İlk benden gelsin o zaman.
Türk edebiyatının ilk romanı (burası tartışmalıymış) kabul edilen Taaşuk-ı Talat ve Fitnat’ı İş Bankası Yayınlarından okudum. Herhangi bir yazım yanlışına ve baskı hatasına denk gelmedim ve bu baskının günümüz insanının rahatlıkla okuyup anlayabileceği bir baskı olduğunu söylemeliyim. Neredeyse hiç dip not yoktu. Zaten ihtiyaç da yok. Bu kitap sayesinde Şemsettin Sami’yi de bir nebze tanımış oldum. Yaptığı çalışmalara bakarak çok üretken biri olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır. Şemsettin Sami’nin Robinson Crusoe’yu dilimize kazandırmış olması, çocukluğumdan bu yana en sevdiğim kitap olduğu için gönlümde ayrıca yer etti.
Eser adından da anlaşılacağı üzere Talat ve Fitnat adlı iki gencin aşk hikayesini anlatıyor. İlk başta Talat ve Fitnat’ın ev ahalilerini tanıyoruz. Ardından birbirlerinden habersiz ikisinin de ilk görüşte aşık olmalarına tanık oluyoruz. Tanışmalarının epey zaman aldığını da belirtmeliyim. Sonrasında Ali Bey’i tanıyoruz. Kitabın sonuna kadar da bu üç gurubun, gençlerin aşkı etrafında nasıl şekillendiğini görüyoruz.
Kitap, arka kapakta da bahsedildiği gibi kadınların toplumdaki konumunu, kadın erkek eşitsizliğini, görmeden yapılan evlilikleri ve bunların sonuçlarını net bir şekilde gözler önüne seriyor. Bunları karakterlerin ağzından açık açık haykırıyor dersek daha doğru olur. Basıldığı tarihte nasıl tepkiler almıştır merak ettim doğrusu ama bence etkili olmuş, okuyanlara kadınların gözünden bakma şansı tanımış, onların yaşadığı sıkıntıları bir nebze de olsa anlatabilmiştir sanıyorum. Sonunun bu şekilde bitmesi ilk anda garibime gitmiş olsa da yazarın anlatmak istediği şeyleri daha etkileyici kıldığını fark ettim. Mutlu sonla bitseydi geride kalan bütün sorunlardan uzaklaşacaktık. Kısaca konunun işlenişi beni memnun etti.
Son olarak da kitapta dikkatimi çeken birkaç mevzuyu dile getireyim.
-
Saliha Hanım ve Emine Kadın arasında geçen konuşma. Okuma üflemeyle ilgili olarak.
“Aa, dadı! O şeylere sen ben inanırız, şimdiki gençler inanmaz. Boşuna yorulma.” -
Yine Saliha Hanım ve Emine Kadın arasında geçen evlilik hakkındaki konuşmada, dadı Talat’ı (19) evlendirelim der. Saliha hanım da o daha çocuk deyip geçiştirir. Ayrıca kitapta o dönemde (İstanbul) erkeklerin evlenme yaşını 30-40 olarak söylüyorlar.
Yukarıdaki konuşmaların ve bilgilerin günümüzdekilere ne kadar benzediğini görüp şaşırdığımı söylemeliyim.
Bir de Fitnat ile Ragıbe’nin vedalaşırken dudak dudağa öpüşme olayını merak ettim. O zamanlarda kadınlar arasında genel bir vedalaşma şekli mi? Yoksa sadece yazarın kattığı bir olay mı?
Kısacası okuması rahat, sürükleyici, etkileyici ve dikkat çekme amacı taşıyan bir eserdi. Sonraki kitapta görüşmek üzere. Teşekkürler.