Okuma Etkinliği - Manifold: Time

85teyim ben de. Kendi kafamda hayal ettiklerimi kitapta görmek çok heyecan vericiydi benim açımdan. :slight_smile:

Ben de bugün olmasa da yarına bitiririm heralde. Gerçi hafta sonu giriyor araya, pzt.ye sarkabilir.

1 Beğeni

Haydi arkadaşlar, son düzlüğe girmişsiniz. Bitirin de yeni bir kitaba başlayalım. :stuck_out_tongue:

2 Beğeni

Bu sefer seçme sırası Harun’da. :slight_smile:

Bana uyar. :+1:

I feel like I’m the center of everything. I can feel time flowing deep inside me. I’m not a kind of froth on the surface of the universe. I am the universe.”

Bazen ben de bu hisse kapılıyorum.

2 Beğeni

Bitti. Özellikle son %15i falan okurken bitmesini hiç istemedim. :heart_eyes:

Bu kitabı seçtiğin için ayrıca teşekkür ederim Utku, harika bir deneyim oldu benim için. Dilimize kazandırılması lâzım.

Part 3’ün son kısımlardan başlamak istiyorum, buraya kadar olan kısımları yukarıda konuşmuştuk zaten.

Squidlerin Reid’lerin gemisine hesaplı saldırısı sonrasında yapılan pazarlık bir yandan mantıklı olsa da bir yandan da biraz garip geldi bana. Kendi ırkının geleceği söz konusuyken sadece hayatta kalmaya odaklanıp potansiyel olarak insanlığın sonunu getirebilecek yabancı bir ırka ciddi miktarda teknoloji vermek ve inanılmaz zengin kaynaklara yönlendirmektense ölmek -hâttâ savaşarak ölmek- daha mantıklıydı bence. Cornelius’un elinde yeterince ateş gücüne sahip bir silah olduğunu da düşünürsek tabii. Pek takılmadım ama sizin de fikirlerinizi duymak isterim.

June Tybee’nin Cruithne’ye inişi sırasında hissettiklerini bize de yaşattığı için Stephen abiye teşekkür ediyorum. :slight_smile:

Portaldan geçiş sürecinde ekibin yaşadıkları harikaydı. Yazar phoenix evrenleri ve altında yatan mantığı güzelce açıkladı. (bazı @isos81 arkadaşlar tahmin etse de. :slight_smile: ) Emma’nın ölümünü aktarışını da çok beğendim, karakteri hiç tanımamış olsaydım bile üzülürdüm.

İnsanlığın heath-death sonrası hayatta kalabilmek için herşeyden -akıldan bile- vazgeçerek bir nevi kendini kodlara aktarması ama bunun bile teorik olarak sonsuza kadar dayanmayı sağlasa da aslında eninde sonunda (googolplex diye bir sayının varlığından bihaber ben. :smiley: ) düşüncelerin tamamını ve dolayısıyla kalan insanların varlığını da tüketeceği (ne kadar doğru anlatabildim bilmiyorum, saçmaladıysam düzeltin :slight_smile: ) fikrine bayıldım.

Reid’in Emma’yı kurtarmaya çalışması ama ölümün onu yine de çok farklı bir şekilde bulması, ve Reid’in (sanırım farkında bile olmadan) bunu izlemesi tuhaftı.
Ayrıca Emma’nin ölmeden önceki düşünceleri de küçük ama güzel bir dokunuştu.

She felt incomplete. Maybe she was spread too thin over the possibilities of reality, she thought.

Maura üzerinden US ve diğer milletlerin dünyadaki kaosla başa çıkma yöntemlerinin aktarılmasını ve eleştirilmesini biraz gereksiz hissettim. Eski hesapların kapatılması kısmı okey ama Us’i öcü gibi göstermesine gerek yoktu, zaten biliyoruz bunu. :joy:

Carter felaketinin bu şekilde gelecekten -bütün evreni değiştirecek şekilde- gelmesi gerçekte hesaplara dahil edilmiş midir merak ediyorum.

İnsanlığın asıl amacı kısmındaki açıklamalar da güzeldi.

