Kitaplardaki Çeviri Sorunları

İyi de çevirmenin veya editörün yaptığı iş 1-2 günde mi bitiyor? Neredeyse hangi kitabı sorsak 1 ay ile 1 yıllık değişen süreler arasında “çeviride”, “editörde” deniyor yayınevi yetkilileri tarafından. O zaman verilen bu yanıtlar doğru değil demek ki.

Yanlış anlaşılma olmasın, hiç hata olmasın demiyoruz, elbette birkaç küçük çeviri veya yazım hatası (ya da az yukarıda verilen örmek gibi) olabilir. Bu normal. Ama aynı sayfada birkaç sayfada olunca, can sıkıcı olabiliyor.

5 Beğeni

Eskiden künyelerde hem düzelten hem son okuyucu yazardı. İşte ben son okuyucuyu kıskanırdım bu ne güzel meslek diye.

Artık son okuyucu biziz çünkü biz kitapsever değil müşteriyiz. Yazarlar da edebiyatçı değil ürün. Kitap kapaklarının bir ağırlığı vardı, artık konser afişi hatta cips paketi gibiler.

Bu hatalar çeviri kitaplarda bitse iyi türkçe yazılmış kitaplarda bitmeyen hatalara ne demeli bilemiyorum.

12 Beğeni

Yukarıda konuşuldu mu bilmiyorum ama bence bu sorunun kaynaklarından birisi de 5 TL’ye satılan kitaplar. Şimdi diyebilirsiniz ki nasıl oluyor bu iş? Büyük yayınevleri 5 TL’ye kitap satınca küçükler de o fiyattan ya da daha aşağı fiyatlardan satmak zorunda kalıyor. 10 TL bile zor bir fiyat bana göre içinde bulunduğumuz bu zamanlarda. Hâl böyle olunca çoğu kitapta son okuyucu gibi kişiler bulunmuyor, hatta bazen editör bile bulunmuyor. Çalışan kişiler de aşırı az para alıyor. İşlerini ya lanet ederek yapıyorlar ya da ucuz etin yahnisi yenmez hesabı kötü yapıyorlar.

Ha pahalıya satılan kitaplarda nasıl bir matematik dönüyor bilemiyorum ama ben herkesin hakkının sonuna kadar verilmesinden, işin de layığı ile yapılmasından yanayım. Ondan sonra kitap isterse 40 TL olsun. Gerekirse 2 editör okusun kitabı. Hatta galiba Pegasus 2 dil bilen editör arıyordu çeviri karşılaştırması yapması için. Bu tür bir rol üstlensin birileri.

Bu tür durumlar altyazı ve dublaj çevirisi sektöründe de mevcut, özellikle son zamanlarda çok kötü altyazılar görmeye başladım. Demek ki orada da bazı sorunlar var. Anladığım kadarıyla altyazı işinde birisi çeviriyor, diğeri ise hem okuyor hem sağlamasını yapıyor hem de editörlüğünü yapıyor. Bu adımlardan bazıları atlanıyor olabilir.

Bu arada suçu yayın evlerine atarak lanet olası kapitalizm demiyorum tabii. Bu işin çalışanları da kendi fiyatlarını yükseltmeliler. Bizler de fiyatları daha yüksek ama daha iyi yayınevlerini seçmeliyiz belki de; varsa tabii.

4 Beğeni

Editörün tek işi çeviri kontrolü değil yalnız. Bunu atlıyoruz sanırım. Dizi koordinatörlükleri, yeni kitap bulma arayışları, ıvır zıvır takipleri de cabası. Az kişi çok iş mantığı olan her yayınevinde bu sorunlar çok normal.

Son okuyucunun bir kitaba maliyeti dostlar 1000 baskılık bir kitapta 30 kuruşu geçmez. :slight_smile: Burada asıl sorun vakit kaybı. İki veya üç gün daha vakit geçecek demektir.

Çeviri süreleri çevirmenlerin programlarına göre değişkenlik gösterebilir. Çevirmenin elinde atıyorum Mart- Nisan- Mayıs için kitap vardır ve yeni gelen kitap otomatik olarak Haziran ayına kalır. Bu durumda da çeviri süreci uzar. Bazı kitaplar var ki iki ya da üç ay hatta altı, yedi ay bile sürebilir çevirisi. Bu yazarın diline göre değişir. Ben genel klasik 200-300 sayfa arası eserleri baz alıyorum.

