Güzel başlık olmuş Çağatay. 
Yazılmamış, o zaman ilk olarak Undertale diyeyim. Oyun daha başında, burada en küçük eyleminin bile sonuçları ağır olur diye yüzüne vuruyor oyuncunun. Öyle bir vuruyor ki oyun boyunca yaptığın her eylemi karakterle birlikte en ağır şekilde sen de taşıyorsun, zaten oyun boyunca bunu vurgulamaktan da geri durmuyor. Karakterleri ve oyunu içselleştirmemizle birlikte yaptığın eyleme de göre yüz güldüren ya da yürek dağlayan oyun, nasıl bitirdiğine bağlı.
@DigitalMilitia’nın yazdığı Metro serisini yazmadan geçmek olmaz. Başta Khan karakteri olmak üzere, Çağatay’ın da dediği gibi geçen diyaloglar, sahnelerle birlikte duygusal vuruculuğunu çok iyi temellendiriyor. Özellikle bazı kısımlar çok sert ve unutulmaz.
Inside da bu sertliği farklı yapıyla veren bir oyun. Her şeyden önce bu oyunun her yönüyle çok özgün hali, etkileyici atmosferiyle farklı bir yapım olduğunu söylemek lazım. Hikâyesi de öyle. Sana oynadığın dünyayla ilgili yapıyı anlatıyor, ancak içeriğini büyük ölçüde oyuncu dolduruyor. Bu bakımdan, anlatıcı da biziz, bizlerin hayal gücü. Ama oyun bunun içeriğinin yönünü karanlık tarafa çekiyor ve yoğun bir şekilde etkiliyor.
Stories Untold. Oynayın, oynattırın. Metin bazlı korku oyunu. Ancak nerelere gidiyor, nasıl bağlıyor, yüreğinizi nasıl dağlıyor şaşırtacak. Duygusal açıdan çökmüşken, off be yaratıcılığa bak ne oyundu diye bağıracaksınız.
Son dönemlerde oynadığım, anlattığı hikâyeyle yürek burkan bir diğer oyun Silence. Başlarken, beklentim hiç bu şekilde değildi, ancak oyun öyle bir başlıyor ve gidiyor ki fena. İyi diyalog yazımı, karakterlerle çok güzel bağlanma ve şahane tarzı. Bu pek bilinmeyen point&click macera oyununa bi’ göz atın derim. The Whispered World evrenine dahil olduğunu da söylemeden geçmeyeyim.
@estorn’un söylediği Event[0] beni de etkilemişti, üstte yazdıklarım seviyesinde olmasa bile, müzik kullanımı etkileyiciydi. Fenaydı, buraya bırakıyorum.