Editleme devam edecek. :smiley:

3 Beğeni

Bazı kısımları blurlasaydın iyi olurdu belki de, İsmet kitabı henüz bitirmemiş olabilir. :slight_smile:

Malenfant ve ekibinin Dünya’dan apar topar kaçarak Cruihne’ye gitmelerinin tek amacı Portal’ı tetkik etmekti. Oraya vardıklarında hiç beklemedikleri kadar çok sayıda ve teknolojik olarak evrilmeye başlamış kafadan bacaklıyla karşılaştılar. Cornelius onları öldürmek taraftarıydı, ama bunu kökünden gerçekleştirebileceği tek silah olan bir "nuke"u yoktu. Buchepalus’u nasıl bir silahla yok etmişti hatırlamıyorum, ama ne kadar güçlü olsa da bir nuke değildi. O silahı da squidlerden daha tehlikeli gördüğü, onları muhtemelen takip edip yok etmekle görevlendirilecek insan askerlere saklıyordu.

Squidlerle gereksiz ve kuvvetle ihtimal kaybedecekleri bir savaşa girmemelerinin başka sebepleri de var. Birincisi Emma’nın belirttiği üzere bu zeki yaratıklara ettikleri onca şeyden sonra merhamet göstermeleri ve belki de uzayda yaşamaya bu derece adapte olmuş squidlerin insanlığın evrendeki gerçek “kozmik rolü” olması ihtimaliydi.

“Maybe that will turn out to be our cosmic role,” Emma said dryly. “Midwives to the master race.”

İkinci ve argümanı kazanan sebebi zaten Malenfant açıkladı: Onları uzaktaki bir takım asteroidlere göndererek aslında Dünya’ya saldırmamalarını en iyi şekilde garantilemiş oldular.

Malenfant growled, “Look, let’s keep Darwin and God out of it. Cornelius, face the facts. We don’t have a real good handle on what the squid are going to do here. They seem to be split into a number of factions. But some of them at least seem to be determined on carving off a chunk of this rock and going someplace. Population pressure is ensuring that. If we deceive them—if we try send them off to freeze in the dark—and they survive, they aren’t going to be too pleased about it. And if we don’t give them any clear guidance …

Emma nodded. “Then they’ll seek out the one place they know has the water they need.”

Cornelius said, “We can’t let them find Earth.”

“Then,” Malenfant pressed, “where?”

Cornelius shook his head, pressured, frustrated. “All right, damn it. Send them to the Trojan asteroids.”

Dikkat, kitap sonundaki en büyük ifşa, kitabı bitirmeden açma İsmet:

Akıldan neden vazgeçmiş olsunlar ki? Tüm bu olaylar silsilesini başlatanlar, yani kendi statik, değişmez, tekrara mahkum information-computation bazlı bir substrate’e hapsolmuş geleceklerinden memnun olmadıkları için geçmişi değiştirmeye karar verenler bizzat kendileri.

Benim için kitabın en güzel plot twist’i ve özü buydu. Adamlar ölümsüz olsalar da, heat death’den kaçmayı başarsalar da, o substrate’e hapsolmuş bir şekilde sonsuza kadar aynı quantum stateleri tekrar tekrar yaşamak istemediler. Bunu değiştirmek için geçmişe müdahele edip mavi çocukları yarattılar ve nötrino mesajlarını yolladılar. Quark Nugget gibi ara sıra başka kilit müdahelelerde de bulundular. Tüm bunlar, mavi çocukların var olan evrenimizin vakum özelliklerini kara deliklerin çok daha sık oluşabileceği bir duruma yeniden yapılandırmalarıyla son buldu. Bir yandan da evrenimiz yok edilmiş oldu tabii. Her kara delik tekilliği yeni bir Big Bang için bir “kozmik yumurta” olduğundan, esasen bir tanesini (kendileriyle birlikte) feda ederek sayısız yeni evreni filizlendirmek istediler. Akıllı yaşamın bu yeni koşullarda kendi evreniminizden daha çok sayıda baş göstereceğini de düşündüler.

İşin oha denilecek yanı, sadece 2200’ün Dünya’sını değil, tüm evrenle birlikle kendilerini de yok ettiler, çünkü geçmişi sildiler.

