Pek spoiler sayılmaz aslında, hatırlarsan taa GotM okurken yine bu başlıkta sormuştum: Malazan’daki tanrılar var olabilmek veya güçlerini koruyabilmek için ölümlülerin dualarına/tapınmalarına ihtiyaç duyuyorlar mı diye.
Ben hiç hatırlamıyorum, normalde henüz açıklanmamış olması lazım (ilk iki kitap itibariyle).
Neyse, bence de büyük bir spoiler değil. Sonuç olarak, bu tür bir tapınmaya ihtiyaç duydukları için sürekli olarak kendilerini fani olaylara dahil ediyorlar. Keza bir başkasının dahil olup güçlenmesini engellemek de istiyorlar.
@nefarrias_bredd reyiz yanıtlamıştı. Evet, kitaplarda henüz açıklanmadı. Merakımdan sormuştum.
Bu arada böyle dedim ama tam olarak böyle yapan birisi var (@isos81 hocam -ve serinin tamamını okuyan diğerleri- için: Osserc) ve ayağını daha kaydıramamışlardı en son. Ama ona özel bir durum diyebiliriz sanırım?
9 saattir arada bir okuyup gülüyorum buna.
Basiretsiz herifler. 120.000 yaşına gelmişsiniz, 50’lik Whiskeyjack geliyor sizi tokatlıyor. Hay allahım ya.
Tokat deyince aklıma geldi. Tool reyiz yaşının hakkını veren tek karakter belki de. Lady Envy’nin Seguleh korumaları sürekli buna saldırıyorlar. Tool reyizse garibanları öldürmemek için kılıcının yassı tarafıyla bunları pataklayıp pataklayıp duruyor. Her seferinde güldürüyor reyiz.
Tool reyiz First Sword, boş beleş birisi değil. Ama Seguleh de boş değil. Hele tek basamak olanlar.
Bu arada Tool reyiz Trull reyizle birlikte en içli karakterlerden. Çok severim kendisini.
Ben de seviyorum Tool reyizi, bir deri bir kemik ama belli ki kocaman bir yüreği var. Yeri geldiğinde mizahı da kuvvetli. Toc’la olan şakalaşmaları gülümsetiyor.
Segulehler boş adam değiller tabii, en son patakladığı 3. basamak Seguleh’in dövüş tekniklerini övmeden edemedi reyiz.
Lady Envy Tool’un T’lan Imassların arasında bile çok üstün bir savaşçı olduğunu vurguladı:
Your T’lan Imass was forged by a ritual of such power as this world has not seen in a long time, Toc the Younger. His stone sword alone is invested to an appalling degree – it cannot be broken, not even chipped, and it will cut through wards effortlessly. No warren can defend against it. I would not wager on any blade against it when in Tool’s hands. And the creature himself. He is a champion of sorts, isn’t he? Among the T’lan Imass, Tool is something unique. You have no idea of the power – the strength – he possesses.
Segulehler çok komik ya hahahahaha. Tool kaldırıp attığında da çok gülmüştüm. Küçük enişte gibi sebepsiz (tehdit olarak görünce miydi, yan baktın diyemiydi neydi hatırlayamadım ) bi’ anda çullanıyorlar.
Evde arada gezinirken falan Segulehhhh diyesim geliyor böyle benim oğlan (4.5 yaş sarman 8kg bir kedi) bana zıpladığında.
Aslında sebepsiz değil. Seguleh tamamen güç odaklı bir mezhep. Üsttekini yenersen yer değiştiriyorsun. Menzoberranzan ile neredeyse aynı, sadece oyun ve hile ile değil de, kılıç ve hüner ile yenmek gerekiyor.
Yanlış hatırlamıyorsam Tool reyiz bir dövüşte hünerini gösterince, en düşük rütbeli olan Seguleh saldırmıştı ilk olarak çünkü onu rakip görmüştü. Tool onu çok rahat tokatladı doğal olarak. Sonra sıra bir sonraki Seguleh’e geldi filan…
Yalnız 3 numara idi sanırım en yüksek rütbeli olan. O elemana dikkat!
