Okuma Etkinliği - Jonathan Strange ve Bay Norrell (Susanna Clarke)

Aynı fikirdeyim, ilk kitabı okudum yeter olmayacağı bariz gibi. Benim son 50 sayfa kaldı. İki gündür okuma fırsatım olmadı. Elime alsam biter aslında. Bu kitapta odak noktasında Bay Norrell’i görüyoruz. Strange’in lafı kitabın sonlarına doğru anca geçmeye başladı. Sanırım diğer kitaplarda daha çok göreceğiz onu.

1 Beğeni

Evet, kitap şöyle düzenlenmiş:

Volume I - Mr Norrell
Volume II - Jonathan Strange
Volume III - John Uskglass

2 Beğeni

İlk kitap 7. Bölümden sonra hareketleniyor. Fantastik türüne çok uzağım. Hatta bu kitap okuduğum ilk fantastik kitap olabilir. O yüzden değerlendirmem sağlıklı olmayabilir.
Ama ben kitabın bu komik tarzını çok sevdim. Bir peruk sahnesi var ki sesli güldüm :slight_smile:
İlk kitabı bitirince bence ara vermeden seriyi bitirmek gerek.

2 Beğeni

Hahaha, acaba aynı olayı mı çok komik bulduk?

Norrell’in çağırdığı perinin Norrell’in peruğunu çıkarıp altına bakmasını mı kastettin? O sahnede çok güldüm.

Aynen o sahne :slight_smile:

Hatta fotoğrafını çekip kaydetmiştim.

Beyefendi işittiklerine şaşırmışçasına tek kaşını kaldırdı. Bay Norrell’in çevresinde yürüyerek onu her açıdan ölçüp biçti. En şaşırtıcısı da Bay Norrell sanki ocakta pişen bir tencereymiş de yemeği merak ediyormuş gibi, başından peruğunu
çıkararak altına bakmasıydı.

2 Beğeni

An itibariyle ben de Bay Norrell cildini bitirdim.

Okurken eğlendim, ödüllü bir kitap da olduğunu düşünerek devam etmeye karar verdim. Hatta etkinlik yaparak beraber okursak daha çok keyif alacağımı düşünüyorum :slight_smile:

İlk cildi bitirdim.

İnsanların kitapta Jane Austen ve Oscar Wilde esintileri bulmalarına hak veriyorum, Clarke’in muzip üslubu için gayet makul bir yakıştırma. Gerçekten hoş bir dili var, kitabın benim için şimdilik tek çekiciliği de bu. :slight_smile:

Konu henüz açıklığa kavuşmadı, ama en azından öykünün antagonisti belli oldu gibi ve çok eğlenceli bir kişilik olduğu kesin. Şimdilik belli başlı karakterlerin iç dünyaları irdelendi ve amaçları az çok açıklandı, diyelim. İkinci ciltle beraber umarım konu toparlanacak ve olaylar ivme kazanacak.

İlk cildin beğendiğim kısımları:

  • Bölüm başlarında Clarke’ın 1-2 sayfalık sunuş niteliğinde ufak ve bilgilendirici öyküler anlatması; söz konusu alternatif dünyaya bir geçmiş ve yaşanmışlık hissi vermesi.

  • Şeytanarabası saçlı beyefendi. Nükteli, kibirli, zeki ve habis bir antagonist, içinde bulunduğu her sahneyi zevkle okudum.

  • Childermass ve Stephen Black’i de çok beğendim.

  • Clarke’ın espirileri genel olarak lezizdi, her bölümde kahkaha attırmasa da gülümseten en az bir güzel yergi veya nükte vardı.

  • Clarke kitabı İngiliz aristokrasisiyle ve züppelerle dalga geçmek için yazmış sanki. :slight_smile:

@Srbs : İlk cildin beni güldüren sahnelerini sıralıyorum. Sen ne kadar ilerledin bilmiyorum ama gözüne çarpan başka espriler varsa ekle. :slight_smile:

  • Portishead’in Bay Norrell adına İngiliz büyücülüğünü övmek amaçlı çıkardığı mecmuanın ilk sayılarında Bay Norrell dışındaki her büyücüye sövülmesi.

