Neden Türk Edebiyatı Okumuyoruz?

Size tamamen katılıyorum. Bu başlığı açarken sadece gelecek cevapları merak etmiştim.

4 Beğeni

Sıradan okur dilediğini okur ama ilerde yazar olmayı düşünen kişiler önce bir benden önce ne yazmışlar, edebiyatımızın seviyesi nedir deyip bizim edebiyatımızın demirbaşlarını hatmetmeleri gerek diye düşünüyorum.

Ayrıca bizim edebiyatımız bence hak ettiği değeri görmüyor. Oğuz Atay, Ahmet Hamdi Tanpınar, Sabahattin Ali, İhsan Oktay Anar, Hasan Ali Toptaş gibi yazarlar Türk değil de yabancı olsaydı bugün çok farklı noktaya gelmişlerdi. Ben bu yazarların kitaplarını okurken kendimi kendi evimde hissediyorum. Yabancı yazarları okurken de misafirlikteymiş gibi - evleri ne kadar lüks olursa olsun.
İlerde sürekli çeviri kitaplar okuyup yabancı edebiyatla beslenmiş yazarlarımız ortaya çıkacak, kitaplarında Josh, John, James, Neville gibi isimler olacak.
“Allah kahretsin dostum”
“Senin derdin ne ha?”

Sonra dönüp bakarsınız ki bizim diyebileceğimiz bir edebiyat kalmamış ortada.

6 Beğeni

O kadar güzel anlatmışsınız ki. :krs:
Yerli edebiyat sevmeyen henüz Leyla Erbil, Oğuz Atay, Tezer Özlü veya Sabahattin Ali okumamıştır gibi geliyor artık bana. Üstelik benim de bu yazarlara yeni yeni başlamama rağmen. He okuyup da sevmeyeni de var tabii o ayrı. Yine de sevmediğini söyleyebilmek için bile öncesinde belirli bir okuma seviyesine gelinmiş olunmalı gibi geliyor bana bu yerli edebiyat konusunda.

2 Beğeni

Uzuuuun zaman oldu okumayalı, en son okuduğum İnce Memed serisi idi. Hikaye ucu açık bitmiş ve ben gıcık olmuştum. Aslında ön yargı diyelim, okuduğum kitaplar hep yalın sade oluyordu ve fantastik edebiyata geçince benim aradığım şeyin uçuk kaçık şeyler olduğunu anladım. Bu dünya cehennemini yeterince yaşıyorum, neden bir ejderhanın sırtında kaf dağına yolculuk yapmayayım?

3 Beğeni

Ben de eskiden okumazdım sebebi net bir şekilde dayatmadır. Okulda özellikle lise, orta okulda çok zorluyorlar. Ben yapı olarak otorite ve yaptırıma dayanamıyorum. Ev ödevi de yapmazdım, söyledikleri kitapları da okumazdım. Zaten hepimiz Ömer Seyfettin travması yaşanmıştır küçükken. Hala daha elimi sürmem kitaplarına. Küçükken ‘zorla’ okutturdular.

Yıllar sonra bir çeşit iç motivasyon sağlayıp başladım. Bu sefer de alıştığım edebiyatın çok dışındaydı. Her yerli yazar hoşuma gitmedi. Madem yerli okuyorum Türkçe, çeviri kitaplardan daha iyi kullanılmalıydı. Bu sefer de dilin hakkını veren yazarlar aradım. Arayışım hala devam eder ama ben dört beş yazar kazandım, kazanmaya da devam ediyorum.

Bazı çok önerilen yerli yazarların da balon olduğu düşüncesindeyim, okuyanların hayal kırıklığı yaşayıp bırakması olası. Ben ilk okuduğum zamanlar acaba ben mi anlamıyorum dediğim, sonrasında harbiden balonmuş dediğim bir iki ‘çok övülen’ yerli yazar oldu. O yüzden fazla övgü, yüceltme de tıpkı dayatma gibi çok etkiliyor yerli edebiyata yönelimi.

3 Beğeni

Çok güzel özetlemişsiniz olayı.