Ah evet hatırladım, mantıklı, benim kedinin arada bana çullanmasının sebebi de aynı. Evde hakimiyet kurmak… Asla oyun oynamak değil…
Lady Envy bilmem kaç bin yıl önce Anomander Rake’in bunların ne kavgacı tipler olduğundan habersiz şekilde Seguleh vatanına gittiğinden bahsetti. Rake sokakta yürürken mi ne, bunlara dik dik bakmış, Segullehler de düello çağırısı olarak algılayıp saldırıya geçmişler tabii. 1. basamak dahil bir düzine Seguleh’i şamarlamış Rake reyiz Dragnipur’uyla. Sonra da nereye geldim ulan böyle deyip geri dönmüş.
Hahahahahah harika ya…
Segulehle ilgili kısa bilgi:
The Seguleh saw fighting as “a form of religious dedication and expression.” They were committed to perfection of form and technique. At the highest level, duels could be fought without bloodshed, the winner to be determined based on a judging body’s appraisal of speed, technique, and execution. To question the judges’ ruling was to risk being expelled from the martial order.
Rake dediğin gibi yaşadıkları adayı ziyaret etmiş. Ancak dışa dönük bir topluluk olmadıkları için onların genel davranışlarından bihaber. Böyle kasıla kasıla yürüyüp kibirli göründüğü için de çokça Seguleh saldırmış (Tool’a saldırmaları ile benzer sebeplerden aslında. Yukarıdaki posture muhabbeti de destekliyor zaten bunu). Ancak Rake dediğin gibi geleni gideni tokatlamış (1. Basamak derken birinci Seguleh’i kast ediyorsan o hatalı bilgi. Rake’in hangi rank olduğunu söyledi mi Envy? Sürpriz bozan olmasın).
Olan biteni anlamayan Rake sinirlenmiş ve maskesini almadan adayı terk etmiş. Maskeyi almayışı Seguleh’i daha da sinirlendirmiş (saygısızlık ve hakaret olarak görmüşler).
Haklısın, en son yedinci basamak bir Seguleh’i yenmiş, o arada farkında olmadan kendisi de o basamağa yükselmiş.
‘Rake said the last swordsman he faced wore a mask with seven symbols.’
Mok tilted his head. ‘That mask still awaits him. Blacksword holds the Seventh position. Mistress, we would have him claim it.’
She smiled. ‘Perhaps soon you can extend to him the invitation in person.’
‘It is not an invitation, mistress. It is a demand.’
It’s not an invitation, it’s a demand.
Demand. Hem de Son of Darkness’a. Seguleh’in kimseden korkusu yok.
Blacksword da çok iyi tanımlama yalnız.
Bunu görmüşsünüzdür muhtemelen:
Beru Fend!
Araya başka kitaplar girdiği için MoI’ye ara vermiştim, bugün kaldığım yerden devam edip 100 sayfa civarında okudum.
Kitap 2 - Bölüm 8’e geldim.
Oku oku bitmiyor yalnız, 100 sayfadan sonra haydi koçum artık neredeyse yarılamışımdır herhalde dedim; bir baktım halen % 26’dayım.
Buradan sonrası sağlam spoiler içeriyor, ona göre.
MoI’yi şimdilik ilk iki kitaptan daha iyi buldum. İlk kitap 9, ikinci kitap 8.5’di. Bu 10’a doğru sağlam adımlarla ilerliyor. Öncelikle hikâye epikleşmeye başladı: Tanrılar ön plana çıktılar, The Crippled God olaylara tüm nefretiyle müdahil oldu, katastrofik bir boyut ekledi.
Beni memnun eden diğer gelişmeler ana hatlarıyla şöyle:
-
Bridgeburners, özellikle de Whiskeyjack Dujek’in ordusunda hakettikleri mevkilere eriştiler. QB’yi daha fazla görmek hoş. Bu sefer de gerçi Kalam kayıplarda ama onun storyline’ına 4. kitaptan devam edeceğiz herhalde.
-
T’lan Imasss’lara ve Tool’a ilişkin sonunda detaylı bir özgeçmişe kavuştuk.
-
Öyküye yeni katılan karakterlerden paralı asker Gruntle ve ekibi çok sempatikler. İkinci kitaptaki Gesler-Kulp-Stormy üçlüsündeki dostluğu, dayanışmayı ve mizahi nüansı bu abiler ve ablalardan da alıyorum. Korumayı üstlendikleri Keruli gizemli ve karizmatik bir tip, bakalım Capustan’a ne işler karıştırmaya gidiyor. Gruntle ona hangi Tanrının rahibi olduğunu sordu, kaçamak bir yanıt verdi. The Cripple God olmasın sakin? Kötü bir herife de benzemiyor.
My – uh – god’s powers are newly awakened from thousands of years of sleep. My god is Elder.
Yanlarına 3 tane de Barghast katıldı, bu grubun tadından yenmiyor. Abazan Barghast abla Hetan zaten şahsına münhasır bir kişilik.
-
Diğer favori ikilim Korbal Broach & Bauchelain üstatlar. Kibar takılan seri katil havası var ikisinde de. Şimdiye kadar karşılaştığımız ilk necromancer oldukları için kitaba biraz korku öğeleri de sokmuş oldular. Her sahnelerini keyifle okuyorum.
-
Caladan Brood, Rake, Dujek, Kallor, Silverfox, Tool, Lady Envy, Broach & Bauchelain, Whiskeyjack ve ekibi derken kitap yıldızlar kadrosuna döndü. Böylece aşırı güçlü ve birbirinden ilginç bazı yeni karakterlerle de tanışmış olduk. Birçoğu çok çok iyi yazılmış, hiçbirinde yapmacıklıktan eser yok. Karakter yaratımı SE reyizin üstün yönlerinden biri hakikaten.
-
Reyizin parladığı diğer bir becerisine de içses/diyalog yazmak desek yanılmış olmayız herhalde. İkinci kitapta Duiker’dan bu kitapta da Gruntle’dan son derece kaliteli tiratlar dinliyoruz. Sanat eseri.
Seems I was wrong, ıt’s not just self-pity, is it? You’re not obsessed with the tragic deaths of your family, you’re obsessed with yourself, Buke. Your guilt’s an endlessly rising tide, and that ego of yours is a levee and all you do is keep slapping fresh bricks on it. The wall gets higher and higher, and you’re looking down on the world from a lofty height – with a Hood-damned sneer.
- Ve elbette şu anda beni en çok mutlu eden gelişme: K’Chain Che’Malle! Konuya bu derece vahşi şekilde dahil olacaklarını tahmin edemedim. SE reyiz, böyle kabus bir canavarı yaratmayı nasıl başardin? Tamam, en başından beri nasıl göründüklerini, pençeleri yerine gelen bıçakları falan biliyordum, ama şimdi iki defa nasıl dövüştüklerine şahit oldum. Bu kadar kudretli olmalarını beklemiyordum, gerçek birer T-Rex çıktı reyizler. Üstelik de undead çıktılar! Müthiş ilginç bir yaratık, yüreğim güm güm atıyor ortaya her cikişlarinda.
Onlarla ilk karşılaştığımız sahne: 6’sinin Gruntle, Keruli, Broach & Bauchelain ve 3 Barghast’ımıza saldırmaları. Muhteşem bir savaştı. Barghastlar ilk K’Chain Che’Malle’i mızraklarıyla indirdiler ancak arkadan sinsice yaklaşan K’ell Hunter Gruntle ve Keruli’yi gafil avladı, olan Gruntle reyize oldu. Bıçaklar tokuştu, Gruntler’in bilekleri kırıldı. İkinci sahne yine nefes kesiciydi: Bu sefer Shield Anvil’imiz İtkovian ve 30 Grey Sword’u bir K’ell Hunter’ın izini sürdüler ve bu arkadaşa aslında gayet zekice bir taktikle hücum ettiler. Buna rağmen 1 K’ell Hunter 20 tane Grey Sword’u 20 saniye içinde katletti. Holy shit.
‘Ten survivors,’ the figure above him mused. ‘You did well … for mortals.’
Diğer 4 K’ell Hunter’i biçmek de ancak T’lan Imass ordusuna nasip oldu, onlardansa bu yolda 60’ı helak oldu. Basit bir hesapla güçlerini şöyle scale edebilir miyiz?
1 K’ell Hunter = 20 iyi eğitimli insan savaşçı
1 K’ell Hunter = 15 T’lan Imass
1 K’ell Hunter = Broach & Bauchelain + onların necromancer büyüleriyle çağırdığı demon’lar + Buke
Tam Pannion Domin K’Chain Che’Malle’i kontrolü altına almış, Genebackis’i kasıp kavuracaklar bunlarla, karşılarında hangi düşman dayanabilir diyordum, Pran Chole reyiz ve 10.000 kişilik T’lan Imass ordusu günü kurtarmaya gelip yüreğime şu serptiler. Silverfox’un T’lan Imass’ı çağıracağım ve onlara önderlik edeceğim vaatı gerçekleşmeye başladı bile.
‘Against undead,’ the corpse said, ‘arıses an army in kind.’
Epik boyutlarda bir T’lan Imass versus K’Chain Che’Malle savaşı göreceğiz galiba ilerleyen bölümlerde.
-
Çeşitli grupların plotline’ları yine mükemmel bir şekilde yakınsamaya başladı. Gruntle ve ekibi Keruli’nin biraz da gizemli bir görevi sebebiyle Capustan’a gidiyorlar. Quick Ben Capustan’da konuşlanmış Grey Sword’un amirleriyle (Mortal Sword ve Destriant)'la bir görüşme ayarladı. Caladan Brood’un ve Dujek’in orduları Capustan’ı savunmaya yardıma gidiyorlar. Broach & Bauchelain’ın amacını bilmiyoruz ama onlar da aynı güzergaha yöneldiler.
-
Whiskeyjack’ın tokatından sonra Kallor reyiz bir dayağı da Quick Ben’den yedi. QB’nin açtığı büyülü çukura düştü. Su adama üzülsem mi düştüğü duruma gülsem mi bilemiyorum. Kallor tüm bunların intikamını almalısın, haydi koçum.
Ikinci kitap ilkine göre daha mı düşük?
Bakalım hangisi.
Şu bir ipucu aslında. Binlerce yıldır uyuyor olup da yeni uyanan hangi tanrı?
“bed this, bed that” abla herkesi yatağa atıyor.
Belki biliyorsundur, bu ikiliye ait 4-5 novella var. İlk kitap Emancipor ile BB’nin nasıl çalışmaya başladıklarını anlatıyor. Bu ikilinin kara mizah ögeleri bence müthiş.
Ama nedense bu konuda çok eleştiriliyor. Anlam vermek güç.
Kesinlikle! En çok alıntılar bu iç seslere ait oluyor zaten. Sanırım en çok felsefi mesajı da bu iç seslerle veriyor.
İlk ortaya çıkıp da milleti doğramaya başladılarında ben de aynen böyle hissetmiştim.
Bu elemanlara karşı duygularını ve zaman içindeki değişimlerini merak ediyorum.
Çok yakında kararını vereceksin bence.
Harika bir yazı olmuş, keyifle okudum. Çıksa da etkinlik yapsak.
Evet hocam, hatırlarsan bu konuda birkaç kez yakınmıştım. İkinci kitap karakter gelişimleri, mizahı ve belki de anlatımı yönüyle daha üstündü ancak şu çöl bedevilerinin ihtilallerini ve Felisin storyline’ini pek de beğenmemiştim. Savaş sahnelerinde genelde sıkılmıştım. Nesnel olarak bakarsak, 2 > 1 olabilir ama ben birinci kitaptan epikliği dolayısıyla ve belki de bu dünyayla beni tanıştıran eser olduğu için daha çok etkilenmiştim.
Burn? Ama bu konuyu henüz pek kavrayamadım; The Cripple God ve Burn’un ilişkilerini de kafamda yerine oturtamadim mesela. The Cripple God binlerce yıldan sonra bir şekilde dünyaya geri döndü. Rake, Brood ve bazi eldar god’lar güclerini birlestirip bu arkadasi defetmisler ve zincire vurmuşlar, bu sırada da sakatlanmış. O olaylardan sonra (?) Burn niye uykuya dalmış? The Cripple God’in hedefinde neden ilk sırada Burn var? The Cripple God nereye zincirli? Gördüğün gibi her şey karman çorman, bu olay oturmadı bende henüz.
Bilmiyordum, ama hiç tuhaf bulmadım çünkü gerçekten ilginç bir düo. Haha uşak Emancipor ve sürekli kaçıp geri gelen kedileri…
Hayır Burn değil, Burn hala uyuyor. Kitap sonunda belli olacak kim olduğu.
Diğer konular da haliyle Rafo.
MoI Cilt 3 / Bölüm 14. % 43.
- Mizahın dozu yine tam yerinde. Picker’in Bridgburners hakkındaki gözlemleri güldürdü
:
Gods, look at these idiots. Got a mage wearing his dead mother’s hair and every time he opens his warren we get attacked by snarling ground squirrels. Got a sapper with permanent flashburns whose bladder must be a warren unto itself since I ain’t seen him wander off once and it’s three days running now at this camp.
