Okuma Etkinliği - Dune (Spoiler İçerir)

Solucanlar Kalkan Duvarını geçemiyor. Yani imparatorluk bölgesine giremiyorlardı, ta ki Paul ve fremenleri kalkan duvarında atomik kullanarak yarık açana kadar.
Edit: Ayrıca fremenler darmadağınık bir topluluktu. Her siyeç kendi içinde izole takılıyordu. Hepsini tek bayrak altında birleştirip bir fremen ordusu yaratan Paul oldu.

Boşuna Şeyh Hulud diyerek tapınmıyorlar solucanlara :slight_smile:

Ve annesi. Jessica direkt Harkonnen.

Sahibi öldüğü zaman veya bir süre ondan uzak kalınca fiziksel özelliklerini koruyamayıp dağılıyorlar. Vücut suyuna yakın olmaları gerekiyor. Ama bu dediğim orijinal billurbıçaklar için geçerli, her koşulda yapısını koruyan işlenmiş imitasyon versiyonları da var. Onun dışında ekstra efsunlu bir özellikleri yok, geleneksel fremen bıçağı. Kültürel önemi var fremenler için, Arrakis dışına çıkarmak yasak mesela.

Basbayağı insan olmak işte :smiley: Hayvandan farklı olmak. Kitabın başındaki gomcebbar testinin amacı oydu. Çok şiddetli acıya rağmen kaçmamak veya saldırmamak. Eğer Paul bunlardan birini yapsaydı insanlık testini geçemeyip rahibe ana tarafından gomcebbarla öldürülecekti, sabır gösterebildiği için testi geçti ve insan olduğunu kanıtladı. Çünkü Bene Gesserit öğretisine göre tuzağa yakalanan hayvanlar kaçmaya veya saldırmaya çalışır, ancak sadece insanlar tuzağa düştüğü halde avcıyı avlamak için tuzağın içinde sabırla bekler. İlk kitapta yazıyor bunların hepsi, daha yeni okuyup nasıl hemen unuttunuz :smile: Benim bir yıl oldu okuyalı.

Şeyh Huludlar ve küçük yaradanlar ölürken baharat püskürtüsü (ya da ham baharat kütlesi her neyse) oluşturuyor. Baharat püskürtüsü kum planktonlarını besliyor. Kum planktonları büyüdükçe kum alabalığı dediğimiz haploid (kum solucanlarının öncülleri) canlılara dönüşüyor. Kum alabalıkları suyu çok seviyor ve suyu tutuyor. Belli bir süre geçtikten ve çoğunluk sağlandıktan sonra kum alabalıkları, belli bir kum alabalığının etrafını çevirip etraftaki bütün suyu tutarak o alabalığı sudan koruyor. Ve o içerdeki kumalabalığı, kuru ortamda zamanla büyüyüp gelişerek çevresinde kümelenmiş diğer kumalabalıklarını da yapısına katarak yüzyıllar (onyıllar da olabilir emin değilim) süren bir süreç sonucunda küçük yaradana (güdük solucan) dönüşüyor. Küçük yaradanlar da büyüyüp geliştikçe Şeyh Hulud’a (büyük solucan, çölün yaşlısı, zamanın babası vs.) dönüşüyor. Şeyh Hulud ölünce ham baharat kütlesi çıkıyor. Ham baharat kütlesi kum planktonlarını besliyor… diye gider işte :smile: Bu döngünün ne zaman, nasıl ve neden başladığı ise… birtakım spoiler bilgiler :slight_smile:

Bir de Dune’da bazı şeyler sadece öyle olduğu için öyle. Bir kullanma kılavuzu veya rehber aramamak gerekiyor her olay veya söz için. Sana ne hissettiriyorsa, sende ne çağrıştırıyorsa senin için odur yani. Yazarın da bunu hissettirme amacıyla muğlak yönler bıraktığını, mistik çağrışımlar kullandığını bilerek okursanız kafanız daha rahat olur :slight_smile:

9 Beğeni

Dostlar,

Kitabı ve ekler kısmını bitirdim. Öncelikle yazar Frank Herbert’a böyle güzel bir kurgu evren tasarladığı için teşekkür etmek istiyorum. Yazmak uzun yıllar almış olmalı.

