Yok arkadaşlar, bir türlü HAY beklenen atılımı yapamadı, geçen mesajımda ‘‘bu seriide Don Quijote baskısı nasıl olmaz’’, sorusunu sormuştum, bana katılmanız ve bana hak vermenizin verdiği cesaretle şimdi şu klasikleri soruyorum, HAY klasikleri dizisinde bu klasikler nasıl hâlâ yer almaz ? Evet başlıyorum;
1- Charles Dickens - Antikacı Dükkanı, Büyük Umutlar, Oliver Twist, Kasvetli Ev, Mr.Pickwick’in Maceraları, Zor Zamanlar.
2- Emile Zola - Meyhane, Therese Raquin, Bir Aşk Hikayesi, Nana(tükenmiş ciltli baskısını inatla çıkarmıyorlar).
3- Emily Bronte - Uğultulu Tepeler
4- Charlotte Bronte - Jane Eyre
5- Thomas Hardy - Asi Kalpler
6- Knut Hamsun - Toprak Yeşerince, Açlık, Dünya Nimeti.
7- Dreiser - Kız Kardeşim Carrie
8- Stendal - Armance
9- A.Bronte - Agnes Grey
10- Proser Merimée - Carmen
11- Blasco Ibanez - Kan ve Kum
12- A.France - Kırmızı Zambak
13- H.Sienkiewicz - Quo Vadis
14- Levis Wallece - Ben Hur
15- Dostoyevski - İnsancıklar.
Peki siz, HAY klasikler dizisinde ne görmek isterdiniz ?
Bu dizin daha uzun yıllar devam edecektir ve yazdığınız pek çok eserin de sırası gelecektir. Sıralamayı beklentiye göre belirlemiyorlar ne yazık ki. Hangi kitabı sorsak basacaklarını, ancak zamanının belli olmadığını söylüyorlar.
Açlık’ı okurken ben de merak etmiştim fakat 2020 itibarıyla Knut Hamsun öleli 68 yıl oluyor. Yani kitaplarının telifinin düşmesine henüz 2 yıl var. İş Bankası hali hazırda 2022 (ya da 2023) için düşünüyordur zaten.
Benim aklımı en çok kurcalayan ise Marcel Proust’un eserlerinin dizide yer almaması. Kayıp Zamanın İzinde serisi edebiyatın zirve noktalarındandır. Sanırım Don Quijote ile aynı kaderi paylaşıyor, çevirmeni Roza Hakmen. İş Bankası da daha iyisi zaten çevrilemez deyip erteledikçe erteliyor sanırım.
Eğer Proust eserlerinin HAY’da yayımlanmaması ile ilgili bilmediğim başka bir detay falan varsa öğrenmek isterim bilenlerden.
Gerçi bu ayrımı neye göre yapıyorlar pek bir fikrim yok. Henry James’in Bir Hanımefendinin Portresi 1881’de, Kate Chopin’in Uyanış’ı 1899’da yayınlanmasına rağmen ikisi de Modern Klasikler’e dahil edildi. Belki de içerdikleri temalara, günümüzü uyarlanabilirliğine göre Klasik veya Modern diye ayrılıyorlar. Ama Kayıp Zamanın İzinde, modernizm başyapıtı olarak kabul gördüğü için Modern Klasikler’e girer diye tahmin ediyorum.
Edit: Çevirmeni biraz araştırınca aslında Jaguar’ı (Türkan Uzel çevirisini) alarak iyi yapmış da olabilirim. Cengin Çevik’in çevirileri hakkında ağır eleştiriler okudum şimdi.