Squidler’in akıbetine gelirsek, onlar da elbette birkaç bin yıl sonra ayni vacuum reconfiguration bazlı yok oluşa uğradılar. Hatırlarsan, Trojan asteroidlerinden ışık hızına yakın bir hızda kaçmışlardı Ay’daki patlama vuku bulmadan önce. Vacuum reconfiguration ışık hızıyla gerçekleşen bir süreç, squidlerimizin generation ship’lerine ulaşması er geç gerçekleşecek ama bu squidlerimize gene de birkaç yüz nesil boyunca hayatta kalmaları için bir süre verdi. Ayrıca squidlerin bir super intelligence’a dönüşmeleri fikrini de çok beğendim. Hive mind oldular ve 200 yıl içinde teknolojik olarak insanlığı katladılar.

Sorunu anlamadım, hangi hesaplara dahil edilmiş midir?

95’teyim, bitirince okuyacağım. :slight_smile:

Malenfant turned his head, refocused his eyes’ new zoom feature, and there was the Moon, swimming alongside the Earth as it always had.

Tam bu sırada “And the Moon blew to pieces” dese ve Seveneves’e bağlasa muhteşem olmaz mıydı? :smiley:

Ben de bitirdim. Son kısımları pek anlamasam da su gibi aktı. :sweat_smile:

Kesinlikle aynı fikirdeyim. :+1:

Obsesif manyaklar oldukları için o anda geleceği pek düşünmediler sanırım. Hatta “şimdilik böyle çözelim de, ileride bakarız” filan dediler.

Tüyler diken diken.

Aslında kitapta olan bitenden ziyade kendi görüşlerimdi onlar. Multiverse ve kendi evrenimiz ile ilgili görüşlerim bu şekilde demek istedim. Şansa, neredeyse aynı şeyleri yazmış yazar. :slight_smile:

Bu kısmı da diğerleri gibi pek anlamadım. Ama şimdi senin yazdıklarını okuyunca kafamda oturdu. :+1:

Ben de tam tersine en sevdiğim kısımlardandı. Hatırlarsanız Sevenves’te bu konular çok üstünkörü geçilmişti. Halbuki olması gereken bu tür bir tepkiydi.

Benim bu kısımda soru işaretlerim var. Şimdi bütün olay nasıl başladı? Elemanın biri geldi dedi ki 200 yıl sonra felaket gelecek başımıza, bunu da istatistiğe dayandırdı. Ama olay hiç de öyle olmadı. Gelecekten görevlendirilen çocuklar başlattı olayı. Üstelik olay hiç de nüfusla şunla bunla alakalı değild, gelecekle ilgiliydi. Sanki biraz sıkıntı var burada (ya da ben hiç anlayamadım olan biteni).

Bilimsel kısımları tıpkı Maura ve Emma gibi okudum:

– Do you understand?
– No
– Of course you don’t

:sweat_smile:

Sanırım o askerlerin geleceğini bildiği için elineki tek silahı harcamak istememiş olabilir. Tam bir cunning bastard idi çünkü Cornelius (RIP).

Saldırmama değil de sanki erteleme gibi anladım ben bu kısmı. Ya da yukarıda yazdığım gibi “ileride bakarız icabına” gibi.

Harika bir açıklama. Ancak bu yeni yaratımlar yine şu an karşılaştıkları sonla sonuçlanmayacak diye bir koşul yok anladığım kadarıyla. Yeni evrenler ve yeni hayatlar oluşsa bile, sonu yine benzer olabilir.

Bu arada kendi durumlarından memnun olmadıkları için geçmişe gidip evrenin dokusunu değiştirme işi hakikaten aşmış bir fikir. Ancak tüm insanlık silinmedi mi? Bu durumda yaşam yeniden (sıfırdan) mı oluşacak?

Bir de neden 2000 yıllarına gönderdin bebeleri? Madem o kadar gücün var, Big Bang’e yakın bir zamana gitseydi mavi çocuklar (çok yakın değil) da hiç değilse daha erken başlasaydı true vacuum?

Bir başka sorun da şu. Evrenin genişleme hızı ışığın hızından daha hızlı (ve bu genel görelilik ile çelişmiyor). Bu durumda bu dalga, evrenin en uzak noktalarına asla ulaşamayacak. Tıpkı o noktalardan ışığın bize asla gelmeyecek olması gibi. Burası ya açık kalmış ya da yazar biliyor ama konuyu bozmamak adına es geçmiş. Bilemedim.

