine denk geldiğimde hayran olmuştum. Oldukça kıvrak bir zekası ve çok ince esprileri vardı. Özellikle edebiyat, bilimkurgu ve fantastik konusunda çok güzel göndermeleri ve mizahıyla beni kendine hayran etmişti.

Ancak ben tabiki kitabı olduğunu tahmin ediyor da olsam Türkçe’de baskı yaptığını hiç sanmıyordum. Bir gün D&R gezerken denk gelmemle beraber kaptığım gibi kasaya yöneldim.

Bu kadar yazar övgüsü yeter tabiki, şimdi gelelim kitaplara. Kitaplar daha çok çerezlik olarak tabir edebileceğimiz çok kısa iki öyküden oluşuyor. Golyat bildiğimiz golyat hikayesini farklı çizim tarzı ve konuşmalarıyla, Ay Polisi ise Ay yüzeyinde polislik yapan birini anlatıyor.

İki hikaye de aşırı ilgi çekici, muhteşem hikayeler değiller. Ancak türün meraklısıysanız ve @tomgauld’un instagram sayfasındaki karikatürleri/öyküleri beğendiyseniz en azından göz atmanızda fayda var.

İçeriğinden birer sayfa koydum sadece, öyküler malumunuz çok kısalar daha fazlasını öğrenip keyfinizin kaçmasını da istemem açıkcası.

Bir de dipnot eklemeliyim keşke çevirmen notu olarak eklenseymiş dediğim: Filistliler, kadim filistinliler demek. Bildiğiniz gibi su anki filistinliler arap kökenli ancak kadim filistliler yunan asıllılar ve şu anki filistinlilerle alakaları yok.

15 Beğeni

Richard Matheson Ben, Efsane bitti.

Kitapla ilgili BURADAKİ incelemeye katılıyorum. İlk önce Will Smithli filmi izlediğim için filmle karşılaştırmalı okumak zorunda kaldım. Aklımda hep film de vardı. Film güzeldi. Kitaba göre daha sertti. Aslında kitabın sonu filme göre(farklı olsalar da) daha iyiydi.

Kitap incelemede de söylenen tüm kusurlarına rağmen sonunu bana merak ettirerek heyecanla okutturdu. Sevmediğimi söyleyemem ama büyük bir potansiyeli geri tepmiş gibi.

17 Beğeni

Kübra - Afşin Kum

Türk yazarlara biraz daha şans verme planım kapsamında ilk olarak Afşin Kum’un Kübra kitabını dinledim. Kurgusu orijinal olmasa da yine de fena olmayan, akıcı, ülkenin özellikle son 10 yılına ışık tutan bir kitap olmuş. Başka yorumlara da baktım. Mesela “Edebiyat değil, senaryo gibi yazılmış, geçilmiş. İnanılmaz düz, derinliği yok, yan karakter gelişimi vasat, dil kullanımı iç acıtıyor.” diyen de var, ben gibi seven de. @alper de okumaya başlamış, o da yorumlayacaktır bitirince.

Bilimsel kısımlar konusunda gerekli araştırmaları yapmış Kum. Her ne kadar bu konularda doktoram olmasa da kendi uzmanlığım çerçevesinde gözüme çarpan eğreti bir şey olmadığını da belirtmek isterim. Bilim kurguda benim en çok dikkat ettiğim şey tutarlılık, ki dediğim gibi, bu konuda herhangi bir sorun fark edemedim.

Bundan sonrası tamamen spoiler.

Yapay zekanın kendi bilincine varması zaten uzun yıllardır tartışılan bir konu. Üstüne tarikatler ve inancın insanları nerelere sürükleyebileceğini de net şekilde görmüş olduk. Torna tezgahında çalışan birisi bile militana dönüşebiliyor. Üstelik o kadar inanmış ki, o mesajları yapay zeka gönderdi dendiğinde bile “Allah o mesajları göndermesi için Kübra’yı yarattı” boyutuna taşıyabiliyor olayı. Bu inanmışlık karşısında hiçbir logic işlemez.

