Ben de onu diyorum işte. Toz karısı bir yana Marra cin pazarında tam prenseslerin hayallerini süsleyen kibar, kaslı, centilmen biskolata erkeği, pardon şövalye buluyor. Adamda yardım etmeye dünden razı. Ee ne olacak canım, senin için bir kral öldürürüm, modunda geziyor adam. Hayır süreci bir sorgulasa bir şey demeyeceğim.
En çok takıldığım “otobüs” ve “şoför” oldu, çevirmen yorumu mu ki acaba…
Oraya ben de takıldım. Fazla yolcu alabilen atlı araba olarak düşündüm. Belki de çeviriden kaynaklıdır.
Masal tadında ilerliyor, çok iyi değil çok kötü de değil. Bence ortalamanın biraz üstü bir kitap gibi ama bakalım, sonuna göre yorumumu güncellerim. Çeviri konusuna orijinal dili bilmediğim için bir şey diyemiyorum ama gördüğüm kadarıyla yazılan yorumlardan biraz o konuda da muzdarip gibiyiz
Kitabı bitirdim. Sayfa 238’de Bonedog diye yazıyor. Sanırım Kemikli diye çeviri yapmayı unutmuşlar Kitap dediğim gibi kendini okutuyor, kötü değil ama iyi bir kitap da değil. Yine de hikâyeyi sevdim, vakit geçirtti. Market otoparkında aklına gelmiş ve yazmış zaten. Bence ortalama bir kitap, çok beklentiye girmemek lazım. Yazarın diğer kitaplarını da deneyimleyeceğim.
Kitaba puanım 7/10
Ben de bitirdim kitabı. Ortalamanın altında bir kitap. Masal anlayacağınız, hatta masallardaki krallar daha iyi korunuyordur.
Marra karakteri de pek oturmamış. 30 yaşında sıradan insan gibi bile düşünemiyor, bir de prenses yani. 12-13 yaşlı çocuk kafasında ve durmadan herşeyden korkuyor. Çeviri özensiz, editörlük hiç yapılmamış herhalde. Ama kendini de okuttu yani zaten kısa kitap, sonu nasıl olacak diye okuyor insan.
Ben daha başlayamadım bile. Senin yorumlarına göre okuyup okumayacağıma karar vereceğim.
Kitabın türü ne oluyor?
Okuduğun daha önce hangi kitaba benziyor.
Kitap tür olarak fantastik ama büyük beklentilerle okumamak lazım. Masal tadında ilerliyor kitap, ne biliyim çocuk kitabından halliceydi. Dediğim gibi okunur ama öyle önereceğim bir kitap da değil. Okuduğum hiçbir kitaba benzetemedim
Tamamdır üstat teşekkürler
Kitabı ben de bitirdim. Okuması kolaydı ne sıkıldım ne heyecanlandım. “Cozy fantasy” dediğimiz türden bir kitaptı. Masalsı kitapları sevenler için güzel bi alternatif olabilir. Yazarın diğer kitaplarını da okumayı düşünüyorum. Ayrıca bu benim ilk etkinliğimdi ve çok keyif aldım düzenleyenlere teşekkür ediyorum. 3,5/5
Daha yarısındayım ben, uzun süredir masal okumadığım için olsa gerek şimdilik beğendim kitabı. Çok basit ama anlatımı hoşuma gitti. Otobüs-fayton ve şoför-sürücü hatalarına çok ayıp diyorum, gözden kaçmamalı bu kadarı da.
Ben başlardayım, kitaba hala giremedim diyebilirim. Bir bölüm okuyup sıkılıp bırakıyorum 2 gündür Bunda masalsı anlatımları sevmemem büyük etki muhtemelen, bu tarz yazılan yeni eserlerde beğendiğim nadir denk geliyor.
Hafta sonu bir yüklenip bitirmeyi planlıyorum, arada bir update daha yaparım etkinliğe.
Kitabı ben de bitirdim. Her şeyden önce çok rahat okunuyor ben metroda gidip gelirken bitirdim. Bence ortalamanın bi tık altındaydı. Maranın her işinin fazla yolunda gitmesini maalesef sevemedim en azından biraz olsun bi mücadele gerekiyordu mesela en eski kralı bulup laneti kaldırırken bile çok rahatlardı üstüne bi de tavuğun maskeyi ibiklemesi sonucu yok olması çok saçmaydı. Yazar bazı yerlerde mesaj vermeye çalışmış ama her olayı o kadar sıradan göstermiş ki araya kaynamış. En sevdiğim karakter heralde içinde iblis olan tavuk oldu. Gerçekten de tavuklarda bir sorun olduğunu düşünüyorum
Kitabı yarıladım. Toz-karısı hafiften Diskdünya’daki cadılarımıza benzemiyor mu sizce de? İçine biraz Havamumu Nine kaçmış gibi geldi bana.