Eleştiriler çevirinin doğruluğuyla ilgili değil, daha çok Türkçe kullanımı, anlaşılabilirlik, Türkçe hakimiyeti vs. gibi konularla ilgili. Bir dili çok iyi anlamak başka, onu güzel Türkçe’ye çevirmek başka. Yoksa Dost Körpe en iyi çevirmen olurdu, muhtemelen kendisini eleştiren çoğu kişiden (ben de dahil) daha iyi ingilizce biliyordur
Genel konuşuyorum bu arada, ben eleştirilere konu olan çevirilerini okumadım sonuçta Cengiz beyin, belki haksız eleştirilerdir bilemem. Ama “çok iyi biliyorsalar kendileri çevirsinler Latinceden” anlayışını çok sakat buluyorum. Çünkü bu bakış açısına kalırsak kimse hiçbir şeyi eleştiremez.
Ben “çok biliyorlarsa kendileri çevirsinler” gibi bir yaklaşımda bulunmadım. Türkçe hariç hiçbir dile hakim değilim, çevirmen eleştirebilecek kapasitede de değilim ama Cengiz hocadan okuduğum hiçbir çeviride “yahu bu nasıl bir cümle, hiçbir şey anlamadım” gibi sorgulamalar içinde bulmadım kendimi hiçbir zaman. Yağ gibi aktı gitti hepsi.
İnsanız ve hiç kimse dört dörtlük değil. Herkes her şeyi eleştiriyor işte, yapacak bir şey yok. Elimizde bu dillere hakim çok fazla çevirmen yok zaten.
Neyse. Tartışma yaratmak için yazmamıştım. İsteyen istediği baskıdan okumakta özgürdür. Herkese keyifli okumalar diliyorum. ^^
Bu konuda hemfikiriz. Dediğim gibi belki haksız eleştirilerdir bilemem. Siz beğendiyseniz ne güzel, böylelikle çevirmen hakkında olumlu eleştirilere +1 eklenmiş oldu Ben de çeviri seçiminde aynı sizin gibi çevirileri okuyan kişilerin yorumlarını okuyup olumlu-olumsuz eleştiri dengesine bakarak karar veriyorum.
Yayınevlerinin falanca kitabın çevirisi çok iyi diyip yeni bir çeviri için topa girmediklerini düşünmüyorum. Öyle olsa kimse Nihal Yalaza Taluy ve Hasan Ali Ediz’in üstüne Rusça çeviri yaptırmaz ya da Alfa Yayınları’nın Rekin Teksoy çevirisinin üzerine başka birine Decameron’u çevirtip yayınlamaması gerekir. Çünkü Rekin Teksoy’un Decameron çevirisi İtalya’da Cumhurbaşkanlığı ve Senato tarafından ödüllendirilmiş bir çeviri. Burada iş bence tırnak içerisinde söylemek gerekirse tamamen duygusal. Bu vahşi kapitalist düzen ve mevcut ekonomik şartlar ortadayken örneğin Kayıp Zamanın İzinde kitabını yeniden çevirme işine ancak maddi açıdan belli bir doyuma ulaşmış birisi girişir. Çünkü şu an çevirmenlerin bir çoğu tabiri caizse evlerindeki tencerenin kaynaması için aynı anda birden çok kitabı çevirmekle uğraştığını hep duyuyoruz. Tabii yayınevi de çevirttirip basmaya değer mi diyip işin maliyet kısmına bakar sonuçta.
Ben YKY, İş Bankası gibi telifsiz klasik serileri basan yayınevlerinin, siz şunu şunu basmayın, biz de şunları basmayız diye el altından iş birliği yaptığını düşünüyorum. İş bankasının klasik adı altında 9000 tane kitap basıp Moby Dick’i Don Kişot’u, Middlemarch’ı vs. basmamasının mantıklı bir sebebini göremiyorum.
Yanlış hatırlamıyorsam şubat ayından bu zamana ilk defa ciltli (hem de hiç beklemediğim Platon ve Poe’den geldi.) tekrar basımlarının bandrolü alındı. 2020’de en çok sevindiğim haberler arasında oldu, çok teşekkür ederim. Darısı diğer kitaplara.
Merhabar, ben ara ara bu başlığa bakınıyorum ve gördüğüm kadarıyla belirli aralıklarla ciltli kitaplar yeniden basılıyor. Sizce bu seriyi ciltli bir şekilde toplamak mümkün mü?