Kitap boyunca suyun önemi çok vurgulanmış. Çöl gezegeninde yaşamanın zorluğundan ve suyu idareli, dönüşümlü kullanmaları açısından işleniş kısmını beğendim. Hatta Paul’un Jamis’in cenazesinde ağlaması üzerine Fremenler " Ölüye su bahşediyor." diyerek suyun değerini göstermiş olmaları güzeldi.

Gezegen sistemini tam olarak anlayamadım. Ekler kısmında yazıyor ama farklı farklı yıldız sistemlerinden bahsetmiş. Tek bi yıldız sisteminde yaşıyorlar diye biliyordum. Sistemin detaylı bir şekilde açıklayabilecek arkadaşlar yazabilirse memnun olurum.

Burada ben de şaşırdım açıkçası. Sen onca kum binicisi ol. Solucanı bir nevi evcilleştir ama yine de gezegende pek bir sözleri geçmesin. İkinci sınıf vatandaş gibi muamele görüyorlar. Gezegenbilimci Kynes ön plana çıkmış daha çok sanki.

Hawat ve Idaho erken gittiler. Bence de harcanan bir karakter. Idaho’yu daha çok görmek isterdim ama olmadı.

Feyd Rautha ve Baron’un arasında geçen diyaloglar ve sonrası entrikaların nasıl işlediği güzelce aktarılmış. Bir de Feyd’in ilk çıktığı zaman arena dövüşünde gladyatörü yenerken onları izleyen Baronla karı koca bir eş vardı. Onlar kimdi acaba? Çıktıysa da ben mi kaçırdım? Tahminimce Kon Fenring ve eşi olabilir.

Prenses Irulan’ı hep bölüm başlangıçlarında yazdıklarından biliyoruz. İçimden diyordum bu kızla tanışacak mıyız diye. Zaten Paul ile ilgili ayrıntı vermesi beni şüphelendirmedi değil. Sonunda da gördük Paul’un isteğini. Amacı soylu biriyle evlenerek imparator olmak zaten.

Kitap boyunca bu Bene Gesserit ne diye kendi kendime sorup durdum. Ekler sağolsun ne olduğunu öğrendim. Herkes sevmiyor sanırsam bunları. Leydi Jessica’ya hep Bene Gesserit cadısı denmesi onların büyücü gibi davranıp çevredekileri etkilemesi sanırsam.

Ses olayı bana Sauron’u hatırlattı. Onu kullanarak isteklerini yerine getirmeleri etkileyiciydi. Yüzüklerin Efendisi ve Taht Oyunları bu seriden esinlenmiş. Yukarıda yorumlarda görmüştüm.

Dük Leto’da ayrı bir üzüldüğüm karakter. Zaten öleceğini tahmin etmiştim Baron’un planlarından. Bana Ned Stark’ı hatırlattı.

Kuisatz Haderah olayını neden yapıyorlar? Onu anlamadım. Bene Gesseritler ve imparatorun çiftleşme programını olayını da anlatabilen olursa sevinirim. Eklerde okudum ama daha iyi anlamak için.

Gezegendeki din kısmını da hoşuma gitti. Gerçek dine benzer din oluşturulmuş.

Alia, şu anlık favori karakterim. Ab-ı Hayat sayesinde çok bilgili biri olması herkesin ona lanetli diye seslenmesi ve korkması ilerde bu kız başa iş açar gibime geliyor.

Paul’un oğlu da öldü. Küçücük çocuk gitti. Chani’nin yası hüzünlendiren bir kısımdı. Bence ileride başka çocukları olur.

Burada Jessica bebeğin cinsiyetini nasıl seçiyor anlamadım.

Paul’un mesihvari görüleri, başına geleceklerinden haberdar olması sorun yaratacak sanki.

