İnceleme: Ursula K Le Guin – Yerdeniz Serisi: Çevik Atmaca’nın Peşinde

Son kitap hariç hepsini okumuştum. Ama o zamanlar elimde olan ciltler şimdi yoklar. Geçen sene tek cilt halinde aldım ve uygun bir zamanda baştan başlamayı düşünüyorum. Elimde hem ilk kez okuyacağım hem de yeniden okumayı düşündüğün o kadar kitap varken bu sefer de zamanımın olmaması çok kötü :worried:

1 Beğeni

Bunlarda çok güzelmiş. Ben özel baskıya para mı verilirmiş derken Tolkien Mirasını kutulu versiyonunu koşarak aldım. Metis Yüzüklerin Efendisi’ne ve bu seriye biraz özen gösterse ve istese cebimizi boşaltacak da yapmıyor.

1 Beğeni

Yazdıklarınıza tamamen katılmakla beraber bir nokta beni düşünmeye sevk ettiği için cevaplamak istedim. Sizin de yazdığınız “kusursuza yakın” ifadesi seriyi düşünürken aklıma ilk gelen düşünce oluyor. Peki, neden yakın diyoruz? “Neredeyse her şeyi doğru yapan” üzerine düşününce, bundan sonrası okumayanlar için tat kaçırabilir, Ged’in karşısında Ged’e denk bir antagonistin bulunmamasının bir eksiklik olduğunu sanıyorum. İlk kitaptaki gölge, kitabın teması ve Ged’in şahsi yolculuğuyla son derece uyumlu bir karakter. Ancak örneğin bence serinin en iyi kitabı olan En Uzun Sahil’de ister istemez daha keskin çizilmiş bir antagonist portresi aradım. Siz ne düşünüyorsunuz?

9 Beğeni

Le Guin’in de bu konuyla ilgili bir sözü var. En Uzak Sahil’in arka kapağını okuduğum zamandan beri şu cümle beni hep düşündürmüştür:

En Uzak Sahil ölüm hakkında. Onun diğerlerinden daha zayıf kurgulu, daha tutarsız ve eksik olması da bu yüzden.

Bizle aynı şeyi kastetmiyor belki ama ben hep bu konu hakkında bir temas gibi düşünmüşümdür. Bir çeşit farkındalık.

Okuduğum zamanı düşünüyorum da, benzer bir hisse ben de kapılmıştım. Gölgenin sembolize ettiği şey ve sonuca bağlanışı Ged’in hem içsel hem de fiziki yolculuğuyla harika örtüşüyor. Oysa “ölüm” gibi ağır bir temaya sahip olan En Uzak Sahil’de Kuğu’nun bunu başarabildiğini ben de düşünmüyorum. Her şeyin nedeni ortaya çıkana kadar bence bir gölge ağırlığı vardı. Duvar’dan sayısız kez atlayarak yaptığımız maceralarda çizilen portre benim için (nasıl diyeyim?) soyuttu ve bunu çok sevmiştim. Tıpkı gölgenin somut, adı sanı olan bir insan olmayıp bir kavram olması gibi. Ama sonra bir baktık yılanın başı Kuğu adında bir adammış. Ve bu adam da bir Ged değildi. Aynı kulvarda dahi değildiler. Ölüm temasına daha kavramsal bir antagonist arzu ediyordum. Keskin bir portreden kastımız aynı mı emin olamadım, ama benim beklentim bu şekildeydi. Sizin beklentinizin detaylarını da bilmek isterim.

“Kusursuza yakın” bulmamın bir nedeni daha var. Benim için kusursuz olana bir başkasının bakışında daha önce benim görmediğim hatalar ya da tutarsızlıklar olabilir. O nedenle kusursuz deyip geçmeyi kendi adıma doğru bulmuyorum.

11 Beğeni

Ben En Uzak Sahil boyunca sonunda Jasper ile karşılaşacağımızı düşünmüştüm. Hatta ummuştum. İlk kitapta kendisine çizilen rol, Ged ile rakip olmaları fikri belki de aradığımız, beklediğimiz kötü karakter işaretiydi. Sonrasında kendisine çizilen yolu beğenmediğimden içten içe Ged ile Jasper karşılaşmasını dört gözle beklemiştim. Yerine Çevik Atmaca ile Kuğu karşılaşmasını görmek karakterlerin isimlerini düşününce çok edebi gelse de kitabın sayfaları boyunca yarattığı gerilimi taşıyamıyor gibi.

