Hikayemin Ana Konusu Nasıl?

Merhaba arkadaşlar. Ben Gizem/Gerilim/Psikoloji alanında bir roman yazıyorum. Şu an yarısındayım. İçimde dünyayı sarsacakmış gibi bir his var (kendimi beğenmek gibi olmasın :smiley: ) ama gerçekten de çok ümitliyim. Size hikayemin iskeletini oluşturan olayı anlatacağım; sizden onun hakkında düşüncelerinizi paylaşmanızı istiyorum. Spoiler gibi bir şey olacağını sanmıyorum çünkü hem en az 5-6 ay sonra bitecek hem de bu anlatacağım şeyle de sınırlı değil, yani kitabın sonu vurucu, çok şaşırtıcı olacak. Buyurun:

Gece vakti, on beş yaşında, hayatında çok acı çekmiş bir genç yürek parçalayıcı bir şekilde ağlıyor. Zihin direkleri çöküyor, insanlar ona çok haksızlık yapmış çok acı çektirmiş. Ağlarken bayılıyor. Uyandığında iri bir adam ona elini uzatıyor ve diyor ki: “Ben senin duygularınım. Beni geri almak istiyorsan, onlardan intikamını almalısın.” Genç de buna inanıyor, çünkü hiç bir şey hissetmediğini fark ediyor. Ne merak, ne üzüntü, ne öfke vs. vs.
Şöyle düşünüyor; “Duygularımı neden geri almalıyım? Buldum. İntikamımı aldığımda duygularım geri gelecek ve ben de intikam duygusundan haz duyarak ve yaptıklarımı hatırlayıp kahkaha atacağım. Benim için bu hayatta kalan tek mutluluk bu. Ondan sonra intihar ederim.”
Ve başlıyor öldürmeye…

Ne düşünüyorsunuz? Sizce çocuk kötü mü, iyi mi, nötr mü?

Eğer delirmediyse kötü olduğunu düşünüyorum. :blush: İyi kalpli seri katillere inanmıyorum.

İçerik biraz korkutucu olacak gibi duruyor. Hangi yaş grubuna yönelik yazıyorsunuz?

Verdiğiniz bilgiler çok sınırlı, dolayısıyla olumlu veya olumsuz yorum yapmak biraz güç. Yazım süreci devam ettiği için elbette konuyu daha açabilir misiniz de demiyorum. Sürprizi bozulmasın.:krs::krs:

Sürecin geri kalanı da böyle içinize sinsin umarım. Bol esinler, iyi yazmalar.


Bu arada bu başlığın yeri burası değil sanki. Yolgeçen Hanı daha uygun olabilirdi gibi geldi bana.

1 Beğeni

Konu bana hoş göründü , lakin hikaye hollywood vari bir tarzda ilerlememesi gerek. Biraz daha ayrıntı vermeniz yorumlamamızı kolaylaştırır.

1 Beğeni

Merhaba Liebert,
Öncelikle başarılar ve kolay gelsin… :krs:

Eser hakkında verdiğiniz bilgileri yorumlamaktan ziyade naçizane bir fikir sunmak istiyorum: Romanınızda kurguladığınız evren, şehir yahut herhangi bir mekanda geçen, aynı mekanikleri bulunduran ve farklı bir konu içeren bir öykü kaleme alıp ister Aylık Öykü Seçkisi ister Kurgu İskelesi isterseniz de diğer mercilerde (dergiler vesaire) yayınlarsanız alacağınız geri bildirimler yahut eleştiriler hem daha sağlıklı hem de daha nitelikli olacağını düşünüyorum; çünkü fikrinizi daha anlaşılır ve ayrıntılı sunmuş ve yanlış anlaşılmanın da önüne geçmiş olacaksınız diye düşünüyorum.

Aynı zamanda bazı yazarların beğenilen öykülerini zamanla roman olarak kaleme aldığı ve yayınladığı malumunuzdur. Kim bilir belki de onlarda öyküleri hakkında aldıkları geri bildirimler sayesinde düşlerinde olan kurguyu kaleme alma kararı alıyorlardır. Kim bilir?

