Öğleden Sonra Kıyamet

Öykü Seçkisi'nde okumak için: https://oykuseckisi.com/ogleden-sonra-kiyamet/

image

Kaydet “Öğleden sonra. Hava açık. Yavaştan soğuyor. Konya yolunda, Gölbaşı tarafına doğru, Ankara’nın giriş kapılarından birinde beyaz bir soköye çarpmışlar. Yoldan fırlamış, refüjde kalmış. Öğle sıcağı vurunca fena olmuş. İnlemiyordu bile. Nefes nefese yatıyordu. Kürek kemiği kırılmış. Belinden, kasıklarından kanıyordu. Küpeli. Ona Küpeli diyebilirdim. Kulağında belediyenin taktığı mavi küpelerden var. Zararsız olduğu anlamına geliyor. Kısırlaştırılmış,… (DEVAMI…)

9 Beğeni

Her şeyden azar azar barındıran, karanlık bir öykü olmuş. Elinize sağlık.

Memleketin halini cümlelerin arasına zekice sıkıştırmışsınız. “Şuanda yaşıyoruz bunu işte,” dememi sağladınız. Tamamen “bizden” bir kurgu olmuş. Ayrıca gerçekleşmesi de muhtemel. Bu yüzden Çivici Katil’i böyle yansıtmanızı beğendim.

Kıyameti yaşıyormuşusuz, bir kez daha farkına vardım. Anlamadığım kısımlar vardır elbette. Kaleminize sağlık. Çok fazla uzatmak istemedim, diyecek negatif bir sözüm yok.

1 Beğeni

Değerli yorumların için teşekkür ederim.

Kıyamet dediğimiz şey bir anda kopup bitecek kadar basit bir olgu değil bence. Son zamanlarda kıyameti çok düşünüyorum, uçuruma gereğinden fazla bakıyorum. Herkes bir şekilde kendi kıyametini yaşıyor. Anlatmak istediğimin anlaşılmasına sevindim.

Bu arada yeri olmayabilir ancak ufak bir weblinki buraya eklemek istiyorum. Öykümle bağdaştığı için sorun olacağını sanmıyorum. Göz atarsanız sevinirim.

Link

Petition · Ankara Batıkent'teki Hayvan Katliamına Ceza! · Change.org

Güzel yazmışsınız; dikkat çekici, rahatsız edici, etkileyici. Fakat her şeyden çok ince ince işlediğiniz karakter aklımda kaldı diyebilirim.

Hakan’ın yaşadıklarını anlatış tarzı, verdiği detaylar bize yavanlıktan uzak bir okuma deneyimi sunuyor. Sorunlu bir kişi portresi çizen ve bir adamı gözünü kırpmadan öldürebilen Hakan’ın hala annesini özlemle anması ve bir sokak köpeğine merhamet duyması, onun insancıl tarafını ortaya koyuyor. Bu nedenle karakterden nefret edemiyor, hatta annesini kaybettikten sonra ‘kıyamet’ dediği sancılı bir hayatın içinde sürüklenen bu adam için üzülüyoruz bile. Başarılı bir anti-kahraman yaratmışsınız.

1 Beğeni

Öyküyü daha geniş bir zamanımda daha etraflıca değerlendirmek istiyorum. Hosjma giden bir öykü oldu. Ama şunu sormam gerekiyor. Deniz kızı temasına uygunluğunu ben mi yakalayamadım?

2 Beğeni

Gene, yaşadığımız hayat kadar karanlık bir öykü var karşımızda. Ben bu öykülerde bir çok yeni bilgi, tanım öğreniyorum. Bu yüzden teşekkür bile edebilirim.

Bu öyküleri sakin kafayla okumak gerekiyor, okuyacak olanlara bunu diyebilirim. Ayrıca kendisinin bloğunda (https://polikromhatiralar.blogspot.com/) bir dolu rahatsız edici, güzel öyküler var. Tavsiye ederim.

