Okuma Etkinliği - Manifold: Time

image

Merhaba arkadaşlar.

@Abraxas ve @Pyrewrath hocamlar ile Stephen Baxter’ın Manifold: Time isimli bilim kurgu kitabını okuyacağız ağustos ayı içerisinde (muhtemelen eylüle de sarkar). Daha doğrusu onlar okuyacak, ben peşlerinden gitmeye çalışacağım. :slight_smile:

Hard sci-fi seven ve katılmak isteyen herkesi bekleriz.

Not: Kitap Manifold üçlemesinin ilk kitabıdır. Diğer iki kitap Manifold: Space ve Manifold: Origin olarak geçmektedir.

Konusu

The year is 2010. More than a century of ecological damage, industrial and technological expansion, and unchecked population growth has left the Earth on the brink of devastation. As the world’s governments turn inward, one man dares to envision a bolder, brighter future. That man, Reid Malenfant, has a very different solution to the problems plaguing the planet: the exploration and colonization of space. Now Malenfant gambles the very existence of time on a single desperate throw of the dice. Battling national sabotage and international outcry, as apocalyptic riots sweep the globe, he builds a spacecraft and launches it into deep space. The odds are a trillion to one against him. Or are they?

4 Beğeni

Rica etsem burada bizi spoiler’a boğar mısınız? Seveneves başlığında çok keyifli şeyler paylaşmıştınız. Seveneves okumadan okumuş kadar (en azından ben) olmuştuk sayenizde. Bizim bu kitabı okuma fırsatımız belki olur belki olmaz bu yüzden kitabın orjinal fikirlerini vs paylaşsanız biz de faydalansak.

2 Beğeni

Ben de 30lara geldim ve Musk görüşlerine de tamamen katılıyorum.

Şu ana kadar çok hızlı devam ediyor olaylar ama altı doldurulmuyor. Pek sürükleyici değil şimdilik ama haksızlık da olmasın, daha başlardayız. Ama umarım böyle “basit” ilerlemez.

Mümkün olduğunca paylaşırız ama ben şahsen Seveneves gibi dolu bir kitap beklemiyorum ilk izlenimlerime dayanarak. Tabii üçlemenin ilk kitabı ve daha başları olduğunu düşünürsek işler çok değişebilir. Ayrıca hard sci-fi kısımları da henüz gelmedi bile. Bakalım, Seveneves kadar keyifli bir süreç olur umarım. :slight_smile:

2 Beğeni

Kitabın henüz %10’undayız, içeriği hakkında bir yorum yapmak için erken. Cornelius’un olasılık hesaplı top çekme oyununu oynattığı kısma ve The Carter Catastrophy’nin açıklandığı yere geldin mi? İnsanlığın sonunun yaklaşık olarak geleceği zamanı matematiksel olarak hesaplamış olmaları çok güzeldi. Felaket senaryosuna doğrudan, zaman kaybetmeden girildi.

Gerçi ben Malenfant ve Cornelius Taine kitap boyunca sadece havadan sudan konuşsalar bile mest olacağım için hava hoş. :slight_smile:

Konu kitabın başlığındaki “time” olgusuna yoğunlaşmaya başlayınca muhtemelen ayaklarımız yerden kesilmeye başlayacak.

1 Beğeni

Henüz gelmedim. Daha başlardayım ama işte bu ilk kısımlar çok altı boş geldi bana. İleride değişecektir bence de.

1 Beğeni

" … We were able to prove that the areas of the brain responsible for learning are the vertical and superior frontal lobes that lie above the esophagus.”
“How did you prove that?”
Dan blinked. “By cutting away parts of squid brains.”
Maura sighed. Here we go again. Memo, she thought. Do not let Igor here repeat this Nazi doctor stuff in front of the cameras.

:joy:

1 Beğeni

Sempatik mürekkep balığı Sheena’yla tanışmışsın. :slight_smile:

O bölümde ahtapotların ve mürekkep balıklarının davranışlarını karşılaştıran güzel bilgiler vardı. Mürekkep balıklarının daha sosyal ve daha zeki olduklarını bilmiyordum.

2 Beğeni

Ben daha bugün başlayabildim. :smiling_face_with_tear:

1 Beğeni

Nasıl gidiyor? Koca yürekli @Abraxas sırf bize bir head start vermek için MoI okuyor. :slight_smile:

Anyway we already know, from cosmological data, that there is no Big Crunch ahead of us. The universe is doomed to expand forever, without limit.

Bildiğim kadarıyla bu kadar net değil bu bilgi. Evrenin genişlemesinin üç muhtemel sonucu olabilir demişti (yanlış hatırlamıyorsam) Lawrence Krauss:

  1. Big Crunch
  2. Stop expansion and stay still
  3. Expand forever

Yazar burada ilk iki maddeyi direkt eleyip, üçüncüye atlamış (Cornelius atlamış aslında). Bakalım ileride bunun etkilerini görecek miyiz.

2 Beğeni

Günümüzdeki yaygın görüş evrenin karanlık enerji sebebiyle sonsuza kadar genişleyeceği. Big Crunch kanıtların büyük çoğunluğunun aleyhine oluşu yüzünden rafa kalktı.

