Güzel etkinlik olur. Çok merak ettiğim ve okumadığım bir yazar. Sizlerle sindire sindire okumak mükemmel olur.
Ben de katılmak istiyorum.
Cadı af çıkardı. Eski halinize dönebilirsiniz sanıyorum Gerçi böyle de güzel
Önceden de kurbağaydım. Tek farkı insan formunda olmasıydı.
Okudum tabi, çok da severim ve türe yeni başlayanlara ilk önerdiğim seri olur, çok eğlenceli ve astrofiziği herkesin anlayacağı kadar basit anlatabilen bir dili var ama diğer 2 kitap aynen dediğiniz gibi felsefi ve sosyolojik derinliği fazla olan kitaplar ve hala kafamı karıştırırlar.
Diğer profilinize alışmışım tanımakta zorlanıyorum Hepimiz potansiyel kurbağa adayıyız zaten
Kendimi tanıyamadığım anlar olmuyor değil hani.
Bence Tanrı’nın Gözündeki Zerre’ yi siz de okumalısınız. Henüz bitirmedim ama gayet keyifli. Belki de tek sıkıntısı insan dışı karakterleri fazlasıyla insanımsı olması (fiziksel olarak değil). Bu eleştiri Niven için yapılıyordu ama ben anlayamıyordum nedenini, şimdi anladım. Rahatsız edici değil ama örneğin Scalzi’nin dünya dışı canlıları gerçekten dünya dışı canlı hissi veriyorken, Niven’da bu his biraz kısıtlı gibi. Tabii bu benim hissettiğim şu ana kadar. Ama kesinlikle harika bir eser imajı çiziyor.
Açık ara Çocukluğun Sonu. (Vakıf ve Dune okumadım henüz.)
Bu arada bugüne kadar okuduğum en kötü bilim kurgu da Yıldız Gemisi Askerleri oldu.
Başlıkta kitap çok fazla konuşulduğu ve kitabı da öven çok fazla yorum gördüğüm için yazma gereği duydum, çünkü ben buradaki bu tür başlıklardan etkilenerek okuma listemi güncelliyorum
Okuyacak olan insan bir durup düşünsün en azından okumadan önce.
Evrenin Ötesi serisiydi bu galiba, emin olamadım. Zamanında okuyup hiç beğenmemiştim.
Hah aynen o. Ben de ilkokulda bu kızın arkadaşı kendini boşluğa atıp öldürene kadar okumuştum, sonra bıraktım. Sanırım okuduğum tek bilimkurgu.
Okuduğum en iyi bilim kurgu bir çizgi roman serisi. Brezilya asıllı Fransız yazar ve çizer Leo’nun Aldebaran Dünyaları. Birbirinin devamı olan Aldebaran, Betelgeuse, Antares ve Survivors yan serisinden oluşuyor. Şu sıralarda yayınlanmakta olan Return of Aldebaran ile devam ediyor. Olaylar insanoğlunun yakın gelecekte, Dünya’nın uzun vadede yaşanılabilirliğinin sorunlu olması üzerine uzak yıldız sistemlerindeki yaşanabilir gezegenleri kolonize etmeme girişimleri ekseninde gelişiyor. İlk kolonize edilen Aldebaran ile iletişim 100 yılı aşkın süredir kesik. Albebaran’da yaşayanlar artık umudu kesip, başlarının çaresine bakmaya niyetlenmişken hikaye beklenmedik sürprizlerle soluksuz okunan bir maceraya dönüşüyor. Kurgu ve karakter gelişimi muazzam; din, toplum, insan doğası ve ötekileştirme üzerine alt metinlerle dolu hümanist bir eser.
Roman olarak Dune ve Mülksüzler arasında gidip geliyorum. Son dönem okuduklarım arasında en beğendiğim ise Chris Beckett’ın Karanlık Cennet romanıydı.
Dune. Saymaya başlasam bitiremem ama okuyanlar beni anlar.
Vakıf çünkü çok bağlantılı bir eser. Vakıfa kadar insanların gelişimini tanıklık ediyoruz ve bu çok hoş bir şey. Zaman kavramı çok geniş yani kitapta iki yılda gelişen yılları anlatmıyor.
Böyle önce yazılıp sonra silinmiş mesaj görünce gizem yaratıyor. Bildirimden gördüm şimdi bakıyorum mesaj uçmuş
(yazarı tarafından geri alınan gönderi, bildirilmediği takdirde 24 saat içinde otomatik olarak silinecek.)
Silinecek yazısını alıntıladım o bile silindi.
Yazdığını silmeden gördüm. Ben biliyorum sen biliyorsun acaba @Ozgur ne bilecek?
@Ozgur ne yazdığımı soyleyecektim ama @alper yazınca gizemli kalması daha güzel oldu gibi.
Abooo Ben merak ederim şimdi valla ya. Bir elimde Anubis kapıları bir elimde çay var. Baya unutmuşum hikayeyi. Ama başınan belli güzel gideceği. Kafama takılır şimdi burda dönen muhabbet. Hiç iyi yapmıyorsunuz