Neden Türk Edebiyatı Okumuyoruz?

Aksine gayet haklı bir serzeniş. Çok fazla çeviri edebiyat okuduğumuzu düşündüğümüzde bu soru sorulabilir. Hatta yabancı milletler de kendi edebiyatlarını desteklerken biz niye tersini yapalım? Ha şu var: Kimse çeviri okumasın demeyelim. Türk edebiyatına da “kitap yazamıyoruz/edebiyatımız gelişmemiş” diyerek şans vermemezlik etmeyelim.

2 Beğeni

Cümlenin başı “neden”le başlayıp kendi argümanlarımızla devam etmeyince insanlara hesap soruyormuşuz gibi geliyor, ki doğru da olabilir o yüzden dedim.

1 Beğeni

Kendi adıma öyle anlamamıştım. :slight_smile:

Konuyu biraz hortlatacağım ama şuraya da bir şey eklemek istedim. Neden Türk Fantastik Edebiyatı okumaktan kaçınıyorum çünkü anlatım vasat. Kimseyi kırmak veya üzmek değil amacım ama doğruya doğru olan da bu. Anlatım kabiliyeti açısından gerçekten nitelikli eserler okuduktan sonra Türk Fantastik Edebiyatı adı altında eser veren çoğu genç daha tecrübesiz. Türün önde gelen kitaplarını öğrenmek amaçlı okumadan, sırf kafalarındaki o hayali şeyi anlatma heyecanıyla zayıf eserler ortaya koyuyorlar maalesef. Yalnız şu da bir gerçek ki insanları izlemeyen, belli bir deneyim edinmemiş, bu alanda yaptığı okumaları yetkin bir şekilde değerlendirmemiş, ikili ilişkilerde kötü olan yazarların kitaplarını okumak işkence.

Önemli olan kafanızda çok hoşunuza giden şeyi bir an evvel anlatmak değil bana kalırsa. Önemli olan etkin ve etkileyici bir anlatımla/betimlemeyle okuyucuyu içine çekecek bir şeyler ortaya koymak. Bunlar olmadıktan sonra en harika fikre bile sahip olsanız sönük kalırsınız. Özellikle kendi insanımıza oldukça eleştirel yaklaşan bir toplum olduğumuz da düşünülürse sadece özgün olmak yetersiz. Yağ gibi kayan bir anlatımınız olmalı. Ayrıca etrafınızda size doğruları söyleyemeyecek kişilerin kitaplarınızı okuması da bir fayda sağlamaz. Sizi seven ve değer veren insan yüzünüze karşı “Bu berbat.” diyemez kolay kolay. Sizi kırmamak adına size zarar vermekten başka yaptıkları bir şey yok.

Sıradan cümleler, vasat karakterler, amaçsız hikayeler, birbirinin aynısı karakterler, klişelerle dolu olduğu için bin elekten geçirip okuyorum. Diğer açıdan Fantastik alanında çok okuma yapan birisi için epey aşağıda kalıyor eserler. Bunun Türk olması veya olmamasıyla alakası yok. Okuma ve beğeni eşiği ister istemez yükselen birisi yabancı da olsa çoğu kitabı beğenmiyor zaten.

11 Beğeni

Edebilikten bahsedilince “anlamsız, ağır ve ağdalı dil” diye bir şey kafalara kazınmış; okuru ayrı, yazarı ayrı biçimde yanıltıyor.

Edebilik, anlatım biçimi ile anlatılan bağlamı arasındaki ilişkiyle alakalı.Sessel ve düşünsel ritmi, o sayede yakalanan ahengi, oradan da duygusal ve düşünsel temas kurdurma işi işte. Tanımı, yapmasından biraz daha zor, evet. Ama hikâyenin ihtiyaç duyduğu yönde biçemler geliştirilebilinse, o iyi fikirler de cazipleşecek.

1 Beğeni

Hikayenin akması lazım dediğin gibi. Bir bütün içinde hareket edebilmeli. Ben nedense okuduğum kitaplarda hep bir “siyah piksel” olarak diyebileceğim o noktaları hissediyorum. Bir kitabı okuyan okuyucu piksellerden oluşan simsiyah bir ekranla başlar okumaya ve yazar bu pikselleri tek tek renklendirmelidir. Gel gör ki bu çok çok az karşılaştığım bir şey. Kitap bitiyor ve bir bakıyosun zihnindeki ekranın yarısından fazlası siyah. Ne okudum? Niye okudum? Bunlar neden yaşandı? Olayın önemi neydi? vb. bir sürü soru kafanda bulanıklık yaratıyor. Bir kere yazarın karakterlerini çok iyi analiz etmesi ve aynı şekilde de aktarması lazım. Tabii bu karakterler de hikayenin içinde öyle bir oturmalı ki okuyucu hiç sorun yaşamadan keyif alabilsin.

