Okuma Etkinliği - Hyperion (Spoiler İçerir)

Bilim kurgunun Ingilizce okuması zor (en azından bana göre), çevirisi eminim daha zordur. Belki görece basit bir kitap seçilebilir. Süreç de kısalacaktır böylece.

Yayın evlerini aslında doğrudan etkileyen bir şey yok, siz zaten çeviri yapıyorsunuz, biz de orijinal dilden okuyoruz. Bu etkinliği Türkçe ve İngilizce okuyanların yorumlamasından farkı yok, yine de emin olmak lazım.

Bakın buna bir çözüm üretemedim. :slight_smile: Yine de aklımızda olsun, nasıl olur ya da olur mu bilmiyorum ama olursa ben güzel olacağını düşünüyorum.

3 Beğeni

O zaman şöyle diyelim… Eğer bunu yapmaya uygun bir kitabın çevirisini alırsam ve yayınevi böyle bir etkinliğe sorun çıkarmazsa size haber vereyim! :upside_down_face:

3 Beğeni

We have a deal! :slight_smile:

Umarım olur. Çok farklı bir deneyim olacağı kesin.

2 Beğeni

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM BİTTİ

  • En merak ettiğim karakterlerden birisi şairimizin hikayesini dinledik. Ne hikaye ama… Dan Simmons resmen inanılmaz bir iş çıkarmış.

  • Anladığım kadarıyla Shrike bu insanları bir şekilde seçiyor ve her seferinde farklı bir ‘‘seçilme’’ hikayesi izliyoruz. Her hikaye kendi içerisinde çok çok iyi. Dan Simmons resmen her seferinde farklı tarz bir hikayeyi farklı bir üslupla anlatmış ve bunu çok iyi yapmış. Çok derin, çok orjinal.

  • Favori hikayemi ve karakterimi seçemiyorum çünkü hepsi çok ilginç ve aynı seviyede okuması keyifli hikayeler oldu benim için.

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM BİTTİ

  • Her seferinde farklı tarzda ve insanı farklı bir ruh haline sokan bir hikaye okuyoruz demiştim ya. Bu da aynı şekilde farklı tonda bir hikayeydi. Çok duygulandım. Sol Weintraub’un hikayesi aralarında benim için en etkileyici olanıydı. Daha tahmin edilebilir ve gizem unsuru daha az olsa da çok beğendiğimi söyleyebilirim yine.

  • Bir de bölümün sonlarına doğru ana hikayemiz de gelişim gösterdi. Yggdrasil… Het Masteen’i aşırı merak ediyorum. Sanırım en merak ettiğim karakter o.

  • Bölümden sonra şöyle bir düşününce Işık Tanrısı, Solaris, Dune karışımı bir şeyler okuyormuş gibi hissettiğimi farkettim. Kesinlikle çok zekice ve ustaca yazıldığını şimdiden söyleyebilirim. En azından ben bu şekilde düşünüyorum.

  • Shrike için şuana kadar iddia edilen şeylerden birisi cidden çok çarpıcı. Bazılarınca varlığının sebebi Eski Dünya’nın süresiyle birlikte insanlığın da süresinin dolması ve Shrike’ın bu sonu getiriyor oluşu.

  • Eski Dünya’nın bir kısmının bir ekibin çalışmalarındaki kaza sonucu bir karadelik tarafından yutulduğu ayrıntısı da ayrıca çok iyi düşünülmüştü.

Kendimde bir beklenti yaratmıyorum ve okuduğumun keyfine bakıyorum diyebilirim ve şu haliyle bile şimdiden benden 10/10 alır bu kitap.

Not: Söylemeden geçemeyeceğim. Son zamanlarda da fiyat artışları ve çeviri tartışmaları gündemdeyken belirtmek isterim ki 1-2 tane harf ve virgül hatası ya görmüşümdür ya benim dil bilgim yetersizdir hata olup olmadığına karar verebilmek için. Çok güzel çalışılmış üzerinde. Tebrik etmek lazım.