Kitabı geçtim, Türk dizileri, filmleri ve programları hep aynı. %99’u zaten gerçek hayatta olan şeyler. Bu nedenle yerli BK hariç yerli kitap okumamaya çalışıyorum.

2 Beğeni

Galiba hâlâ yerli yazar denince aklına Sami Paşazade Sezai gelen insanlar var, çok tuhaf.

Bence en büyük hata edebiyatı kategorilere ayırmaya kalkarken yapılıyor. Fantastik, bilimkurgu, korku, yerli, yabancı, klasik(?)… İyi hikâyenin peşine düşüldüğünde zaten bütün sınırlar ortadan kalkıyor.

Ferit Edgü’nün Hakkari’de Bir Mevsim’indeki büyülü atmosferi bu forumda pek çok ‘fantastik’ alt başlığıyla sınıflandırılan eserde bulmak bence mümkün değil. Ya da Orhan Duru’nun Bırakılmış Biri kitabındaki hikâyelerin tuhaf kurgusunu. Benzerine zor rastlanacak parçalar. Ama bu iki yazarı da Zaman Çarkı’nın bulunduğu janjanlı raflarda bulamazsınız. Çünkü sizin baktığınız yerde değildir. Kılçıkları yeterince ayıklanmamış, tam anlamıyla keyfinize göre pişirilmemiştir.

Her şey bu kadar köşeli sınıflandırıldığı için bazı jetonlar sizin önünüze düşmüyor. Ben burada suçu eğitim sisteminde ya da marketlerin pazarlama anlayışında bulmuyorum.

İyi edebiyatla tanışmak için biraz çaba sarf etmek gerekiyor. Sonuçta anlatılan hikâye özünde hep aynı. Bunun Türkçe ya da başka dilde anlatılıyor olması onu daha değerli ya da değersiz kılmaz.

28 Beğeni

Bizim eğitim sisteminin kokuşmuşluğu yüzünden ben kendimi bildim bileli hep Türk Edebiyatına karşı önyargılıyım.

Çocuk yaşta tam okuma alışkanlığı kazanacağımız, yarısı resimli olan büyük puntolu çocuk kitaplarını bırakıp gerçek kitapları seveceğimiz dönemde, bize dikta ile dayatılarak zorla okutulan Çalıkuşu, Araba Sevdası ve bilimum vatan sevgisi, sıla hasreti, taşrada yaşamının zorlukları temalı hikayelerden nefret ettiğim için Türk Edebiyatına özellikle Türk Klasiklerine hala mesafeliyim.

Malesef kitaplığımda klasik veya modern Türk edebiyatından herhangi bir kitap bulunmuyor.

6 Beğeni

Ülkemizde kitap okuyan sayısı çok az olduğu gibi okuma alışkanlığı doğal olarak toplumun her kesimine yayılmış değil. Kitap okuma alışkanlığı olan zümre (diyelim) ise ne Türkçe kitap az okuduğu gibi Türkçe müzik dinleme alışkanlığı yok diye düşünüyorum. Bunun nedeni ise bu zümrenin batı kültürü ile yetişmiş olması. Yabancı olan her şeyin daha kaliteli olduğu inancı yerleşiyor insanlara. Ben ortaokul lise yıllarımda Britney Spears dinlerken Hande Yener dinleyenlere aşağılık gözlerle bakardım. Bu ikisinin Britney Spears ile Hande Yener’in bir farkının olmadığını anlamam için ergenliği aşmam gerekti. Ben de Türkçe roman hemen hemen hiç okumazdım diyebilirim. AeroKnight 'ın düşündüğü soruyu kendime sordum ve ben neden Türk Edebiyatı okumuyorum dedim. Türk Edebiyatı okumaya 28-30 yaştan sonra başladım diyebilirim.
Yabancı olan ülkemizde her zaman daha popüler olmuştur. Bu durum edebiyatta da böyle. Kendime neden Türk Edebiyatı okumuyorum dedim ya e peki sonra ne yaptım. Barış Bıçakçı, Şule Gürbüz, İhsan Oktay Anar, Latife Tekin, Birhan Keskin, Salah Birsel vb… ile yakınlaştım ve çok mutlu oldum.