Squidler ise kendi kendilerine, kimseye zararları olmadan yaşadılar ve kendi çaplarında bir plan yaptılar. Ancak burada aklıma takılan soru, squidler bunu nasıl tahmin etti de o uzay gemisini inşa ettiler? Çocuklardan, gelecekten, ne bileyim Carter Catastrophe’tan filan haberdar değillerdi sanki. O zaman onlara ışık hızına yaklaşmayı başarabilecek bir gemi yapmalarını hangi motivasyon sağladı?

Vallahi kitap çok güzeldi ama şu kendi aramızdaki tartışmalar kitaptan daha güzel. Bakalım hangi noktalara evrilecek.

Bu arada şöyle bir şey de var. Bir ara 10 üzeri 10 üzeri 123 gibi bir sayıdan bahsetmişlerdi. Benim bir ara Ankara’da bu tür konuları felsefe (özellikle de din felsefesi) ve bilim çervesinde tartıştığım bir ekip vardı. O toplantılardan birisinde bu sayıyı da konuşmuştuk. Orada şöyle bir ifade kullanmıştı arkadaş (tam olarak böyle değildi, yıllar geçti üstünden ama ana fikir benzer):

Evrende canlılığın kendiliğinden (Tanrı dokunuşu harici) oluşabilmesi için belli başlı parametreler gerekiyor. Bu parametrenin olma olasılığı da 1 / yukarıdaki sayı. Yani sıfıra o kadar yakın ki sıfır kabul edilmesi gerekir.

Biz de şöyle yanıt vermiştik. Big Bang ve Big Crunch döngüsü sonsuza kadar devam ediyorsa, o ihtimal mutlaka ama mutlaka gerçekleşir.

Tabii biz tek bir evren üzerinden konuşuyorduk. Multiverse olayında işler daha da kolaylaşıyor.

Aklıma gelmişken sorayım. Multiverse olayına sıcak olsam da, bu evrenlerin birbirine bağlı olmalarını ya da evrenler arasında geçiş yapılabilmesi olayına o kadar da sıcak değilim. Hele ki böyle bir portal ile. Ama kara deliklerin merkezinde ne olduğunu henüz bilmediğimiz için belki de tek yön bir bilet sağlıyor olabilir. Üzerinde belkice haftalarca konuşabileceğimiz konular ya bunlar, hem de aşırı spekülatif. Seveneves gibi değil, ucu açık. :smiley:

Aynen böyle oldu? 200 yıl sonra ne idüğü belirsiz bir extinction event yaşayacağız, kaçış yok dediler. Evren yok oldu. Nüfusla alakasını ve işin istatistiğini başka bir mesajımda detaylıca anlatmıştım.

Olabilir, ama yeni vacuum konfigürasyonunda sayısız evren oluşacağı için istatiksel olarak bu evrenlerin birçoğu doğru şimdiki evrenimizden hafif farklı fiziksel parametrelerle doğacaklar ve muhtemelen heat death’le sonlanmayacaklar. Simdiki evrenin makus talihine karşı başarılı olma ihtimalleri yüksek olasılıklı bir kumar oynadılar neticede.

Silindi. Downstreams diye bir şey de asla ortaya çıkmayacak. Yaşamın o bebek evrenlerden birinde sıfırdan oluşmasını umuyorlar.

Bu soruyu ben de biraz plot hole olarak görüyorum. Aslında bu kadar dalavereye, kompleks müdahelelere gerek olmaksızın da o evreni yok edebilirlerdi herhangi bir geçmiş zamanda. Aklıma gelen tek açıklama, geçmişe bu derece büyük müdahelelerde bulunacak enerjilerinin olmaması. En uzak gelecekte enerjilerini çok çok verimli kullanmaları gerektiğine değinmişti Cornelius. Hatta enerjiden feragat edip o portal portal gezen squidle konuşmalarına da şaşırmıştı.

