Hangi Mangayı Okuyorsunuz?


Uzumaki

Uzun seriler arasına sıkıştıracak kısa bir şeyler aradığım için seçmiştim aslında bu mangayı. Kısa olmasına kısa, 20 sayı, her bir sayısı ise 35 sayfadan oluşan bir manga.

İşin çizim(art dedikleri) yönünden inanılmaz hoşuma gitti. Korkudan ziyade ise bence çaresizlik ön plandaydı bu seride.

Çok fazla korku mangası okumadığımdan bazı yerlerde çok ürpertip iğrendirdi.

İnsanların sümüklü böceğe dönüşüp sonra o dönüşenleri kızartıp yediği sahneler… İnanılmaz rahatsız etti. Art yönü bu sebepten çok daha güçlü.

Ancak inanılmaz yoruyor insanı okurken ve çok boğucu. Hani kısa diye başladım ama bunu okuyacağıma 200 sayılık daha hafif bir şey okusaymışım daha az kafam yorulurmuş. Dilinin biraz ağır olması da etkili sanırım.

Daha önce pek korku mangası okumadım ancak Perfect Blue, Paranoia Agent gibi seriler var buna benzer baktığım. Belli yönlerden bu ikisinden daha rahatsız edici, belli yönlerden daha hafif.

70/100 diyelim.


**Dragon Ball **

Öncelikle yakın zamanda hayatını kaybeden Toriyama-sensei’yi anarak başlayalım.

İki ay önce başlamıştım aslında ancak ilk seriyi bitirince Z kısmını okumak için biraz ara vermiştim, araya başka şeyler girmişti. Sonunda Z kısmını da bitirdim. Z kısmının tamamını renkli versiyonundan okudum. Ancak renksiz kısımları da gayet güzeldi çizimler anlaşılır.

Seriyi ve dünya çapında yarattığı etkiden bahsetmeye gerek bile yok zaten. Sektöre etkisinden hele hiç yok.

Bu seri neden bu kadar büyük, neden dünya çapında bu kadar etki yaratmış okurken anladım diyebilirim. Masterpiece demek istemiyorum tabii ki ama insanların neden sevdiğini anlıyorum.

Çok basit işleyişi olan, düz bir seri. Yani bunu kötü anlamda söylemiyorum tarzı bu ve çok başarılı yapıyor yaptığı şeyi. Atıyorum başka bir seride olsa çok gözünüze batacak bir şey Dragon Ball’da asla batmıyor. Misal, şu an çok umursadığım bir şey değil ancak bir battle shounen olduğu için örnek vereyim… Güç dengesi denilen şey bu seride o kadar yok ki hani Fairy Tail’i falan mumla aratır. O bile daha derli toplu kalır yani o konuda. Ama dediğim gibi takiplerken hiç takılmıyorsunuz bu meseleye. Veyahut sürekli aynı döngüde olması. Sürekli birileri ölüyor ve ejder topları tarafından diriltiliyor. İki defadan sonra olmaz diyorsun mesela hop başka bir şey çıkıyor yine diriliyor ölen. Başka seride olsa ana avrat söversin misal ama bu seride insanın canını sıkmıyor bu tarz şeyler. 3 Büyük Shounen gibi felsefeye, siyasete, ahlaki ikilemlere girme derdi yok. Yani hoş onlar girdi de ne oldu sonuç ortada da neyse. Böylesi daha temiz bence.

Serinin çok hoş ve eğlenceli bir mizacı var. Karakterler çok basit ama ikonik. Vegeta atıyorum, dümdüz hödüğün teki ama okurken etkiliyor insanı. Kakarot deyişi bile başka…

Bu arada animesine biraz baktım da pek beğenmedim. Goku ve Gohan’ın seslendirmesini hiç sevmiyorum özellikle.

Aksiyonu falan da gayet hoş.

Ben sevdim seriyi, Super kısmını da animeden takiplerim galiba.

5 Beğeni

Akame ga Kill!!
Erkek karakterlerin alayı tırt, kadın karakterlerin alayı çok iyi. Çizimler biraz kötü, aksiyon kısmı kötü. Ancak çok sıcak karakterleri var ve çok öyle vıcık vıcık sahneler olmasa da “aile” ortamını çok iyi hissettiriyor. “Öldürme” konseptini bence edgy bir hale getirdiği de yok.

Animesini tercih etmedim bir noktadan sonra mangadan koptuğu için, zaten 2014’te güncel takiplerken de bu sebeple bırakmıştım. Yıllar sonra mangasını okudum.

Chelsea özellikle çok iyi bir karakter. Ekran süresi inanılmaz az ama kişiliği/dizaynı hal ve hareketleri çok etkiliyor.

Diğer shounenlere nazaran romantizme de epey yer vermiş.

Bence çerezlik, kafa yormadan okunabilecek fena olmayan bir shounen. Masterpiece değil, ancak okunmaz/çöp de değil. Animesini sevmiştim mangasını da sevdim.

2 Beğeni