Kitaplardaki Çeviri Sorunları

Biraz önce frpnet te şu incelemeye denk gelince kitabın başlık çevirisi acayip kafama takıldı :smiley: Sizlerin görüşünü de merak ettim.

Kitabın orijinal ismi Body Scout, ancak buradaki “Scout” kelimesi spor alanında kullanım. İnceleyen arkadaşın şöyle bir açıklaması mevcut;

Şimdi buradan benim anladığım aslında ana karakter cyberpunk bir evrende beyzbol için en uygun en yetenekli bedenleri arayıp bulan bir scout, mesleği bu. Sonra bu bedenler upgrade filan alıyor belli ki. Yani scout’un yavru kurt gibi bir izci kullanımı yok :smiley: Ülkemizde de şu an spor camiası hem profesyollerince hem de taraftarlarca filan kelime scout olarak aktif şekilde kullanılıyor.

Scout için birebir anlam karşılığı muhtemelen “Yetenek Avcısı” olarak kullanımdır. Ama bunu da kitap isminde kullansalar çok saçma duracak :smiley: Yine de izci olarak çevrilmesi pek doğru durmuyor.

Var mıdır kitabı okuyan, en doğru nasıl olmalıydı acaba kitap ismi?

1 Beğeni

İzci sözcüğü burada (yavrukurt) İzci değil de İz’cisi, yani iz süren anlamında kullanılmış olabilir mi hocam? Yani bedenlerin izini süren anlamında. Kitapla ilgili bir bilgim yok ama belki bu şekilde kullanılmış olabilir diye düşündüm.

3 Beğeni

Scout’un temel anlamı da iz sürmeden gelme diye biliyorum bende, hatta bu yavrukurt izcilere de yaz kamplarında falan böyle iz sürme teknikleri falan da öğretirler :smile: Ama bende de öyle bir şüphe var, o yüzden acaba okuyan var mı diye merak ettim. Hani belki ana karakterin bazı eklentileri özel iz sürme yetenekleri falan kazandırıyordur; harbiden sokaklarda koklayarak, hoplayarak iz sürüyordur falan :thinking: :joy: .

2 Beğeni

Aliya İzzetbegoviç - İslam Deklarasyonu
Fide Yayınları, Mart 2014
Sf 96,

Neden “kapsamlı, yaygın, yaygınlaştırılmış” gibi birçok Türkçe sözcük tercih edilebilecekken ekstensiv diye bırakmışlar, anlamadım.

Kitabın çevirisi genel olarak kötü bu arada. Uzun, dağınık cümlelerle dolu.

Hatta kitap isminin çevirisi de sorunlu. Deklarasyon yerine gayet beyan ya da beyanname denilebilirdi. İslam Beyannamesi. Daha anlaşılır bir isim olurdu.

5 Beğeni

İngilizce alıntıyı okurken kafamda direkt “Öyle yani.” diye karşılık buldu.

“Olur öyle.”, “Öyle işte”

Bu tarz çevirirdim ben olsam.

2 Beğeni

Ohoo, benim gördüğüm kitabın en masum hatasıymış. Bayağı bile isteye sansürlenen, değiştirilerek çevrilmiş yerler de var. Orijinaliyle kıyaslayınca anladım. (Sağolasın Google Translate.)

  1. sayfadaki cümle: “Batılıların istediği sözü edilen refomlar, onların İslam dünyasına olan bakış açılarını ve o dünyayı nasıl ‘tamir’ etmek istediklerini açıkça göstermektedir.”

O cümlenin Boşnakça orijinali: “Primjer nekih Kemalovih reformi može izgledati drastičan, ali, svejedno, ove reforme predstavljaju obrazac za svaki prilaz zapadnjaka problemima islamskog svijeta i načina na koji oni misle “popravljati” ovaj svijet.”

Gördüğünüz üzere orijinalde Atatürk’ün adı geçiyor ama çeviride yok.

Cümlenin asıl çevirisi şu şekildeymiş: “Atatürk’ün reformlarından bazıları sert görünebilir, bununla beraber, bu reformlar, Batılıların İslam dünyasının sorunlarına nasıl yaklaştığını ve o dünyayı nasıl ‘tamir’ etmek istediklerini bir model olarak temsil eder.”