Bu tür tarikatlerin en büyük problemi, ki zaten bu bilinerek ve istenerek tasarlanıyor, baştaki adamı yönlendirdiğiniz zaman alttaki milyon kişiyi de kendi emeliniz çerçevesinde yönlendirebiliyorsunuz. Örneğin IŞİD militanlarının bir çoğu gerçekten inandığı için cihada çıkmış olabilir (bu mümkün) ama baştaki adamı eğer atıyorum ABD yönlendiriyor ise, alttaki 1 milyon kişinin kontrolünü de ele geçirmiş oluyor. Bu yüzden kuvvetler ayrılığı önemli zaten.

Tekrar kitaba dönecek olursak başlarda Gökhan’a sorun çıkartan herkesin bir açığının Kübra tarafından ifşa edilmesi zayıf da olsa gücünü okura gösterebilmesi adına önemliydi.

Zamanında Doğal Dil İşleme ve chatbot geliştiren bir şirket açan (sonra batıran), bu konunun ne kadar zor olduğunun bilincinde olan birisi olarak yazarın gerekli araştırmaları yaptığını, okurken gözüme çarpan herhangi bir teknik falso olmadığını da eklemek isterim.

Son olarak kitaba notum 8/10. Dini ögeleri bol olsa da bilim kurguyla güzel harmanlanmış bir kitap. Ben her iki konuyu da severek okuduğum için gayet zevk alarak ve sıkılmadan dinledim.

15 Beğeni

IMG_20210302_110125

Bu kitap; hikayenin akışından beslenip anlık fotoğraflar sunan, resimli, gravürlü, cicili bicili bir çocuk kitabı gibi değil yani aslında cicili bicili illüstrasyonları var ama tam olarak çocuklara yönelik değil yetişkinlere yönelik bir kurgusu var. Ara sıra erdemin sorgulamasını, fayda-çıkar ilişkilerinin tuhaflığını da göz önüne seriyor.

Resimler, hikayeden daha ön plandaymış gibi görünse de hikaye iyi sayılır ve gidişatı hakkında merak uyandırıyor kısacık kitap.

Öykünün kahramanı ile sevgilisinin işlettikleri sahafta, asıl müşterilerini önemsemeyerek ilanlara bakıp ölen zenginlerin mirasçılarından basit bir şantajla para koparmayı hedefleyen tezgahları anlatılıyor. Tezgah sonunda açığa çıkıyor mu, planladıklarını gerçekleştirebiliyorlar mı gibi soruların cevaplarını, spoiler uyarısıyla vermek yerine susmayı tercih ediyorum.
Fazla uzatma söyle hadi diyorsanız da:

Nihayetinde her tezgah duvara toslar. :d

Okuma ve hikayeden ziyade, sahip olduğu illüstrasyonlar nedeniyle ileride koleksiyon değeri taşıyabilecek değerli bir kitap zannımca. Kitaplığınızda bulunmasının hiçbir sakıncası yok lakin gittiğiniz kitapçıda bulursanız ve ayak üstü okumaya başlarsanız kaşla göz arasında bitiverir. Kesinlikle etik bir yol, kim nereden çıkardı öyle olmadığını?..

8 Beğeni

resim

Dan Simmons The Terror’ı okudum. Spoiler teşkil edecek bir şey yazmayacağım. Zaten gizem/gerilim türü kitaplar için hikaye ilgili ne yazsanız spoiler oluyor :slight_smile:

Kitap John Franklin’in 1845 yılında gemi ile Antartika’ya yaptığı keşif yolculuğunu temel alan gizem, gerilim ve macera türünde bir tarihi kurgu. Her ne kadar gerçekte yaşanmış bir buzul keşfi görevini temel alsa da gemiyle seyahat halinde olunan ve sadece kutup soğukları ile mücadele edilen bir yol hikayesi değil. Gerçekte de yaşanmış olduğu gibi (Şu an Kanada’nın Nunavut bölgesinde bulunan) King William Adasının çevresindeki deniz yüzeyinin donması ile buzullar içinde mahsur kalan HMS Erebus ve HMS Terror adlı iki keşif gemisinin mürettebatının maruz kaldığı zorlu kutup şartlarının, fantastik korku/gerilim öğeleri ile harmanlandığı bir hayatta kalma hikayesi diyebiliriz. Survival-Horror türünün saf bir örneği.