7 Beğeni

Bunun (bana göre) iki temel sebebi çoğunlukla belirli türlerde okuma yapmak ve Türk Edebiyatı hakkında yeterli bilgiye sahip olmamak.
Birinci sebebe bakarsak fantastik edebiyat ya da bilim kurgu okuyanlar için edebiyatımızda yetkin eser bulmak zor. Zaten yakın zamana kadar bu türlerde tek tük eserler verilmiş. Bu durumda bu türü okumaya eğilim gösteren okurların Türk Edebiyatını tercih etmemesi gayet normal.
Öte yandan, diğer türlere bakarsak oldukça değerli yapıtlar ve yazarlar var. Ama burada da ikinci sebep devreye giriyor. Yukarıda bazı yazarlar gerek eserlerin aynılığından gerek Tanzimat dönemindeki olgunlaşmamış yapıtlardan örnek vermiş. Çünkü hepimiz okul dönemlerimizde belli eserleri okumaya zorlandık. Türk edebiyatı sevilecek değil belli kalıpları ezberlenecek bir edebiyat olarak sunuldu. Okurken zevk alacağımız eserler olarak değil yetiştireceğimiz ödevler olarak gördük. Haliyle pek çoğumuz bu edebiyattan soğudu. Yukarıda da genelde klasik roman kalıplarında olan eserler örnek gösterilmiş. Ama bunun yanında çok başarılı ve karakterlerin iç dünyasını da çok iyi anlatan modernist romancılar (Oğuz Atay, Yusuf Atılgan, Ferit Edgü), büyülü gerçekçi ve zevkle okunan eserler veren yazarlar (Latife Tekin, Nazlı Eray), yine çok başarılı eserler vermiş ve biri nobel almış postmodernist yazarlar (Bilge Karasu, Orhan Pamuk, Hasan Ali Toptaş, İhsan Oktay Anar) ve sayamadığım bir çok başarılı yazar/şair bulmak mümkün. Sanırım bunun için ön yargıları biraz aşmak gerekiyor sadece.

6 Beğeni

Ben de bir öğretmen olarak çocuklara kitap okuturken ya da kitaplığımıza kitap alırken çocukken sevmediğim eserleri tavsiye etmiyorum, Kaşağı mesela, kardeşime bakamaz olmuştum. Bunun haricinde iyi yönlendirildim, belki de bu yüzden kitaplığımda birçok Türk yazarın eseri var ve okurken de keyif alıyorum, tanıdık mahallelerde dolaşmış gibi hissediyorum. Zaten hepimiz belli kitapları okuyarak bir okuma zevki oluşturuyoruz.
Yukarıda birçok isim geçmiş, yazılmış mı fark etmedim; ama ben de Vedat Türkali, Murat Uyurkulak, Murathan Mungan, Rıfat Ilgaz, Tezer Özlü’yü ekleyeyim.

8 Beğeni

Son birkaç senede günümüz Türk yazarlarından ikisine şans verdim ve ikisi de hayak kırıklığı oldu. Goodreads yorumlarımı kopyalıyorum:
Ruhi Mücerret - Murat Menteş:
hediye olarak gelmisti. ilk otuz kirk sayfasi guzeldi, gercekten espirili bir anlatimi vardi kitabin. ancak sonrasinda bariz bir bicimde baydi. fazlasiyla sıkıcı buldum ve yuz sayfa civarinda biraktim kitabi, bir daha acip devam edecegimi de zannetmiyorun, okunacak onca guzel bekleyen kitap varken vakit ayirmaya degmez.
Oğullar ve Rencide Ruhlar - Alper Canıgüz:
Bunca insan bu kitabin nesini sevmis anlamadim. Murat Mentes ten sonra, yeni nesil Turk yazarlarindan merak edip okumaya calistigim ikinci yazar oldu Alper Caniguz. Tipki Murat Mentes gibi o da hayal kirikligi yaratti. Simdilik kitabin ortasindayim, zaten kisa bir kitap ama bitirebilecegimden emin degilim.
Yazarin kendisine ozel, okurken keyif veren bir uslubu yok. Yani edebi olarak okudugum metin bana tat vermiyor. Bazi kitaplar vardir, oyle olan biten cok bir sey yoktur, ancak yazar oyle bir yazmistir ki okumak buyuk keyif verir. Bazi kitaplarda da o uslup yoktur ancak muthis hayal gucu, yaraticilik, kurgu vardir. Okuyucuyu surukler.
Bu kitapta ikisi de yok. Zaman zaman, kendimi cumleleri hizli hizli atlarken buluyorum ki bu da kitabin ne kadar sıkıcı oldugunu gosteriyor sanirim…

