Son yıllarda sahaflar kendilerini “nadir bulunan kitapların temin yeri” diye adlandırmaya başladılar. Vasıflarından birinin bu olduğuna katılıyorum.
Mesela koleksiyoncular için nadir eserler temin ediyorlar. Popüler bir sahaf sitesinde osmanlıca kategorisinde en pahalı ürün şöyle ki:
Ayrıca akademik araştırma yürüten biri için de zor bulunan ve çalışmalarına gerekli olan eserleri temin edebiliyorlar. Tarih alanında çalışan biri için önemli bir seri şöyle ki;
Bu saydıklarım açısından koleksiyon ve araştırma için göreceli olarak tartışılabilecek ücret politikası izlemelerini herkes doğal karşılacağını düşünüyorum. Ancak sahaflar bununla sınırlı değiller ki sınırlı olsalardı antika dükkânından bir farkları kalmazdı. Yeni çıkan yahut 5-10-20 yıl önce yayınlanan kitapları da bünyelerine almazlardı ve satmaya çalışmazlardı diye de düşünüyorum.
Asıl sorun burada başlıyor. Piyasada yakın zamanda tükenmiş, koleksiyon yönü tartışılan eserlerde izledikleri fiyat politikaların sapkınlığı artık bana rahatsızlık vermeye başladı. Yanlış anlamayınız, her eserin bir koleksiyonluk değeri olduğuna inanıyorum ama fiyatların astronomik olmasının bir mantığını çözemiyorum.
Aslında çözüm basit ve adına fırsatçılık- yahut açgözlülük…- deniyor. Ancak bazen dilim varmıyor! Bu kavramlarla onları tanımlamaya dilim varmıyor; çünkü zamanında baskısı olsun olmasın “uygun fiyata” kitap bulabildiğimiz yerlerdi de ondan.
Onlar unuttu ama biz hatırlıyoruz; dükkanlarına gittiğimizde raflarında 1tl-3tl-5tl diye toplu halde fiyatlandırdıkları yerler vardı ve başlardınız kurcalmaya, arar arar ve bakardınız, sonra yeni baskısı 20 liraya satılan ama sizin 3 lira rafında eski baskısını bulduğunuz eseri bulurdunuz. Öğrenciydiniz, yahut memur, işçi veya dar gelirli o eseri uyguna alıp okurdunuz. Sahaf sahibi de bilirdi sattığı kitapla toplumun okuma eylemine katkı sağladığını ve bu döngü sayesinde müşterilerinin arttığını bilirdi. Ya da arka kapaklarda kitabın ücreti yazardı ve astronomik değildi yine uygun ve okurun tekrar gelmesini sağlayan kitaplar satarlardı. Şimdi arka kapaklarına çoğu fiyat yazmıyor; bakıyor yaşına, giyimine, sınıfına ona göre ne koparırsa kâr, bir daha gelir mi adam umrunda değil.
İşte bu başlık bu fırsatçıları biraz da ifşa etme yeri olsun, bu ifşayı kızmaya hakları var mı? Yok. Zira hepimiz biliyoruz hurdacıdan kiloyla yok pahasına kitapları temin ettiklerini… Ve okurlarını kendilerinden uzaklaştırıp uğradıkları zararları fiyatları yükselterek karşılamaya çalıştıkları da malum ki vahim bir kısır döngü…
Acı ve son bir örnek, tahmini çok değil dört yıl önce arkasında 20 yazan ama hiç unutmam hoş sohbet bir esnaftı ve bana 10 liraya bıraktığı kitap;
Ve az önce karşılaştığım bu yazıyı yazmama neden olan kitap;
Keşke 451 yazsaydı ki bu rakamla para kazanamaz. Ancak kendini yakar…