1 Beğeni

Bütün değerli yorumlarınız için çok teşekkür ederim.

@krylngl Karakter derinliği önem verdiğim bir unsur. Başarılı bir karakter profili öyküyü bambaşka bir yere taşıyabiliyor. Bunun takdir edilmesine çok mutlu oldum. Sanırım bu zamana kadar gördüğüm incelemeler arasında en isabetlisi sizinki olmuş. Ne anlatmak istediğimi güzel kavramışsınız. Çok değerli, önemli incelemelerde bulunmuşsunuz, teşekkür ederim.

@DentArthurDent Etraflıca değerlendirmenizi görmeyi çok isterim. Teşekkür ederim. Sorunuza gelirsek; önceki öykülerime de bakarsanız, genelde konuyu dolaylı yoldan işliyorum. Yanardağ temasında, patlayan volkanı küçük ölçekli bir kaosla ve ardından doğacak düzenle bağdaştırmıştım. Peri Bacaları’nda, Peri Bacaları’nı internet üzerinden erişilebilen bir dijital sevgili servisi olarak düşünmüştüm. Batalık konusunda bataklığı bir insanın çöküşü, şehrinin içine batışı şeklinde çözümledim. Deniz kızı konusunda hasta bir insanın yönelimlerini gördüğü halüsinasyonlar (deniz kızları) aracılığı ile aktarmayı seçtim. Benden hiçbir zaman doğrudan bir anlatım beklemeyin. :sweat_smile: Sağır Sultan’ı, şu memlekette, bu ülkede sağır bir sultan yaşarmış şeklinde yazmak bana göre değil. Umarım kendimi doğru ifade edebilmişimdir. Yorumunuz için teşekkür ederim, hoşunuza gitmesine sevindim.

@DaghanOzek Çok teşekkür ederim. Dünyamızı nasıl görüyorsam öyle anlatıyorum. Sanat, toplumsal hayatın aynası misali… Okurun zekâsını ve kültürel birikimini önemsiyorum. İçi boş öyküler yazmak istemiyorum. Okur, bir anlığına etkilenecek, sevinip üzülecek ama bir hafta sonra bütün okunulanlar unutulacak, bunu biliyorum. Verilen bilgilerin meraklısını araştırmaya iteceği için baki kalacağını düşünüyorum. Bunları malumatfuruş bir tavırla söylemiyorum. Umarım kendimi doğru ifade edebilmişimdir. Teşekkür ederim.

Edit: Ufak düzenlemeler yaptım. İmla ve eklemeler.

3 Beğeni

Tekrar merhaba Kasvet,
Daha önce yorumlamak isterdim ama Kapadokya turundaydım ve ancak bu akşam bakabiliyorum. Bunu da söyledim çünkü bir ay önce gidebilseydim o seçkiye de bir yorum yapabilirdim. Neyse konu ben değilim şu anda.

Harika yine. İlk yorumlarım daha uzundu ancak artık bu tür yorumların kendini tekrar edeceğini fark ediyorum. Bu açıdan yazdığın her şeyin bir büyüsü olduğunu söylemem yeterli sanırım. Seçkinin erkek yazarları içinde seni, Tuğrul Sultanzade ve bazı duygusal öyküleri ile Osman Eliuz’la birlikte ayrı tutuyorum. Sizler artık yazarsınız namzet değil.

Ana karakter konusunda bir tür bedel ödeme sözkonusu gibi geliyor bana. Özellikle erkek ruh dünyası içinde ilgi çekici bir öykü için karanlık bir deneyimler bütünü yaşamak zorunda kalınabiliyor. Ortaya çıkan sonuç güçlü, özel ve kayda değer olsa da bu bedeli ödemeyi şahsen ben istemezdim. Emeksiz yemeği tercih ederdim.