Ben de kesinlikle hata olmasını ama makul seviyede olması gerektiğini savunuyorum. Bir kitabı açıp da içinde 10 sayfada 30 hata görürsem çileden çıkarım. Evde sobam olsa sinirden içine şimdiye dek kaç kitap atardım bilemiyorum bile…

@OgulcanKara sen fiyatını yükseltirsen senin yerine bu işi üç kuruşa yapacak o kadar çok insan var ki yayınevinin umurunda olmaz. Belli bir piyasa var. Ya ona uyarsın ya da elin boş kalırsın. Maalesef ün yapmış çevirmenler dışında bu lükse sahip olacak çok çevirmen tanımıyorum ben.

Kaldı ki arkadaşlar bu işle uğraşan çoğu kişi Türkçeyi de bilmiyor. Burada ben dahil kimse Türkçeyi adım soyadım gibi bilirim diyemez ama temel hatlarını bile bilmeyen birisi sırf ucuz diye bu işin başına koşuluyor. Muhtemelen asgari ücretli, her daim feda edilebilir birisi elinden geldiğince bu işi üstleniyor. (Bu konuda emin değilim. Sadece böyle olabileceğini düşünüyorum.)

6 Beğeni

Bu tip hatalar olabiliyor illaki gözden kaçıyordur ama asıl rezillik yanlış çevirilen yerler, eksik yazılan harfler, hiçbir anlam ifade etmeyen cümleler veya çevrilmemiş kısımlar olduğunu bildikleri halde kitabı o şekilde 30. baskı için utanmadan matbaaya gönderilmesinde yatıyor.

İnsanlar bunu forumlarda yazıyorlar, sözlüklere yazıyorlar, sosyal medyaya yazıyorlar hatta yayınevine direkt oalrak mail atıyorlar ama yetkili kişi her kim ise ipinde olmuyor. Ben eğer sağda solda paylaşılan bu tür çeviri hatarına ulaşabiliyorsam yayınevi çalışanlarıda ulaşır.

3-5 sosyal medya tenyasına kıçını başını boyayıp ışıkla kozalakla fotoğraf çekip paylaşsın diye para vereceklerine doğru düzgün son okuma yapacak ya da okuyucuların belirttikleri hataları not edecek birini işe alsınlar.

17 Beğeni

Aslında bu dediğiniz de bir birim. Satış sonrası geri dönüşleri kontrol edecek birisi olsa ve bu tip hatalar ona iletilse ve bu kişi de gerekli kontrolleri yaparak her kitabı düzeltip kaydetse yeni baskı yapılacağı zaman en azından daha hatasız kitaplar ortaya çıkar. En azından 3. baskıda bu sorunlardan kurtulmuş olur okur.

Üretilen kitaba bir daha dönülüp bakılması acaba yayınevleri için zaman kaybı mı? Nasılsa böyle 29 kere satılmış, buna vakit yok, yine satar mı deniliyor?

Telaşla koşarken çakmağınızı 50 metre geride düşürdüyseniz geri dönmeyi bile düşünmezsiniz fakat cüzdanınız düşerse 150 metre bile olsa geri dönersiniz. Bu iş biraz böyle geliyor bana.

7 Beğeni

Birde çevirmen, yazar parasından KDV kalkarsa bu KDV farkının yazara, çevirmene gideceğini düşünenler var. Yayınevi kar olarak alır o parayı hiç kimseyle paylaşmaz. En azından piyasadaki çoğu yayınevi bunu yapar bence.

1 Beğeni

Editör, saydığınız her iş için ayrı ayrı ücretini alıyordur öyle değil mi? Siz bugün işinizi hakkıyla yapmadığınız zaman “yeterli vaktim yoktu” mazeretinizi kimsenin dinleyeceğini sanmıyorum. Yukarıda da birlikte belirtiğimiz gibi, belli oranda hata payını pek çoğumuz kabullenebiliriz. Ancak @Leingrad’ın da eklediği üzere, paragraf atlama veya paragrafın komple yanlış çevirisi vb hatalar ve bu hataların bilmem kaçıncı baskıdan sonra bile düzeltilmemesi kabul edilebilir bir durum değil.

Kendi adıma, bu konuyu İthaki özelinde eleştirmiyorum. Alfa veya diğer yayınevleri hakkında da aynı şekilde olumlu/olumsuz eleştirilerimi yazıyorum yeri geldiğinde.