Fenris efsanevi bir kurtmuş. Kitapta insan elbette. Malazan’daki kurt tanrılardan birisi de bu efsaneden esinlenme sanırım. Görselleri kitapla alakasız paylaştım renk katsın diye🙂.
108 e geldim. 50 den 150 e elimden bırakmadan okuyayım dedim ama maalesef beni rahatsız eden çok şey var, bunlar biraz sıkınca yine bıraktım şimdilik.
Bir önceki yorumumda masalsı anlatım demiştim, bugün okurken fark ettim ki hatalı bir tanımlama olmuş. Aslında anlatımı masalsı değil, hikayenin yapısı bir masal mekaniğinde. Ama elimize verilen hiçbir etmenle atmosfer masalsılaşmıyor çünkü yazar bir yandan da sert ve karanlık bir ton oluşturmak istiyor.
Tercih edilen masalcı mekanik her yeni olayla armudun pişip Marra’nın ağzına düştüğü durumlar oluşturuyor, ancak bu yaratılmak istenen sert temayla çok çelişiyor. Bu yüzden kitap bir türlü bana geçmedi. Sf 108 e kadar Spoiler’lı mini örnekler vermek gerekirse;
-
Politik konumu sallantıda küçük bir krallığın 3 prensesi var, Marra en küçükleri ve 2 abla bu politik konumu güçlendirmek için politik evlilik yapıyor. Bu pragmatik soylu aile ne hikmetse 3. kızını manastıra gönderip rahibe eğitimi aldırıyor
. Abi benim toto bu kadar sallantıdaysa 3. kızı da 3 e 5 e bakmam farklı bir tezgahla başka yere evlendiririm, maksimum takası yaparım
Marra manastırın izole yaşam imkanı sayesinde 15 yılını temiz temiz geçiriyor resmen…
-
Marra ablasının sıkıntılarını öğrendikten sonra bunalımlarda, günlerce ona nasıl yardım ederim diye içi içini yiyor manastırda. Sonra çaatt, 2 rahibenin kendi arasındaki muhabbetinde toz-karısı diye feyzli ablalar olduğunu öğreniyor ( masallardaki klasik cadılar ), hemen gidip bir tane buluyor. Bulduğu toz-karısı işine yaramaz çıkıyor ama hemen daha feyzli olanın adresini veriyor.
-
30 yaşına kadar manastırdan saraya, at arabalarıyla soyluca taşınmaktan başka yol bilmeyen Marra bir anda kendi kendine yollara düşüyor, başına bir şey gelmeden aradığı toz-karısını pıt diye buluyor.
-
Toz-karısı 3 imkansız görev veriyor ( klasik masalcı taktik devam ) ama o kadar imkansız kii ilk görevde yapacağı pelerinin malzemeleri evde duruyormuş zaten. Yap geç, elin uf oldu sadece. Büyük güçlere sahip gibi düşündüğümüz toz-karımız bu ısırgan otuna elleri uf olmadan dokunulacak yöntem bilmiyor muydu da çatısındaki malzemeden pelerin dokusun diye Marra’yı beklemiş? Hadi 2. göreve bir atraksiyona girdik diyelim, 3. görev için toz-karısının yanına gittiğinde ( kap içinde ay ışığı yakalama ) bir de bakıyoruz ki teyzemin elinde zaten bu ay ışığı varmış. İmkansız olsun diye bu görevi vermişmiş ama çaatt, Marra’ya kabı veriyor Marra aç kapa yapıyor falan sonra diyor ki 3. mission da accomplished
3 görevi de yaptın artık sana yardım edicem, hadi bakalım yollara diyorlar.
-
Yola çıktık ama ne yapacağız, bize ne lazım falan bilmiyoruz o yüzden cin pazarı diye doğaüstü bir kapalıçarşıya götürüyor bizi toz-cadımız
Hadi adresi/kapısı geçmiş tecrübeleri ile bulunabilecek bir şey olsun ama pazarda da ne yapacağız belli değil zaten, bir plan yok aslında. Hop pazarda en ihtiyacın olan şeye seni götürecek güve satın alıyoruz. Hop güve uçuyor pazarda başka bir tezgahın yanında duran bir adamın koluna konuyor ve anlıyoruz ki görevi gerçekleştirmek için en ihtiyacımız olan şey bu abimiz. 7 kuşak Kayserili Toz-karımız hemen uygun fiyata bu tezgahta da pazarlığı yapıyor, adamı satın alıyoruz.