Hikayenin geneli aslında 1845-1848 yılları arasındaki 3 yıllık bir zaman diliminde geçiyor ve 1845 yılında başlayıp 1848 yılında biten düz bir kronolojiyi takip etmiyor. Özellikle kitabın ilk yarısında farklı tarihlerde farklı kişilerin gözünden aktarılan bir ilerleyiş söz konusu. Bu okuma deneyimini monotonluktan kurtardığı gibi hikayenin gizem yönünü de arttıran bir tercih olmuş. Bu yüzden okurken bölüm başlarında belirtilen tarihlere dikkat etmek gerek. Bu tarihler olmadığı zaman gidişatı anlamlandırmak problemli olabilir.

Kitabı okurken Dan Simmons’ın 18. ve 19. yüzyılda Antartikaya yapılan keşif görevleri hakkında oldukça fazla araştırma yaptığını rahatlıkla farkediyoruz. Bu araştırmaların sonucunda elde ettiği hemen her detayı en ince ayrıntısına kadar okuyucuya da aktarıyor. Haliyle hikaye çok fazla sayıda gemi, denizcilik ve buzul jeolojisi terimi barındırıyor. Benim gibi Pressure Ridge, Drift Ice, Pancake Ice vs. gibi terimlerin tam olarak neye benzediklerini görebilmek için Google’dan aratmak zorunda kalabilirsiniz. Ayrıca kitapta adı geçen her karakter gerçekten o keşif görevinde yer almış insanlar. Bu gibi unsurlar sayesinde içinde fantastik korku öğeleri de bulunan hikayenin gerçekçiliği fazlasıyla artıyor. Tabi bahsettiğim gibi işin bir de fantastik-korku boyutu var. Yazar tarihte yaşanmış gerçek bir olay ile farklı inanç mitleri, yaratıklar, witchcraft gibi motiflerin bulunduğu fantastik korku-gerilim kurgusunu çok iyi harmanlamış. Zaten keşif yolculuğunun kendisi de bu tip motifler için oldukça müsait bir atmosfer niteliği taşıyor. Okurken eğrelti duran bir his kesinlikle yaratmadı bende.

Genel anlamda fazlasıyla etkileyici ve vurucu bir anlatıma sahip. Kutup soğuklarını, denizcilerin zorlu yaşam şartlarını, verilen hayatta kalma savaşını, çaresizlik, yanlızlık, korku ve tekinsizlik duygularını kitabın başından sonuna kadar iliklerinize kadar hissediyorsunuz. Olaylar kısmen yerleşik bir ortamda geçmesine rağmen durağan yada çok yavaş ilerleyen bir bir hikaye değil. Gizem ve gerilim öğeleri tüm kitap boyunca bizimle geldiği gibi Holywood filmerini aratmayacak aksiyon sekansları da hikaye boyunca yer yer karşımıza çıkıyor.