Bu arada bir yorumda bir varmış bir yokmuş bir sağır sultan varmış gibi yazmayacağını belirtmişsin beni güldürdün :slight_smile: Çünkü tam olarak bunu yapmayı düşünüyorum bu ay.

Gelecek ay da yine harika bir öykünü okumak dileğiyle…
Hoşçakal

2 Beğeni

Değerli yorumların için çok teşekkür ederim Murat. :+1:
Bahsettiğin diğer yazar arkadaşları ben de çoğunlukla beğeniyorum, onlarla aynı kefeye konulmak beni çok mutlu etti.

Umarım bedel ödemek konusunda söylediklerini yanlış anlamamışımdır. Sana Zeki Demirkubuz’un bir sözü ile katkıda bulunmak istiyorum:
“‘Çok yaşayan sanatçı olur,’ diye bir şey yok. Ukalanın teki olursun, fildişi kulende akşama kadar viskini yudumlarsın, pencereden gecekonduları seyredersin, fakat öyle bir vicdanın vardır ki hiç o sokağa inmeden daha iyi yazabilirsin.” diyor üstat. Umarım anlatabilmişimdir. :sweat_smile:

Bu arada o sözü kesinlikle başka anlamlar çıkarılması için söylememiştim, hatta ardına bir parantez içinde ‘söylediğimin yanlış bir tarafı yok, herkesin kendi tercihi’ diyecektim ama uzatmayayım dedim. Sadece benim tarzım değil. Merakla bekliyorum öykünü, eminim senin kaleminden çok kaliteli bir metin çıkacak.

Görüşmek üzere. :wave:

1 Beğeni

Merhaba @ulu.kasvet Sanırım tüm gün üzerimden silinmeyecek bir dehlize sürükledin beni.
88’de başlayan buhranı ve sonrasında onu daha dibe çeken gerçekleri ile Hakan benim anlayabileceğim ve yadırgamaktan çekineceğim bir karaktere dönüştü.
Hayvanlara ve çocuklara karşı ayrı bir hassasiyetim var. Bu yüzden öykünün başlangıcı, beni ayrı etkiledi. Öğleden sonra kaybettiği annesi ve öğleden sonra ölen Küpeli… Sanırım anılar, başka vücutlarda geri dönüyorlar.
Ülkenin genel gidişine, geçmişine hoş göndermelerin olmuş. Bunlar ayrıca etkileyici ve besleyici.
İlk öykünde, kadın figürünü öyle hoş tasvirlemiştin ki, bu, beni seninle ilgili meraklandırmıştı. Bu öykünde ise, tam anlamı ile erkek dili görüyorum. Ben bunu severim. Anlatırken sakınmamalıyız bence. Fahişenin kelimesi ile Hakan’ın kendini anlatışındaki aynı anlamlı daha naif kelime seçimi, bir yazardan beklediğim şey. Karakterleri uçurup, kendi dilini daha sakin tutmayı bende severim.
Öykülerinin pürüzsüz, duraksatmayan bir dili var. Bu yüzden akıp gidiyor. Sen bu şekilde çok daha fazla sayfa okutabilirsin.
Kalemin daim olsun. Görüşürüz sonraki seçkilerde. :raised_hands::clap:

2 Beğeni

Selam tekrar,

Kesinlikle o sözden başka anlam çıkarmadım. Hatta neşelendim okurken. Kesinlikle kötü bir şey düşünmedim sen de düşünme.

Asıl ben senden yine harika bir öykü bekliyorum. Baskı hissetme ama :wink:

1 Beğeni

@gayekcelik Çok teşekkür ederim Gaye. Mükemmel bir yorum olmuş bu. Anlatmak istediğim meselelerin yetkin insanlar tarafından okunup anlaşılması beni o kadar mutlu ediyor ki, anlatamam.

Bunu gözden kaçırmadığın için ayrıca teşekkür ederim. Seçki’de en keskin göz sende. Hem yazar hem okur olarak hiçbir şey kaçırmıyorsun. Bunları duymak gurur verici. Görüşmek üzere.