Tekrardan iyi çalışmalar ve kolay gelsin :grinning:

3 Beğeni

Konusunu çok anlatamasan da yazım dilinde ufak değişikliklere gitmen senin için daha güzel olabilir. Şimdiki zaman da kitap yazmak kolay olmayacaktır. En azından benim fikrim bu. Kendini fazla beklenti içine sokmadan yaz ve son olarak bu kadarı ile sana iyi, kötü ya da nötr demek biraz sana haksızlık olur. Sadece şunu söyleyeyim; kötü değil =)
Yolun açık olsun.

1 Beğeni

Yorum yapmak zor, geçişler çok hızlı; ağlıyor, bayılıyor, intikam alıyor, kahkaha atıyor, intihar ediyor. Kolay gelsin. (‘Kötü’ demek için yaşı biraz küçük.)

1 Beğeni

Hikaye hakkında fazla bir detay vermemeşsin. Verdiğin detaylardan hikayen için iyi veya kötü dememiz seni yanlış yönlendirebilir. Bana kalırsa büyük beklenti içine girerek yazma, alacağınız kötü yorumlar (Umarım kötü yorum almazsın) hevesini daha çabuk kırar. Hikayenin ana konusu “intikam” üzerine kurulu, bana kalırsa biraz klişe gibi ama konuya farklılık katarsan bu pek göze batmaz. Umarım ortaya güzel şeyler çıkarırsın, bizde keyifle okuruz :slight_smile:

1 Beğeni

Değerli yorumun için teşekkür ederim. Açıkçası bayağı düşündüren bir kitap olacak, okur şöyle 20 nin üstünde olsa iyi olur. Felsefi ağırlığı var desem mi demesem mi bilemedim, çünkü ortaya felsefi bir görüş atmaktan çok ben sadece soru soruyorum. Elbette konu bununla sınırlı değil. Hikayemin adı: Gökyüzü Düşünce. Bence hem basit, basit olduğu kadar da derin. Tıpkı bir okyanus gibi. İşte kurgum da böyle. Neyse haklısınız çok sınırlı bilgi verdim, forumda yeni olduğum için bilemedim. Tekrar teşekkürler :smiley:

Yani haklısınız orada şu ifadeyi kullanmalıydım; duyguları o kadar derinden hissediyor ki, vücudu taşıyamıyor ve bir insan şeklinde dışarı çıkıyor. Ancak çocuk buna neden inanıyor ve neden haz duyacağını düşünüyor? Duyguların hayatımızdaki yeri hakkında, paranın öteki yüzünü göstermek istiyorum. Bu arada intikam alması gereken herkesi öldürdükten sonra o içinden çıkan “insan” ın dediği gibi duyguları geri gelecek ve yaptıklarını hatırlayıp kahkaha atacak. Tabi düşündüğü şekilde mi gelişecek orasını bilemem. Bir de 15 yaşı bence tam gençliğe ilk adımın atıldığı yaş.
Hee, mesela şu şekilde de yorumlanabilir. Hani kant’ın ödev ahlakı var ya, bu çocukta vicdan denen şey gidince o halde merhamet etme vs sorumluluğu da kalkıyor mu? Ben ortaya bir problem atacağım, kim çözecek bakalım :slight_smile:

Doğru, aslında çok karmaşık bir kurguya sahip. Hikayemin ana konusu “duygular”, yani intikam merkezinde ama çocuğun içinden duyguları insan olarak dışarı çıkıyor ve neden çocuk buna inanıyor? Çünkü bu hayatta tutunacağı başka dal yok ve gerçekten de hiç bir şey hissetmiyor ayıldığı zaman.
Desteğiniz için teşekkür ederim :slight_smile:

Kesinlikle katılıyorum, kurgusu çok karmaşık zaten. Anlatsam dilimde tüy biter. Yazım dili konusunda; kendime has bir tarzım olduğu söylenebilir ancak kitabımın özelliği kurgusu ve cevaplanmayı bekleyen sorular olacak. İlk bölüm çok balzac vari olmuş, yani aşırı betimleme yapmışım. Düzenlemem lazım. İkinci bölümde yazdığım yere kadar okudum, su gibi akıyor ve çok güzel olmuş. Aşırı önyargıyla okudum, ama beni hortum gibi içine çekti. Bunu ben mi yazdım oha falan dedim hatta.