Anladığım şu: Downstreamers o substrate içinde geçmişe artık sadece atom altı parçacık bazında müdahelelerde bulunabiliyor. Nötrino haberleşmesi, quark nugget, blue children’in genlerini muhtemelen alfa/gamma ışınlarıyla mutasyona uğratmaları bana kontrollerinde sadece bu tip bir gücün olduğunu gösteriyor. Öte yandan portal gibi yok olması mümkün olmayan aşmış bir teknolojiyi de Cruithne’ye dikenler kendileri. Bilemiyorum…

Şu an evrenin genişlemesi, yani vacuum’un genleşmesi ışık hızından bağımsız olarak ivmelenerek hızlanıyor. Bu durumda kitaptaki konfigürasyonu değiştirilmiş vacuum da bir ihtimal ışık hızından hızlı ilerleyerek evreni yutup yok edecek.

Super Intelligence. 2000 yılındaki gerizekalı insan uygarlığı Carter Catasrophy’yi öngörüyorsa, sence trilyon sayida uzuvdan oluşan ve bir hive mind olarak düşünebilen super intelligence aynı şeyi ne kadar sürede çakar? :slight_smile:

Bu fine-tuned universe olayını konuşmuştuk farklı başlıklarda. 10 üzeri 123 gibi kesin bir sayı hatırlamıyorum ama tabii ki çok düşük bir olasılık.

Şu mesajımda yıldız oluşumu için gereken equilibriumun (fotonların dışarı doğru elektromanyetik basınçları versus yıldızların içe doğru kütleçekimleri) 10 üzeri 40’lık bir hassasiyette ince ayarlanmış olduğundan bahsetmiştim. Bu sadece bir parametre. Bunun gibi 5-6 tane daha ince ayar var. Hepsini üssel olarak çarpınca dediğin sayıya geliniyor olabilir.

https://forum.kayiprihtim.com/t/begendiginiz-kurgusal-olmayan-eserler/40575/46?u=abraxas

1 Beğeni

Olay böyle oldu da, olayın insan nüfusu üzerinden istatiksel çıkarımıyla bir ilgisi yok ki. Downstreamers “tamam ya böyle iyi” diyerek hiç göndermeyebilirdi mavi çocukları, o zaman hangi felaket yaşanacaktı veya felaket yaşanacak mıydı? Veya 200 yıl sonra değil 1 milyon yıl sonrasına da gönderebilirdi Downstreamers. Yani demek istediğim, kitabın başında anlatılan Carter felaketi ile felaketin olma sebebi arasında bir uyumsuzluk var.

Şu anda yaşadığımız evren de belki böyle bir evrendir, kim bilir? :slight_smile:

Aslında kastım bu değildi. Hani şu ayda gerçekleşen patlama vardı ya, giderek büyüyordu o ışık huzmesi. Hatta bir yerden sonra Michael “bize doğru geliyor” filan diyordu. O ışık huzmesinin hızı standart ışık hızında. Ancak huzmenin içinde bulunduğu vakum ise ışıktan hızlı genleşiyor. Bu durumda, bahsi geçen huzme “observavle universe” haricindeki alanlara erişemeyecek çünkü o alanlardan ışık da bize gelemiyor. Işıktan daha hızlı genişliyor vakum.

Observable & Whole Universe:

Umarım daha net anlatabilmişimdir.

Böyle söyleyince mantıklı aslında ama yine de bilemedim. Felaketin tüm evreni yutacağına dair bir bilgi yoktu sanki. Dünyadaki insanlığın yok olmasından bahsediliyordu. Ben ne kadar zeki olsalar da bu tür bir çıkarıma, yani evrenin dokusunu (bunu her yazdığımda aklıma Brian Greene geliyor) değiştirecek bir felaketi ön görebilecekleri içime pek sinmiyor.

Gerçi onlar da kaçamadılar. Sadece birkaç bin yıl (daha kısa ya da uzun olabilir) ömürlerini uzattılar.

Bunu yorumlamış mıydın? Birden ilgi çekici gelmeye başladı. :slight_smile: Bir de senin bir tane yazdığı kitaplara web sitesi ile açıklamalar yazan manyak bir yazarın vardı. Ona da mı dalsak bir ara? :slight_smile:

Son olarak, Malenfant ve Michale’a ne oldu? :thinking: Bu konudaki görüşlerinizi de merak ediyorum.