@MuratBarisSari Anlaştığımıza sevindim. Görüşmek üzere. :+1: :sweat_smile:

1 Beğeni

Merhaba, öykünüzü birkaç kez daha okudum. Beğendiğim bir öykü olduğunu daha önceden söylemiştim, sadece içime sinmeyen noktaları aşağıda belirteceğim.

Öncelikle okurun aklına gelebilecek soruları es geçmemeniz gerçekten takdir edilmeli. Örneğin, dron üzerine yazılan pek çok bölümden ve Hakan’ın planını anladıktan sonra, ister istemez ‘‘Dronun uçuş menzili hakkında bizi bilgilendirecek mi, yoksa o kısmı havada mı bırakacak?’’ diye düşündüm. İlerleyen paragraflarda bu sorumun cevabını, üstü kapalı bir şekilde almak beni mutlu etti. Bunlar, yazarın detaylar hakkında çalıştığını gösteriyor bence. Aynı şekilde usturlab meselesi de ufak bir detay olarak başlayıp merak ögesini artırıyor ve öykünün devamında okura tatmin edici bir cevap veriyor. Elbette tatmin edici bir cevap verme zorunluluğu yok yazarın, ancak bir okur olarak tekrarlanan nesneler, detaylar veya olaylar vs. okuduğumda doğal olarak dikkatimiz oraya çevriliyor ve bunun metne hizmet etmesini bekliyoruz. Bu açıdan öykünüzün tek bir detay dışında, başarılı olduğunu düşünüyorum. O noktaya daha sonra geleceğim.

Bu ufak övgüden sonra devam edelim.

Paragrafın tamamındaki zamanı taşımayan bir cümle. Paragrafta bir anıdan bahsedilirken araya giren bu cümle akışı biraz bozuyor.

Bunu işaretliyorum, sonrasında yapacağım bir eleştiride önemli olacak.

Sanırım ‘‘geriye doğru’’ olacak.

Bir kere daha işaretlediğim bir nokta.

Bu cümledeki ‘‘ırak’’ kelimesi öyküdeki kelime seçimleriyle kıyaslanınca gözüme farklı geldi. Özel bir sebebi var mı?

Bu kısım, öykünün devamını okur için anlamlandırıyor. Ben olsam, finalde Hakan’ın gerçekleştirdiği eylemden hemen sonraya koyarak sürpriz ögesini ve anın duygusal yoğunluğunu artırmayı tercih ederdim. Burada olması anlamsız ya da gereksiz değil elbette.

Bu noktadan sonra ufak bir tempo problemi var. Olay, Hakan’ın ses kaydı, olay, Hakan’ın ses kaydı şeklinde ilerliyor. Çocuklar, Hakan’ın eski bir tanıdığı, ardından ona doğru yaklaşan kadın ile tempo düşüyor. Kadının geldiği sekansın olmadığı bir durumda öyküde pek bir kayıp olmuyor, hatta belki tempo açısından birtakım kazanımlar elde ediyoruz.

İşaretlediğim diğer noktalar.

Bu cümleye gerek olup olmadığından emin değilim, karakterin naif olduğunu çok daha başka şekilde anlatabilirsiniz. Belki de en kolay yol, naif olduğunu söylemektir.

