Kağıt fabrikaları plansız bir şekilde özelleştirildi, bazıları kapatıldı; kağıt üreten bir ülkeden kağıt ithalatçısı bir ülke haline geldik. Meselenin özü ekonomi-politik.
Ah, teşekkür ederim. Bunu kaçırmışım ben.
Tüm dünyada aslında baya bir sektörde tedarik zinciri kırıldı, pek çok hammaddenin tedariğinde sıkıntı yaşanıyor. Ama dediğiniz gibi, kağıt bu yahu. Bu topraklarda birkaç bin yıldır üretilen bir şey. İthal kağıda muhtaç olmak da cidden utanç verici.
Ben yayıncı olsam bu piyasada gider kağıt üretimi için makine edinir, herkesin fiyat yükselttiği ortamda fiyat kırar pastayı hüpletmeye bakardım gibi geliyor. Göremediğimiz bir şey mi var acaba yahu? Ne bileyim siz yarı fiyata daha kötü kağıda basılmış kitabı tercih etmez miydiniz?
Bana gayet basit geldi Bence cengaver bir iş adamımız çıkıp bizi bu bataktan kurtarabilir gibi
Babam bile emekli olduğunda “ufak çaplı kağıt üretimi işine mi girsem yav” diyordu. Gerçi bilmediği işe girmemesini tavsiye eden de bendim, sanırım bütün bunlar benim suçum hocamlar
Bu arada linyit’in muhtemelen lignin’den geldiğini fark ettim şu an. Küçük çaplı bir aydınlanma yaşadım.
Yani velhasıl, “ithal kağıdın fiyatı yükseldi :///” gibi bir sebep bana çok saçma geliyor yahu. Aynı durum çiplerde de var, onu anlıyoruz cünkü taşı düşündürtmek zor iş. Ama iki yıldır süren bir pandemi var. Odunu suyla karıştıramıyor mu kimse cidden iki yıldır?
Edit: Fakat o kadar rant yazdım ama düşününce problemin politik olması baya bir şeyi açıklıyor sanki öyle değil mi?
Şu fiyatların üstüne hala zam mı düşünülüyor cidden…
Elimde kindle’ım kütüphanemde onlarca kitabım var, zam gelmeye devam ederse ayda 1 kitaptan fazla almam.
Zam dışında başka maliyet kurtarma yöntemleri bulsunlar artık. Kapakmış ciltmiş kağıtmış umrumda değil, ben içeriğe bakarım
Bence cengaver iş adamlığından çok bürokratik işler ve siyasetten daha çok çekinilir gibime geliyor.
Konu 2018’de açılmış ama hala aynı dert var. Cidden anlamsız derecede şişirilmiş fiyatlar var gibi geliyor bana da. Mesela son İthaki Vakıf Kurulurken örneği vermek istiyorum nasıl bir maliyetiniz var da bu kitabı 70 TL liste fiyatı girebiliyorsunuz? He şuan çoğu sitede sözde güzel göstermek adına indirimlerle 40-50 TL arasına bulabiliriz ama 70 liradan alan olsa satacak adamlar demek ki.
Bir de kitap işi dizi/film sektörüne döndü iyice vallahi ya. Güzel bir kapak, 3-5 reklam, bir de çıkan her kitap nerden baksan bir yerden yılın en iyi kitabı ödülünü almış alıyor zaten direkt koy 40 lira fiyat…
Bir de ilginç bir istatistik okumuştum yazdıklarıma tezat olacak ama Avrupa ülkeleri arasında en ucuz kitabı biz alıyormuşuz. Tabi euro bazında…
Liste fiyatını belirlerken dağıtım şirketlerini dikkate aldıkları için böyle oluyor muhtemelen. Çünkü dağıtım şirketi bizim %40-45 indirimle alacağımız kitap için yayınevinden %50-%60 iskonto istiyor. Üstelik adamlara üç aylık, beş aylık vadelerle ödeme yapıyorlar. Ben de fiyatlardan çok rahatsızım, bu yıl kitap alımlarımı minimum seviyeye düşürdüm ama ülkenin ekonomik durumunu görmeden sürekli yayınevine sallamakta bana yanlış geliyor. Çünkü 40 lira etiket koysa indirimsiz satsa yine adamlara sallayacak herkes…
Haklısınız ama yayınevlerinin de iletişim eksikliği bariz. Dediğiniz olay tamam ama insanların buna bakış acısı ortada hocam. İnsanlar şunu düşünür yani 70 lira diyorsun 45 satıyorsun demek ki senin karın olduğunu da sayarsak sen belki de 15-20 liralık maliyeti böyle gösteriyorsun vs. Aslında dediğiniz gibi ülkenin durumunu göz ardı etmek onlara da haksızlık olur. Bir üretim şirketi olsak ve dışarıya bağımlı olsak şuan maliyetimiz uyurken artıyor haliyle… Burada önemli nokta ekonomik durumu bahane edip fiyatları uçuranlar bence.