Genel olarak görüşlerim böyle. Son olarak sizlere teşekkür etmek istiyorum. Okuma etkinliği için. Böyle etkinliklerde buluşmak hoşuma gidiyor. Başka vşr etkinlik olursa katılmaya çalışacağım.

Az daha unutuyordum. Biliyorsunuz bugün yılbaşı. Herkese sağlıklı,mutlu huzurlu bir diliyorum. Mutlu yıllar. :tada: :tada: :tada:

4 Beğeni

Hocam arenadakiler Dük ve eşi zaten. Hatırlarsan Feyd’i baştan çıkarıp çocuk yapacaktı eşi, dük zaten hadım.

Bene Gesserit’ler sanırım cinsiyeti seçebiliyor, sonuçta değişik değişik güçleri var. :slight_smile:

Kuisatz ise en başta anlatılmıştı, gerçeği söyletme işi erkeklerde olmuyor diye. Bir de kehanet filan vardı (burada kafam karışmış olabilir :sweat_smile:).

Diğer yazdıklarına katılıyorum bu arada. Bence de yüksek katılımın da etkisiyle güzel bir etkinlik oldu.

@Kvasir Hocam ben aşırı unutkanım, hatta forumda okuduğu kitapları okuma sorunu diye konum bile var. :slight_smile:

Sorun şu ki, ben okurken diyelim bir şey kafama yatmadı ya da anlamadım. Bunu ben mi anlamadım yoksa yazar henüz anlatmadı mı pek ayırt edemiyorum. :sweat_smile: O yüzden de nasılsa ileride açıklanır diye üstünde durmuyorum. Kitap bittiğinde hala yanıt bulamadıysam foruma yazıyorum. :slight_smile:

Cevaplar için de teşekkür ederim. Benim için güzel bir tekrar oldu. Şu solucan işiyle ekstra ilgilenicem, video filan izlerim sanırım. Büyük ihtimalle spoiler yerim ama canım sağ olsun. :slight_smile:

1 Beğeni

Kelime anlamı olarak yolun kısaltılışı. Bene Gesseritler dişi doğaları gereği içlerindeki bir kısmı göremiyorlar. Bu kısım Jessica’nın Rahibe Ana olma töreninde detaylıca anlatılmıştı.
Bene Gesseritlerin amacı erkek Bene Gesseriti oluşturup ona hükmederek ulaşamadıkları kehanet hayallerine ulaşmak diye özetleyebiliriz. Bir nevi kendilerine köle etmeye çalışırken hesapta olmayan ögelerle karşılaşıyorlar. Bu kısım da sanırım 3. ek kısmında Jessica’nın ağzından Bene Gesseritlerin nasıl gaflete düştüğü anlatılıyor.

Bu noktada dediğiniz gibi tek bir sistem değil evrene yayılmış bir imparatorluk var ortada. Lonca gemileri b gezegenler arasında seyahat etmek için yine melanj kullanıyor ve gidecekleri yolları öngörüyorlar.

Gezegeni ele geçirip Harkonenlerden kurtulsalar bile imparatorluk tarafından yok edilme tehlikeleri var. Gücü ele geçirmek için Bene Gesseritlerin gezegene yerleştirdiği dine bağlanıp mesihlerini beklemişler.

Şimdiye kadar 3. kitabı okudum ve bence cadı olarak anılmaları çok doğru. Her yerde parmakları var. 1. kitap boyunca karakterlerin bahsettiği gibi; hile içinde hile içinde hile içinde hile.
İmparatorluğu ele geçirmeden arka planda evreni yönetmeye çalışıyorlar.

Bene Gesseritler vücudlarını prana-bindu yöntemiyle kontrol altında tutuyorlar. Bunun anlamı sinirsel ve kas güçlerine sonsuz bir hakimiyetleri var. Böyle bir durumda rahimlerine de hükmettiklerini anlıyoruz.

4 Beğeni

Bütün galaksiye yayılmış, binlerce gezegenden oluşan bir galaktik impadatorluk var. Biraz kaçırmışsınız orayı. Fremenlerle ilgili sorunuzu bir üstteki iletimin başında cevaplandırmıştım. Ve evet, Bene Gesseritler doğuracakları çocuğun cinsiyetini belirleyebiliyorlar. Yapabildikleri en basit şeylerden biri hatta bu.

