Kutsal Kitap Okuma Rehberi

Kitab-ı Mukaddes’in nasıl yazıldığı ile ilgili şu iki kitabı öneriyorum:
1.Karen Armstrong, İncil (Yayınevi kitabın başlığını “İncil” olarak çevirmiş ama orada kastedilen Kitab-ı Mukaddes. Çeviride yanlışlık olmuş.)
2.Karen Armstrong, Tanrı’nın Tarihi (Bu daha genel bir kitap. Musevilik ve Hristiyanlığın yanında İslam’ı da işin içine alıyor. Artı birkaç şey daha var. Dediğim gibi daha genel.)

1 Beğeni

Ben vaktiyle Kuran’ı anlamayı kafaya koyduğumda ~30 tane ceviriden ayet ayet karşılaştıra karşılaştıra ilerleyerek okumuştum. Aynı cümlenin 30 farklı çevirisini görmek aslında o cümlede ne kastedildiğini anlamak açısından faydalı bence. Bilinen bir dilde 30 farklı çeviriyi okuyup bilinmeyen bir dildeki ortak özü anlamaya çalışmak da eğlenceli bir puzzle oluyor, insana motivasyon sağlıyor.

2 Beğeni

Kuran anlamak için okunacaksa tefsirsiz okunmaz. Varmak istediğiniz yere kılavuzsuz gidemezsiniz. Sonra mazallah “mealci” denilen o ukala kesimden olur çıkarsınız. İlahiyat öğrencisi olarak söylüyorum.
Konu üzerinde ehliyet sahibi olmadan akıl vermek hiç doğru birşey değil bu arada.

3 Beğeni

Bu konuda ehliyet sahibi olarak kimin tefsirini önerirsiniz peki? Onu da söyleyin madem öyle. :slight_smile:

2 Beğeni

Maalesef söylediğiniz hiç bir şeye katılmıyorum. Din hassas bir konu, o yüzden çok saplanmak istemem. Tartışmak isterseniz düşüncelerimi açıklayabilirim elbette.

8 Beğeni

Yıllar boyunca edindiğiniz tecrübeyi tek kalemde, müthiş bir durulukla insanlara aktarmak gerçekten harika iş. Teşekkürler.

2 Beğeni

Rica ederim. Ben sadece kendi tecrübemi paylaştım. Faydalı olduysa sevindim :slight_smile:

2 Beğeni

1- Ben diyanetin kendi sitesinde yer alan tefsiri ile okudum. Orada bir kaçı birden var ve zaman zamanda Yaşar Nuriye başvurdum.

2- Ehliyetsiz olarak birine akıl filan veriyor değilim. Belli ki siz yazıya şöyle bir göz atıp bir hüküm vermişsiniz. Yazıda üç dört kere içeriğin kendime ait görüş ve deneyimler olduğunu bahsettim. Birine inanmak veya inanmamak üzerine telkinde bulunmadım. Tekrar vurgulamak isterim ki konu bunun üzerinden gitmesin. Bu yazıda ana konu ve rehber olan şey inanca yönelik bir rehberlik değildir.

6 Beğeni

Okuma tecrübelerimden kaynaklanarak öneri olarak şunu söyleyebilirim ki, Kur’an’ın meal olarak en saf ve dolayısıyla gerçeğe en yakın, hatta en gerçek çevirisi Yaşar Nuri Öztürk çevirisidir, çünkü bu Kur’an çevirisinde asla parantez yoktur, meale müdahale yoktur, Allah’ı parantezlerle konuşturma yoktur, saptırma yoktur, bunun yerine Orijinal Kur’an neyse birebir o vardır, birden fazla anlama gelen sözcükler ise slaş(/) işaretiyle yan yana sıralanır, ki metod olarak en doğrusu da budur. Diğer bütün mealler Yaşar Nuri Öztürk’ün mealinin yanında tahrifli kalır.
Gelelim tefsir konusundaki tavsiyeme, tefsir konusunda da en cesur ve en gerçekçi olanı Süleyman Ateş’in tefsirdir. Zira Süleyman Ateş Kur’an ayetletlerini tefsir ederken kimsenin cesaret edemediği kaynaklara başvurur ve onları kullanır, bu kaynakların en başında Tevrat ve İncil vardır, keza Süleyman Ateş (çoğu müslümanın aksine) Tevrat ve İncil’in tahrif edilmemiş, güvenilir kutsal kitaplar olduğuna inanır ve Kur’an’ın ayetlerini açıklarken asıl kaynaklara yani bu kitaplara başvurur. Bu cesareti diğer tefsirciler gösteremediği için diğer tefsirler hep eksik ve yanlıdır.