Ne alaka değil mi?

Üstelik aynı bölümden hiç çevirilmemiş koca bir paragraf var ve onda da Atatürk’ün adı geçiyor.

“Tako na primjer, Mustafa Kemal, koji je očigledno bio veći vojskovođa nego kulturni reformator i čije zasluge za Tursku treba svesti na pravu mjeru, jednom od svojih reformi zabranjuje nošenje fesa. Pokazalo se vrlo brzo da se izmjenom oblika kapa ne može izmijeniti ono što je u glavama ili navikama ljudi, a još manje ono što čini njihov stvarni položaj, pa su svi problemi Turaka, jučerašnjih u fesu i današnjih u šeširu, ostali potpuno isti.”

Türkçesi: “Bundan dolayı, mesela, bir kültür reformcusundan çok daha büyük bir askeri lider olan ve Türkiye için meziyetleri doğru ölçüye indirgenmesi gereken Mustafa Kemal’in reformlarından biri fes takılmasını yasaklıyor. Başlığın şeklini değiştirmenin, (ülkenin) fiili konumunu teşkil etmek şöyle dursun, insanların zihinlerindeki veya alışkanlıklarındakileri bile değiştiremeyeceği kısa sürede anlaşıldı; bu nedenle Türklerin tüm sorunları, dünün fesi ve bugünün şapkasıyla, aynı kaldı.”

Burası çeviride yok, atlanmış.

Bunun dışında, İzzetbegoviç orijinalinde hem Allah diyor hem de Bog diyor. “Bog” bütün Slav dillerinde “tanrı” demek. Peki içinde Bog geçen cümleler nasıl çevrilmiş? “Allah” olarak çevirmişler. Maalesef “Tanrı” kelimesi de sansürlenmiş.

Tüm dünya Müslümanları kendi dillerinde Allah-ü Teala’ya gönlünce, dilince seslenirken bizim Türk İslamcıların nedense Tanrı’ya alerjisi var.

Anlatım bozukluğudur, hatta bu kitap özelinde söylemek gerekirse anlatım özürlülüğüdür, bazı kelimeleri çevirmeyi "unutmak"tır falan bunlar teknik sorunlar, ama sansürlemek etik bir sorun bence. Yazan insanın düşüncelerini aynen yansıtmayacaksanız, hiç çevirmeseniz daha iyi.

7 Beğeni

İlahi Komedya’yı alacağım ancak Oğlak Yayınları ile Alfa arasında kararsız kaldım. Çeviri açısından hangisi daha tatmin edici sizce?

İlgili başlık bulamadığım için buradan sordum, hata olduysa affola.

1 Beğeni

Bence Rekin Teksoy’un cevirisini alin. Kendisi İtalyancadan yaptigi ceviriler ile


Gibi oduller almıştır.

5 Beğeni

Teşekkür ederim cevap için. Oğlak yayınlarından almaya karar verdim.

2 Beğeni

Uykusuzluk, Stephen King, çev. Orhan Yılmaz, Altın Kitaplar, Haziran 2022, 1. Baskı, sayfa 453:

Özgün metin:

[We don’t have names, not the way Short-Timers do – but you may call us after the fates in the story this man has already told you. That these names originally belonged to women means little to us, since we are creatures with no sexual dimension. I will be Clotho, although I spin no thread, and my colleague and old friend will be Lachesis, although he shakes no rods and has never thrown the coins. Come in, both of you – please!]

Çeviri:

[Bizim, Ölümlüler gibi adımız yoktur, ama bu adamın sana yolda anlattığı hikâyedeki Ölümlüler’e benzetebilirsin. Bu adların aslında kadınlara ait olması bizim için bir şey ifade etmez, çünkü bizler, cinsel boyutu olmayan yaratıklarız. İp eğirmesem de, ben, Clotho olayım. Meslektaşım ve eski dostum, Lachesis olsun, mızrak sallamamasına ve insanlann yaşamı hakkında yazı tura atmamasına rağmen, içeri girin, ikiniz de… lütfen!]