O zaman Jessica nasıl Dükten çocuk yapabiliyor. Bu da farklı bir yetenek falan mı? Feyd’ten çocuk yapma planını hatırlıyorum. Demiştim bunlar az entrikacı değil diye :smile:

Aynısı oluyor ya. Bir de bölüm geçişlerinde birden yıllar falan geçiyor. Ne oluyoruz diyorum.

Rica ederim. İlk defa okuduğum kitaptı. En son Taht Oyunları’nı okurken bu kadar kafam karışmıştı.

  1. kitap için de etkinlik düzenleyebilir misiniz?

Açıklama için teşekkürler. Zaten ekler kısmı da olmasa boşuna okumuşum diyecektim. Galaksinin adı falan var mı? Dünya’dan 600 ışık yılı uzaklıkta bir yıldızdan bahsediliyordu.

Az değil bunlar ya. İleri ki kitaplar da sanırım başka planlarını da göreceğiz.

Burada sıfat-ünvanları karıştırmış arkadaş. Dük diye bahsettiği aslında Kont Fenring, yani Dük Leto değil.
İmparatorun sağ kolu olan adam.

1 Beğeni

Açıklama için teşekkürler. Şimdi daha iyi anladım olayları.

Bu kadar büyük olacağını tahmin etmemiştim. Evrene yayılan imparatorluk vay be. Peki güneş sistemi de içinde mi ?

MuadDib olayları çok iyiydi. Ben bile ürperdim.

Tamamdır teşekkürler. Tahmin ettiğim çıktı.

Güneş sistemimizden antik zamanlar olarak bahsediliyor ve yaklaşık 10.000 yıllarında geçiyor hikaye. Satır aralarından anlaşılan Dünya’da hayatın devam etmediği yönünde.

1 Beğeni

Aynen öyle oldu, dük dediğim kont. :sweat_smile:

1 Beğeni

25.000’lerde geçiyor aslında. B.G. (Before Guild) ve A.G. (After Guild) diye ayrılıyor tarih yani Loncadan önce ve sonra. Birinci kitap A.G. 10.000 lerde geçiyor ve milad ile loncanın kurulması arasında 10-15 bin yıl daha var.

Evet, insanlık Dünyadan yayıldı. Dune’da bizim zamanlarımızdan antik çağlar diye bahsediliyor. Hatta Hitler’in Cengizhan’ın falan bahsi geçiyor 2. kitapta.

3 Beğeni

Az önce sonundaki ekleri de okuyarak bitirdim :partying_face:. Önceki mesajımda da yazdığım gibi orijinal noktalara değinmesini çok beğendim. Hikaye çok güzel. Bölümler arasında yıllar geçmiş olması bazen kafamı karıştırdı ama çabuk adapte oldum. Zaman zaman Paul’ün iç konuşmaları baydı beni :upside_down_face: ( bunun böyle olacağını ben görüyorum onlar göremiyor, ben seçilmiş kişiyim, kutsalım gibi kibirden mi başka şeyden mi anlamadığım söylemler ) Bunun dışında sorun yaşamadım yağ gibi aktı resmen. Etkinlik için teşekkürler :hibiscus: 2. Kitapta görüşmek üzere…

1 Beğeni

Merhaba,

Biraz geç oldu ama bende etkinliğe katılmak isterim. Kitabı ay sonu olmadan bitirebileceğimi düşünüyorum.

2 Beğeni

Merhabalar,

Kitabı geçtiğimiz hafta alıp okumaya başlamıştım. Etkinliği yeni gördüm 400’lerdeyim ay sonuna gelmeden bitirecegimi düşünüyorum. Ama beni de eklerseniz sevinirim.