8 Beğeni

O zaman İKİNCİ BÖLÜM, Askerin hikayesi…

Bence bu bölüm kitabın kendini göstermeye başladığı bölüm. Kassad hikayesini anlatmaya başladığı anda yazım dili değişiyor. Kendi adıma hikayeyi bir askerin anlattığına dair hiç şüphe yok… Mekan tasvirleri detaysız ve hızla geçen bir haldeyken aksiyon sahneleri ve taktiksel planlar tüm ayrıntılarıyla anlatılır halde. Benzer şekilde Kassad’ın okul süreciyle rütbeleri atlayışı da sadece en canalıcı noktalara değinmekle yetinen bir anlatımda.

Kassad’ın kendine özgü ince bir espri anlayışı olduğunu düşünüyorum. Asla göze sokmasa da bazı cümleleri söylerken yüzünde pis bir sırıtış olduğuna çok eminim. :crazy_face:

Bu bölüm en sevdiğim bölüm olmasa da ikinci sıra için yarışan ve o anki ruh halime göre sıralamaları değişen üç bölümden biri.

5 Beğeni

Bu çok iyi değil mi ya? Her karakterin kendi üslubuyla anlatılıyor hikayeler. Belki çok sıradan bir şeydir bilemeyeceğim ama bana çok ilginç geldi. Özellikle bazı uç karakterlerin o üslubuyla beraber sürekli tarihsel ve edebi göndermeler, felsefi düşünceler üretmek bana son derece ilginç geliyor. :smiley:

3 Beğeni

Bence de bölümler arasında anlatım farkları kitabı farklı kılan ve kitaba tat katan çok önemli bir ayrıntı. Özellikle şair bölümünde çok hissediliyor bu durum.

2 Beğeni

Ben çok yavaş, sindire sindire okuyorum. İlk hikayenin ortasındayım, katılmak için sabırsızlanıyorum ama bir yandan da siz önden gidiyorsunuz yetişemiyorum. :slight_smile:

3 Beğeni

Bekleyeyim biraz demiştim ama ikinci bölüm için dayanamadım… üçüncü bölüm için beklerim. :upside_down_face:

Ha, bir de… ilk bölüm okuması ve anlaması en zor bölüm orayı geçtikten sonra daha hızlı akmaya başlıyor kitap. :blush:

2 Beğeni

Girişi iki kez Türkçe bir kez de İngilizce okudum. :slight_smile: Giriş ücreti yüksek ama vaatleri bol bir kitap dersek yanlış olmaz sanırım. :slight_smile:

Bu arada bazı notlar alıyorum çeviriye dair, bunları özelden toplu olarak yazarım ilk bölüm bitince.

3 Beğeni

Merakla beklemedeyim o zaman… :grimacing:

Çok güzel bir tanım olmuş bu! :upside_down_face:

3 Beğeni

BÖLÜM BEŞ BİTTİ

‘‘Hiçbir şey olmasa bile Hyperion çağımızın kilit gizemi -hem fiziksel hem şairane-…’’

Daha neler var kim bilir derken bile böyle bir altın vuruş beklemiyordum. Hiç beklentisiz açıyorum her bölümü ve her bölümde ayrı bir dumur oluyorum arkadaş…

Daha önceki yorumumda dediğim Işık Tanrısı, Solaris, Dune esintilerine Sonsuzluğun Sonu kitabını da ekliyorum artık.

(Buradan sonrayı blurluyorum. Bu seferki yorumumda her türlü spoiler var çünkü.)

  • TeknoÇekirdek de işin içine girdi ve evreni aldı nerelere götürdü ya… Yuh diyorum!

  • İnsan ürünü yapay zeka gelişiyor, kendini insanlıktan ayırıyor. Üstüne o kadar gelişiyorlar ki insanlığın geleceğine dair önümüzdeki iki yüz senelik olasılıkların %98.995’ini şimdiden bilen Çekirdek’i oluşturuyorlar. Her Şey denilen ve her şeyin bel bağlandığı bilinçsel forumu da meğerse onlar kontrol ediyorlar. Tabi bir de Çekirdek’in bağlı olduğu ‘‘diğer kaynaklar’’ var ve biz onlar nedir bilemiyoruz.