İlk sayılarda ciddi bir büyü öğrencisini ilgilendirecek fazla bir şey yoktu, tek eğlendirici tarafıysa Bay Portishead’ın Bay Norrell adına büyücü beylere, büyücü hanımlara, gezgin büyücülere, dâhi çocuk büyücülere, Yorklu Bilge Büyücüler Cemiyeti’ne, Manchesterlı Bilge Büyücüler Cemiyeti’ne, genel olarak bilge büyücüler cemiyetlerine ve geri kalan tüm büyücülere yaptığı saldırılardı.

  • Laurence Strange’in cimriliği, yeni hizmetkârıyla olan ilişkisi ve absürt ölümü.

Çocuğa bataklık bir tarla ya da hasta ağaçlarla dolu bir ağaçlık gözüyle bakıyordu, kağıt üzerinde değeri vardı ama iyi bir yıllık gelir bırakmaktan yoksundu. Eğer İngiliz yasaları Laurence Strange’e oğlunu satıp yenisini satın alma imkanı verseydi bunu muhtemelen yapardı.

  • Hizmetkâr Jeremy’nin şeriyi saçma sapan bir yerde araması ve tahmin ettiği üzere saçma sapan bir yerde bulması.

Çekmeceleri, dolapları açmaya, oturakları eline alıp incelemeye, masa ve sandalyelerin altına, çiçek vazolarının içlerine bakmaya başladı (buralara bakmış olması sizi şaşırttıysa şu kadarını söyleyeyim zengin ve bekar beyefendileri sizden iyi tanıyordu ve ev idarelerinin genelde biraz tuhaf olduğunu biliyordu). Şeri tahmin ettiği gibi, çizme desteği olarak sahibinin çizmelerinden birinin içinde duruyordu.

  • Lady Pole’un sabah yürüyüşü sırasında kazara Savaş Bakanı’na çarparak adamı yere yıkması.

  • Diğer uşakların Stephen Black’e doğal karizması ve yeteneği yüzünden değil de, Afrikalı bir prens olduğunu düşündükleri için itaat ettikleri kuruntusuna kapılmaları.

Sıradan bir vatandaşın bir krala hissettiği içgüdüsel saygı ve hürmeti hissetmeseler, gururlu ve bağımsız İngiliz erkek ve kadınlar olarak siyah bir adamın otoritesine neden boyun eğsinlerdi?

  • Hükûmet yetkililerinin Norrell’i büyücü okulu açarak İngiltere için daha fazla büyücü yetiştirmeye ikna çabalarının hemen ardından Norrell’in onlara tüm büyücüleri yok etme projesini açıklaması. :slight_smile:

Bay Norrell, Devonshire Dükü’yle Lord Hawkesbury’yi bir okulun fazlasıyla zamanını alacağına, dahası böyle bir girişime değecek yetenekte bir gence henüz rastlamadığına güçlükle ikna edebildi. Sayın Dük ve Lord hazretleri istemeyerek de olsa söylediklerini kabul etmek zorunda kalınca, Bay Norrell de dikkatini çok daha hoş bir projeye verebildi: Hâli hazırda var olan büyücüleri yok etmeye.

  • Şarlatan sihirbazların Londra’dan sürülmelerini metanetle karşılamaları.

Büyüyü bırakıp dilenci ve hırsız olmaya karar verdiler. Yıllardır zaten amatör olarak dilencilik ve hırsızlıkla uğraştıklarından ayrılık acıları sandığınız kadar büyük olmadı.

  • Norrell’in Vinculus’u yok etmek uğruna Kral’dan ordusunu göndermesi için ciddi ciddi yardım talep etmeyi düşünmesi. İnanılmaz bir egoist. :slight_smile:

Lord Hawkesbury ve Sör Walter Pole’dan kendi adına Kral’a şikâyette bulunmalarını istedi. Galiba majestelerinin orduyu üzerine yollamasını falan bekliyordu ama Sör Walter, kralın sarı perdeli, kılıksız bir sihirbaz yüzünden bu kadar sıkıntıya girmesinin düşük bir ihtimal olduğu konusunda onu ikna etti.