3 Beğeni

@DogaCan @gkc Merhaba, hoş geldiniz etkinliğe. Sizi de ilk mesaja etiketliyorum. Bu ay sonuna kadar istediğiniz zaman yorumlarınızı yazabilir, varsa sorularınızı ya da anlamadığınız yerleri sorabilirsiniz. Diğer etkinliklere göz atmayı da ihmal etmeyin. :slight_smile:

Not: Bundan sonraki etkinliklerde artık etiketleme yok, ilk mesajdaki etkinlik alanına “katılıyorum” demeniz yeterli.

2 Beğeni

Kitabı dün itibari ile 1 hafta içinde bitirdim. Son derece sürükleyici buldum. Yazar, siyaset-din-insan psikolojisini kitabın akıcılığını bozmadan ustalıkla işlemiş. Din siyaset ve kaptalizm eleştrileri başarılı şekilde bütün kitaba yayılmıştı. Olayların işlenişi kadar kitabın dilini de beğendim. Her bölümün başında olan alıntılar çok hoşuma gitti. İç konuşmalar büyük çoğunlukla kitabın bütünlüğünü, akıcılığını bozmasa da, bazen tekrara düşüp fazla uzatıldığını düşünüyorum. Kurgusu çok ayrıntılı ve özenliydi. Yazarın yarattığı dünyanın kesinlikle okunmaya, bilinmeye değer olduğunu düşünüyorum
Kitabı büyük ölçüde beğendim. 9/10… Serinin 2. ve 3. Kitaplarını da sipariş verdim. Seriye kesinlikle devam etmeyi düşünüyorum. Herkese tavsiye ederim.

6 Beğeni

Beğenmenize sevindim. :slight_smile: Ben de devam etmeyi düşünüyorum boş vakit buldukça. Diğer etkinliklere de göz atmayı unutmayın. :slight_smile:

Geç gelen bir yorum, anca yazabiliyorum.
Öncelikle kitabı çok beğendiğimi söylemek istiyorum. Kesinlikle devam edeceğim okumaya, ikinci kitabı da aldım. Belki etkinliği devam ettiririz @isos81?

Okurken aldığım notlar şunlar:

  • Farklı bir tür bilimkurguya ihtiyacımız varmış meğerse. Dune’un Amerika’da uzaylı istilası ya da İngiltere’de zaman makinesi icadından çok daha ilgi çekici olduğunu düşünüyorum.

  • Prenses Irulan’ın bölüm başı yazılarını okurken baya keyif aldım.

  • Kitabı okurken çok susadım, o susuzluğu gerçekten hissettirdi. Kaç bardak su içtiğimi unuttum. :smiley: Suyun ne kadar da önemli olduğunu bir kere daha anladım.

  • Dr. Yueh’nin ihanetine doğru giden sayfaları kademe kademe okumak çok heyecanlı değil miydi? Yavaş yavaş kaosa doğru yürüdük, bayıldım. Ha şimdi öldürecek, yok şimdi diye, hain Yueh!
    Herkes kitabın başlarını durgun bulmuş, bense kitabın ilk yarısını büyük bir merakla okudum ve daha çok sevdim kalan kısmına kıyasla. Bir hanedanlığın nasıl parçalandığını ve kişilerin nasıl dağıldığını okumak acayip heyecanlandırdı beni.

  • Leto Atreides… Ne diyim, en son Ned Stark’a böyle üzülmüştüm. Çocuğunun olacağını bile öğrenemeden gitti garibim. Adı Leto Atreides olanların kaderi aynı oluyor galiba?

  • Küçük ama beni etkileyen bir detay, Harkonnenların palmiyeleri yaktığı andı. En sondaki ekler bölümünde gördüğümüz üzere Kynes’ın babası gezegenin kendi işleyen bir ekosisteminin olması için çok çabalamış. Harkonnenların yaptıkları bu hareket ne kadar yıkıcı bir hanedan olduklarının bir göstergesi olmuş.

  • Yıllardır vatanları olan Arrakis’in zor şartlarına ayak uydurup nesillerdir var olan Fremenler’i baya hafife aldılar. İnsanlar solucanlarla, kum fırtınalarıyla yaşıyorlar ama yok, hor gördüler ama sonra nasıl karşılaştılar önyargılarının sonuçlarıyla. Paul ve Jessica ayaktaysa onlar sayesindedir.