7 Beğeni

Arkadaşlar herhangi bir tartışmaya girmemek adına yazmayacaktım ama söz konusu kuran olunca yazmak zorunda hissettim.
Meal konusunda : tartışmasız en iyisi diyanet mealidir. Kelime seçimleri, cümlelerin kuruluş şekilleri vs en düzgün diyanete ait mealdedir. Yaşar Nuri diyen arkadaşlara şunu söyleyeyim en basit, tartışmaya sebep olmayan yerlerde bile zamirleri kelimeleri yutmuş /değiştirmiş bir kişidir. Tabi diyanetin ki kusursuz değil bazı noktalarda gereksiz müdahaleler var ve farklı anlama gelen dolayısıyla mezhepsel farklılıklara sebep olan yerlerde açıklama yoktur.( Buraya yazmadan önce rastgele beş sure -maide yasin kamer rahman karia- seçip meallere tekrar bir bakındım) yanlış anlaşılmasın Yaşar Nuri en kötü meale sahip kişi değildir. Ondan çok daha kötülerini gördüm.
Mealle ilgili diğer konu ise belirli bir hadis ve siyer bilgisine sahip olmadan ve arapça bilmeden sadece meal okumak ne kadar doğru. Bazı ayetler nuzül sebebi ve açıklamaları hususunda hadislerle çok içli dışlıdır. Doğrudan meal okumak eğer yeterli temel bilgiye sahip değilseniz kişiyi yanlış anlamlara götürebilir. Tabi belli oranda arapça bilmeden okumak meallerdeki tahrifin boyutu anlaşılamayacağından yine sorun olacaktır . Bu yüzden tefsir kullanımı önemlidir.
Tefsir konusunda ise sözel bir konuda tek bir tefsire bakıp öğrenmek doğru değildir. Bu tek bir tarih kitabı okuyup ben tarih biliyorum demekle aynı şeydir. Farklı kaynaklardan farklı düşünceleri öğrenmek sonra da bunları harmanlamak gerekir.

1 Beğeni

Eril ve dişil zamir ayrımı Türkçede olmadığı için Yaşar Nuri Öztürk’ün bu zamirleri yutması da belki de en yerinde çeviri olacaktır, Zira Arapçada O kişisi olarak Allah’a eril olarak seslenilieken, Yaşar Nuri Öztürk’ün bu erilliği yutması daha doğru bir yaklaşımdır bence.

4 Beğeni

Açıklama ve tavsiyeleriniz için teşekkür ediyorum. Önerdiğiniz isimleri araştıracağım. :slight_smile:

1 Beğeni

O zaten çevrilemez sorun o değil ki. Örnekler vereyim. Karia 1 tek kelime ne ara bir cümle oldu. Karia 2 mealin her tarafında bulunan anlamsız devrik cümle kullanımlarına bir örnek olsun. Rahman 4 alleme fiili bellettme diye mi çevrilir. Rahman 40 ve 45 aynı ayetin tekrarı ama nedense mealler farklı. Rahman 58 hunne zamiri ne oldu dişilliğini değil çoğul anlamı da uçmuş. Yasin أَغْلَال bu kelime ne ara bukağı oldu. Tasmalar denesiz daha tutarlı. Yasin 13 vd قَرْيَة ne ara kent oldu haberimiz yok. Yasin 15 “kent halkı dedi ki” böyle ifade ayette nerde? Bir kaç ayet sonra kavmin kelimesi ne ara Topluluk oldu. Bunu uzatır giderim. Şunu tekrar edeyim diyabette öyle sütten çıkmış ak kaşık değil hataları var.
Burada verdiğim örnekler arapça a seviyesi bilgi gerektiren örnekler.ve gözüme ilk çarpanlar. Eğer derinlere inersek neler çıkar. (Her iki taraf için)
Arkadaşlar ne yazık ki bazı arkadaşlarda ideolojik eğitimlerinden dolayı belli fikirlere ve kişilere meyillenme durumu var. Olaylara ilmi yaklaşalım lütfen. Belki bende yukarıd yazdıklarında hatalıyımdır ama olaylara bilgim dahilinde yaklaşıyorum. Hatam varsa düzeltin ben de öğreneyim.

1 Beğeni

Burada yanlış bilgi olmuş hocam. Tevrat ve İncil’in tahrif olduğu 4 ayette geçiyormuş. (Bakara 75 Nisâ 46 Mâide 13, 41) Süleyman Ateş’in meallerinde de bu şekilde.