Ayrıca hikaye anlam veremediğim bir şekilde farklı zaman kipileri ile yazılmış. Ana karakter olan Crozier’ın bölümleri spoiler olmasın diye söylemeyeceğim belli bir yere kadar “Crozier geminin önüne doğru gidiyor, kapıyı açıyor, yardımcısına şöyle diyor…” şeklinde Şimdiki Zaman kipi ile yazımışken, belli bir bölümden sonra “Crozier silahını aldı, sesin geldiği yöne doğru koştu, durdu ve etrafına baktı.” şeklinde Geçmiş Zaman kipine dönüyor. Belli bir bölüme kadar geçmiş zaman kipi ile gelip sonra şimdiki zaman kipine dönse bir mantık çerçevesine oturtulabilirdi fakat tam tersine şimdiki zaman kipi ile yazılmış olan kısımlar kronolojik olarak daha eskiden olup bitmiş şeyler. Anlamadım :slight_smile:

Artemis Yayınlarından çıkan çevirisi ile rasgele birkaç yeri karşılaştırdım, baktığım yerler kadarıyla bir probleme rastlamadım. Gayet doğru, düzgün yapılmış okunabilir bir çeviri gibi duruyor.

Sonuç olarak The Terror Dan Simmons’ın okuduğum ilk kitabıydı. 1Q84 faciasından sonra çok iyi geldi. Survival-Horror türünü sevenlerin bir şans vermesini şiddetle tavsiye ederim. Yazardan okuyacağım bir sonraki kitap Ilıum ya da Hyperion kitaplarından biri olucak.

34 Beğeni

Kitabın dizi uyarlaması da çok iyidir. Son çeyreğe kadar gayet sadık kalıyor. Ardından kendi yoluna ayrılıyor olsa da kitaba hakim olan dehşet hissini gayet iyi yakalamış bence.

4 Beğeni

Vakıf ve İmparatorluk

Kitabın arka kapağında olandan daha fazla spoiler yok yazımda ama yine de uyarmadı demeyin!

Galaksinin çok çok uzaklarında Hari Seldon similasyonu, playstoredaki mobil oyunlar gibi her yeni levelde bir belediye binasını geliştirmek için önce şu ve şu koşulları yerine getirmeniz gerekmekte diyerek Vakıf’ı öngördüğü geleceğe doğru yönlendirmeye devam etmekte.

Ve Vakıf bu dahi bilim insanının yönlendirmeleri ile galaksideki en güçlü otorite haline gelmiş ve insanlarda arkamızda Seldon varken yenilmemiz imkansız, çünkü bin yıllık garanti yaşamı öngören bir geleceği yaşamaktayız gibi bir algı oluşmuştur.

Ama Psikotarihçi olan Seldon’nın hesaplamaları, insanların bellirli bir etkiye aynı tepkiyi verecekleri kuramına dayandığı için duyguları manipüle edilmiş insanların verdiği farklı tepkileri hesaplamaların da yanılabileceğini gösterir.

İnsanların duygularını kontrol edebilen bir mutasyon ile lanetlenmiş bir karakterin hesaplamalara dahil olması tüm işleri değiştirir ve geliştirilmis aşılar bu yeni virüs karşısında ( kafam karıştı yahu ne virüsü xd) Neyse. Geliştirilmiş hesaplar bu yeni karakter karşısında bir işe yaramaz ve İmparatorluğu gölgede bırakan Vakıf düşer.

Ama Forbes’ın en başarılı 100 iş insanın’dan yeni yatırımcılar için altın öğütler isimli makaleyi okuyan Hari Seldon, tüm yumurtaları aynı sepete koymaması gerektiğini bilir. Ve öğreniriz ki Galaksinin öbür ucunda bir ikinci Vakıf kuruludur ve hikaye kaldığı yerden tüm heyecanıyla devam edecektir.

Ve insan kitabı okuduktan sonra asıl kapağın yukarıdaki olması yerine aşağıdaki olduğunu görünce üzülüyor.

23 Beğeni

Mükemmel bir inceleme olmuş. Finali , karakterleri, olayları, fantastik öğesi, verdiği gizem vs. açılarından elbette tartışmaya fazlasıyla açık bir eser ama ben atmosferine beni bu kadar çok çeken kitap hayatımda okumadım. O soğuğu, açlığı, sefaleti, gerilimi dibine kadar hissettim. Umarım yeni bir baskısını görürüz de tekrar okumak için kütüphaneme kazandırabilirim.

2 Beğeni