Kastettiğini ilkinde de anladım. :slight_smile: Ben de diyorum ki, zaten Ay’daki patlama vakumu yeniden yapılandıran bir olay, belki o da ışık hızında değil de vakumun genişleme hızında ilerliyordur.

Başka yıldızlara yayılsak bile kaçışın olmadığı açıkça söylendi.

Malenfant cleared his throat. “Cornelius, what’s this all about? Is this an extension of the old eggs-in-one-basket argument? Are you going to push for an off-planet expansion?”

Cornelius was shaking his head. “I’m afraid that’s not going to help.”

Malenfant looked surprised. “Why not? We have centuries. We could spread over the Solar System—”

“But that’s the point,” Cornelius said. “Think about it. My argument wasn’t based on any one threat, or any assumptions about where humans might be located, or what level of technology we might reach. It was an argument about the continued existence of humanity, come what may. Perhaps we could even reach the stars, Malenfant. But it will do us no good. The Carter catastrophe will reach us anyway.”

Greg Egan. Olabilir, bana uyar. Daha da ağır siklet. :slight_smile:

Vakum dalgası onlara vurunca öldüler diye anladım.

O huzmenin ışık hızında ilerlediğini söylemişti Michael:

Light speed, Malenfant, Michael whispered. If you were standing on the surface of the sun, you would still see stars and Earth and Moon, the last photons reflected by the planet before its destruction. The wall arrives with the light itself …

Ya da ben bir şeyleri kaçırıyorum burada.

Aynen Egan. Okumadığın bir kitabını deneyebiliriz. :slight_smile:

Diğer kitabın da main char Malenfant olduğu için ölmemiştir. Acaba portal ile birlikte alternatif bir evrene mi kaçtı? Gerçi bu ona ne sağlayacak? Kendisi ve Michael’dan başka kimse yok. Adem ve Havva’lık da yapamazlar. :sweat_smile:

1 Beğeni

Haklısın, ışık hızında yayıldığını söylemiş. O halde dediğine katılıyorum, evrenin uzak köşelerine asla ulaşamaması gerekiyor bu dalganın. Plot hole? :slight_smile:

“It’s never going to stop,” Malenfant whispered. “It will consume the Solar System, the stars—”

This isn’t some local phenomenon, Malenfant. This is a fundamental change in the structure of the universe. It will never stop. It will sweep on, growing at light speed, a runaway feedback fueled by the collapse of the vacuum itself. The Galaxy will be gone in a hundred thousand years, Andromeda, the nearest large galaxy, in a couple of million years. It will take time, but eventually

Haydaa, ölemedi şu herif. Öldu gerçi bombanın pimini çektiğinde, downstreamers bunu bilincini reconstruct etti portalı kullanarak, simülasyonda yaşıyor. Yani bilinci bire bir olarak Downstreamers’ın uzak gelecekteki quantum bilgisayarlarında saklı. Herhalde oradan yeniden oluşturdular bunu…

Bence öyle. Yazar biliyordur bunu mutlaka ama mantıklı bir çözüm sunamamıştır bir ihtimal. Aslında Downstreamers evrenin her köşesine bu bombalardan gönderdi, her yerden simültane olarak başladı bu yeniden yaratım dese yırtardı sanki. Bilemedim. :slight_smile:

En sonda yüzünde bir sırıtış vardı. Aklında yine hınzır bir plan var sanırım. Bir ihtimal kendisini Downstreamers döneminde yeniden build eder mi ki? Portale yakın mıydı ya da nereden gözlem yapıyordu?

Bu arada aklıma geldi. Feynman radyosu ile aldıkları haberi aslında Cornelius kendisi göndermiş. Aynısı hatırlarsan Interstellar filminde de vardı. Adam aldığı mesajları kara delikten kendisi göndermişti. Bu konuyu yazar da geçiştirmiş sanki. “Ne bileyim ben, bir sürü alternatif var, birisi göndermişti” filan dedi. :slight_smile: Burayla ilgili görüşleriniz neler?