Şimdi özellikle ikincisinin burda da çok seveni olduğunu biliyorum ama bana hitap etmedi. Daha önce de belirtildiği üzere sırf Türk edebiyatı olduğu için bu kitaplarla bir bağlantı kurmak gibi bir zorunluluğumuz yok.

2 Beğeni

Bir yazar adayı olarak kendi dilimizde yazılmış güzel edebiyat eserlerin okumayı önemsiyorum. Güzel ve anlamlı eser tanımı herkese göre fazlasıyla değişebilir. Kimi çok gerçekçi sever, kimi çok fantastik, kimi büyülü gerçekçilik sever, kimi distopya. Ben hepsini okurum mesela. Çünkü benim için konudan ziyade dildir önemli olan. Nakış nakış işlenmiş mi, gönül telimi çalabilmiş mi o kelimeler ona bakarım. Eğer böyle yapabilmişse sorun yok. Bir de tabii kişinin yaptığı iş önemli. Akademik bir dünyadayım ve yurtdışına çıktığımda insanlar yazarlarımızı soruyor. Bir hoca olarak cevap veremezsem kötü olurdu sanırım. :slight_smile: Onlara anlatıyorum ve çevirilerini öneriyorum. Tabii bu esnada çevirmenin payı çoooook fazla. Hem bizim dilimize çevrilen eserlerde hem de Türkçeden yabancı dile çevrilen eserlerde. Kısacası Türkçe edebiyat okuyorum ve önemsiyorum. Sevgiler.

2 Beğeni

Bu arada son zamanlarda gerçekten dilini çok beğendiğim iki Türk yazar belirtmem gerekirse biri Nermin Yıldırım, biri de Melisa Kesmez.

1 Beğeni

Edebiyat hocamın isteğiyle okumuştum, çok ta güzel bir kitapti.

Ben bunu edebiyatın %60 lık kısmını romanlar kapsarken, Türk edebiyatının roman konusunda geri kalmış olmasına bağlıyorum ‘‘Şahsi fikir lince açık değildir.’’ Okumaya değer yalnızca üç Türk romancı buluyorum, şiir ve diğer edebi alanlara da benim ve çevremdeki çoğu insanın sınırlı olarak yöneldiğini gözlemlediğimden dolayı Türk edebiyatının okunmadığını düşünüyorum.

1 Beğeni

Tüm ruhum ve kalbimle katıldığım bir yorum!

1 Beğeni

Kendi adıma konuşmak gerekirse önceleri kitapları okurken ne kadar sürükleyici, ne kadar heyecan ve aksiyon dolu gibi özelliklere bakardım. Bunun için Türk Edebiyatı hiç ilgimi çekmezdi. Aksine okuyanları garipserdim. İlerleyen zamanlarda ise olaylar değil de kullanılan dil, cümleler, coğrafya ve konular daha çok dikkatimi cezbetti. Sait Faik, Haldun Taner, Tanpınar, Refik Halid, Edip Cansever, Tezer Özlü ve özellikle Orhan Pamuk gibi yazarlarla tanıştım. Kullandıkları kelimeler içime işledi. Şu an okuduğum yabancı yazarların kitaplarını pek hatırlamıyorum. Türk edebiyatındakileri de hatırlamayacağım belki ama kullandıkları dili, cümlelerindeki o hoş kokuyu mutlaka ayırt edeceğim.