Çevirmen mitolojik hikayeyi bilmediği için bir kaç hata yapmış. Bilmek zorunda değil elbet. Ama araştırabilirdi. Tabi vakti ve gücü var mıydı, bilmiyorum. Her zaman söylediğim gibi ben çeviri hatalarında en son çevirmeni sorumlu tutuyorum. Yeterince para kazanabilmek için sabahlayan çevirmenlerimizin gözünden kaçanlar bir editör veya redaktör tarafından düzeltilmeli. Tabi bu tür bir kontrol/düzelti için hangi yayınevi para ayırıyor, meçhul.

Neyse gelelim hatalara:

you may call us after the fates in the story:

Burada bahsedilen the fates Yunan mitolojisindeki Moiralar’ın (Clotho, Lachesis ve Atropos) İngilizce adı. Dolayısıyla yaklaşık çeviri:
bize o hikâyedeki Moiralar’ın ismiyle hitap edebilirsin


he shakes no rods:

Burada Lachesis’in insanların ömürlerini temsil eden ipleri ölçmek için kullandığı ölçü sopası (rod) mızrak şeklinde çevrilmiş. Yaklaşık çeviri:
elinde bir terzi cetveli sallamamasına

8 Beğeni

“elinde ömürleri ölçen sopasını sallamamasına” da olabilir mi hocam?

2 Beğeni

Olabilir ama o zaman mitolojik hikayeyi açıklamış oluruz. Çevirmenin açıklayıcı olması nadir durumlarda geçerlidir bana göre. Dipnotla bu efsaneden bahsedilebilir tabi.

2 Beğeni

Anladım. O zaman direkt ölçü sopası da denebilir bana göre. Dipnotla açıklama zaten benim her zaman tercih ettiğim bir yöntemdir.

2 Beğeni

Kılıçların Fırtınası 1. Kitabı okurken o meşhur Şeytan Karaateş çevirisine denk geldim. Kitabı en son 2012 yılında okumuşum. Sanırım okurken bu ismi görünce o ne ya deyip araştırıp altına ismin orijinalini not almışım😂
Bu arada ileriki sayfalarda Daemon Karaateş olarak geçiyor :slightly_smiling_face:

6 Beğeni

Kırmızı Kedi Yayınları’ndan çıkmış olan Luigi Pirandello’nun “Biri Hiçbiri Binlercesi” kitabını okuyorum.

Sayfa 47’de şöyle bir çeviri yapılmış:
…Böyle böyle, tastamam. Ama ne yazık ki dostum, bana söylediğinizin bende nasıl dönüştüğünü hiçbir zaman anlayamayacaksınız, ne de ben size iletebileceğim bunu. Arapça konuşmadınız. Siz de ben de aynı dili, aynı sözcükleri kullandık.

Arapça konuşmadınız.

Normalde burada Arapça değil, Türkçe kullanılmış. Yani “Türkçe konuşmadınız.” ifadesi geçiyor kitapta.

“I did tell you so-and-so. The unfortunate part is that you, my dear friend, will never know, and I shall never be able to tell you, how what you say to me is translated inside me. You did not speak Turkish, no. We both employed, you and I, the same language, the same words.”

Arapça kullanımı benim garibime gitti sizce normal mi ? Merak ettiğimden soruyorum.

4 Beğeni

Okur bu kitabın İtalyan bir yazar tarafından yazıldığını biliyor ve okuyor. Adamlarda böyle bir deyim, böyle bir kalıp varsa bu şekil çevirip dipnotla falan belirtmek lazım bence. Türkçeye çevriliyor diye orayı Arapçaya evirmek mantıksız.

Aynı tarz kullanımlar bizde de var, çirkin bir yazıya bu ne Arapça mı yazıyorsun falan diyoruz dilimizde. Türkçeden Arapçaya kitap çeviren de bunu mu değiştirsin şimdi? Ya da İngilizce de excuse my french diye bir kalıp var. Küfrü edip excuse my french diyoruz şimdi İngilizceden Fransızcaya çeviride Fransız çevirmen bunu excuse my turkish mi yapsın mesela :smile:

6 Beğeni

Bana göre de yanlış. Sizin gibi düşünüyorum.