  • Üstüne sibridler var. Tarihsel kişiliklerin üzerlerinde uyandırıldığı -yöntem de oldukça ilginç- ve bunun yapaylığının bilinciyle beraber kendi içerisinde sonsuz döngüye yakalanmış olan ve o kişiler olmadıklarının bilincinde kriz halinde sibridler var bir de. Eski Dünya bile tekrar inşa edilmiş. Sonra öğreniyoruz ki Nihai Bilinç diye bir proje var ve çok gelişmiş YZ’ler ‘‘Her şeyi yaptık, her şeyi görüyoruz tamam da…’’ diyerek tanrı kavramını anlayıp bilinçsel olarak oluşturmaya çalışıyorlar. Yuh be!

  • Yetti mi? Yetmedi. Çekirdek’in Shrike’a dair teorileri çok ilginç. Zaman yolculuğuna göz kırpıldı.

  • Bir de üstüne bunların John Keats adlı şairin kişiliğinin uyandırıldığı sibrid ile yapılıyor olması var. BEN DE DİYORUM NEDEN HER YERDE KEATS VAR VE KİTABIN ADI HYPERION! Dan Simmons resmen John Keats’e güzelleme yazmış yahu.

  • Eski Dünya’nın analoğunda çağımızın New York’unu ‘‘Şehir mimarisinin erkeklik organı sembolü çağına ait yüksek binalar Kuzey Amerika kıyı bölgesinin bataklıklarından ve kıyı göllerinden yükseliyordu.’’ diye anlatması güzeldi.

  • Ayrıca bizim dilimizde kullandığımız deyimleri karakterler ağzından artık bilinmeyen çağların dillerine özgü şeyler olarak okuyor olmak da çok keyif verici bir ayrıntı.
5 Beğeni

Spoiler Olabilir.
Sonunda ilk bölümü okuyabildim. Gerçi sonunda dediğime bakmayın kitabı ve evreni iyice sindirebilmek için yavaş yavaş okuyorum. Daha ilk bölümden Hyperion evrenine bayıldım. Peder Dure’nin hikayesi muazzamdı. Gerçi aklıma bir şey takıldı Peder Hoyt’un durumunu pek anlayamadım bilen varsa açıklayabilir mi? Kitabın özellikle atmosferini ve o paranormal kısımlarda verdiği his kelimelerle anlatılamayacak kadar iyiydi (evet biraz abartıyorum). Ne yalan söyleyeyim giriş böyle ise devamı nasıldır diye kendime soramadan edemiyorum. Umarım diğer bölümlerde en az ilk bölüm kadar iyidir. Herkese keyifli okumalar.

5 Beğeni

Gerçi aklıma bir şey takıldı Peder Hoyt’un durumunu pek anlayamadım bilen varsa açıklayabilir mi?

Bikura halkı Hoyt’a hem yeni bir cruciform(haç/istavroz) takıyor, hem de Dure’nin cruciformunu takıyor. Yani vücudunda iki tane taşıyor. Bunlar yüzünden de acı içinde.

4 Beğeni

O zaman Peder Hoyt sarmaşığa/mezara yatırılırsa Peder Dure canlanacak ( ya da istavroz canlanacak) değil mi? Bu arada yanıt için teşekkür ederim. Bende öyle düşünmüştüm ama yoksa yanlış mı anladım diyerekten sormak istedim.

2 Beğeni

Bu soruya cevap vermeyim. :slight_smile:

3 Beğeni

Tamamdır yine de teşekkür ediyorum. Cidden sağlam kitapmış.

1 Beğeni

Bunu ben de merak ediyorum çünkü ucu açık. Kendi günlüğünde de aynı durumdaki bikura için detay vermemişti. Bilinmiyor şimdilik.

2 Beğeni

BÖLÜM ALTI VE KİTAP BİTTİ

İNANILMAZ BİR KİTAP.

Bilemiyorum ne yazsam boş. Ursula Le Guin - Hainish Cycle öyküsü okur gibiydim bu sefer ve yine kalbimin ortasından vurulmuşa döndüm.

Merin ve Siri’nin öyküsü nefisti. Sonu mükemmeldi. Konsolos ile bağlantısı ve onun üzerindeki etkisi harika düşünülmüş.

