Merhaba
Öncelikle bu yazacaklarımı, okumayı seven ve yazanları takdir eden birinin düşünceleri olarak alın lütfen.
Yazmayı seven kendini de bu konuda geliştirmek isteyen biri olarak algıladım sizi. Bu çok güzel.
Öykünüzle ilgili detaylara girmeyip genel bir kaç şey söylemek istiyorum izninizle.
Aklımıza önce güzel bir konu geliyor. Sonra oturup onu kaleme alıyoruz ve bir taslak ortaya çıkıyor. Ama bu ham öyküyü yazıyı olayı işlemek lazım. İşte asıl bu işleme kısmı bence birini diğerinden ayırıyor. Yoksa hikaye çok. Yazılmamış bir tanesi var mı, sanmıyorum. Ama nasıl yazıldığı, işte o her birimizi diğerinden ya da muhasebeci Mehmet’ten ayıracak.
Yukarıda konunun güzel olduğunu söylemişler. Katılıyorum. Orijinal bir konu mu? Değil. İlk aklıma gelen “köfte yağmuru” adlı çizgi film oldu. Tavsiye ederim izleyin. Şimdi elimizde orijinal olmayan ama güzel bir konu var. Ben olsam ne yapardım. Duygu dozunu arttırıp bunu örneklerle desteklerdim. Karakterlerle yoğururdum vs vs. Örnek:
Hamza’yı öyle bir tanımlardım ki okuyucu sosyopat bir dahi görsün ve öykünün sonunda kendi yaptığı uçan dairesini zorbalık gördüğü okulun üstüne düşürsün. Aman bu benim.
Siz daha yumuşak ve ılımlı bir Hamza istiyorsanız, öyle tanımlayın ki ben okuyunca Hamza’nın o yalnızlığını hissedeyim. Ve hikaye sonunda ölürken de aslında neden mutlu olduğunu anlayım.
Ya da okuyucu gülsün istiyorsanız, yine karakter üzerinden vurucu bir sonla bitirebilirsiniz öyküyü. İşte o zaman aslında bilindik bir konu bambaşka bir yere evrilir.
Ben olsam tekrar yazardım bu öyküyü ve burada yorum yapanlara da tek tek gönderirdim sadece yorumlarını almak için.
Bunu, yapıcı bir eleştiri olarak alacağınızı ümit ediyorum.
Başarılar ve kolay gelsin