Bir de hani bu tip hikayeleri hep “suçlu kim?” mantığıyla okurlar ya, bu hikaye onlara bu soruyu sormalarını ömür boyu yasaklatacak :slight_smile:
Desteğin için sağol :))

1 Beğeni

Kesinlikle klişe değil, yani haklısınız çok az şey söyledim. Adı: “Gökyüzü Düşünce”. Böyle söylemek çok basit geliyor, çünkü insanlar genelde onu sadece mavi, turuncu ya da pembe görürler. Oysa o ne kadar derin ve göz alıcıdır. Sonsuzdur. Hikayemin kurgusu da aynen öyle; hem basit, hem de okyanus kadar derin. Benim tek korkum tanıtımının nasıl olacağı. Çünkü biraz ilginç ama insanı pek bir beklentiye sokmuyor hikayede ilk yaşanan olay. Tanıtım korkumu başlık yeniyor, Gökyüzü düşünce adı, hiç de basit şeyler yaşanacağını zannettirmiyor insana. Felsefi ağırlığı olduğunu da söyleyebilirim, daha doğrusu felsefi bir görüşten çok, felsefi, kocaman soru işaretleri var ortada. Ne desem spoiler olacak…
Desteğiniz için teşekkür ederim, çıktığı zaman (ki bu ülkede çıkacağını sanmıyorum) alırsanız imza günü düzenlediğimde gelin, konuşalım :smiley:
Yok ya, ben hikayeme aşığım, aklımda para ve şöhret hiç yok. Ama gene de dünyayı sarsacağını hissediyorum çünkü orijinal bir bakış açısına sahibim. Neyse ya, siz bana bakmayın :smiley:

1 Beğeni

Benim tek korkum; çalınması! :smiley:
Geçen hocam demişti notere git telif al vs diye. Çünkü düşünün bir; yazdığım yere kadar (kitap ebatında yaklaşık 150 küsür sayfayı bulur) okudum ve su gibi akıp gitti. Mükemmeldi. Tabi belki de ben sonra ne olacağını bildiğim içindir ancak gizem ve gerilim ögelerini çok iyi kullanmışım. Bu roman tarzında zaten, yani bu dediğiniz şeyler daha çok kısa öyküler için herhalde. Bir de ben bir görüş sunmak istiyorum; bir hikaye her ne kadar iğrenç olursa olsun, kitaba uyarlandığında insanlar ona sırf kitap oluğu için itibar gösterecek. Yani onu adamdan sayacak, %50 şans vererek başlayacak. A4 kağıtlarında okuyunca belgeden farksız oluyor, hayal etmesi zorlaşıyor. Çünkü zihin bu iki nesneyi öyle kaydetmiş, a4 demek dosya demek. Kitap demek hayal gücü demek. Desteğiniz için teşekkür ederim :slight_smile:

1 Beğeni

Bir hikâyeye sırf kitap olduğu için itibar gösterilmez. Roman yazma konusunda heyecanlandığının farkındayım fakat kitabı kitap yapan kapağı veya sayfa kalitesi değildir.

Her kitap ilk önce A4 sayfada doğar ve bu hayal ettirmeyi zorlaştırmaz. Hayal ettirmeyi zorlaştıran şey betimlemelerin eksikliğidir. Aklında çok iyi canlandırabilirsin, ama seni hiç tanımayan birisi eline alıp okuduğunda hayal edemiyorsa bu senin eksikliğinden kaynaklanıyor. Bununla birlikte mükemmel veya çok iyi gibi övgülerin yazdığın eseri olduğundan daha iyi yapmıyor. Sen bu övgüleri o anki bilgin ve bakış açınla yapıyorsun sadece. Bu övgüleri yapan kişi başka birisi olmalı. Tavsiyem en azından 1-2 bölüm paylaş, böylece daha doğru tavsiyelerde bulunabiliriz.