Brawne’nin öyküsünün kitaptaki ana hikayeyi getirdiği nokta üstüne daha ne olabilir derken bir üst kademeye daha çıktı hikaye.

TeknoÇekirdek, Konsolos, GASPÇILAR ile ilgili gerçekler çok çarpıcı. Nasıl bir evren yaratmış Dan Simmons ağzım açık yahu…

Kitap çok iyi yerde bitti. Çok şey yazmak istiyorum ama o kadar etkilendim ki sanki aklımdakileri yazarken buraya ödünç veriyormuş gibi hissediyorum ve yazmaya elim gitmiyor.

Okuduğum bilim kurgularda Mülksüzleri sıralamadan ayrı tutarak Sonsuzluğun Sonu, Çocukluğun Sonu, Solaris, Blade Runner, Karanlığın Sol Eli, Işık Tanrısı, Stalker, Dune (1, 2) gibi listemin en üstlerine yazdıklarım ve daha okuduğum diğer bende çok etkisi olmayan eserler arasından ilk sıraya koyasım var Hyperion’u.

8 Beğeni

İlk bölümü bitirebildim. Aşağıdaki yorumlar ikinci bölümün başına kadar olan olaylarla ilgilidir.

En yavaş okuduğum kitap olabilir ama şikayetçi değilim. :slight_smile:

Benim Malazan için yaptığım yorumun neredeyse aynısı, ben “Erikson okuyucuyu okyanusa atıyor ve hadi yüz diyor” gibi bir şeyler karalamıştım. :slight_smile: Bu kitap da bende aynı etkiyi yarattı. Baştaki sözlük de çok faydalı oldu yoksa kaybolup gitme ihtimali yüksekti.

Diğerlerini okumasam da birinci bölümün zorlayıcı ve hatta bu bölümün girişinin sıkıcı olduğunu düşünüyorum. Ama Bikuralar işin içine girince işler değişiyor tabi. Aldığım notlar şöyle:

• Bikuralara kadar yolculuğun görece sıkıcı olduğunu düşünüyorum ama Hyperion’ı tanıtma adına sanırım gerekliydi. Zaten gereksiz uzun da değildi, o yüzden çok şikayetçi değilim
• Rehberin ölmesine üzüldüm, bir süre daha bizle olur diye düşünmüştüm
• Bikuralar olaya dahil olduktan sonra her şey değişti. İki tarafın da birbirine aptal gözüyle bakıyor olması ve muhabbetleri olayları çok eğlenceli hale getirdi
• Sürü için gerekli en az nüfus problemi üzerinde daha önce inceleme yapmıştım, karşılaşmak güzel oldu
• Haç ve İstavroz, bakalım nasıl bir gizem var bunların altında
• 3 yirmilik ve 1 onluk toplam 70 kişi. Orijinal bir fikir
• Simmons’ın daha kitabın başında olmamıza rağmen zekasına hayran olmamak elde değil
• Gizemli Shrike ile karşılaştık, tüyler diken diken
• Bu 70 kişi kazada ölüp de Shrike tarafından diriltilen 70 kişi mi yoksa başkaları mı net bilgi verilmedi ya da ben atladım
• Peder de artık istavrozdan
• Bu arada Peder sanırım eşcinsel olduğu için sürgüne yollandı, Eduard da sevdiği adam olsa gerek (ya da tamamen sallıyorum)

Peki @abkaen’in sorusuna ek olarak sorayım: Peder Dure daha köyden ormana gidemedi acıdan, Hoyt nasıl oluyor da galaksiler arası yolculuk yapabiliyor? Üstelik 2 istavroz var üstünde.

Edit: Şimdi aklıma geldi, Hoyt sanırım şu safmorfin mi nedir, onla dindiriyor acısını değil mi?

Kesinlikle! Gizemli dünyayı, Shrike tarikatını, hac yolculuğunu, dini referansları filan çok derin bir şekilde hissettiren bir kitap. En güzel yanı da bir sonraki hikayede ne olacağı hakkında hiçbir fikrimizin olmaması. Ayrıca bilimi köküne kadar hissetme konusunda da katılıyorum sana, hatta bilimi o kadar hissettim ki bir ara başım döndü. :slight_smile:

6 Beğeni