  • Paul ve Jessica alim mi zalim mi bilemedim. Robot gibi insanlar. Gri karakterlerin böylesini ilk defa okuyorum.

  • Paul’ün 16 yaşında çocuk sahibi olmasını ve çocuğunun daha sonra öldürülmesini hiç beklemiyordum. İkisi de şok oldu benim için.

  • Alia anne karnındayken bir garipliği olacağı belliydi öyle de oldu ama Alia’yı sevdim, onca şeye rağmen yine iyi kaldığını düşünüyorum. Bakalım diğer kitaplarda ne olacak.
    Nasıl hakladı Baron’u ama, müthiş. Baron’un da iğrenç bir karakter olduğunu söylemeden de geçemeyeceğim. Özellikle yanına çağırdığı bir oğlanı torunu Paul’e benzemesinden duyduğu keyif…

  • Gurney Halleck ve Thufir Hawat yıllar sonra Paul ile karşılaşınca kendi arkadaşlarımı tekrar bulmuş gibi sevindim.

  • Gurney Halleck’in subaylarından birinin ölmek üzereyken son isteğinin kendisine baliset çalmasını ve Halleck’in de çalarken gözlerinin dolması etkilendiğim sahnelerden biriydi. Savaşın yıkımını sanatla yumuşatmak…

  • Nedensizce Duncan Idaho sevdiğim bir karakter oldu ve öldüğüne inanmak istemiyor bir tarafım. Bir umut diğer kitaplarda çıkar mı ki, sonuçta tam öldüğünü okumadık, Paul’ün son kez kapıdan gördüğü belirtildi. Haritada Idaho Dağı var, belki onunla bir bağlantısı vardır.

  • Ekler kısmının din bölümündeki düşünce yapısını çok beğendim. “Ruhunu çarpıtmayacaksın.”

  • Dune’un bir bilimkurgu kitabından da öte din, siyaset, felsefe konularında yol gösterici bir kitap olması benim için türünün en sevdiğim eseri yaptı. Seveceğimi tahmin etmiştim ama bu kadar seveceğimi ben de bilmiyordum.

Yalnız birkaç soru işareti var kafamda. Çoğu bilgi bilimle açıklandı ancak ben hala Bene Gesseritlerin ve rahibe anaların tam olarak ne yaptıklarını anlamadım.

Jessica’nın Yaşam Suyu’nu zihniyle dönüştürmesi nasıl oldu?

Paul nasıl geleceği ve olasılıklarını görebiliyor? Melanjın yan etkisi diyeceğim ama Caladan’dayken de geleceği bildiği rüyalar görüyordu.

Ellerini birleştirerek nasıl bilgi ve tecrübe aktarımı yapıyorlar? Bu bölüm sizce de fantastik olmamış mı?

Alia’nın garipliğinin sebebi rahibe anaların önceki hayatlarının birden yüklenmesi olarak açıklandı ama net değil zihnimde.

Bir de en başından beri neden Atreides soyu yok edilmek istendi? Açıklandı da ben mi kaçırdım acaba?

Kitapta beğendiğim cümleleri de şöyle ekleyeyim:

Din ile siyaset aynı arabada gittiğinde, sürücüler karşılarında bir şeyin duramayacağını sanır. Dümdüz gider, hızlandıkça hızlanırlar. Engelleri tamamen göz ardı eder, körlemesine gidenlerin uçurumu çok geç fark edeceğini unuturlar.

Dinin kurallar ve kalıplarla öğretilmesinin büyük ölçüde sahtekarlık olduğunu herkes anlamalıdır. Doğru öğretiyi tanımak çok kolaydır. Onu mutlaka tanırsınız, çünkü zaten içinizde olan ve hep bildiğimiz şeyleri anımsamanızı sağlar.

Hile içinde hile içinde hilelere dikkat etmek lazım.

7 Beğeni