Öyle yapsa kurgu iyice batardı bence, çünkü tüm bu mavi çocuklar olayını ve onların sonunda Ay’da patlatacak vakum silahını geliştirmesini silip atmış olurdu. Evrendeki tek akıllı varlıklar insanlar ve onların torunları Downstreamers’dı, evrenin diğer köşelerinde eş zamanlı olarak böyle bir yeniden yapılandırma başlatmaları mümkün değildi.

İşte bence sorun da bu, downstreamers diye bir dönem asla gerçekleşmeyecek ki? Geçmişi değiştirerek kendi geleceklerini de yok etmiş oldular. Portala yakın oldukları veya haydi son dakikada kaçıyoruz Mike tamam mı gibi bir izlenim de edinmedim. Benim tek açıklamam Downstreamers’ın bir şekilde bu yok oluştan kaçmış olmaları, dediğin gibi başka bir evrene kaçmış olabilirler. Malenfant’ı da o kaçtıkları evrende reconstruct etmişlerdir belki. Ancak bu şekilde ölmemiş olabilir bence. Beğenmedim bunu.

Kurgudaki bir diğer geçiştirmeyi de ben yazayım. Emma o kadar portaldan geçti ve sonunda kan kaybından öldü. Ee portal onun bilincini neden quantum state olarak saklayamadı? Malenfant’ın ölümünün tek farkı kendini bombayla patlatmış olması değil mi? Michael simülasyonda aradaki farkı açıklıyordu galiba ama bana pek tatmin edici gelmemişti.

Haklısın. Geriye sonuçta zaman makinesi ile yolculuk yapmıyorlar. Kuarklar veya benzeri atom altı parçacıklar ile dolaylı yoldan etkide bulunuyorlar. Bu durumda farklı bir yerde bomba patlatmaları pek olası değil.

Yalnız, bu Michael’ın özelliği, diğer çocuklardan farkı ne?

Diğer çocukların ne yaptıklarını bilerek yapmaları da üzerinde konuşulması gereken bir başka konu sanırım. Anna sürekli “anlamıyorsun” diyerek aslında üstündeki yüke vurgu yapıyordu sanırım.

Ama DS hiç var olmayacak demiştin. O zaman nasıl kaçıyorlar ki? Sanırım Malenfant’a ne olduğu sorusunun yanıtı ikinci kitapta yer alıyor. :slight_smile:

Cornelius ve June Tybee de geçti. Onlar da yoktu. Sanırım ona ihtiyaç yoktu (kurgusal olarak). Saklayıp da ne elde edeceklerdi ki?

Bir şeyler dedi ama demek ki ya anlamadım ya da tatmin olmadım zira hatırlamıyorum açıklamayı. :slight_smile:

“An X-ray laser.” Emma could hear the exultation in Cornelius’ voice. “A little Star Wars toy of my own. Small nuke as the power source …"

Ama insanları daha tehlikeli görmesi ya da gerçek kozmik rolün squidlere uzayın anahtarını vermek olması olasılıkları da göz ardı edilmemeli.

İfade edememişim. Akıldan kastım yeni düşüncelerin oluşamayacak olmasıydı. Hani bilgisayara ne verirsen ancak onu alabilirsin misali. Doğru anladıysam information-computation bazlı bir substrate’e -heath death ile ölmeye değil de bu şekilde yaşamaya devam etmeye karar vermiş olanların- bilinçlerini yazarken(?) maddenin evrenimizde alabileceği maksimum quantum state sayısı(10 üzeri 10 üzeri 123) kadar veri depolayabiliyorlardı. Yeni veri girişi olmayacağı için değişim de olmayacaktı şeklinde anladım ben.

Now he understood. This was the purpose. Not the long survival of humankind into a dismal future of decay and shadows, the final retreat into the lossless substrate, where nothing ever changed or grew.

Yazdıktan sonra cevap verdiğim cümlenin devamında açıkladığını gördüm. :sweat_smile:

Kitabın özü ve en güzel plot twisti olması konusunda sana katılıyorum. Bir nevi değişimden vazgeçmek istemeyerek aklın gelişmeye devam edebilmesi için çok daha elverişli koşullar yaratmaya çalıştılar. Bu sırada tüm evreni yok edebilmeleri muazzam bir adanmışlık.