2011 Nobel Fizik Ödülü de zaten evrenin hızlanarak genişlediğini kanıtlayan bir gruba verildi.

2 Beğeni

Güzel gidiyor gayet. :+1: Yarın detaylıca yazacağım ilk izlenimlerimi ama ben beğendim. :slight_smile:

2 Beğeni

Ben hala Crunch’ın olacağını düşünüyorum. Hatta evrenin sonsuza kadar Big Bang & Big Crunch şeklinde devam edeceğine inanıyorum (evet, inanıyorum sadece). :slight_smile: Bunu multiverse’e de uyarlamak mümkün. Farklı farklı yerlerde (artık nerelerse buralar), bir çok Big Bang oluyor. Hatta Bunlar farklı fizik yasaları veya fizik parametrelerine sahip bile olabilir. Bu konuya bayılıyorum ya. :smiley:

Burayı okudum ama catastrophe sonucuna nasıl vardılar açıkçası anlamadım.

Eğer kurtulan varsa geçmişe mesaj göndermiştir, hadi onu bulalım da çok tırt gelmiştir bana her zaman. :slight_smile: Time paradox işini de normalde kabul etmem ama kitabın ismi time, bakalım Baxter neler sunacak.

1 Beğeni

%16’dayım. Malenfant kesinlikle Musk. :smiley:
Şimdilik hard sci-fi konusunda biraz kısır gidiyor ama ışık var gibi. Bir türlü içime sinmiyor plot holeların paradokslarla çözülmesi, umarım öyle yapmaz.

Sheena güzel bir fikir. Hem mürekkep balıklarına hayranlık duydum hem de Sheena’nın isyankarlığını sevdim. İleride daha büyük şeyler de bekliyorum ondan.
Edit: Uykulu okurken dikkatimden kaçmış. :open_mouth:
“That is why i have no regrets about the mine we attempted to drop on to the laboratory at Key largo.”

Ben ve google search de bu fikirdeyiz. :smiley:

Aleksandr Fridman isimli bir rus abimiz 1922’de ortaya atmış.

Anladığım kadarıyla detay vermiyor.

“And we have built up estimates based on a range of approaches, calling on data from many disciplines-”

%16’dan önce açmayalım.

Radyo dalgalarının zamanda yolculuk yapışını anlatması ilgimi çekti. Ayrıca Bill Tybee’nin June’a mektupları da dünya çapında ilginç bir fenomeni anlatmaya başladı. Şu aşırı zeki çocukların ortaya çıkışı belki de gelecekten gelen bir müdahale olabilir mi?

Shit Cola :slight_smile:

2 Beğeni

Carter, Bayes kuramından yola çıkıp istatistiksel bir tahmin yürütmüş. Top çekme oyununu okuyup okumadığını o yüzden sormuştum.

İnsanlığın geleceği 3 farklı şekilde gelişebilir:

1- Nüfus artmaya devam edecek ve Dünya’daki kaynaklar yetersiz kalacağı için önce başka gezegenlere, sonra başka yıldız sistemlerine yayılmamız gerekecek.
2- Nüfus dengelenecek, belki de Dünya’da kalıp yüz milyonlarca yıl burada yaşamaya devam edeceğiz.
3- Bir felaket yaşanacak ve sonumuz gelecek.

Sorun şu ki, ilk iki durumda insanların büyük çoğunluğu daha doğacaklar. Çünkü insanlığın önünde geçmişinden (bir-iki milyon yıl) yüzlerce kat fazla bir gelecek (yüz milyonlarca yıl) var. Her iki durumda da insanlığın nüfusunun trilyonlara ulaşması ve homo sapiensin cyborga benzer organizmalara evrilmesi kesin gibi.

Peki neden halen bu kadar az kişiyiz ve halen buradayız? Gelecekte gerçekten yıldızlara yayılacaksak eğer, bugün doğan bir kişinin insanlığın toplam nüfusunun ilk milyarda birlik bir diliminde doğmuş olması gerekiyor. Bunun olasılığı nedir?

Adımın yazılı olduğu topu bin topun arasından ilk seferde çekmekten çok daha düşük bir olasılık. Demek ki insanlığın geleceği çok yüksek olasılıkla 3. duruma tekabül ediyor.

Dr. Carter’ın extinction event’in günümüzden 150-200 yıl ileride gerçekleşeceğini nasıl bu kadar kesin bir aralıkta hesaplamış olabileceğine ise değinmediler. Pyrewrath’in alıntıladığı kısım oydu. Çok da önemli değil bence.

2 Beğeni

Ben de %17’ye geldim:

Benim de hoşuma gitti.