4 Beğeni

Bunun önemli bir kısmı politik bence. Türkiye’de yazarların en çok karşılaştığı sorun “yeterince” olmamak. Orhan Pamuk Nobel ödülü aldı, ülkenin yarısı söyledikleri yüzünden adama burun kıvırdı. Kar kitabına gelen tepkilerden bahsediyor mesela. Diyor ki, hiç kimse kendi grubunun nasıl betimlendiğini sevmemiş. Kitabın içinde İslamcısından, solcusuna, askerinden sivil halkına kadar herkes var. Orhan Pamuk “yeterince” bizden değil. Yaşar Kemal “yeterince” cumhuriyetçi değil. Sabahattin Ali “yeterince” müslüman değil. Bu yeterinceler sonuna kadar çoğaltılabilir. Sürekli muhteşem politik çizgide duran insanları arıyoruz. Olmayınca da burun kıvırıyoruz. Sanırım lise eğitiminde de yazarlar böyle bir elekten geçirilip sunuluyor. Yeterince olamayanlar gösterilmiyor çocuklara. Yaşadığımız gerçekle en alakasız yazarlara kalıyoruz. Ben lisedeyken böyleydi en azından. Şiir deyince İkinci Yeni, roman deyince Meşrutiyet’te tıkanıyor her şey.

Bu sanırım uzun bir müddet yazarlarımızın kafasında da var olan bir şeymiş. Oğuz Atay’ın hatıralarında Tutunamayanlar’ı beğenen sağcı bir dergiden bahsedip ne kadar şaşırdığını söylediğini okumuştum. Benim için Oğuz Atay, Türk edebiyatının zirvelerindedir. Ama o bile -belki dönemi içinde normal bir davranışla- yazdıklarının herkese hitap etmediğini düşünüyor.

Yabancı yazarlarla böyle bir mücadelemiz yok. Thomas Bernhard Avusturyalılara Nazi deyince bize bir şey dokunmuyor. Yerel eleştirisine takılmadan, evrensel hissini alıyoruz ondan.

Biraz da efor sarf etmek, bize dayatılmış küçük görmeyi aşmak lazım. Yoksa, İnce Memed okuyup da sevmeyecek, heyecanla kitaba gömülmeyecek birini tanımıyorum ben. Saatleri Ayarlama Enstitüsü’ndeki çılgınlıktan zevk almayacak birini hayal edemiyorum. Cumhuriyet dönemi Türk edebiyatının romancılığı çok iyidir, okuyun :slight_smile:

10 Beğeni

Bu benim nedensizce kopyala-yapıştır yaparak kendi düşüncelerimi pek katmadan açtığım bir başlıktı. Algıda seçicilik yaptığımı farkettim. 2 sene önce kitap okumazdım fazla, etrafımda kimse yok, çevremde kitap okuyan yok sanırdım. Şimdi ise sanki 10 kişiden 9’u düzenli kitap okuyormuş gibi geliyor bana.

Bu başlığı açana kadar ben de Ömer Seyfettin, Cengiz Aytmatov (Türk edebiyatı sayılır mı bilmem), Yaşar Kemalin birkaç kitabı hariç okumuş sayılmazdım fazla. Şimdi ise Ahmet Hamdi Tanpınar’la başladığım uzun süreli bir Türk edebiyatı okuyuculuğuna devam edeceğim sanırım.

Hem zaten özünde gereksiz bir başlık. Bugün “Neden Türk edebiyatı okumuyoruz” açan yarın “niye fantastik okumuyoruz?”, “niye bk okumuyoruz” açar ya da tam tersi boşboğazlığa kadar yükselir milletin ne okuduğuna karışmaya kadar gider, diye düşünüyorum.

Öyle işte takılmayalım ne okuduğumuza hayat belki 500 kitap okuyacak kadar bile uzun değil.

4 Beğeni