  • Jonathan Strange’in sevgilisine sırf boşboğazlıktan başka kadınlarla beraber olduğunu anlatması. :slight_smile:

Strange onun Bath, Brighton, Weymouth ve Cheltenham gibi yerleri sık sık sık sık ziyaret etmesinden hoşlanmadığını da biliyordu. Ama öyle yerlerdeki kadınlardan korkacak bir şeyi olmadığı konusunda onu ikna etmişti, hiç kuşkusuz çekiciydiler ancak kendisi için bir şey ifade etmiyorlardı. Bayanı kaygılandıran bu değildi, hatta aklına bile gelmemişti.

  • Strange’in şair olmaktan saçma sapan bir dizeye kafiye yazamadığı için vazgeçmesi.

İkinci gün Strange elli sayfa kadar daha yazmak üzere oturmuştu ki, hemen bir zorlukla karşılaştı. ‘Aşkın yeter’e uyacak bir uyak düşünemiyordu, ‘günahtan beter’ umut verici değildi, ‘bir şeker ver’ saçmaydı, ‘ne gelir ne gider’ kabaydı. Bir saat bocaladı, hiçbir şey düşünemedi, kafasını dağıtmak için atla gezmeye çıktı ve bir daha da şiirin yüzüne bakmadı.”

Bu arada Berna Kılınçer o dizeleri fevkalade Türkçeleştirmiş, tebrikler:

He could not think of a rhyme for “ ‘let love suffice’. ‘Sunk in vice’ was not promising; ‘a pair of mice’ was nonsense, and ‘what’s the price?’ merely vulgar.

6 Beğeni

Kitabı dün bitirdim. İlk başlarda yavaş giden temposu, ilk cildin sonunda giderek hızlanıyor ve tam en heyecanlı yerinde bitiyor. Kitap için kurulan hayali kişiler, tarihçe ve dipnotları çok hoş olmuş, üzerinde çalışıldığı ve düşünüldüğü belli oluyor.
Çeviride gözüme bariz hatalar çarpmasa da, kitabı orijinal dilinde de satın aldım, diğer iki cildi İngilizce olarak takip etmeyi planlıyorum. Sonlara doğru bazı yazım ya da dizgi hataları dikkatimi çekti.

4 Beğeni

İlk 30 sayfayı okudum. Dipnotlar benim de hoşuma gitti. Bakalım sonrası nasıl olacak?

1 Beğeni

Ben de an itibariyle hikayenin ilk kitabını (aslında hikayenin ilk kısmı) bitirdim ve çok beğendim.
Fantastik edebiyat dediğimiz türü hiç bilmeyen biri olarak kasıntı lordlar, karton kahramanlar yerine gerçeğe yaklaştırılmış absürt karakterler buldum. Son zamanlarda okurken en çok gülümsediğim kitap oldu.

@Abraxas üstat ben kitap okurken not tutan biri değilim ama malum peruk sahnesinde sesli gülmüş ve o sayfanın fotoğrafını çekmiştim :slight_smile: Kitapta çok fazla sesli güldürecek şey olmasa da her bölümde mutlaka insanı neşelendiren tebessüm ettiren şeyler var. Özellikle sizin de belirttiğiniz Bay Norrell in sürekli bakanlardan saçma isteklerde bulunması beni çok eğlendirdi.

Kitabın sanki kurgu bir eser değilmiş gibi dipnot vererek bizi olayların içine sokup gerçekliğine inandırması çok başarılı konu. Ancak aynı beceri absürt karakterleri ve durumları da kapsıyor. İngiliz dizilerinde absürt çok şey olur ve gerçeklikten uzak olurlar. Gerçek olamayacak kadar absürt olduklarının farkındasınızdır. Ancak kitapta olaylar ve karakterler çok samimi anlatıldığı için absürtler ama gerçeğe yakınlar.
Kitaba mükemmel şaheser diyemem ama güzel eğlenceli lezzetli bir tat bıraktı ağzımda. Kesinlikle araya çok kitap sokulmadan devamı okunmalı.