Cornelius’un da dediği gibi, elektromanyetik dalgaların zamanda simetrik olmaları (retarded, advanced waves) tamamen gerçek bir kurama [Wheeler–Feynman Absorber Theory] dayanıyor. Baxter’in özellikle fotonlarla (elektromanyetik güç taşıyıcısı) gerçekten yapılmış advancad wave tespit etme deneylerini örnek olarak göstermesi katı bilim kurguya ne kadar sağdık kalmaya çalıştığını da gösteriyor. Klasik zaman makinesi yapalım, geçmişe gidip atalarımızı uyaralım gibi basite kaçmış bir konsept sunmamış. Düşünmüş, taşınmış, gerçek fizik yasalarının bilindik loop-hole’larından birini kurgulamış. Hatta fotonlar yerine hiçbir maddeyle fiziksel etkileşime geçmeyen, yani uzayda absorbe olmadıkları için teorik olarak sonsuza kadar sönümlenmeden yol alabilen nötrinoları kullanmaya karar vererek fikre ufak bir twist de eklemiş. İnce düşünülmüş, hoş detaylar. Ben okurken mest oluyorum.:slight_smile:

Aşırı zeki çocukların ardında genetik bir müdahale var gibi, belki de dediğin gibi gelecekten inme bir teknolojidir.

Bu arada kitabı okurken aklıma sürekli muhteşem film Interstellar geliyor. Zaman konusunda benzerliklerin yaşanacağını seziyorum. :slight_smile: Baxter’in bunları filmden önce düşünüp taşınması kitabı gözümde daha değerli kılıyor.

SpaceX 2002’de kurulmuş. Yine Baxter’ın ileri görüşlülüğüne ve zamanındaki bilimsel gelişmeleri geleceğe çok isabetli bir şekilde ekstrapolasyon etmesine şahit oluyoruz. Tekrar kullanılabilir roket konsepti tabii ki daha eskilere dayanıyor, yine de Malenfant’ın konuşmasındaki detaylar, NASA’nın yenilikçi fikirleri boğmasını ve usandırıcı bürokrasisini eleştirmesi; uzayın keşfinin yeniden kullanılabilir roket teknolojilerine ve özel şirketlere bağlı olduğunu vurgulaması ilginçti. Bunun Musk’ın benzer bir teknolojiyi kullanarak günümüzde özel uzaycılığı domine etmesinden ne farkı var?

2 Beğeni

Belki de Musk bu kitabı okuduktan sonra Space X’i kurmuştur, kim bilir? :slight_smile:

Ben de sizlerle aynı bölümlerdeyim. Geriden gelmene rağmen yine yakaladın bizi. :sweat_smile:

Şu ana kadar ben de en çok süperzeki çocukları merak ediyorum. Mektupları da keyifle okuyorum. Ben böyle çok boyutlu (çok POV’lu) kitapları gerçekten çok seviyorum. Bunlardan illa ki biriyle bağ kuruyorum, bu da kitapla doğrudan bağ kurmamı sağlıyor.

2 Beğeni

Haha, vallahi artık sabredemedim, siz ilerleyince devam etmeye karar verdim. MoI’ye de ara vermek istemiyorum ama bakalım nasıl götüreceğim ikisini birlikte. :slight_smile:

2 Beğeni

%21:

Reyizden ağzımı açık bırakan bir gerçeği öğrendim: Altının rengi neden sarı?

Altın, alttaki grafikte gösterildiği gibi görünen ışık tayfının 390 nm - 500 nm aralığındaki dalga boylarını geri yansıtmıyor. Bu aralıktaki tayf mavi ışığa denk geliyor. Kısacası mavi dalga boyundaki fotonlar altın atomunun valans elektronlarıyla çarpıştıklarında absorbe ediliyorlar. 600 nm’den itibarense fotonlar kaynağa büyük oranda geri yansıtılıyorlar. 600 nm sarı dalga boyuna denk geliyor ve altını bu sebeple bu renkte görüyoruz. Aynı diagramda gümüşün 300 nm’den itibaren her fotonu yansıttığı gözüküyor, o yüzden gümüş insan gözüne bir ayna gibi gri görünüyor.

Şaşırtıcı kısma gelelim: İşin altında özel görelilik varmış! :astonished:

Altının atom numarası (içerdiği proton sayısı) 79, gümüşe kıyasla oldukça “cüsseli” bir atom. Bir atomun elektronlarının belirli bir yörüngede (n) hareket etme hızları (v) atom numarasıyla (Z) orantılı. Altın atomunun elektronları ışık hızının % 58’ine eşit bir süratle hareket ediyorlar. Bu, relativistik bir hıza tekabül ediyor ve elektronlar bu müthiş hızlarda length contraction yaşıyorlar, yani büzüşüyorlar. Aynı relativistik nedenle de kütleleri artıyor. Kütlesi artan elektronları başka bir yörüngeye fırlatmak için gereken enerji ise kuantum mekanik yasalarına göre azalıyor. Yani gümüşteki görece olarak yavaş hareket eden elektronları ancak yüksek enerjili morötesi fotonlar (< 350 nm) harekete geçirebilirken (ve bu sırada fotonlar absorbe olurlarken), düşük enerjili mavi fotonlar bile altının relativistik cüsseli elektronlarını başka bir yörüngeye fırlatabiliyorlar.

image

5 Beğeni

Benim de ağzım açık kaldı okuyunca yalnız değilsin :grinning::grinning:.

2 Beğeni

Vaay demiştim ama kafamda pek özümsememiştim, şimdi çok daha büyük bir vaay dedirtti. :smiley:

1 Beğeni