Bahsettiğin hikâyeye gelecek olursam; bu bildiğimiz anime girişi.

6 Beğeni

Hayırlısı diyelim o vakit.

1 Beğeni

Pek çok kişinin, pek çok hikaye fikri vardır ve bunların kimileri çok güzeldir. Ancak çoğu zaman, bu düşüncelerin yazıya aktarılması asıl uğraştır. İnsan bunu pek hesaplamıyor. İlk yazmaya başladığımda, ben de değerini yeteri kadar fark edememiştim.

Psikolojik ve gizem türlerini ben de severim. Burada sunulan fikir, bu türlere yabancı ve özellikle genç birisine farklı görünebilir. Ancak yıllardır bu türle ilgilenen bir kitle -ki buradaki hedef kitle- için, açıkçası özel bir şey değil. Kendisine yabancılaşmış, duygusal buhranda olan ve cinayet işlemeye başlamış birisi (özellikle bir genç) oldukça fazla işlenmiş bir konu. Bu yüzden, fikrin nasıl işleneceği daha da önemli. Konu nasıl ele alınıyor? Hikaye akışı doğal hissettiriyor mu? Karakterler, özellikle baş karakter nasıl birisi, gerçek bir insan gibi hissettiriyor mu? Kullanılan dil nasıl? Yazındaki “Show, don’t tell / Göster, söyleme,” durumu yeterince düzgün halledilmiş mi? Gizem hakkında yeterince ipucu bırakılmış mı? Gizem gerçekten düzgün bir şekilde çözülüyor mu? Bütün bunlar ve dahası oldukça önemli. Bunların hiç birisini bilmiyoruz, hatta nasıl bir dil kullanıldığını gösterecek bir metin bile yok. Bu sebepler dolayısıyla, yorum yapılamaz.

Çok büyük etkisi olacak bir roman yazacağım diye beklentiye girmek de, diğerlerinin de dediği gibi, oldukça gerçek dışı bir durum. İnsanı sadece yazmaktan soğutur. Yazmak, insanın kendisini geliştirdiği bir süreçtir. Çok büyük yazarların bile oldukça küçük bir kısmı, kendilerine has ve usta olarak addedilmelerine neden olan üslup ile kurguya, ilk kitaplarında ulaşmıştır. Yazmak, insanın sürekli öz eleştiri yapmasını gerektiriyor. Tabii, hevesini yok etmeden.

Bütün bunları yazıyorum çünkü bir edebiyat sitesinde yazılarımı yayınlamaya başladığımda, çok fazla eleştiri almıştım ama bir çoğu oldukça değerli çıktı. Kendimi geliştirmeme oldukça yardımcı oldular. Şu ana kadar bize sunulanlar karşısında diyebileceğim tek somut, olumlu nokta, imla kurallarının düzgün kullanılmış olması :smiley: Tabii, hikaye hakkında da sadece bunu diyebilirim demiyorum, çünkü elimizde bilgi yok.

Düzenleme: Sadece felsefi sorular olduğu ve bir felsefe olmadığı söylenmiş. Hangi felsefi sorular veya ikilemler -spoiler olmadığı kadarıyla- ele alınıyor? Ayrıca, felsefi sorular, felsefi bir içerik olmadan sorulamaz. Mesela, hayatın anlamı nedir sorusu, bu sorunun arka planı boş bırakılarak işlenemez. Sihirli Annem’de hayatın anlamının sorgulandığını düşünün; yersiz ve yetersiz olur. Diyeceğim o ki, bir cevap verilmek zorunda değil fakat felsefi sorular için, hikaye yeterince bir zemin sağlıyor mu?