4 Beğeni

Kaleme aldığın kendi hikâyene yabancı kalmak, diye tabir edebileceğim bir şey var. Kendi yazdığını, kendine ait değilmiş gibi değerlendirebilmede sorunlar yaşanıyor. Bu nasıl çözülür ya da çözebilen nasıl çözüyor, kesin bir fikrim yok :neutral_face:

2 Beğeni

Dünyadaki en nefret ettiğin insanın yazdığını düşünerek kendi hikayeni okumaya başlarsan bütün sorunlar kendiliğinden ortaya çıkar ama hikayeni kendi çocuğunmuş gibi okursan kusur bulmakta sorun yaşarsın. O senin biricik yavrun sonuçta. :smiley:

3 Beğeni

Doğru. Bazı savunmalar aynen o itkiyle yapılıyor gibi. Bir de “Kendi yazdığın metnin peygamberine ya da tefsircisine dönüşmek.” diye bir üst seviye var… Eh… İşi, ana metni klavuzuyla birlikte sunmaya vardırsa rahat edecekler. Bırak hikâye kendini anlatsın. Enerjini ve çabanı, hikâyenin kendi kendisini olabilecek en iyi şekliyle anlatabilmesi için harcayasın… Neyse…

En iyisi önerdiğin gibi değerlendirmeye tabii tutsalar, belki bazı sorunlar doğal biçimde çözülür. Belki…

2 Beğeni

Aslında bizler biraz aceleciyiz ve bir kendini beğenmişlik, bir kibir oluşuyor. Bunun en büyük sebebini de yakın çevre olarak düşünüyorum ben. Sürekli beğenmeye programlanmış, sürekli övmeye koşullanmış kimselerin içindeki bir yazar/yazan asla kusurlarını göremez çünkü o mükemmel olarak yansıtılıyor etrafı tarafından. Bunu biraz prenses gibi yetişmiş, fazla şımartılmış çocuk psikolojisi de diyebiliriz belki. Bu durumda olan birisine yapacağın en mini eleştiri bile kazanda yahni yapılman için yeterli bir sebep.

Diğer açıdan hikayeler de birer turşu gibidir bana kalırsa. Turşuyu kurarsın ve ertesi sabah açıp bakman sana bir şey vadetmez. Dünün aynısıdır ama en az on beş gün sonra veya bir ay sonra yeterince unuttuğunda açıp bakarsan ne kadar olduğunu, tutup tutmadığını görürsün. Yanlış yaptıysan zaten sünger gibi olmuştur ve oturup nerede yanlış yaptığını çözmeye çalışırsın. Yine de yanındaki insan “Biraz yumuşak ama çok güzel olmuş,” derse. Çok güzel olmuştur sonuçta. :slight_smile: Bu biraz da hatalarını ne kadar kabul edebileceğine veya ne kadar kendinle yüzleşebildiğin, dürüst olduğunla alakalı.

2 Beğeni

Beğenilmek, verilen kararların şaşmaz olduğuna, girişilen eylemlerin doğruluğuna inanmak, vs. itkisel ihtiyaç. Öbür türlü yaşayamazdık. Fakat! Her itki gibi bunun da yararı kadar zararı olduğunu akılda tutarak eylemde bulunabilmek; işte onu yapabilmek ömür boyu dikkatli olmayı gerektiriyor.

Bunları iyi kötü yapabilince, gerisi çorap söküğü gibi gelir… umarım… yine Bay Karamsar şüpheciliği… Umudu kovalayan kötümserliğim benim :sweat_smile:

3 Beğeni

Biz şimdi bunları yetmiş iki sayfa tartışabiliriz lakin birileri iç sıkıntısı geçirip köşede kendiliğinden kurbağaya dönüşsün de istemeyiz. Şimdi itkisel ihtiyaca girersem mutlaka birileri bu şekil bir sıkıntıya düşecektir. :smiley: O sebeple iyi geceler abi. :sweat_smile: :vulcan_salute: :buyucu:

2 Beğeni

Bir Vulcanlı ve bir Cadı olarak can sıkma vazifemizi yeterince yerine getirdik. :sweat_smile: Sana da iyi geceler Cadı :wave:

2 Beğeni

Bir sürü neden var elbette neden okunmadığına dair ama en geçerli olanı vasat ve altı olmasıdır bana göre. Türk yazını iyi değil. Kaç eserimiz Dünya’da biliniyor? Bizim bakışımız çok dar kalıyor derinlikli işler için. Sokaktaki adamın, beğenmediğimiz adamın yani, kendini tekrar eden cehaletiyle dalga geçen ve kendini bir şeylerin farkına varmış olarak ortaya koyan bile bir başkasının tekrarı olmaktan kendini kurtarabilmiş değil. Sığ bir yapıdayız. Tepeden inme bir gelişmişlik çizgimiz var. Türkiye’de feminizm için söylenen ve katıldığım bir söz var. Feminizmin Türkiye’de gelişimi oldukça yavaş kalmıştır çünkü Cumhuriyet çoğu hakkı Dünya’nın geriye kalanına göre daha erken tarihte zaten sunmuştur. Pek bir mücadele alanı olmamıştır yani. Bu örnek pek çok konuda benzerdir. Örneğin felsefe ve edebiyatın kardeşliğini ele alalım. Türkiye İkinci Dünya Savaşına girmeyen bir ülke olarak büyük yıkımı görmedi. Felsefenin temelindeki sorunlara inmesi de ancak Avrupa’dan yansımaları geldikten sonra olabildi. Varoluşçuluk meyvelerini vermeye başladığında biz ancak tohumu toprağa gömmüş oluyorduk. Sayfalarca örnek sunulabilir.