Ancak şöyle bir nokta var ki Le Guin’in alıntısıyla düşününce Kuğu’nun arka planda kalması biraz kabul edilebiliyor: Kitap ölüm hakkında ve Ged’in asıl yüzleşeceği ölümün ta kendisi. Kuğu esasında sadece bir görevli, ölümün hizmetkarı. Ölüme geldiğinde Ged’i karşılayacak, o kadar. Baktığımızda tam olarak bunu yapıyor gibi.

9 Beğeni

Siz Jasper deyince bir aydınlanma yaşadım. Sahi, okuduğum zamanda ben de en başta altından o çıkacak diye beklemiştim.

Belirttiğiniz nokta çok hoş bu arada. Sadece siz böyle deyince aklıma şu takıldı:

Kuğu’nun etkilerini Tehanu’da da görürüz. Gerçekten bu kadar büyüktü de biz mi En Uzak Sahil’de bunu göremedik? Yoksa, küçük bir çakıl taşının tekere girip koca düzeneğin çöküşü olacak aracı olması gibi mi düşünmeli? Öte yandan bana hep asıl ölümle ilgili olan Öteki Rüzgar gibi gelmiştir :slight_smile: Ya da Ged’in de yaşını düşünürsek, soğuk ölümün asla gençlikte algılandığı gibi bir şey olmadığını da gösteriyor diyebiliriz belki.

9 Beğeni

İkinci seçenek olarak düşünmek daha doğru geliyor. Yerdeniz serisini, Ged’in kişisel hikayesinden Yerdeniz’in kendi hikayesine bir yolculuk olarak görüyorum. İlk kitabın izleğiyle diğerleri arasındaki gözle görülür farkın sebebi, bana kalırsa bu. Hatta her kitapla birlikte Ged’den biraz daha uzaklaşıp Yerdeniz’le daha fazla zaman geçiriyoruz. Bu yüzden Öteki Rüzgar bana hep mitolojik büyük felaket anlatısının Le Guin versiyonu gibi geliyor. Bütün Yerdeniz’i etkileyerek kitabın sonunda bambaşka bir Yerdeniz’e yol açıyor, İskandinav mitolojisinin Ragnarok’u gibi. Sadece, serinin bütününden aşina olduğumuz bir tonda, Le Guin’in usul usul anlatımıyla. Esasında baktığımızda gerek En Uzak Sahil’de, gerek de Öteki Rüzgar’da söz edilen tehlikeler, başka bir yazarın elinde daha ağır bir kıyamet anlatısına dönüşebilirdi. Le Guin, tehdidin büyüklüğünü dilinin sakinliği ile vermek istemiş gibi. Bu yüzden bence En Uzak Sahil’i ufak bir çakıl taşı olarak görmek daha ilginç bir okuma olur.

9 Beğeni

Tehanu’yu genelde insanlara fırtına öncesi sessizlik olarak anlatırım. Bu bakımdan bireyden evrene tümevarım da Yerdeniz’in hem kurgusuna hem de dünyasının animist yapısına çok uygun. Bu çerçevede Kuğu gibi Ged’i de değerlendirecek olursam bir çakıl taşı değil belki ama sağlam bir “tolk” gibi. Ama her taş gibi o da aşınıyor ve yeri gelip ufalanıyor. Özü ise "yer"in parçası olarak kalıyor.

Özet

Uzun zamandır Yerdeniz’i böyle doyurucu tartışmamıştım. Ayrıca teşekkür etmek istedim :slight_smile:

9 Beğeni

Makul, seriyi severek okuyan birisi için Le Guin’in fırtınasının nasıl olacağını tahmin etmeye çalışmak güzel olacaktır.