Ve son olarak burası. Fark ettiğiniz üzere deniz kızlarının yer aldığı yerleri işaretledim. Size sorduktan ve birkaç kez daha okuduktan sonra hala öykünün deniz kızı temasıyla bağını kurabilmiş değilim. Elbette, bu bağın apaçık olmasını beklemiyorum. Seçkiye kabul şartlarını, temaya ne derece temas etmesi gerektiğini de bilmiyorum. Seçkideki diğer öyküleri henüz okumadığım için bu konuda fikir yürütmem de doğru olmayacaktır. Sadece, önümdeki güzel öykünün benim ‘‘seçki’’ kelimesinden anladığım kadarıyla temaya pek uygun olmadığını düşünüyorum. Karakterin deniz kızları halüsinasyonları görüyor olması, dolaylı yoldan işlenmiş izlenimini uyandırmıyor bende. Çünkü bana yazdığınız cevapta diğer öykülerinizden verdiğiniz örneklerin aksine burada deniz kızı teması, hasta bir insanın yönelimi olarak öyküde çok yoğun bir şekilde yer almıyor. Halüsinasyon olarak görülen deniz kızı değil de başka bir şey olsaydı, öyküde büyük bir değişiklik olacağını zannetmiyorum. Bu konuyu, diğer öykülerinizi okuyup tekrar değerlendireceğim ancak şu aşamada öykünüzün gerçekten çok iyi olduğunu ancak temaya pek uygun olmadığını düşünüyorum.
Umarım yanlış anlaşılmam.

İyi günler.

2 Beğeni

Öncelikle bu kadar detaylı ve doğru bir eleştiri yaptığınız için çok teşekkür ederim. Gerçekten öykümü birkaç kez okuyup üzerinde bu kadar düşünmeniz beni çok mutlu etti. :sweat_smile: Değindiğiniz noktaları kesinlikle kaydettim. Çoğunda size katılıyorum.

Katılmadığım noktalarda...

Metinlerim üzerinde çokça düşünüyorum, aslında hiçbir detayı boşu yere ya da güzel dursun, ilgi çeksin diye yazmıyorum, emin olabilirsiniz. Şimdi hepsini buradan açıklayıp @MuratBarisSari nın dediği gibi “öykünün başaramadıklarını cevapta başarmak” saçma olur. Aslında o kadının neden öyküde yeri olduğunu hakkında @gayekcelik ufak bir çıkarımda bulunmuş. Ancak tempo konusunda haklı olabilirsiniz. Öykü 3200 kelime civarında. İlk taslak 4000’den fazlaydı ve kırpılarak bu hale geldi. Belki de tempodaki sorunlar bundandır. Sonraki öykülerimde bu eleştiriyi dikkate alacağıma, tempo üzerinde yoğunlaşacağıma emin olabilirsiniz. :+1:

Bu konuda farklı düşünüyoruz. Demek istediğinizi anlıyorum, zaten “Ben olsam,” diyerek öznel fikrinizi belirtmişsiniz, bunun için de teşekkür ediyorum. Bence bahsettiğiniz durum birçok öyküde işe yarayabilirken bu öyküde eğreti duracaktı. Bu detayı sona yakın nerede verirsem vereyim fazlalık gibi görünecekti, öykünün çözümlenmesinin içinde ya kaybolacak ya sırası mıydı denecekti. O nedenle Hakan’ın motivasyonunu diri tutarak nelerden beslendiğini öykü içine yaymayı tercih ettim. Birkaç paragraf sonra bahsedilen Çivici Katil detayı gibi. Bence bu öyküde, detayın okurun aklında kalması ve uygulama safhasında kabullenmesi çok daha iyi olacaktı. Ancak okurun gözüne süprizbozan gibi görünüyorsa sıkıntı olabilir. Bunu da mutlaka dikkate alıyorum. :+1:

Öykünün tema ile bağlantısına gelirsek;
“Deniz Kızı” kavramı öykünün konusu ya da teması ile %100 bir bağlantı içinde değil. Bu öykü deniz kızı ya da deniz kızları hakkında bir öykü değil. Diğer öykülerden ya da başka kimselerin bu konudaki eksiğinden bahsetmek istemem, başkalarının günahları ile aziz olunmaz, ancak moderasyon sıkıntı etmediği sürece temayı her şeyin ortasına koymayı düşünmüyorum. Bir hikâye anlatıcı olarak anlatmak istediğim meseleler her zaman temanın üstünde kalacaktır, buna inanıyorum. Ekleyeceğim bir paragraf bu öykünün deniz kızları hakkında olmasını sağlardı ancak bunu yapmak metnime ihanet etmek olurdu. Ancak yine de temayla dolaylı yoldan bağlantıları olduğunu, uygun olduğunu düşünüyorum.