1 Beğeni

Sayfa 201:

Gretchen güldü ve fincanı Natalie’nin erişemeyeceği şekilde ma­sanın üstüne koydu. Oturup bacak bacak üstüne attığında, Ralph gayrı ihtiyari ona bir baktı, bakmaması mümkün değildi. Yeniden kafasını yukarı kaldırdığında, Gretchen’in yüzünde alaycı bir gülüm­seme gördü.
Oldu bir kere, diye içinden geçirdi Ralph.

Özgün metin:

She laughed and put the cup on the table out of Natalie’s reach. When she sat down and crossed her legs, Ralph checked – he was helpless not to. When he looked up again, Gretchen was wearing a small, ironic smile.
What the hell, Ralph thought. No goat like an old goat, I guess. Even an old goat that can’t manage much more than two or two and a half hours’ worth of sleep a night.

Koyu hale getirdiğim cümleler “Oldu bir kere, diye içinden geçirdi Ralph.” şeklinde çevrilmiş. Bu bir çeviri hatası değil tabi, ülkemizde sıkça yapılan bir tercih: Hikayeye çok bir katkısı yoksa birkaç cümleyi çevirmeden atlayabilirsin.

Eksik çevrilen kısmın yaklaşık çevirisi:
Ne olmuş, diye düşündü Ralph. Yaşlı bir keçi gibisi var mı? Geceleri iki veya iki buçuk saatten fazla uyuyamayan yaşlı bir keçi olsa bile.

10 Beğeni

Çevirmenlerin bu tercihine sinir oluyorum.

5 Beğeni

Uykusuzluk, Stephen King, çev. Orhan Yılmaz, Altın Kitaplar, Haziran 2022, 1. Baskı, sayfa 460:

Beklenen şeylere özgü sade bir soylulukla ölüp gitmişti. Anlık kısa bir bilinci, etrafın­da olup bitenleri kısa bir an biraz daha iyi kavraması izledi ve sonra son nefes. Tüm endişelerimi ve üzüntülerimi al götür, karatavuk, hoşça kal.

Özgün metin:

He had died with the dignity that simple, expected things often hold. One or two moments of consciousness, accompanied by a slightly wider perception of what was going on around him, and then poof. Pack up all my care and woe, blackbird, bye-bye.

Kitap bence harika çevrilmiş. Alıntıladığım kısım da iyi. Ufak tefek hataların o zamanlar bilgiye erişmenin zor olmasıyla ilgili olduğunu sanıyorum. Mesela yukarıdaki koyu kısım bir şarkı sözü. Ben bunu internet üzerinden saniyeler içinde bulabiliyorum ve anlatıcının ne demek istediğini anlıyorum: “Topladım tüm derdimi tasamı, elveda karakuş.”
Burada bir dipnot ile şarkı sözü olduğu belirtilebilirdi.


Bu sefer iyi bir örnek:

He suddenly thought of that old carny pitchman’s line again, the one about how you had to pay if you wanted to play, so step right up, gentlemen, and lay your money down. But more often than not you were played instead of playing. Played for what? A sucker, of course. And why did he have that feeling now?

Sonra birden yaşlı seyyar satıcının sözü geldi aklına, parayı veren düdüğü çalar, buyurun beyler, pamuk eller cebe. Ama daha çok dü­düğü çalmak yerine, kendiniz düdük oluyorsunuz. Nasıl? Aptal gibi, elbette. İyi de şimdi nereden çıkmıştı bu duygu?
(sayfa 491)

Çok hoş bir karşılık bulmuş çevirmen Orhan Yılmaz. Bunun gibi onlarca güzel karşılığı var. Kitap genel itibariyle çok iyi çevrilmiş.

Metnin yaklaşık çevirisi:

Birden aklına yine o eski karnaval çığırtkanının repliği geldi, oynamak istiyorsanız parasını ödemeniz gerektiğiyle ilgili olan, o yüzden öne çıkın beyler ve paranızı yatırın. Ama çoğu zaman, oynamak yerine oynandın. Neyin yerine koydular seni? Tabii ki bir enayi. Peki nereden çıktı şimdi bu his?

5 Beğeni