Günümüzde oyunların birbirine ne kadar çok benzediği malum. Piyasayı büyük şirketlerin domine etmesi ve bu şirketlerin de yeni şeyler denemekten ziyade tutmuş formüllere yönelmesiyle oyunlar gittikçe tek tip hale gelmeye başladı. Arada farklı işler çıkmıyor mu, çıkıyor, ama benim gibi dinozor oyuncuları tatmin edecek kadar çok değil. Aklıma gelen ve hastası olduğum eski oyunlardan bahsedersem daha iyi anlatabilirim derdimi belki.
Outlaws
Outlaws aslında sıradan bir FPS oyunu sayılabilir. Ama benim gözümde oyunu sıradan olmaktan çıkartan yönleri var. 1997 yılında çıkan oyun, hala piyasadaki nadir kaliteli “western” oyunlarından birisi. Evet, oyunun çıkışının üzerinden 20 yıl geçti ama hala bu kalitede bir western oyunu gelmedi. Call of Juarez biraz hasret dindirmeye yetti, ama tam olmadı.
Outlaws’ı hatırlayanların aklına ilk gelecek şeylerden birisi müzikleridir. Oyunun gerçekten de muazzam müzikleri var.
Müzikleri dışında oyunun kullandığı grafik motorunun çizgi film vari olması ve renk paleti de dikkat çeken güzel bir özelliğiydi. Ayrıca o zamanki oyunlarda bolca aradığımız ama nadiren bulduğumuz "easter egg"ler de cabası.
Belki de oyun piyasasının grafikleri cilalanmış ama aslında birbirinin kopyası olan II. Dünya Savaşı FPS oyunları yerine western tarzı oyunlara da ihtiyacı vardır.
Black&White
Bu oyunu herhangi bir türe ya da kategoriye sokmak pek mümkün değil. Oyun dünyasının büyük beyinlerinden Peter Molyneux tarafından yapılan bu oyunda siz bir tanrısınız ve insanlarla yaratığınız aracılığıyla iletişim kuruyorsunuz. Doğrudan da etki edebiliyorsunuz ama her yere yetişemiyorsunuz. Bu arada yaratığınız sizin yaptıklarınızı öğreniyor ve o da insanlara ona göre davranmaya başlıyor. Bu konuda da oyunda enteresan detaylar var.
Mesela, yaratığınız bir insanı yediğinde onu severseniz bunun iyi bir şey olduğunu sanıyor ve acıktıkça insan yemeye başlıyor. Bu insanların yaratığınızdan ve haliyle sizden korkmasına ve size ibadet etmesini sağlıyor, ama bu da sizi oyunun “black” kısmına doğru götürüyor. Peki ya “white” olmak isterseniz? İnsanlarınıza yardım etmelisiniz. Tarlalarına yağmur yağdırabilirsiniz mesela. Veya yaratığınızın tuvalet ihtiyacını bu tarlalara görmesini ve doğal yoldan gübrelemesini öğretebilirsiniz.
Unutmayın, ne kadar çok insan size inanırsa, o kadar güçlü olursunuz.
Şimdilik bu ikisinden bahsetmiş olayım, aklıma geldikçe eklerim, siz de eklerseniz eski oyunları misler gibi yad ederiz.