Benim dikkatimi çeken de şu çoğu firma ekonomi temelli kitaplarda ve böyle serili bir sonraki kitaba bağlı olanlarda kesinlikle fiyat konusunda çok yüksekler.
Nerden baksan zor iş. Eminim ki onlar da istemiyordur bu durumu ama cidden kitap almak çok çok zorlaştı. Eski bir siparişim var 2016’da kalma yaklaşık 120 liraya dolu dolu kitaplar almışım. 11 adet. Şimdi aynı fiyata istediğin kitaplardan 3 tane zor alır duruma geldik…
Vergi oranlarını sürekli arttırarak vergi gelirlerinin arttırılamayacağı artık akademi başta olmak üzere neredeyse herkesin hemfikir olduğu bir konu. Aynı şey mal ve hizmet fiyatları için de geçerli, fiyatları sürekli arttırarak elde edilen kazancı arttırmak mümkün değil. (Tabii burada nominal gelir değil reel kazançtan bahsediyorum. Reel gelir bir kişi ya da ülkenin enflasyon farkı düşüldükten sonra kalan geliridir. Gelirin para ile ifade edilen şekline ise nominal gelir denmektedir.)
Basit örnekler vermek mümkün. Bundan 5-6 yıl öncesine kadar sarma sigara, tütün bu kadar yaygın değildi. Sigara zamlarından sonra popülerleşti. Aynı şey evde bira, rakı yapımında da söz konusu.
Bir başka örnek; HP 650 siyah kartuş 100 liraya satılıyor ancak 30 kere dolum yapabileceğiniz mürekkep 20 lira. 3000 lira vs 20 lira. Neredeyse her çarşıda da 10 liraya kartuş dolduran dükkanlar görmek mümkün.
Ekonominin politik yönü olduğu kadar (eko-politik) sosyal yönü de vardır (sosyo-ekonomik). Ekonomi canlı, yaşayan, dinamik ve sürekli değişen bir alan. Zamlar kısa vadede yayınevlerinin işine yarıyor gibi görülse de orta ve uzun vadede sektöre büyük zarar verecektir, denildiği gibi %40 ve üzeri zamlar yapılırsa. Sektör ve toplam reel gelir kesinlikle daralacaktır.
Her şeyden önce korsan kitap son derece artacaktır. Epub son derece artacaktır. 2. el bir e-kitap okuyucu alıp epub ile devam etmek çok zor olmayacaktır. İstediğiniz kitabın epubını yapan siteler ve facebook grupları var. Bunlar Google tarayıcıda listelenmiyor yani epub aratınca çıkmıyor ama yandex/duckduckgo arama motoruyla ulaşmak mümkün…
Kağıt üretmek kolay, kaliteli kağıt üretmek zor. Burada sadece kitap gibi baskı kağıtlarından bahsediliyor ama sektör çok geniş. Ülkemizde kağıt üretimi mevcut,bir kaç sene önceki raporlara göre dünyada 16. sıradayız, 2018’de 48 fabrika varmış.
Özelleştirildiler dediğiniz SEKA vardı, 90 ların sonunda özelleştirme kapsamına alındı, sonra 2000li yıllarla beraber kapatıldı. Kaliteli kağıt üretemiyorlardı, 3. hamur kağıt üretebiliyorlardı. O yıllarda KİT ler çok verimli çalışmıyorlardı ve kağıt üretiminin zamanla düşeceği öngörüsü hakimdi, bu nedenlerle özelleştirildiğini düşünüyorum.
Bununla beraber SEKA’nın iki fabrikasını Albayrak ve Oyka işletiyor şu an. Kombassandan geçen Konya Kağıt var, Alkim, Mopak, Ve-Ge var, Avrupanın en büyüğü Kipaş var. Bu fabrikaların hepsi kitap kağıdı üretmiyor.
Günümüz dünyasında üretimi elinde bulundurmak maliyetleri kontrol etmek anlamına gelmiyor. Üretim maliyetlerini belirleyen kalemlerde artış oluyor. Dışarıdan alınan enerji, hammadde (selüloz, geri dönüşüm kağıt vs.), ekipman gibi giderlerdeki artış satış fiyatına yansıyor.