Düzenleme 2: Bir kişi, duygularını kaybederse, onu duygularını geri almak için ne motive edecek? Zorunlu olarak bir paradokstur demiyorum çünkü pek çok farklı şekilde yanıtlanabilir bu soru. Demek istediğim farklı, bir örnek vereyim; psikopatlarda empati, üzüntü ve bazı başka duygular yoktur. Bu, canavar oldukları anlamına gelmiyor. Farklı beyin yapısına sahip kişiler ve medyanın dediklerinin aksine, bir çoğu suçlu değil. Buna rağmen, bahsi geçen duyguları kalıcı olarak hissetmek isteyen bir tane bile psikopata rastlamadım. Bu genci duygularını kovalamaya ne itiyor? En başta, duyguları, onu, kendisini öldürecek bir seviyeye getirmiş birisi, onlardan kurtulmuş olmaktan rahatlamaz mı?

6 Beğeni

Tabi ki bu şekilde girmiyor. Okuldaki edebiyat hocalarıma ve birkaç arkadaşıma ilk bölümü okutmuştum çok beğenmişlerdi, hatta betimlemeler çok ağır olduğu için kısmamı söylediler. Balzacvari olmuş. İkinci bölümde buna özellikle dikkat ettim ve bittiği zaman, ilk iki bölümü yayımlayacağım. Teşekkürler :slight_smile:

Desteğin için teşekkür ederim. Yani duygularını geri kazanması açısından; kar zarar problemi yapıyor, bu hayatta başka bir şey kalmadığını düşünüyor. Bir motivasyonu yok, sadece mantıklı bir çıkarım yapıyor. İntikamın (duygularını kazandığı zaman) kendisine haz vereceğini düşünüyor. Tabi ki dehşetle fark ettim ki neredeyse hiç bir şey anlatmamışım hikaye hakkında. İkinci bölümün bitmesine az kaldı, bittiği zaman ilk iki bölümü yayımlarım o zaman konuşuruz. Bu gizemi kullanma konusunda, “Monster” animesinden çok şey öğrendim diyebilirim. Mangakanın neyi nerede neden kestiğini, gösterdiğini vs anlıyorum. Ancak daha önce dediğim gibi belki de hikayemde, ileride ne olacağını bildiğim için bu kadar emin konuşuyorumdur. Belki fikir orijinal değildir, ancak bakış açısının orijinal olduğunu düşünüyorum. Neyse, inşallah beğenirsiniz. Balık burcuyum biraz alınganım fakat ne yapalım, bunu aşmam gerek. Eleştirilere hazır olmalıyım dediğiniz gibi.
İyi günler, kendinize iyi bakın. :slight_smile:

Anlamadım açıklayabilir misiniz?

Soru bana sanırım :slightly_smiling_face:

Sanırım öyküler hakkında farklı düşünüyoruz. Ben kendimden örnek vereyim biraz öznel bir yorum olarak değerlendirmeniz için: Yeni ve özellikle yerli bir yazarın ilk etapta romanına yönelmem kendisinin öyküler var mı diye bakarım; çünkü öykü olsun roman olsun üslup değişmez… Üslup neyse odur… :slightly_smiling_face:

Öyküde kullanılan üslup ve kurgusal ( konu değil yapı olarak ) inşa ne derece başarılıysa yazarın romanına o kadar yönelimim olur; çünkü roman yazımı bir yana okumak da emek istiyor ve 100 küsür sayfa okuduktan sonra üslup yahut kurgu kısımlarını beğenmezsem vaktimin çalındığını düşünürüm…

Ben konunuzu alıp öyküye taşıyın demiyorum aynı türde öyküler kaleme alınız ve gelecek eleştirilerin size daha çok faydası olur diyorum. Tabii bu yöntemle belirli bir okur kitleniz de oluşabilir.
Öyküler ne kadar iğrenç olursa olsun kitap olunca değer görmüyorlar. Bu bakış açısı ne yazık ki endişe verici…

Fakat sizin seçtiğiniz kendiniz için her daim en iyisidir. Kişi kendine zarar verecek yol seçmez sonuçta… Polemik yaratmak istemiyorum sadece bir okur olarak öznel fikrimi yazdım… Lütfen kişisel algılamayınız…

Başarılar ve iyi çalışmalar… :baris:

4 Beğeni