Çok az sayıdaki çeviri hatasını saymazsak çevirmen çok başarılı, çok güzel bir çeviri ortaya koymuş.
İşlerim ve kızımdan zaman bulursam etkinlik bitmeden diğer kitapları da bitirmeyi planlıyorum.

4 Beğeni

Bay Norrell’e gülüyorum. Megaloman, kibirli, kaba, somurtkan ve sıkıcı biri. Büyüsünü elinden al, katlanılacak gibi değil. Kısacası bayağı antipatik bir karakter aslında. :slight_smile:

Strange de henüz olumlu bir izlenim vermedi. Tembel, hovarda, boşboğaz, züppe bir tip.

Kitabın başkişileri böyle. :slight_smile: Alışıldık niteliklerdeki bir kahramanı bırak, Black’i saymazsak öyküde adam gibi adam yok. Herkeste bir hıyarlık var.

Bu bakımdan çok eğlendiriyor.

7 Beğeni

Benim favorim Childermass oldu, tam oportunist ve iş bitirici. Özellikle Vinculus ile olan diyalogları, oldukça başarılıydı. Norell için Holmes’un Dr. Watson’ı , Batman’in Alfred’i gibi…

6 Beğeni

Drawlight ise tam bir yandaş çıktı :slight_smile:

1 Beğeni

Drawlight iyi bi’ kazık atacak gibime geliyor

2 Beğeni

Drawlight’tan hep bir pislik bekledim ama adam aslında pek de fena biri değilmiş. Amacı elbette Norrell’in popüleritesinden ve parasından nemalanmak, o kadarı da olsun. Az emeği geçmedi Norrell’in tanışıklıklarında. :slight_smile:

2 Beğeni

Ben tıkandım, okuyamıyorum. :confused: İngiliz mizahını pek sevmem zaten, ama bir türlü içine çekemedi kitap. Güzel de yazılmış, hâlâ zorluyorum ilerlemek için. Araya başka kitap sıkıştırıp geri döneceğim umarım.

2 Beğeni

Sessizliğinden ben de bu sonucu çıkarmıştım. :slight_smile:

Birinci ciltten sonra ben de araya başka kitaplar soktum. Bir ara devam edip bitiririm herhalde ama ne zaman dönerim bilmiyorum.

İstersen Seveneves’e veya listeden daha kısa başka bir kitaba girişelim beraber. Ayın sonunu beklemenin manası yok.

2 Beğeni

Nasıl yok ya? Beraber okuyacaktık hani. Yoksa paralel bir okuma etkinliği grubu durumu mu var? :thinking:

2 Beğeni

Plan nedir tam olarak? İlk mesajında etkinliğin sadece ilk cildi kapsadığını yazmıştın, yoksa aralık sonuna kadar üç cildi mi bitirmek istiyorsun?

Eğer durum ilkiyse, biz kitabı çoktandır bitirdik. Kimseden pek ses seda da yok. Bu durumda ayın sonuna kadar beklemeyi anlamsız buluyorum. Paralel bir grup yok tabii ki, ama etkinlik olabilir.:slight_smile:

1 Beğeni

Kitabı bitirdim. Açıkçası beklentimi pek karşılamadı. Bir şeyler oluyor ama hiçbir şey olmuyor. Asıl olay ikinci ve üçüncü kitapta galiba. Karakterlerin hiçbirini sevmedim. Hepsini zayıf buldum. İlgi çekici karakter yoktu. Ama kitabın ilginç bir büyüsü vardı. Bazı yerlerde sıksa da aktı gitti. Dipnotlar kitabı daha keyifli hale getirmişti.

Akşam ikinci kitaba başlayacağım. Kimmiş bu Jonathan Strange öğrenelim :slightly_smiling_face:

1 Beğeni