Bu ifadeyi çok beğendim. Yerdeniz serisinin sonunu çok beğenmemin bir sebebi bu olabilir. Ged büyüyor, bencil bir çocuktan her şeyini yitiren bir adama dönüşürken onunla birlikte Yerdeniz de değişiyor. Birbirlerinden bağımsız, ama bir noktada da bağlı. Nihayetinde de Yerdeniz sahneyi Ged’den alıyor.

Bu arada asıl ben teşekkür ederim. Yazdıklarınızla düşünmeye sevk eden sizdiniz.

Özet

Son olarak, bu konuşmayı gölgelerden takip eden ve Yerdeniz serisini, Ursula Le Guin’i benim sevdiğimden daha çok seven insanlar biliyorum. Bakarsınız, onlar da dahil olurlar.

11 Beğeni

Tek cilt kitabı elime geçer geçmez ilk 2 kitabı su gibi bitirdim. Şu an 3. kitabın ortalarındayım en başta yüzüklerin efendisi tadını vermeye yaklaşan kitap şu anda baştaki performansın çok altlarında seyrediyor.Umarım devam eden bölümlerde aradığım tadı alırım.

Bu serinin herhangi bir haritalı baskısı olduğunu bilmiyordum. Bu özel bir baskı mıdır yoksa tüm Yerdeniz Öyküleri kitaplarında bu harita mevcut mudur ?

Aydınlandım ve gönderiyi serinin sonunda tekrar okumak üzere kaydettim.Teşekkürler.

2 Beğeni

İkinci kitabı birinci kitaba göre çok daha fazla beğendim.

170-180 sayfalık fantastik kitap mı olur? Şu anlatılanlar 700- 800 sayfada anlatılsaydı biz de aramız da konuşsaydık, "yazar gereksiz uzatmış. " :slight_smile:

2 Beğeni

Ursula nedense çok dallanıp budaklandırmamış ama bütünde ilginç bir bitiş ve düzen var. Başkası olsa 1200 sayfa yazardı ve yazsaydı asla hayır demezdim.

2 Beğeni

Lise çağından bile önce bir yaz tatilinde okumuştum kitapları. Çok şey hatırlamıyorum. Zaman yaratıp yeninden dönmek gerek o diyara. Arada okummuş binlerce kitap ve farklı bakış açıları olsa bile gönlümde en üst sıralarda kalmaya devam ediyor Yerdeniz.

1 Beğeni

Gençlik ve olgunluk dönemi iki farklı okuma yapmak bazı eserler için aslında iyi oluyor. Bilgi birikimle gençliğin verdiği o toyluğun farkına varmak benim genelde hoşuma gider. Umarım yeniden okuma yaptığında da keyif alırsın. Yaşlılığımda ben de bir kez daha okumayı düşünüyorum.

3 Beğeni

Kitabın tek cilt baskısı da kitaplığımda var ama aralıklarla okumak için tekli baskılarından okumayı tercih ettim ve az önce “Tehanu” yu okumayı tamamladım. Serinin 4. kitabı ve okuduklarımdan içlerinde en çok bu kitabı beğendim.

Tenar, Therru’ya Büyücü Ogion’un yıllar önce bir kulübede tanıştığı kadınla ilgili hikayeyi anlatırken, Therru’nın ne olduğu /ne olacağı hakkında bir fikrim de olmuştu. Ursula’nın kadın - erkek - kız çocuk- erkek çocuk,çıcuk büyütme hakkında anlattıkları etkileyici düşüncelerdi.

“Evde mi olacaksın?” diye sordu Tenar ona, belli bir mesafeden. “Therru uyuyor. Biraz yürümek istiyordum.”
“Evet. Sen git,” dedi adam ve kadın, bir kadına hükmeden zorunluluklar karşısında bir erkeğin vurdumduymazlığını düşünerek gitti. Zorunluluklar: Birilerinin uyumakta olan çocuğun yakınlarında olması, birinin özgürlüğünün diğerinin özgürlüksüzlüğü anlamına gelmesi gibi; eğer onun şu anda iki bacağı üzerinde yapmakta olduğu gibi -önce biri sonra diğeri- bu harikulade sanatın, yürüyüş sanatının uygulamasında olduğu gibi, ileri doğru hareket eden bedendeki denge gibi, sürekli değişen, hareketli bir denge sağlanmazsa… (S71)

2 Beğeni