Kitap Tüketim Çılgınlığı Hakkındaki Düşünceleriniz

Mümkünse kitaplığınızın fotoğrafını atar mısınız?

MÖ 1. Yüzyılın gözü pek “kitap tüketicisi” Cicero Roma merkezinde bulunan evini yetersiz görmüş ve bir çok farklı eve kapsamlı kişisel kütüphaneler yaptırmış… Cicero’ya göre bir odaya ruh katmak için kitaplara ihtiyaç varmış.

Bildiğin adam kitaplara vazo, çiçek, fildişi gerdanlık :slight_smile: demiş.

Cicero’nun çağdaşı mimar Vitrovius “Büyük bir evde hamam ile soğukluk bölümünün arasına bir kütüphane gerekli bir süs olarak döşenir”

Aramızda 2000’den fazla yıl var ama ah şu popüler tüketim kültürü, hiç değişmemiş…

MÖ. 1 YY popüler kültürüyle MS. 21. YY popüler kültürü birbirlerine ne kadar çok benziyor. Popüler kültürden kaynaklı olarak kitapların kutsanmasından vazgeçmemiş insanlar.

10 Beğeni

Kitaba ben de tüketilecek içerik gözüyle bakmıyorum. Tüketim ile neyi kastettiğimi de açıklayayım bu arada. Olması gereken okuma eyleminin, şu kitap bitti, sırada şu var, onu da bitirince diğerine geçerim, o da bitti mi, bu ayı şu kitapla kapatırım tarzı, zihinsel soluk almadan, içeriği sindirmeden, sanki kovalanıyormuş gibi bir davranışın içinde olmanın tam zıttı olduğunu düşünüyorum. Bu çerçevesini çizdiğim davranışın da tüketim eylemi olduğunu düşünüyorum. Yani okunan kitapların tarzına bir ölçüde bağımlı olmakla birlikte, okurun içinde bulunduğu durumdan bahsediyorum. Tüketim çılgınlığı dediğim bu işte.

6 Beğeni

O anlattığınız instagram fenomenlerinden oldukça çok var, evet katılıyorum. Yine de sektöre soluk aldırıyorlar, yayınevleri açısından fena olmuyor. Bu şekilde yayınevlerine sürekli kazanç sağladıkları için belki bu durum da bizim açımızdan faydalı bir hale dönüşüyordur. Kitapların çok sattıktan sonra daha yüksek indirimlere girmeleri gibi. Yoksa dediğiniz gibi instagramda Dostoyevski ile 3. sınıf yayınevlerinin 2. sınıd aşk romanlarını Yanyana dizen çok insan var.

3 Beğeni

İroniniz çok hoş. Dilerseniz daha da açayım konuyu. Ben insanların, içgüdüsel olarak, kendilerini diğerlerinden, daha üstün, daha bilgili, daha kültürlü, daha daha daha olarak görmek istediğini, böylelikle daha huzurlu olabileceğini düşünüyorum. Her insanın içinde vardır bu tutum bence. Geçmişte insanlar sosyal statü olarak net bir şekilde üst-alt olarak ayrılıyordu. Ama günümüzde bu durum değişti. İnsanlar artık eşit. Ama bu içgüdü nedeniyle kendimizi ‘daha daha daha’ hissetmek istiyoruz, böylelikle daha iyi meslek, daha bilgili bir birey, daha kültürlü bir birey olmak sayesinde, bu üstünlüğümüzü kendimize ve çevremize kanıtlamaya çalışıyoruz. Tatmin oluyor ve huzurlu oluyoruz. Kitap okuma ve bilgili kültürlü olma isteğinin temelinde bu bahsettiğim içgüdünün büyük payı olduğunu düşünüyorum. O yüzden günümüzde 'kitap okuyan insan şöyledir’li cümleler kuruluyor ve kitap okumak kutsanıyor diye düşünüyorum.

5 Beğeni

Ben kendi adıma bir noktaya daha değinmek istiyorum. Mesela ben bazen normalde asla okumayacağım kitapları da alıyorum. Bunun sebebi kendimi yazma konusunda geliştirmek. Hayal gücümü daha farklı alanlarda eğitmek hoşuma gidiyor. Bu okuma deneyimleri sayesinde bir şey yazmak istediğimde kısıtlı bir tema bile olsa zorluk yaşamıyorum. Bu da beni motive ediyor.

Zamanında psikoloğa gittiğimde şöyle bir soru sormuştum: Kitap okuduğum için insanlar beni yeriyor. Sürekli boş işler ve boş şeyler okuduğumu belirtiyorlar. Üstelik maddi yönü ve yer kaplama durumundan ötürü sürekli eleştiriyorlar. Ayrıca öykü, kitap, şiir çalışmalarıma da benzer yorumlar yapılıyor. Ben de tüm bunlardan bunalınca kendimi resime verdim fakat aynı tepkilerle yine karşılaştım. Bu durumda bana ne önerirsiniz çünkü insanların bu tutumları beni bunaltıyor, dedim. Velhasıl, insanların kendilerinin yapamadığı şeylerden rahatsız olduğunu ve bunlara tu-kaka demeyi âdet edindiklerini anladım. Doktor bana sen kendini mutlu hissediyorsan devam et. İnsanların kendi zehirlerini sana bulaştırmasına izin verme demişti. Ben de katılıyorum buna.

Yani ben kitap alıyorum. Kendimce haklı sebeplerim var. Burada herkesin haklı sebepleri olduğunu gördüm. Kimileri çocuklarına, torunlarına bırakmak istiyor. Kimisi kendisi için yapıyor. Kitap almak, okumak, onlarla yaşamak kişisel bir terapidir. Ben onun bunun dedikodusunu yapan insanlarla hayatımı ve zamanımı meşgul edeceğime kitap araştırmaya, almaya, okumaya harcarım ve kimse bana bunun daha kötü bir tercih olduğunu savunamaz. Burada kimsenin gidip üstüne kadın/adam resimleri olan ergen kitaplarına milyarlar döktüğünü sanmıyorum. Ayrıca bir gerçek var ki kitaplar sizi insanlardan daha iyi anlar ve size daha çok yardımcı olurlar. Birisine derdinizi anlatırsınız ama o size “boş ver” demekle yetinir çünkü onun yaşamadığı veya hayata bakış açısına göre saçma bir şeydir. Bu da anlaşılmadığını, önemsenmediğini düşünmesine neden olur. Fakat “a” kitabında falanca karakter de sizinle aynı durumdadır ve onun o durumdan kurtulma hikayesi sizin de bulunduğunuz durumdan kurtulmanıza ışık tutabilir. Bu bağlamda ne kadar çok kitap alıp okursanız kendinizi daha çok geliştirirsiniz. Kendinizi daha çok anlarsınız. Artı okunacak kitapların olması yarına çıkmaya olan umudunuzu gösterir.

Genelde gözlemlediğim bir şey daha var. Siz gidip klasik edebiyat okursanız veya alırsanız kimse size neden alıyorsunuz demez ama konu fantastik/bilimkurguya gelince çeneleri açılır. Hemen yermeye başlarlar. Bu da toplumumuzun ne kadar kıt bir bakış açısı olduğunu kanıtlar niteliktedir.

Tüm bunlara dayanarak kapaklarına bakarak binlerce kitap alan, bunları okumadan reklamı yapanların tüketim toplumunun bir parçası olduğunu düşünüyorum. Özellikle fuarlarda beş para etmez eserler için kendini harap edenleri bu listeye dahil ediyorum. Fakat geriye kalan herkesi bunlardan ayırıyorum.

Son olarak;

22 Beğeni

Oğuz Atay’a göre yazar, yazdığı bütün şeylerde haklı çıkmak zorundadır, veya haklı çıkmak zorunda hissetmelidir kendini.
Yazdığınız her paragrafta haklısınız bence, bu da ilk paragrafta yazdığınız şeyi doğruluyor. :baris:

1 Beğeni

Agape kitap yazsana sen :grin: anlatım becerin çok kuvvetli . Hayal dünyasında güçlü olduğuna inanıyorum

2 Beğeni

Ben yazıp kenara atıyorum. Ölünce bir dostuma vasiyet olarak bırakacağım. O da bastırınca siz alırsınız. :smiley: Bana da güzel bir mezar yaptırırsınız artık. :rofl: Yine de konuyu dağıtmayalım.

9 Beğeni

Sözü edilen makaleyi okumak isteyenler için: :smiley:

5 Beğeni

Yukarıdaki maddelere göre kendimi bir ölçtüm:

  • Tsundoku sendromu yaşayan kişi elektronik ortamda yazı okumaktan nefret eder. Bu durum hastalığın en yaygın belirtisidir.
    Elektronik ortamda yazı değil kitap okumayı sevmiyorum ama bir nefret söz konusu değil. Okurken kitabı elimden tutmak hoşuma gidiyor.

  • Hastalar kitaplarını hiç kimseyle paylaşmazlar.
    Açık uçlu bir soru. Yaşadığım deneyimlerden sonra artık, kitaplarımı ödünç vermiyorum (yakınlarım hariç).

  • Yapılan bazı araştırmalarda bu hastaların bazıları yeme, içme ve kıyafet gibi ihtiyaçları yerine kitap almayı tercih ettikleri gözlemlenmiştir.
    Böyle bir şey benim için söz konusu değil.

  • Her yeni çıkan kitabı aynı gün alma isteği de yaygın olan bir diğer belirtileri arasında yer alır.
    Hiç derdim değildir.

  • Yapılan bir diğer araştırmada ise kitap kokusu almadan uyumadıkları ortaya çıkmıştır. Ayrıca bazı hastalarda beynin mutluluk hormonunda bozukluk olduğu tespit edilmiştir.
    Koklamakla ilgim yok ama yatmadan önce okurum.

  • Kitabı almadıklarında saldırganlık göstermektedir.
    Şimdiye kadar kimseye saldırmadım; en azından bu yüzden…

  • Bu hastaların yüzde 70’i teknoloji çağından nefret eder. Onlar için mum, kitap çay ya da kahve gibi otantik durumlar vazgeçilmez detaylardır.
    Olur mu öyle şey…* Teknolojiyi yaşamımdan çıkarmak bana zorluktan başka bir şey sunmaz. Ama halâ “akıllı telefon” almamakta ısrar ediyorum.


Şimdi bu duruma göre bende tsundoku sendromu var mı acep? Hiç sanmıyorum; zaten maddelerin çoğuna değil, azına uyuyorum. Peki, tsundoku sendromunun bende olmadığı mı ortaya çıktı? Yanıt yine olumsuz… Bunların uzman görüşü olmadığı belli. Herkes internet ortamına bir şeyler yazıp koyabilir; internetin doğrulardan ibaret olduğunu varsayanlar da inanabilir…

6 Beğeni

Bütçeyi, gündelik hayatı ve sosyal ilişkileri kötü etkilemiyorsa ya da etkilese bile umurunuzda değilse istediğiniz kadar alın. Al al al! Çok param olsa bazı alanlarda tüketim çılgınlığının sınırlarını ben belirlerdim diye düşünüyorum bazen :smiley: Oyunlarda da aynı muhabbet var. Steam hesabında beş yüzü geçik oyunu olan kimseler var. Vitrinler dolusu alkol alıp sergileyen insanlar da gördüm. Kuzenim günde beş kere pipo yakıyordur en fazla, tam tamına seksen piposu var. Bu aşırı tüketimin kimseye bir zararı dokunmuyorsa sıkıntı yok.

Özgürlük başkasının özgürlüğünün kısıtlandığı yerde biter. Alışveriş ve tüketim özgürlüğü için de geçerli bence.

4 Beğeni

Dediklerinizin bir kısmına ben de katılmaktayım. Fakat söz konusu küçük detaylar da atlanmamalı. Mesela gerçekten kendini okumaya adamış , yeni nesil kitap yazarlarını klasiklerle karşılaştırmak isteyen ya da yeni nesil kitap yazarlarının arasından kalemi güçlü kişileri keşfetmek isteyen bir çok kişi var . Bir şeyi keşfetme duygusu insanı tatmin ettiği için ve ilklerden olma dürtüsü nitekim çok ağır basan bir kesim de var. Benim tanıklık ettiğim bir olaydır : tüm kitapları olabildiğince alıp okumayan kişileri görmek ama hayat detaylara da yer vermeye değerdir. Sevgiyle kalın.

2 Beğeni

Özgürlükten ziyade tutsaklık daha doğru bir kavram olurdu bence.

Daha önceki mesajlarda belirtilmiş ama ben yinede tekrar edeyim. Evde bir kitaplığın olması eve gelenlerin dikkatini/ilgisini çektiği gibi, çocuklar için faydalı oluyor. Mesela küçük kızım, benim ergen kitapları dediğim wattpad kitapları okurken zaman içinde seçici olmaya başladı ve gerilim türü kitaplar okuyor artık. Büyük kızım ise bilimkurgu, klasikler, bilimsel kitaplar okuyor.
Kendim için bilimkurgu kitapları alırken çocuklarım için kendi seçtikleri kitapları alıyorum. Kitaba verdiğim paraya kesinlikle acımam. Hepsini okuyacak zamanım olmasa bile o kitaplar kitaplıkta duracak. Seyretmesi bile zevkli.
Takip ettiğim yayınevleri/seriler belli zaten. İthaki’den Bilimkurgu klasikleri, Asimov serisi, seri dışı bilimkurgu kitapları. Alfa’dan PKD serisi. Farklı yayınevlerinden çıkan tek tük bilimkurgu kitapları. Bir de yerli bilimkurgu kitapları.
Kitap alışverişimi bütçemi sarsmayacak şekilde yapmaya çalışıyorum. Bazen ipin ucu kaçabiliyor ama konu kitap olunca kafaya takmıyorum.

21 Beğeni

27:30 ile 28:30 arasında, üstteki bazı yorumlarda da bahsedilen konuya değiniyor Sinan Canan. Anti kütüphane kavramı çok hoşuma gitti açıkçası.

5 Beğeni

Güzelmiş gerçekten. Bir de hiç okumadan “dediğim dedik” olanlar var…

1 Beğeni

Bazı konularda hak versem de,çoğu konuda size katılmıyorum.
Şahsen kitap okumaya yeni başladığım zamanlar,ne türde olursa olsun bütün kitapları okuyabileceğime inanıyordum.Sanırım bu kitap aşkının kalbime ilk yerleştiği zamanlardı. “Aa bu kitapta güzelmiş,almalıyım” diye düşünerek,kitaplığımda belkide hiç okunmayacak tozlanmaya bırakılan bir çok kitabım mevcut.
Ancak şimdi hangi türde kitaplardan,hangi yazarlardan vs. hoşlandığımı biliyorum.Alışverişlerimi de ona göre yapıyorum.
Kitaplık konusunda,ben öldükten sonra kitaplığımın benden sonraki nesle fayda sağlaması için bırakacağım gibi tuhaf bir düşüncem var :sweat_smile: Bir evde kitaplığın olması çok hoşuma gidiyor. Yeni tanıdığım bir insanın,hangi kitapları okuduğunu öğrenmek gerçekten hoş oluyor.
Bazı alışveriş yaptığım zamanlarda değişen durumlar da söz konusu olabiliyor. Her zaman alışverişlerimi kampanyalı kitaplardan yana kullanıyorum.Alacağım kitabın fiyatı makul fiyatlara düşmüşse,kaçırmamaya çalışıyorum. Sonunda sepetim beş kitap yerine,on beş-yirmi kitabı bulabiliyor.Bu durum “Tüketim Çılgınlığı” oluyorsa,o çılgınlardan birisiyim ne yazık ki. :no_mouth:

Tek sevemediğim olay,kitapların birer “koleksiyon” amacı gözükmesi durumu. Atıyorum yedi kitaplık bir seriyi alıyorsun ama bir kaç ay sonra aldığın serinin özel kitabı çıkıyor ve bunu da sırf kitaplığında durması için alınması,mantıklı gelmiyor. X kitabının yeni baskıda kapağı değişiyor, “aa dur şunu da alayım” diye “koleksiyon” yapanlar var.

Son olarak çoğu sosyal medya booktuber’lar, “Ocak ayında aldığım kitaplar”,“Şubat ayında aldığım kitaplar” vs. şeklinde her ay aldığı kitapları gösteriyor. Her ay okuduğu kitapların sayısı,aldığı kitapların sayısından daha az.Bu durum için söyleniyorsa,bu tür insanların kitap alma bağımlılığı söz konusu. Her ay ortalama yirmiden fazla kitap alınıyor ve okunan kitap sayısı onu geçemiyorsa,o kitapların kitaplıkta sürünmesi olanaksız değil. :thinking:

5 Beğeni

Arkadaşlar genel olarak soruyorum… Bu kadar kitabı alacak parayı nereden buluyorsunuz?

Yanlış anlamayın; “Neden bu kadar kitap alıyorsunuz?” diye sormuyorum ki ben de bu tür bir soruya karşıyım. Ama bunca kitabı art arda alabilmek için yüklü bir miktar para gerek…

Bana aşağılık kompleksi gelmeye başladı…

1 Beğeni

Bu sorunuza yönelik bir konu vardı sanırım ismini hatırlayamadım. Hah! Kitap Tüketim Çılgınlığı idi galiba.

İsteyen istediği kadar kitap alabilir. Şayet benim 2.5 Milyar maaşım olsa en az 300 lirasını kitaplara ayırırım. Diğer yandan daha yüksek maaşı olanlar da var. Ayda 20 30 kitap yüksek maaşlı kişiler için bence normal.

4 Beğeni