Hammadde için endüstriyel orman yatırımı ülkemiz için uygun mu emin değilim, konunun uzmanları değerlendirebilir ancak. Bunlar sonucu uzun yıllar sonra alınan yatırımlar, bu nedenle özel sektör hammadde üretimine yatırım yapmayı risk olarak görebilir.
Ülkemizdeki yatırımın daha çok uzun ömürlü ambalaj(tetra-pak), plastikten ucuz kağıt ambalaj vs. katma değeri yüksek teknolojk kağıt ve mümkünse hammadde tarafına kayması gerektiğini düşünüyorum. Tabiki bunlar için ar-ge gerekiyor.
Çok güzel, konuya hakim bir abi/abla gibi görünüyorsunuz. Aydınlattığınız için teşekkür ederim. Dışardan basit gibi görünüyor ama işin içi hiç de öyle olmayabilir tabii ki.
Konuya hakim değilim (belli olmuştur) ama dolar yükseldikçe fizibilite dengesinin bu işi yapmanın lehine kayacağını tahmin ederdim ben. Ne bileyim dolar iki lirayken dandik kağıt üreten fabrikayı elden çıkarmak doğal olabilir. Hala öyle mi?
Burdaki noktanızı gördüm bence. Ama mutually exclusive olmayabilir tabi bunlar. Kitaplık kağıt farklı bir process/hammadde mi gerektiriyor hocam peki? Yoksa mesela atıyorum “odunu daha ince öğütüyoruz kitaba daha uygun kağıt çıkıyor” şeklinde mi mevzu?
Çok eskiden yazmıştım tekrardan yazayım. Bu forumda en çok İthaki konuşulduğu için onu örnek alayım. Vakıf ileri 70 TL fiyat la çıkmak yerine 50 TL fiyatla çıksa ama yüzde 25 indirimle çıksa ilk bu forumda pahalı diye yakınanlar itiraz eder. Eskiden sormuştum tekrar sorayım. Yüzde elli ile 70 lira fiyat mı yüzde yirmi beş ile 50 lira fiyat mı okurun indirimli aldığı aynı oluyor.
İnsanlar ezbere konuşmayı çok seviyor ama gerçekler söylediklerinizden çok farklı. Türkiye’de kağıt üretilmiyor diye bir şey yok, tam tersine avrupada en çok kağıt üreten ülkelerden birisi Türkiye.
Tabii kağıt nedir, hammadde ve ara malı nedir? İlk önce buna bakmak lazım, çoğu kişi üretimden, endüstriden bir haber. Kağıtta hammadde selülozun üretileceği ağaç, ara malı ise selüloz.
Türkiye’de üretilmeyen şeyler işte bunlar. Üretilmesi de mümkün değil, ülkemiz zaten kurak bir coğrafyaya sahip. Kağıt hammaddesinin üretildiği ağaçları Endonezya, Brezilya, Hindistan gibi bizim 20-30 katımız yağmur alan ülkelerde üretiyor.
Türkiye’de bu ağaçları üretmeye kalksanız Endonezyada 1 yılda uzadığı miktarı burada 7-8 yılda anca uzayacak, ticari bir getirisi olmayacak yani.
Bunlar bilinmeyen gizli bilgiler veya benim yorumum değil. Konuyla alakalı birden fazla belgesel dahi var.
Fabrikalar satıldı, özelleştirildi onun için kağıt üretemiyor, kağıt pahalı şu 1950 kafasından çıkın artık. Yok böyle bir şey, o fabrikalar zaten selüloz üretmiyordu.
Elektrik santralinde nasıl elektriği kömür veya doğalgaz ile üretiyorsan kağıdı da selüloz ile üretiyorsun. Fabrika devletin olunca selüloz %50 daha ucuza gelmiyor fabrikaya.
Bir de selüloz, demirçelik, kömür, doğalgaz vs bir çok hammadde ve aramalının fiyatı uluslararası piyasada belirlenir. Arz-talep ve üretim dengesiyle %10-15 aşağı yukarı farkla herkes aynı fiyattan alır malı. Fabrika ister devletin olsun ister özel sektörün değişen bir şey olmaz.
Türkiye neredeyse hiçbir sektörde aramalı ve hammadde üretmiyor. İthalatın %85’i aramalı, hammadde ve makina techizatı ithalatından oluşuyor. Geri kalan %15’i tüketim malı sadece. 10 liraya mal alıp işlediğimizin yarısını iç pazara yarısını da dış pazara 13 liraya satıyoruz.
Türkiyede sanırım 13-14 tane büyük gübre fabrikası var ve inşaatı devam edenler de var ama bu fabrikalar da gübrenin hammaddesini üretmeyecek. Hammaddeyi hazır alıp bu fabrikalarda işleyip tarlalarda kullanılmaya hazır ürün haline getirecekler. Döviz yükseldikçe ve hammadde fiyatı yükseldikçe otomatik olarak gübre fiyatı da yükselecek. Gübre fiyatı yükselince sebze, meyve fiyatı da yükselecek. Bizim ekonomimizin yapısı bu şekilde. Neredeyse her şeyi üretiyoruz ama aramalı ve hammaddede dışarıya bağımlıyız.
BBC’nin yaptığı Türkiye Ekonomisi belgeselini izlerseniz orada Rahmi Koç, Sakıp Sabancı gibi isimler bu söylediklerimi anlatıyor. Biraz yaşadığınız ülkenin gerçeklerini bilmekte fayda var.
Hocam bu normal değil mi? İçinde olmadığınız sektörden bîhaber olursunuz. Yayıncı reis demiş ki röportajda “kağıt pahalı bize gelişi böyle biz nabalım, fiyat yükseltmek zorundayız .s.s”. Konuya hakim olmayan birisinin “e siz üretin o zaman kağıdı” demesinden daha doğal bir şey bence olamaz.
Ayrıca siz böyle çarpıcı rakamlar verince biraz deştim konuyu. Selüloz içeriği olarak pek çok ağaçta öyle muazzam wow dedirtecek bir fark yok, bu ağaçlar (ya da aynı aileden, çok benzerleri) Türkiye’de de gayet yetişen ağaçlar (Biermann, Christopher J. (1993). Essentials of Pulping and Paper Making, San Diego: Academic Press, Inc., sayfa 42-47).
Tabi doğal olarak yağmur ormanında daha hızlı büyür, ama aynı ağacın (ya da aynı aileden ağacın) Endonezya’da 8 kat daha hızlı büyüdüğüne dair hiçbir bilgiye rastlamadım. Bu iş için en yagın olarak softwood aileleri kullanılıyormuş, bunlar da ülkemizde ortalama 25 yılda falan büyüyor demişler. 3.5 yılda ağacın büyümesi pek makul gelmedi bana. Tabi işin fizibilitesi daha fazla çalışma gerektirir, ama fizibilite için süreç bir miktar daha yavaş büyümesini kaldırabiliyor olmalı. Kaldı ki yüzde 2 daha pahalıya geliyor diye sistemi kırılgan kılmak zaten mantıksız.
Üretsinler hocam, haber prosesi falan yüzlerce yıldır bilinen metotlar. Burda üretince yüzde 5 daha verimsiz oluyor diye politika olarak üretmezseniz en ufak tedarik zinciri kesintisinde felakete uğruyorsunuz ne yazık ki.
Velhasıl benim eleştirdiğim nokta daha çok fabrika kapatmaktan ziyade gürbüz sektörlerin oluşmasını sağlayacak politikaların yaratılmaması. Bıçak sırtı marjlarda gezerseniz gün gelir kesilirsiniz.
Özel teşebbüsün girmeye cesaret edebildiği, sermayesini bağladığı sektörlerde devletin kenara çekilmesini anlayabiliyorum. Konu üretilen kağıt kalitesi değil, hepsine ihtiyaç var.
Ayrıca ekonomik yönden kur sadece şuanda yükselmiyor, biraz ara verdiğimiz için bugünün sorunuymuş gibi görünüyor ama çok uzun bir zamana yayılmış pansuman tutmayan bir yara. Kur bize çalışan ve operasyon maliyetinde avantaj sağlayabilir. ihtiyacımız olan enerji, hammadde ve teçhizat yine kura bağlı gider kalemi. Bu maliyet kalemleri arasındaki denge iyi değerlendirilmeli.
Yani?Neden bu kadar agresif olduğunuzu anlamadım. Zaten benzer şeyler yazmışız. Ülkemizde de üretimin olduğunu, dışa bağımlı farklı maliyet kalemleri olduğunu, hammaddenin ülkemizde üretimi konusunda emin olmadığımı ve katma değeri yüksek ürünlere yönelmemiz gerektiğini ifade etmişim.
Ktü’den Mustafa Usta’nın bir yazısında iç ihtiyacımız olan 2 milyon ton kağıt hamuru için endüstriyel odun ihtiyacımızın OGM kaynaklarıyla karşılanabileceğini yazıyordu. İstanbul Üniversitesi’nden Muhittin Adıgüzel de bir raporunda var olan orman alanlarının yeterli olmadığını ayrıca odun fiyatlarının dışarıya göre pahalı olduğunu söylemiş. Enerji maliyetin %25 ini oluşturuyor ve bu konuda da sıkıntılarımız mevcut.
Sorunlardan bahseden yetkin kişiler var, yalnız sizden farklı olarak bu sorunların çözülmesi konusunda “mümkün değil” ifadesi kullanmamışlar.
Dediklerinize genel olarak katılmakla beraber, verdiğiniz rakamları sorunlu buluyorum, yanılıyorsam düzeltin.
Endonezya, Brezilya veya Hindistan, Türkiye’nin 20-30 katı yağış almıyor.
Ülkelerin ortalama yıllık yağış miktarları burada mm / yil cinsinden verilmiş:
Kaynak
Finlandiya: 536 mm / yıl
Kanada: 537 mm / yıl
Türkiye: 593 mm / yıl
Almanya: 700 mm/ yıl
Brezilya: 1782 mm / yıl
Endonezya: 2702 mm / yıl
Brezilya Türkiye’den 3 kat, Endonezya ise ortalamada 5 kat fazla yağış alıyor. Hatta dünyanin en büyük kağıt hamuru odunu (pulpwood) üreticilerinden olan Finlandiya ve Kanada Türkiye’den daha az yağış alıyor. Yani yağışlar değil de belki uygun ağac türlerinin yaygınlıkları ve nitelikleri burada önemli bir rol oynuyor.
Kanada hükümetinin en çok kağıt hamuru odunu üreten ülkeler sıralaması. Mesela Türkiye’yle hemen hemen aynı yağışı alan küçücük Almanya ilk beşte.
Kaynak
Dünyanin en çok kağıt hamuru (selüloz) ve kağıt üreten ülkeleri:
Rank | Country | Production (1,000 Ton) |
---|---|---|
1 | China | 99,300 |
2 | United States | 75,083 |
3 | Japan | 26,627 |
4 | Germany | 22,698 |
5 | Canada | 12,112 |
6 | South Korea | 11,492 |
7 | Finland | 11,329 |
8 | Sweden | 11,298 |
9 | Brazil | 10,159 |
10 | Indonesia | 10,035 |
Türkiye’de kağıt hamuru odunu çikaracak ağaçların yetişmemesi veya yavaş yetismesi için tabii ki başka sebepler olabilir. Ama ormanlık alanlarımız istatistiklere göre sanıldığı kadar da az değil:
Türkiye ormanlık alanda Avrupa’da 4. sırada
Eurostat verilerine göre, Türkiye 21,9 milyon hektar ormanlık ve ağaçlık alana sahip bulunuyor. Türkiye bu rakamla, Avrupa ülkeleri içinde dördüncü sırada yer alıyor. Türkiye orman ve ağaç kaplı alanda Fransa (17,6 milyon hektar), Norveç (14,1 milyon hektar), Almanya (11,4 milyon hektar), İtalya (11,1 milyon hektar) ve Polonya (9,4 milyon hektar) gibi birçok üye ülkeyi geride bıraktı. Ancak bu sıralama hesaplanırken ülkelerin yüzölçümleri dikkate alınmış değil.
Ben de rastlamadım. Endonezya ve Brezilya’nin en çok kağıt hamuru odunu üreten ülkelerden olmalari, çok fazla araziye ve cok sayida ağaca sahip olmalariyla alakali sanki. Devletin veya özel teşebbüslerin devasa arazilerde büyük yatırımlar yaparak kağıt endüstrisinde kullanilacak çok sayıda ağacı yetiştirip kesmelerinin bir sonucu.
Arkadaş kaynak verirse işin aslını öğreniriz.
Düz arazide orman keserek hammadde üretmenin maliyeti ile Karadeniz dağlarındaki ormanı keserek hammadde üretmenin maliyeti farklı olabilir.
İthaki her hafta başka sitede %50 indirim ile bu indirimi normal fiyat olarak göstermeseydi dediğiniz doğru olabilirdi ama etiketi 50 tl olup her yerde 35 e satılsa bu kadar tepki olmazdı. Şu an adamlar biz bunu 35 e satıcaz o yüzden 70 tl etiket koyun kafasında gidiyor.