Günümüzde Carter felaketini hesaplamaya çalışanları kast ederek dedim. :slight_smile:

Ağırlıklı olarak devletlerin bakış açısıyla anlatılması biraz battı. Bill Tybee’nin ve Maura’nın gözlerinden mavi çocuklara bolca göz atsak da sıradan vatandaşların yaşadıklarına da biraz yer vereymiş olurmuş. Hint - Pakistan arasında eski defterleri kapatma olayı vs güzeldi. Britlerin Marians olmasına da güldüm yalan yok. :smiley: 2079’da kapanış cümlesi ile koskoca(!) UN’in madara edilmesi de komikti.

And, incidentally, Peacekeepers are not police. They merely reinforce the popular will. There is a difference.

Bu unreality wave oluşacak kara deliklerin ayısını o kadar fazla arttırıyor ki sonun benzer olması olasılığı pek önemli değil gibi. (Alıntının uzunluğu diğer arkadaşlar için)

The budding … The growth of the true vacuum region is not even. There will be pockets of the false vacuum—remnants of our universe—isolated by the spreading true vacuum. The fragments of false vacuum will collapse. Like—
“Like black holes.” And in that instant, Malenfant understood. “That’s what this is for. This is just a better way of making black holes, and budding off new universes. Better than stars, even.”
Much better. Much. The black holes created as the vacuum decay proceeds will overwhelm by many orders of magnitude the mere billion billion that our universe might have created through its stars and galaxy cores.
“And the long, slow evolution of the universes, the branching tree of cosmoses? …”
We have changed everything, Malenfant. Mind has assumed responsibility for the evolution of the cosmos. There will be many daughter universes—universes too many to count, universes exotic beyond our imagining—and many, many of them will harbor life and mind.

Bence prosesi başlatmak için belli bir teknoloji seviyesine ulaşmış olması gerekiyordu insanlığın. Parçacık hızlandırıcı lazımdı mesela. Utku’nun belirttiği enerji kısıtlaması durumu da var.

En önemli soru: Portal nasıl yapılmış? Zamanı katlayarak dendi doğru hatırlıyorsam ama tahayyül bile edemiyorum. :slight_smile:

Reid Malenfant ve hâttâ Emma bile bırakın bu üçlemeyi, yazarın Manifold evreninde geçmeyen bir kitabında bile varlar, ama anladığım kadarıyla sadece ismen, karakterleri farklı. Manifold üçlemesi Fermi paradoksunu ele alıyormuş. 2. ve 3. kitaplarda kahramanlarımız aynı olsa da bu kitap hiç yaşanmamış.

2 Beğeni

Evet, folded time, an artifact of spacetime. Wormhole demenin başka bir yolu galiba. :slight_smile: En azından internette “folded time” diye aratınca wormhole’a yönlendiriliyorum.

Kitabin başka yerlerinde de solucan deliklerinin bilimsel terimi olan Einstein-Bose Bridge olabileceklerini öğrenmiştik Cornelius’tan. Bu tip solucan deliklerinin agizlarinin kapanmamasi icin de negativ kütleli exotic matter’a falan ihtiyac duyuluyor.

“Malenfant, that hoop may not be material.”

“If it ain’t material, what is it?”

Folded time.

That was Michael, skimming easily around the artifact, as if he’d been born in this tiny gravity.

Malenfant snapped, “What the hell does that mean?”

Cornelius said, “He’s saying this thing might be an artifact of spacetime.”

Ahh, çok iyi. O zaman ortada bir kurgu hatası yok.

Haydi sıradaki kitabımızı seç yavaştan. :slight_smile:

Solucan delikleri “geçmişe” gitmiyor ki. Portal bence solucan deliği değil. Öyle olsa çok basit olurdu.

Downstreamers’ın insan olduklarını biliyoruz. Yani başka bir tür olsalar, belki şu daha önce bahsi geçen gözlemlenemeyen evrende yaşadıklarını düşünsek, belki aradaki mesafeyi zamansal olarak geriye gitme diye yorumlayabilirdik ama çok zorlama olurdu. :slight_smile:

Ben de çok merak ediyorum sıradaki kitabı. Gerçi ben TBT’yi bitireceğim daha. Sonra Cradle 11 var. O sırada MoI de gelirse işler iyice karışacak. :sweat_smile: