Mutluluk kavramı aranan kan olmayabilir. İyi hissetmek, huzur bulmak, rahatlamak için ne yaparsınız? Ritüelleriniz, düşünce akışınız, mottonuz neler?
Not: Sorunun amacı kişisel gelişim kitaplarının klişe cümlelerini yinelemek değildir. Dünya küçük bir köy haline geldiğinden beri, forumun da semalarında gezinen kara bulutlara bakıp batan gemilerimizi düşünüyoruz sık sık. Bu durumu fark ettiğinizde sizi kendinize getiren ne oluyor? İçsel ya da dışsal, hayata tutunduğunuz motivasyonunuz neler?
32 yaşındayım, güzel günler, nispeten kötü ve umutsuz günler yaşadım. Ortalama bir hayatım oldu. Unutamadığım lise aşkım ile liseden 6 yıl sonra tekrar konuşup evlendim. Hakkım ile çalışıp devlet memuru oldum. Ortalama bir hayatta istediğim çoğu şeye sahip oldum.
Ama hiçbir şey evlat sahibi olmanın mutluluğunu veremez. Çok klişedir ama yaşamayan kimse tahmin bile edemez baba/anne olmanın mutluluğunu. Onun sağlıkla büyümesinin mutluluğu tarif edilemez. O yüzden mutlu olmak için kızıma şaklabanlık yaparım.
Sinemaya giderim. Telefonumu kapatır, bütün WhatsApp gruplarını sessize alır, sinemya giderim. Hangi filme gideceğimi de bilmem. Sadece bi’ AVM’ye gider hangi filme gideceğime orada karar veririm.
Kendim pek yapamıyor olsam da, bana göre belirsizlikle inatlaşmamak.
Buna mutluluk denir mi bilmiyorum daha çok kaygının yokluğu gibi bir şey oluyor galiba. Ama kaygısız olduğumda en azından içim içimi yemez ve biraz da olsa huzurlu hissederim gibi sanki.
Ama hoş laftan ibaret yani. Neymiş belirsizlikle inatlaşma howl. Hmm ok.
Yorgun bir vücut, bir kaç sorumluluk ve değer verdiğim bir kaç insanla beraber mutluluk anlamında optimuma ulaştım sanırım.
Çoğu insan hayatta mutluluğu hedeflerken, konfor alanlarına hapsolup mutluluktan uzaklaşıyor sanki. Öncelik belirlerken en rahat olanı değil de kişisel tatminimizi doyurabilecek olanı seçersek daha mutlu olabileceğiz gibi bir çıkarımım var bir süredir. Bakalım zaman neler gösterecek.
Rutini aslında herkes bulabilir. Tabi benim kendi örneğim çoğu kişi için uyumsuz ama en umutsuz kaldığımız anda bile yaşadığımız için mutlu olabiliriz. Çok ağır depresyonlar yaşamıyor, çok umutsuzluk artık ruh halinize işlememiş ise mutlu olmak biraz hayata bakış açısına bağlı gibi diye düşünüyorum. Ülkemizin mevcut şartlarında özellikle genç olmak ve sürekli sosyal medyadan hayatı takip etmek umut kırıcı olabilir. Bu yüzden sosyal medya hesaplarınız varsa bunların hepsini kapatabilirsiniz. Ben evlenmeden önce hepsini kapatmıştım. 2016 gibi. Çok işe yarar bir çözüm. Üzerinizden garip bir yük kalkıyor. Sanki bütün toplum dertlerini bir anda üzerinizden atıyorsunuz. Değişik bir histi.
Konuyu ilgiyle takip ediyorum ama ne biliyim istediğim cevabı bulamadım şimdilik…
Kendime gelirsek benim mottom umut. Her zaman güzel günlerin geleceğine inanıyorum. Gelecek senenin daha farklı olacağını düşünüyorum. Bunun sebebi ise son 5 sene içinde her sene en az 1 büyük olayın (kendi özel hayatım için diyorum) beni çok şaşırtmış olması. Gelecekte ne olacağını bilemeyiz. Aslında bu durum onu ne kadar belirsiz ve karanlık yapsa da bir bakıma eğlenceli yapıyor bence.
Bu nedenle şu anda günü kurtarmakla idare ediyorum. Benim için günü kurtarmak demek ise beynimi meşgul edecek bir aktivite bulmak ve bunları dengelemek demek. Eh her zaman dengeli olmuyor. Bu aktiviteler de kitap okumak olabilir, film, dizi veya anime izlemek olabilir. Son zamanlarda artırdığım ve çok da keyif aldığım manga okumak olabilir. Veya dışarı çıkıp bisiklet sürmek olabilir. Yeter ki beni meşgul etsin. Belki de gerçeklikten kaçmaya çalışıyorum ama ne yaparsın…
Kendimi, mutluluğun kısa süren ve güvenilmez bir duygu olduğuna şartlamak gibi bir halt ettiğimden tam anlamıyla mutlu hissedemiyorum artık. Kötü sonuçlara önceden hazırlanmış oluyorum böylece ama mısır turşusundan hallice bir hayat sürüyorum. Dokusu güzel ama tatsız.
Bunlar bir yana mutluluk için en azından iki gereklilik olduğunu düşünüyorum. Kendine değer vermek ve heyecan. Değerli hissetmek, mutluluk karşısında duyduğun kaygılarını azaltıyor. Bir bütün olduğunu hissediyorsun.
En azından kendim için böyle olduğunu söyleyebilirim. En son cidden mutlu hissettiğimde gecenin ikisinde kahkaha atarak sokaklarda geziyordum ve bu iki şart da sağlanmıştı. Kaygılı değildim.
Kendimle baş başa kalıyorum ve sevdiğim hobileri yapmaya çalışıyorum. Değişik bir şey ne olabilir diye düşünüyorum kişisel gelişim sözleri hariç, bilemiyorum. Son altı yedi senedir pek mutlu olduğum söylenemez zaten. Kel ilacı olsa başına sürermiş, bir bilsem de anlatsam size.
Geçenlerde bir arkadaşa iç döktüm, aslında birkaç defa yaptım bunu. Onun dışında her şeyden konuştuk pandemiden siyasete, ülke sorunlarından savaşa, gelecek kaygısına kadar. Biraz olsun daha iyi hissettim kendimi.
Bir de mutlu görünmeye korktuğumu fark ettim, mutluyken aile üyesi ve arkadaşların, iş arkadaşın veya patronun senden iyilik ister. (Normal zamanda yaptıramadığı olur özellikle) Bu olmazsa mutlu iken kötü bir haber alırım ve bir anda işler tersine döner. Değindiğim iki konu sebebiyle mutlu olmayı bastırma veya mutlu görünmemeye çalışma taktiği uyguladığımı fark ettim kendimde. Bir tür kendimi koruma mekanizması gibi.
Bunlardan sebep midir bilmem, hayatın da iyi gitmemesinden ötürü kronik bir mutsuzluk oluştu. Asosyalleştik, içe kapanık olduk. İyi tarafları olduğu gibi zorlayıcı yanları da oluyor maalesef ki. Neyse yine bir iç dökme yazısına dönüşmeden bitireyim, yoksa bir girersem çıkamam.
Mutsuzluğumun seviyesine göre mutlu olmak için yaptıklarım değişiklik gösteriyor. Duruma göre gecenin bi yarısı ormanlık alanda yürümekte mutlu ediyor, bir arkadaşımla oturup kahve içip sohbet etmekte mutlu ediyor.
En son ne zaman mutlu oldum bilmiyorum. Mutlu olmayı hak ediyor muyum, onu da bilmiyorum. Fazla belli etmiyorum herhalde ama sürekli negatif bir ruh halindeyim. Kitap okumak, dizi-film-anime izlemek gibi şeylerle ilgilenmek beni negatif ruh halinden nötr bir ruh haline taşımaya ancak yetiyor. Nötrden pozitife geçmek için de içimde enerji bulamıyorum.