4 Beğeni

Hayla Türk edebiyatı okuyanmı var ? Agape birazdan piçaklayacak beğni. :hanci:

Ben neden Türk edebiyatı okumuyorum, çünkü ben bilim kurgu ve fantastik okuyorum. Türk yazarlarımız genellikle, drama ,aşk gibi benim uykumu getiren şeyler yazdıkları için uzun yıllar evvel takip etmeyi bıraktım. Bel ki çok şey kaçırdığımı düşünüyorsunuz, ancak ben ümidimi kestiğim için pek umurum da olmuyor.

Belki bir gün, radarıma girerler ve ben de okumaya başlarım. Şimdilik ben de Türk edebiyatından çıkmış bir şeyleri okuma isteği yok. Belki bir gün karşıma çok güzel bir seri çıkar ve başlarım. O zamana kadar uzak durmayı düşünüyorum.

3 Beğeni

Öhöm! İhsan Oktay Anar! Öhöm! Puslu Kıtalar Atlası! Öhöm! Kitabül Hiyel, Amat, Yedinci Gün, Suskunlar
Adam tek başına Türk Fantastik ve Bilim kurgusunu temsil ediyor be, insaf insaf.

6 Beğeni

Yaşar Kemal, Tanpınar ve Peyami Safa roman sanatının zirvesine birçok defa çıktılar.

Demirciler Çarşısı Cinayeti
Dokuzuncu Hariciye Koğuşu
Saatleri Ayarlama Enstitüsü

5 Beğeni

İyi eserler var elbette ama başarılı değiliz “genel” olarak. Bu da beceriksizlikten değil. Zaman ve şartlar o ortamı oluşturmamış yalnızca.

1 Beğeni

Yeni Türk yazarlar konusunda bu iş bir kısır döngüye dönüşüyor maalesef.
Yayınevleri yeni Türk yazarlara fazla şans vermiyor diye söyleniyoruz ama acaba önyargılarından dolayı okurlar yeni yazarlara şans veriyorlar mı?
Bunu özellikle bk ve fk alanında veya polisiye gerilim alanında söylüyorum.
En basiti Kayıp Rıhtım üyesi olan kaç tane yazarımız var ama kaç kişi okuyor bunları veya satışları nasıl.
her genç ya da yeni yazar önce gözünü en tepedeki yayınevi grubuna dikiyor.
Mesela son olarak örnek MİT’in 3 kitabı çıktı ama sonuç sanırım hüsran.
Okur olarak da araştırıp yeni şeyler almaya o kadar meyilli değiliz.
Orkun Uçar’ın KÜLT diye çok hoş kısa bir kitabı çıktı kaç kişinin haberi var.
Biraz dağınık yazdım kusura bakmayın.

11 Beğeni

Kesinlikle katılıyorum. Burada iyi-kötü herkesin yazdığı bir şeyler vardır ama alıp okumaya gelince orada bir tıkanma yaşanıyor. Ben bu ay dört kitaplık bir Türk Fantastik serisi okudum ama o kadar da memnun kalmadım. Diğer açıdan Öldüğünü Google’dan Öğrenen Adam’ı da okudum ama yine memnun kalmadım. Geçen yıllar da Engin Türkgeldi, İhsan Tatari, Onur Selamet okudum. Bunlardan memnun kaldım. Çok değişken bir eğri var. Kimden ne bekleyeceğinizi veya ne çıkacağını bilemiyorsunuz. Diğer açıdan Türk Edebiyatı eserlerini de ucundan ucundan okuyorum. Çok istememe rağmen Barış Müstecaplıoğlu, Erbuğ Kaya, Mehmet Berk Yaltırık gibi yazarları okuyamadım. Muhtemelen bu üç yazarı da bu sene okuyup deneyimleyeceğim.

İhsan Oktay Anar okumuyor oluşumun tek sebebi kendisini okuyan kitlenin yüzde 96’sının beğeniyor olması. O zaman bu bizim dilimizde Fantastik alanda verilmiş en üst eser olabilir. Onu sona saklamak kendi eğrimin yükselmemesi açısından daha mantıklı geliyor. Yoksa iki kitabı var kitaplığımda.

4 Beğeni