2 Beğeni

Editörler çoğunlukla maaşlı çalışanlar oluyor. Sabah 8, akşam 5 çalışıyorlar yani. Her yaptıkları iş için para alsalardı şu an bu kitap fiyatlarından dolayı yayınevleri batardı. :smiley:

Bunun baz alınan baskı tarihi ile alakalı olduğunu düşünsem de anlamadığı için pas geçildiğini de düşünüyorum. Niyet ettim, niyet eyledim “Bir cümleden ne olacak ki onu da unutmuşum.” derim mantığıyla iş yapılırsa… :rofl:

Eskiden bu niyetlenen cümleler fark edilse de anlayan, didikleyen, sorgulayan, araştıran yoktu. Şimdi kurtarmıyor işte. Bunu anladıklarında her şey değişecek. Yahu üniversite öğrencisi, daha hayatı anlamamış, kendisini anlamamış, ne yapağını bilmeden para derdine düşmüş, aklı elli bin tane şeyde olan birisine çeviri yaptırırlarsa ne olsun istiyoruz ki? Göklerden gelen sesle mucizeler yaratmasını mı?

3 Beğeni

İş etiğinden nasibi almamış yayınevleri bu konuda üç maymunu oynuyor çünkü çeviri veya editörlük düzeltisi kitabı sattırmıyor. Yeni kapak sattırıyor, ciltli şömizli baskı sattırıyor, 50.yıl özel edisyonu sattırıyor, “Bak Pelin de alıp kozalakla foto çekmiş.” kafası sattırıyor… Ne zaman kitabın gözden geçmiş edisyonu yeni Ciltli baskısı kadar satış adedine ulaşır, o zaman bu iş etiğinden nasibini almamış yayınevleri lütfedip düzeltmeye giderler. Şu durumda tek motivasyon kaynakları olan para geliri yok.

Bunun sonucunda da tam olarak şunlar görüyoruz; Altın kitaplar 40 senedir Stephen King kitapları basmasına rağmen geçen aylarda çevirisine bakmak için Hayvan Mezarlığından rasgele bir yeri açtım, bir Mehmet Harmancı klasiği olarak çevirilmemiş yer ile karşılaştım. Kitap ilk baskısını yaptığında ben dünyada yoktum yani el insaf… Fahrenheit’ın durumu ortadayken ya da Kaplan Kaplan yukarda @isos81 in paylaştığı şekilde 4. 5. baskıyı yapıyorken, yayınevinin satış sitelerinde şununla karşılaşıyoruz.

https://urun.n11.com/cagdas-turk-ve-dunya-edebiyati/yusrick-ozel-secki-P464525636

Okurun bu konuda daha bilinçli olması haricinde yapacak hiçbir şey yok malesef.

5 Beğeni

Yazar ve Düşülke yayınları sahibi Janset Karavin’i sosyal medyadan takip ederseniz bu paylaşımlarını çok sık göreceksiniz. Bilmem kaçıncı baskısını yapmış kitapta bulduğu hataları yayınevlerine mail atıyor ve tabi ki kendisine bir teşekkür yanıtı bile verilmiyor. Bu kişi sektörün içinde tanınan bir insan olmasına rağmen durum böyle.

6 Beğeni

Sevgili Leingard, bir avuç insanız şurada ve bazen düşünüyorum da kitap okuyup, keyif alıp, kafa mı dağıtacağız yoksa bunlarla mı uğraşacağız? Stres atmamız gerekirken strese giriyor oluşumuz beni en çok düşündüren şey. İş etiğini şu yaşıma dek sadece sayfalardan okudum. :slight_smile:

@_OZ Vallahi bunu ben de yaparım seve seve. En azından gözlerim kandan arınır. Sırf biliyorum ki kimsenin umuru değil o yüzden etiket yapıştırıp sırf hobi olsun diye hataları sayıyorum. :rofl:

4 Beğeni

O zaman bir editörün aynı işverenden tek maaş alıp bu saydığınız işleri yapmasına imkan yok :slight_smile: . Yani örneğin hem İthaki’de kitap editörlüğü, hem de başka bir kuruluş için dizi editörlüğü yapıp tek maaş alacak hâli yok. Neyse maaşlarında gözümüz varmış gibi bir algı oluşmasın diye en azından maaş konusunu geçelim :slight_smile:

3 Beğeni

Ben de böyle olduğunu düşünüyorum. Milyon gözünden kaçtı, “ya güneşe 500 km güneşe çok yakın değil mi” diye de sorgulamadı tamam. Bu çeviriden sonra kaç kişi okuyorsa artık (editör, redaktör, son okuyucu?), hiçbirisi fark etmedi mi?