Son olarak kesinlikle yanlış anlaşılmadınız. İnanın her cümlenizin içtenlikle yazılmış olduğunu görüyorum. Umarım geri dönüş yaptığım konularda amaç ve nedenlerimi düzgünce anlatabilmişimdir. :pray: Diğer öykülerim hakkında incelemelerinizi de mutlaka görmek isterim. Görüşmek üzere. :wave:

Edit: İmla ve eklemeler.

2 Beğeni

Merhaba Kasvet

Öncelikle bu kadar çok yerinde yorumdan sonra, bana söyleyecek pek bir şey kalmamış :slight_smile: Çok yorum yapılan yazılara fazla bir şey yazmak istemiyorum aslında. Ama yine de tutamadım kendimi :slight_smile: Farklı anlatım tarzı, içerdiği teknolojik ayrıntılar, kişisel hatırlarlarla harmanlanmış güzel bir öykü olmuş. Ve evet şimdi daha iyi görüyorum benzerlikleri :slight_smile:

Öykün gerçekten - yine - bir çırpıda okunacak bir öyküden çok, içindeki detaylarla tekrar, birden fazla okutmasıyla da ayrıca ve bence başarılı.

Bir kaç küçük yazım hatası dışında ben sorun göremedim. Bir de naçizane önerim olacak.

Açık kapının arasından kavruk hasta bakıcının terli yüzünü ve aralık ağzını görüyorum. Annemin üzerine yüklenirken çıplak ayak bileğinden yakalamış; metal başlıklı yatak, pencerenin yanına toplanmış jaluziye çarpıyor. Bir çırpıda kapıyı kapatıyor ve işine geri dönüyor. Beni sikine bile takmıyor. İşini bitirene kadar oradan kaçıyorum. Gökyüzü bir tuhaf.”

Ben kişisel olarak “kavruk” kelimesini sevemedim. Burada da sen daha güçlü bir betimleme bulabilirsin bence. Ama bu benim detayım :slight_smile:
Burada beş yaşında bir çocuğun yaşadığı olayın, aslında tüm hayatını gelecekte etkileyeceğini düşündüğümde, anlatımın daha vurucu olmasını isterdim. Aynı küçük eleştriyi “Babam ve kadın yanı başımda ilişkiye girerken” cümlesine de yapacağım. Hakan karakterinin ve öykünün karanlığına karşın sanki çok usturuplu kalmış :slight_smile:

Bunlar küçük öneriler tabi.

Emeğine kalemine sağlık
Müge

1 Beğeni

Çok teşekkür ederim Müge. :pray:
Doğru ve değerli önerilerde bulunmuşsun. Mutlaka dikkate alıyorum. :+1:

Bu konuda biraz düşündüm. Hatta önceki öykülerime, özellikle unuttuklarıma biraz bakındım. Senin bir takdir belirtisi olarak yazdığını biliyorum tabii. Ama bir öykünün birden fazla kez okunması (okunmak zorunda bırakması) iyi bir şey mi emin olamadım. Hem iyi hem kötü anlaşılabilir. Eğer gerçekten beğenip bir kez daha okuma, kaçırdığımız ufak detaylara tekrar bakma isteği duyuyorsak iyidir. Ama anlatımdaki eksiklikten dolayı tekrar okumak zorunda kalıyorsak kötüdür. Benimki hangi kategoriye giriyor şimdilik bilemiyorum. Belki de ilk okuyuşta her şey anlaşılacak, bir çırpıda okunacak şekilde yazmaya başlarım zamanla. Şimdilik, yukarıda konuşulduğu gibi sakin kafayla dikkatli dikkatli okumak gerekiyor sanırım. Ben bu durumu yaşıma bağlıyorum. En üretken zamanımda biraz sınırları zorluyorum. Benzer geri dönüşleri bir editör abimden de almıştım. Hatta “Bak bu yazılanları insanlar anlamayacak, kötü yorum yapacaklar,” demişti. Bu konu üzerinde daha çok düşüneceğim. :+1:

Sonraki sayılarda görüşmek dileğiyle. Teşekkürler Müge. :wave:

1 Beğeni

Kişisel tarih ülke tarihiyle harmanlanarak yazılmış, okuyucunun boğazına bırak düğümü kaya oturtan bir öykü olmuş. Aslında yazdığım ya da okuduğum her şeyde biraz fantastik unsur ararım ve fazla gerçeklik beni yaralar. Lakin böylesi de olmalı. Bir şey güzelse zıttıyla güzel. Bir insanın psikolojisinin çöküşünü evre evre oldukça sert bir biçimde hissettim. Güzel kaleminizin muazzam gücü. Yapısal olarak yorum yapamadığım için beni bağışlayın. Ne okursam okuyayım önce duygusunu çekiyorum içime ve kelimelerin zorunda olarak mı çıktığı yoksa kendiliğinden mi aktığı bilgisi geliyor bana. Sizinkiler var olan yaraları kaşıya kaşıya, yaşamın ne kadar acı olabileceğini katıyla anlatmış ve akmış gitmiş. Sonsuz kaynağınız daim olsun. Kaleminize sağlık.

2 Beğeni

Çok teşekkür ederim Merve! Ne güzel temenniler, ne güzel düşünceler. Ne güzel bir yorum bu! :+1::+1::+1:

Estağfurullah. Bu konuda yetkin arkadaşlarımız gereken geri dönüşü yapıyor. Ama teknik kısım öğrenilebilir kısım. Duygular ise yaşanır ancak. Dokunabildiysem ne mutlu… :pray:

Bu çok değerli yorumun için çok teşekkür ederim, görüşmek üzere. :wave:

3 Beğeni

Benim Borges’in yazılarını anlamayıp tekrar tekrar okuduğum çoktur, ya da Sait Faik, Hasan Ali Toptaş’ın öyküleri içinde yolumu kaybettiğim.

Sınırları hep zorla, bildiğin yol en iyi yol bence :slight_smile:

Görüşmek üzere
Müge

1 Beğeni

Merhabalar,

Öykünüz için doğru bir tabir bulabilir miyim kestiremiyorum. Tek bildiğim ve hissettiğim okura fazla karanlık bir gerçeklikle aktarıldığıydı. İnsanı dumur hale getiren bu metin boyunca bir şeyler öğrenmeye, hatırlamaya ya da araştırmaya yönlendirilmişiz gibi hissettim. Geçişleri isabetli ayarlamanız sebebiyle bu yoğun aktarım, sanrıların arasına kaynayıp gidiyordu.

Dürüst olmak gerekirse normalde okumaktan kaçınacağım bir tür ya da yaklaşım değildi aslında fakat aktarılanların şiddeti, dozajın fazlalığındaydı diyebilirim. Bunu bir romanın içinde belki biraz daha alıştırarak, ki doğru kelime aslında kesinlikle alışmak değil kabullenmek ya da yadsımak hiç değil bulamadım o kelimeyi, okuduğum için bunca yormuyordu. Daha beklenebilir bir şey okuduğumu hissetmek mi kolay geliyordu çözemiyorum. Ki kendi içimde bir sorguya gitti şu an yine. Her neyse okuduktan sonra kaygılı ve rahatsız hissettiğim için bir müddet ekrana boş bakmaya devam etmiştim. Keza yorum için geri geldiğimde de aynı rahatsızlık ve bocalamayı hissettim. İncelikle hazırlanmış detaylar ve susmamayı tercih ettiğiniz her şey için emeğinize sağlık.

İlhamla kalın.

1 Beğeni