Neyse, tahminimce kitap boyu örnekler çoğaltılır. Rasgele gibi gözüken her olay aslında yazarın bize yazdım oldu şeklinde sunduğu şeyler. Ki masallarda da böyle olur, ama biz masal okumuyoruz sıkıntı burada. Bu nedenle de bir türlü bağlanamadım kitaba ben.
Okuma etkinliği yapıyoruz diye detaylı bir ara yorum yapmış bulundum, başka bir tane daha yapmam muhtemelen. Kitap bitince yaparım artık.
Ablamız bunu market otoparkında yazmış, o yüzden fazla sorgulamayacaksın. Okuyup geçeceksin tadında bir kitaptı. Yazarın diğer bir kitabı daha var bende. Onunla da bir şans verme niyetindeyim bakalım. Onu da beğenmezsem Kingfisher nasıl o kadar övgü alıp, büyümüş sorgularım Ölüyü Kıpırdatan Şey’miş adı. Sanırım Kingfisher’ı Kingfisher yapan fantastik değil de korku teması üzerine kitapları. O yüzden bir şansı daha hak ediyor.
Bunu ben de böyle düşünüyorum. İlk başladığımda King’in Peri Masalı gibi koyu tonlu bir masal okuyacağız diye sevinmiştim ama pek öyle olmadı. Tam kıvamını tutturamamış yazarımız. Tuttursa güzel şeyler olabilirmiş.
Şunu da buraya bırakayım. Az önce okuduğum öyküde geçiyordu (A Collection of Obsessions’un ikinci öyküsü). Etkinlik kitabımızda da geçiyordu sanki böyle bir benzetme Toz-karısı’nın evinde. Böyle tesadüflere bayılıyorum.
holding up a nugget of auslösekugeln that looked suspiciously like a dried rat turd.
Çeviride de canımı sıkan yerler var, birkaçını not almışım onları da paylaşayım bari. Çevirmen arkadaşların artık programları kullandığını elbette farkındayım ancak bu kitap sanki buyur program sen elinden geleni yap, ben sonra ayar çeker düzenlerim şeklinde çevrilmiş gibi geliyor bana. Çünkü bazı yerlerde yapılan hatalar gözle satır satır giderken yapılacak hata gibi gelmiyor bana.
Gerçi artık tüm çeviriler böyle yapılıyor gibi hissettiriyor bana ya, neyse.
Sf 51:
Burada kimse kimseyi aramıyor, telefonlar çalmadı Ailesinden, kardeşi hakkında bir mektup geliyor sadece.
Sf 73:
Yolcu otobüsü ne alaka, kart da basaydık . Klasik atlı yolcu arabasından bahsediliyor burada, zaten sonraki paragrafta biraz daha anlaşılıyor ama yine otobüs diye çeviri var devamında.
Sf 90:
Bu deredeki çocuk 40 sefer çocuk diye yazılıyor, sonra bir paragraf geliyor bir anda “adam” oluyor. Sonra tekrar çocuk oluyor, çocuk olarak devam ediyor Saçma bir şekilde apışıp kaldım ben burada 2 dakika, çünkü adam diyince farklı biri daha olaya dahil oldu zannettim.
Sf 95:
Kaç kere iki hafta yazıyorsun, arada bir de abaküsle hesaplarken 4 haftayı nasıl buldun .
Sf 99:
You can’t blame a guy for trying deyimi bu muhtemelen. Sarı gözlü adamın erkekliği/erkek olması ile alakalı olmadığı için önceki ve sonraki cümlelerde hep adam diye bahsederken bir anda kendi ağzından “erkeği” suçlayamazsın demesi çok saçma kalıyor. Denediğim için beni suçlayamazsın tarzı bir çeviri daha hoş olmaz mıydı?
Neyse, örnekler çoğaltılır ama bunlara da takılmayı bıraktım an itibari ile. Biraz daha oku geç şekline girip bitireceğim kitabı. Ama bunların hepsi basit hatalar ve ben program kullanımı + editörsüzlük gibi şeylerden olduğunu düşünüyorum.
Çevirinin unutulduğu yer var kitapta, bonedog diye geçiyor 238.sayfadaydı sanırım Sanırım bonedog diye çevirmeyi unuttuğu Kemikli köpek.
Hahah, doğrudur oraya daha gelmedim. Ama hep programa güvenmekten bunlar bonedog u bir kere programa şu şekil diye tanıtıyorsun, sonra bonedog her geçtiğinde aynı şekilde oto çeviriyor diye biliyorum. Orada çevirmemiş muhtemelen, kimse de okumamış
.