İsrailiyatı (Tevrat ve İncil’i) tefsirde kullanmak da bazı alimlerin yaptığı bir şey diye biliyorum. Eskiler yapmış böyle.

Kuran meallerini ben de sonra karşılaştırarak okumayı düşünüyorum ama önce Eski ve Yeni Ahit’i…

:slight_smile:

2 Beğeni

Yanlış bir bilgi yok, Süleyman Ateş, Tevrat ve İncillerin metin üzerinde tahrip veya tahrifatına inanmaz, tahrifin metnin yorumlanmasında olduğunu söyler, bahsettiğin ilgili ayetler de bunu destekler. Kur’an’da bırak Tevrat ve İnclillerin metinde tahrif veya tahribatı hakkında ayeti, imâsı bile yoktur.

Süleyman Ateş faizin de helal olduğuna inan bir kişidr bu arada :wink:
@Kitsune israiliyat daha geniş bir kavramdır. Pagan inanışları, Tevrat dışı Musevi inanışları da bu kapsamda yer alır.

1 Beğeni

Süleyman Ateş’in ‘faizi helal gören’ bir kişi olarak nitelemek başkalarının onu gözden düşürmek için kasıtlı söyledikleri bir ifade olduğunu düşünüyorum. Tefsir kitabında bu konuyu o kadar güzel dile getirmişti ki, okuduğumda bunu görebilmiştim ve böyle insafsız bir sonuca ulaşmamıştım. Kulaktan dolma bilgilere kanmaktansa Süleyman Ateş’in sesine kulak vermek en doğrusu değil mi? Şu anda bulunduğum yerden dolayı tefsir kitaplarım yanımda yok, olsaydi o guzel bölümün sayfasının fotoğrafini çekip burada paylaşırdım.

1 Beğeni

Tefsir üzerinden söylemedim, meallerden anladığım bu şekildeydi.

Tefsire gelince de tahrifin iki şekilde olduğu söyleniyor. Biri metnin diğeri dediğiniz gibi yorumlamanın tahrifi. Sonuçta bunlar tahrif olduğu anlamına geliyor. :sweat_smile:

@birisi43 İsrailiyat kullanımına göre farklılaşıyor zaten. Ben öyle biliyorum.

3 Beğeni

Evet, Süleyman Ateş, Tevrat ve İncillerin metin üzerindeki tahribatına inanmadığı için hazırladığı Kur’an tefsirinde bu kutsal kitapları 1.dereceden kaynak olarak kullanır. (Ben bunlara israilayat değil biblikal kaynaklar diyorum)

1 Beğeni

Aslında biliyorum ربح kelimesi üzernden giderek İslamiyet’in ilk döneminde kastedilen in aslınd afarklı olduğunu fakiri ezmeyen ek kazancın helal olduğunu söyler özetle. Asıl kaçırılan nokta faizin tanımında hatalı oluşurdur. İlk olarak belirteyim riba ile faiz Arapçada eş anlamlıdır. Ve tanımı da borç verilen bir parayı veya malı belli bir süre sonunda belirli bir fazlalıkla, yahut borç ilişkisinden doğan ve süresinde ödenmeyen bir alacağa ek vade tanıyıp bu süreye karşılık onu fazlalıkla geri almanın veya bu şekilde alınan fazlalıktır. Dikkat edilirse faizin faiz olması için fakir vb bir şart aranmaz. Önemli olan zarara uğrama ihtimali olmadan paranın durduğu yerde daha çok para kazandırmasıdır. Zaten bu durumda zengini sadece parası olduğu için daha zengin yapar ve fakiri de daha fakirleştirir. Süleyman Ateş ise bankalardan alınan faizin yukarıda açıkladığım sebeple helal olduğunu ileri sürer. Ki dini açıdan bu saçmadır.
https://youtu.be/-RsrOBw5pUM
Videosu burada.
@Kitsune Aslında tahrif değilde bazen kişiler tefsirlerde hatalı fikirlere kapılıyor desek daha doğru. İlla ki kasıtlı yapanlar çıkar ama geneli insan olmaktan doğan hatalardır. Bundan dolayı kişi eğer kuran öğrenmek istiyorsa ve tefsirlere başvuracaksa farklı kaynaklardan kendini geliştirmesi daha uygundur. İsrailiyatın net tanımı ise İslam kaynakları dışı her türlü kaynaktır. Tabi farklı diyenler var ama ortak görüş bu.

1 Beğeni