Kitabı dün 3 günlük okuma maratonu ile bitirdim.
Öncelikle kesinlikle okuyucuyu kendisine bağlayan bir kitap. Kitabı daha önceden almıştım ama okumaya fırsat olmamıştı. Etkinlik sayesinde bu fırsatın olması güzel oldu.
Kitap hakkında yorumlarım ise;
Kitabın bilim kurgu öğelerine kısmen fantastik hava da katması ve arka plandaki siyasi oyunlar ile birçok karakterin (Aynı bölümün içinde geçişler ile de olsa) bakış açısını kullanması bence ortaya çok güzel bir karışım çıkarmış. Frank Herbert hem bu öğeleri dozunda kullanmış hem de okuyucuya rahat bir okuma da sunmuş.
Bölümlerden önce yazılan alıntılar ise onların önemi anlaşıldığı zaman gerçekten etkileyici oluyor. Şahsen bu kitaba herhangi bir spoiler öğrenmeden başlayabildiğim için bu önsözlerin önce kitap evrenindeki bir kitaptan alıntı olduğunu düşünmüştüm. Ama sonra 3. ya da 4. bölümde ne olduklarını anladığım zaman ise geri dönüp tekrar okumam gerekmişti. Bunlar hem okuyucuyu bölüm öncesi heyecanlandırıyor hem de karakterler hakkında önemli bilgileri kısa ama etkileyici şekilde veriyor.
Sanırım kitapta okuyucu şaşırtan unsurlardan biri isimleri karıştırabilme olasılığı.
Kitapta beni üzen kısımlardan biri ise üzerinde zaman harcanmış bazı karakterlerin hikâye ilerleyişlerinin devamı olmadan bitmesi. Diğer kitapları okumadım ama bu karakterlerin çoğu öldüğü için flashback dışında onları tekrar görebileceğimizi sanmıyorum.
Mapes belki Fremenler için bir tanıtım karakteri olarak planlanmış olabilir ama bence hikâyede daha fazla yer almalıydı. Elbette Paul ve Jessica ile yola çıksın demiyorum ama karakter biraz daha işlenebilirdi.
Piter belki başka bir yazarın elinde arka plandaki ana kötü olabilirdi. Çünkü karakterin bildiği bilgiler ve özellikle Jessica dahil diğer kişilerde yarattığı izlenim ne kadar etkili bir düşman olabileceğini gösterdi ama sonuçta hızlı bir şekilde öldüğü için yerine fikrime göre saf olan Baron kaldı.
Lites Kynes belki de kitapta Paul’un Fremen karşılığı olabileceğini düşündüğüm kişinin yakalanıp sonra çölde tek başına kalıp ölmesi benim için kitabın en büyük hayal kırıklığı olabilir. Gerçekten hakkında daha çok okumak istediğim bir karakterdi.
Feyd-Rautha sanki ana kötüymüş gibi son savaşa sahip oldu. Karakteri önceki bölümde okuyunca bu karakter bir süre devam eder diye düşünmüştüm. Hatta 2 yıllık atlamadan sonra karakterin kendini ne kadar geliştirdiği de ortaya çıktı. Ama yazar gelişime devam etmek yerine karakteri hikâye sonunda öldürmeyi seçti. Benim fikrim Baron’un son sahnede ölmesi ve yerini Feyd’e bırakması sonraki hikayeler için çok iyi olurdu.
Hawat’ın Harkonnen tarafında yaptığı oyunlar ve hilelerinde neticesini göremedik. Sanki 3. Bölümün başı farklı planlar ile yapılmış ama sonunda vazgeçilmiş gibi hissettim sonunda.
Hayatta olan ama belki de sadece 10 sayfada gözüken Kont Fenning nasıl oldu da sonlarda öyle etkili izlenimler alabildi hiç anlamıyorum.
Tüm bu yazdıklarım kafa karıştırmış olabilir ama genel olarak baktığım zaman kesinlikle çok keyifli ve heyecanlı bir okuma oldu. Toplam notum ise 8,5/10