Katılıyorum.

Yani sorumluluk birinde olmalı tabi. Geçen Hyperion’da karşılaştığım birkaç şeyi Yaprak Hanım’a iletmiştim, “o kadar kişinin gözünden kaçması tuhaf” demişti (burada paylaştım ama özel değildir umarım bu söz). Ben herkesin gözünden kaçmasını da normal buluyorum ama sonraki baskılarda düzeltmemek, yaptığın işi layıkıyla yapmıyorsun demek bana göre.

Bütün bunlar sonraki baskılarda düzeltme yapmamanın bahanesi değil bana kalırsa. Yukarıda yazdığım gibi, hatayı herkes yapabilir. Önemli olan tespit edilen hataların düzeltilmesidir.

Ben bu işi yapsam bir sürü hata düzeltirim diye düşünüyorum ama bekara boşanmak kolay gelir tabi, belki birkaç ay iyi gider ama sonra beynim sulanır, benim de gözümden kaçar, bilemiyorum. :slight_smile:

Ben de bunu demeye çalışıyorum aslında. Hata olur illa ki, yanlış çeviri de olur ona da OK ama kaç tane baskı geçmiş, bir zahmet düzeltiverin. Bu iş o kadar zor olmasa gerek.

İlk aklıma gelen çözüm bu oldu. Madem iş yükü fazla, sırf bu hataları düzeltmesi için birisi istihdam edilse, hem prestij yükselir hem de istihdam maliyetinden daha fazla gelir elde edilir.

Şikayet eden / toplam alan oranına bakarak “Düzeltmeye gerek yok ya” şeklinde düşünüyor olabilirler. Nasılsa böyle de satıyor, ne gerek var deniyor olabilir üst yönetim tarafından.

Hataların fotoğrafını kozalak ve Pelin Su ile çekersek acaba dikkate alırlar mı? :smiley:

Merak edip baktım, 5. baskıyı yapmış ve bu hata devam ediyor.

Süpermiş! Ben de talibim bu işe. Kendimi övmek gibi olmasın ama bu işi layıkıyla yapabileceğimi düşünüyorum. :slight_smile: Ayrıca günde 400-500 sayfa okusam “Yırttık abicim, yırttık”. :slight_smile:

Benim gibi olun, takmayın, gülün geçin. :slight_smile:

5 Beğeni

“Layığıyla” olacaktı o. Maalesef elendiniz :sweat_smile: .

(Link kelime olarak çıkmadı niyeyse.)

Bunlar hep naçizane espriler tabii ki.

4 Beğeni

Ben yardımcı olayım size ekran görüntüsü konusunda. :slight_smile:

Yine de varsayalım ki “layığıyla” olsun ve ben de bu kelimeyi nerde görsem “layıkıyla” yapmış olayım. Bunu yüzde 90 okur fark etmezdi, edilip bildirilince de sonraki baskıda değiştirirdim. :slight_smile:

3 Beğeni

TDK yine ne dese bilemiyor, görünüşe göre :thinking: . Bir tarafta “layık -ğı” bir tarafta “layıkıyla” hem de aynı sitede :sweat_smile: .

Bunlar, okurlar olarak beklediğimiz hareketler işte :slight_smile: .

3 Beğeni

Bütün gün kozalak bulabilir miyim diye düşündüm, sonra evdeki şu zımbırtı geldi aklıma. Hemen foto çektim. Şimdi sırada bunu instagrama atmak var. Sonra da dm’den iban isterler heralde değil mi? :smiley:

9 Beğeni

TDK bazen böyle ama zaten yayınevleri TDK’ye değil başka sözlüklere göre davranıyorlar. :slight_smile:

2 Beğeni

Takip edebildiğim kadarıyla elbette hepsi değil ama genelde yayınevleri, editörler TDK değil de büyük çoğunlukla Türk Dil Derneği yazım kılavuzunu referans aldıklarını söylüyorlar.

2 Beğeni