- Paran Bridgeburners’i yavaş yavaş tanımaya başlıyor ve onlara olan saygısı artıyor:
‘And there they all are, watching you and me having this conversation, which is how they wanted it. You’re the mouth, Corporal, whether you like it or not. This is one instance where I probably should kill the messenger, if only to rid myself of his stupidity.’
Aimless’s dour expression clouded. ‘I wouldn’t try that, sir,’ he said slowly. ‘The last captain that drew his sword on me I broke his neck.’
Paran raised an eyebrow. Bern fend me, I underestimate even the true idiots in this company. ‘Try showing some restraint this time, Corporal,’ he said.
Mallet, boğazı parçalanan Trotts’u iyileştirmek için kendi canını feda etmeye gönüllü olunca, Paran’ın duyguları:
Paran forced open his eyes.
Look at the bastard. Not a falter in his step. Not a blink at his fate. Who – what are these soldiers?
O zaman diğer hakkımı kullanıp K’rul diyorum. Kitapta halen kim olduğu açıklanmadı lakin diğer Tanrıların aksine kuldan çok "arkadaş"ı olan birisi varsa hislerim K’rul’u işaret ediyor. Lady Envy ve K’rul arasındaki bir diyalogdan da K’rul’un warrenları ve hatta büyüyü dengede tutan Tanrı olduğunu öğrendik, bayağı büyük bir ifşa.
Gruntle ve Stonny arasında geçen konuşmadan:
‘Some kind of servant of the Elder God?’
‘No, he doesn’t have any servants. What he has is friends. I don’t know about you, but knowing that – realizing it as I did there with that giant wolf – well, a god that finds friends instead of mindless worshippers … dammit, I’m his, Gruntle, body and soul. And I’ll fight for him, because I know he’ll fight for me. Horrible Elder Gods, bah! I’ll take him over those snarling bickering fools with their temples and coffers and rituals any day.’
-
Diğer yandan The Crippled God gücünü sinsice arttıyor; Gethol’u Harald yaptı, Kallor şerefsizini de High King. The House of Chains’i kurmuş oldu böylelikle. Kallor’un hainlik yapacağı belliydi, Caladan’ı fena satacak ileride. The Crippled God Belli ki Pannion Seer’la da işbirliği içinde.
-
Seer demişken, herif Jaghut büyücüsü çıktı. Olan Toç the Younger’a oldu. Lady Envy ve Tool’un refakatinden ayrılıp Capustan’a Tenescowri biletiyle gitmeye karar vermesi zaten kötü bir karardı. Seer bunun gerçek amacını çaktı tabii. Kulesinde zalim bir işkenceye başladı, tam ölecekken geri diriltiyor.
-
Lady Envy, Tool, Baaljag ve Seguleh Tenescowri şerefsizlerini yara yara Seer’a doğru ilerliyorlar. Binlerce Pannion askerini öldürdüler, müthiş güçlü bir ekip oldu bu. Özellikle Lady Envy, sen neymişsin yav? Muhtelemen Malazan’da şu ana kadar karşılaştığım en güçlü “sorceress”. Toc’u ne yapıp edip kurtarırlar diye umuyorum.
-
Barghast’ların ta yüz binlerce yıl önce T’lan Imass Ritüel’ini reddeden Imass’lar olduğunu öğrendik. O süre zarfında izolasyonda yaşadıkları için kalıtımsal bir takım değişiklikler yaşamışlar, Imass’lardan farklı bir vücut yapısına evrilmişler. İlgninç. İkinci ifşa da Moranth’ların Barghast’lerle olan eski akrabalığı. Dillerini falan anlıyorlar birbirlerinin.
-
The Cripple God warren’ları zehirlerdi, artık büyücüler ve healerler warrenlarına erişip büyülerini yapamaz hale geldier. Warrenlar aracılığiyle ulaşım da tehlikelileşti. K’rul literally kanıyor.
-
Quick Ben’in Bridgeburners’a katılma hikayesi detaylıca anlatıldı; içinde diğer 11 büyücünün ruhlarının hapsolması neden bu kadar çok warren’a hükmedebildiğini açıklığa kavuşturmuş oldu.